10 ili etkileyen büyük deprem sonrasında; tüm toplum olarak seferber olundu ve yaralar sarılmaya çalışıldı. Türkiye deprem kaosu ile mücadele ederken 1 Şubat 2023 tarihinde yayınlanan Resmi Gazetede ki takvim hiç aksamadan işletilmeye konuldu.

Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelik deprem sonrası hiçbir şey yaşanmamış gibi BİK tarafından da bütün basına mail yoluyla iletildi. BİK depremin yaşanmışlığını ve yaşanılan mağduriyeti görmezden gelerek prosedürün aksamadan uygulanacağını belirtti.

Sonrasında ise OHAL kapsamında yayın yapan İnternet Haber Siteleriyle ilgili 28 Şubat 2023 tarihinde yayınlanan Resmi Gazete ile başvuruların 4 ay daha ertelendiği belirtildi.

İnternet Haber Siteleri ile ilgili başvurular ötelenirken haftalık, 15 günlük ve aylık gazeteler ile ilgili takvim aksamadan devam etti.

Bizler bu felaketin arifesinde anksiyete durumu yaşarken, korku, panik sendorumu ile şoke durumları yaşarken, evlerimize giremezken, bazı meslektaşlarımız hayatlarını, çoğumuz da birçok yakınını kaybettiği halde, gazetecilik ruhuyla halkın yanında olmayı, onların sesini duyurmayı, onlara yardımcı olmayı kendisine görev edinmiş gazeteciler olarak, halkın haber alma özgürlüğünün bilinciyle alanlara koştuk!

YEREL BASIN İÇİN AĞIR ŞARTLAR GETİRİLDİ

1 Şubat 2023 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe konulan yönetmeliğe göre 1 Nisan 2023 tarihinden itibaren iki çalışan, ve bir ofis bulundurma mecburiyeti getirildi.

Peki iki çalışanın aylık 15 günlük ve aylık çalışanlara maliyetini biliyor musunuz?

2 birde gazete patronu aylık 15 TL. Bu 45 Bin ediyor.

Aylık büro ofisi 15 bin TL. daha ucuzu yok.

Baskı masrafı, internet, elektrik, su, ve yemek… 10 bin lira bu genel gidere eklersek…

Bizim aylık 70 milyar para kazanmamız gerekiyor ki, bu şartları yerine getirelim…

Bu bir ütopya… herkes böyle rakamları kazanmak ister… sahi siz hangi ülkelerde yaşıyorsunuz?

DEPREM MAĞDURU GAZETECİLERDEN YETKİLİLERE ÇAĞRI

“BİZLERE BİR DEPREMDE SİZ YAŞATMAYIN”

Yerel basın mensupları konuyla ilgili şu görüşlere yer verdiler.

Bizler, çok büyük felaketin eşiğindeyken; evimizden yuvamızdan olmuşken, çoğumuz birçok yakınını kaybettiği halde, afet sonrası her zamanki gibi halkın yanında olmayı, onların sesini duyurmayı, onlara yardımcı olmayı kendisine vazife edinmiş yerel basın mensupları olarak, halkın haber alma özgürlüğünün bilinciyle alanlara koştuk.

Ve devlet millet birlikteliğinin bir paydaşı olarak zor şartlarda görevimizi yerine getirmeye çalıştık.  Fakat bu arada hakkımızda kapanmamıza neden olacak; zaten zor şartlarda ayakta durduğumuz şu günlerde bizlere yeni ve ağır yükümlülükler getiren, tasarının adeta ölüm fermanımızın hazırlandığını bilemedik.

İddialara göre bizlere ilgili yükümlülükler tasarıya son 15 gün içinde eklenmiş.  Hem de bizlere hiç danışılmadan sahadan bir haber olarak. Danışılan varsa da demek ki hiç sesi çıkmamış ya da bizlere söyleme gereği duyulmamış.  Belki de Genel kurullarda oy hesabına bizler kurban edilmiş ve bizim acımızdan ziyade bizden sonra kalanların ne gibi kazanımlar elde edileceği göz önünde bulundurulmuştur.

Ve bugüne kadar bundan haberi olan ne bir dernek ne bir oda ne bir meslek kuruluşu etkin mücadele edip ne yazık ki tam anlamıyla hakkımızı savunamamıştır. Ve herhalde bu sessizlikten alınan cesaretle biz yerel basın mensuplarına getirilen ofis şartı ve 2 çalışan zorunluluğu yetmezmiş gibi yeni alınan kararlarda bizlerde BİK üyesi olduğumuz halde; bizlerde BİK üzerinden gelen ilanlarımızdan yüzde 15 kesinti yapılarak kuruma katkı koyduğumuz halde, deprem olan illerde gazetecilere verilen maddi yardım, bürokratik kolaylık mevzuat erteleme, haklarının hiçbirinden yararlandırılmadık.

Bizde bunun üzerinde kendi göbeğimizi kendimiz kesmeyi karar vermiş; Adana’dan ses yükselterek Tüm Türkiye'ye haklı ve mağdur olduğumuzu duyurmaya karar verdik.  Peki neydi haklılığımız?  Tamam hepimiz istiyoruz eline her fotoğraf makinesi alan gazeteci olmasın bilgisayarı olan oturan internet sitesi kurmasın Ana fikrimiz bu.

AMA BUNUN YOLU KURUN UN YANINDA YAŞI YAKMAK DEĞİL

Yıllardır bu mesleğe gönül veren, tüm şartları taşıyan vergisini düzenli ödeyen, BİK e üye olmuş gazetecilerinde verilmiş müktesap haklarını alarak onları bu düzenlemenin içine katmak değildir.  Siz aldığınız bu kararla sadece gazete ve internet sitesi sahibi olmayı zorlaştırmıyorsunuz. Yıllardır gazetecilik yapanları da kapanmaya zorluyorsunuz.  Üstelik kanunu adeta geriye doğru yürüterek, kazandığımız hakları geri alarak. Bu kararlardan sonra mesleğine aşık, gazeteciliği ticaret olarak görmeyen zor şartlarda görev yapan bizlerin birçoğu kapanacak. Çünkü getirdiğiniz iki sigortalı ve büro şartının maliyeti her birimize an az 30 bin TL. Ve karşılığında günlük gazetelerin yararlandığı gibi aylık 60-90 bin arasında bir devlet desteği de yok.  Artık yıllardır bu mesleğe gönül veren biler değil: parası olan maddi gücü olan gazetecilik yapabilecek.

Bu da ilerleyen dönemde halkın kutsal saydığı gazeteciliğin bir ticaret alanı görülmesine neden olup, saygınlığının yitirilmesine yol açabilecek. Sağ olsunlar Adana genelinde 200’ü Türkiye genelinde sayısı on binleri bulan bizlerin sesini bazı siyasilerimiz duyarak ve haklılığımızı da ortaya koyarak duruma müdahil oldular.  Ama buna rağmen bu verilen kararlardan geri adım atılmadı. Aksine deprem bölgelerinde ki günlük gazetelerin bu yönetmeliğe uyma süreleri 1 yıl ertelenirken; aynı kurum üyesi, aynı depremi yaşamış, aynı ilde aynı mesleği yapan haftalık 15 günlük ve aylık gazetelerin adı bile geçmemiş, tamamen görmezden gelinmiş, adeta bir kardeşe verilirken diğer kardeşe verilmemiştir.

“İNANIYORUZ Kİ YANLIŞ HESAP ANKARA’DAN DÖNER”

Açıklamalarını şöyle sürdüren Yerel Basında Birlik Grubu temsilcileri: Biz Türkiye genelinde bizlere inanan irili ufaklı odalarımız ve halkımızın desteğiyle bu yanlışa dur demeye ve kazanılmış haklarımızı kaybetmemek için mücadeleye devam edeceğiz. Fakat gözden kaçırılan bazı hususları da dile getirmek istiyoruz.  Öncelikle Türkiye genelinde BİK üyesi olarak sadece belediyelerden aldığımız ilanlardan yapılan kesintilerle, kuruma desteğimiz Türkiye genelinde yılda 40 -50 milyon TL civarında.   Bundan vazgeçiliyor anlaşılan. Sırf 1 Nisan’da yürürlüğe girecek bu karar sonrası Adana’da, haftalık 15 günlük ve aylık gazetelerin alamayacakları bayram ilanları sonrasında kurum zararı tahmini 50-100 bin bandında Türkiye genelini siz düşünün Göz göre göre kurum zarar mı ettirilecek.  Öyle veya böyle hukukçuların söylediği üzere Danıştayın aldığı müktesep haklar geri alınamaz kararları ve birine tanınan hak diğerine de tanınır. Emsallerinden dolayı tahmini bu yönetmelik mahkemelerden dönecek. Peki o güne kadar kurum ve bizlerin zararını kim nasıl açıklayacak?

Öte yandan düşünmek bile istemiyoruz. Ama eğer günlük gazetelerin genel kurullarda oy oranı fazla diye düşünülerek bizler feda edilmeye çalışılıyorsak emin olun sırf Adana genelinde oda dernek ve genel kurul seçimlerinde oy oranımız 40 50 bandında ülke genelinde siz düşünün.

Bir diğer yandan ihtimal bile vermek istemiyoruz. Ama acaba sayısı ülke genelinde 20 binlere varan ve okuyucu kitlesiyle milyonları bulan bizler bile isteye mağdur edilerek seçim öncesinde bir siyasi hesap yapılıyor iddiaları da kulağımıza gelmekte.   Bizler haftalık, 15 günlük, aylık gazeteler olarak yapılan ticari veya siyasi hiçbir oyunun içinde olmak istemiyor; sadece mesleğimizi onurumuzla sürdürmek ve yaşamak istiyoruz.  Bizim üzerimizden kimse oyun kurmaya çalışmasın inanın bu oyunu bozarız.  Bu vebal büyük İnanıyoruz ki; Yerel basını seven, emekçinin yanında duran sn Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın bu kanuna son dakika eklendiği iddia edilen bizleri mağdur eden bu maddeden haberi yok olsa gereğini yapar. Sn. Cumhurbaşkanım ne olursunuz bu feryadımızı duyun ve bu yanlışa dur deyin.” diye konuştular

Editör: Haber Merkezi