Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mardin Milletvekili George Aslan, TBMM Başkanlığına 1915 Soykırımına İlişkin Araştırma Önergesi verdi. 

DEM Parti Mardin Milletvekili George Aslan'ın verdiği önergede, Osmanlı döneminde nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan Hristiyan halkların, yirminci yüzyılın başlarından itibaren maruz kaldıkları katliamlar ve baskıcı uygulamalar neticesinde büyük bir nüfus kaybına uğrayarak günümüzde azınlık durumuna düştüğü belirtildi.

Verilen önerge şu şekilde;

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

24 Nisan 1915 tarihinde yüzlerce Ermeni siyasetçi, aydın ve yazarın tutuklanıp sürgün edilmesiyle başlayan Ermeni ve Asuri/Süryani halklarına yönelik soykırımdan sorumlu kişi ve faillerin tespit ve teşhir edilmesi, toplumsal barış ve gerçek bir yüzleşme için hakikatin ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanması amacıyla Anayasa’nın 98. ve TBMM İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederim.

George ASLAN

Mardin Milletvekili

GEREKÇE

Osmanlı döneminde nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan Hristiyan halklar, yirminci yüzyılın başlarından itibaren maruz kaldıkları katliamlar ve baskıcı uygulamalar neticesinde büyük bir nüfus kaybına uğrayarak günümüzde azınlık duruma düşmüştür.

24 Nisan 1915 tarihinde İttihat ve Terakki hükümetinin kararıyla yüzlerce Ermeni siyasetçi, aydın ve yazar tutuklanıp sürgün edilmiş, ardından 27 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan Tehcir Kanunuyla ve devam eden yıllarda başta Ermeni halkı olmak üzere Asuri/Süryaniler ve Rumların büyük çoğunluğu kendi topraklarından sürülmüş veya katledilmiştir. Bu sürecin sonunda ülkenin demografik yapısı değiştirilmiştir. Anadolu’ya yayılmış ve 2 milyona yakın nüfusa sahip olan Ermenilerin yaklaşık dörtte üçü yok edilmiştir.  Mardin, Hakkari, Siirt, Van ve Diyarbakır illerinde de yüzbinlerce Asuri/Süryani katledilmiştir.

Soykırım demografik, toplumsal, kültürel ve ekonomik bir yok etme yöntemi olarak Hristiyan halkları çok derinden etkilemiştir. Fiziki yok oluşun yanı sıra kilise, manastır, okul gibi pek çok dini, kültürel varlık ile kurum ve şahıslara ait çok sayıda taşınmaz mülklere el konulmuştur.

Ermeniler 1915’te yaşananlara Medz Yeğern yani Büyük Suç, Asuri/Süryaniler ise Seyfo yani Kılıç adını vermişlerdir. Türkiye’deki resmi anlatı ise 1915’te yaşananları bir soykırım olarak değil, “doğal bir savaş tedbiri” olarak nitelendirmektedir. Ermeni, Rum ve Asuri/Süryani halklarının yaşadıkları katliamları savaş bağlamında inkâr etmek veya normalleştirmeye çalışmak, bu resmi tezin bir parçası olagelmiştir. Bu da günümüze kadar benzer suçların tekrar yaşanmasına neden olmuştur. Nitekim 6-7 Eylül 1955 pogromundan 28 Ocak 2024 Santa Maria Kilisesi saldırısına kadar özellikle Hristiyan azınlıklara karşı sayısız nefret suçu işlenmiştir. Üstelik bu saldırılar pek çok kez cezasız bırakılmıştır.

Soykırımın üzerinden 109 yıl geçmiş olmasına rağmen hala inkâr edilmektedir. Faillerin isimleri kamusal alanlara; sokaklara, parklara, okullara verilmektedir. Bu, toplumsal barışı ve soykırım mağduru milyonlarca insanın adalet duygusunu yaralayan bir uygulamadır.

Hristiyan halklarının maruz kaldığı acıların adının hakikate uygun biçimde konması ve tanınması, soykırım mağdurlarının 109 yıl sonra dahi olsa adalete kavuşması adına Meclisin sorumluluk alması gerekmektedir. Nitekim, uzun yıllar süren inkâr politikalarından vazgeçen, geçmişte işledikleri suçlarla yüzleşmeyi ve adaleti sağlayabilmek için önemli adımlar atan Arjantin, İspanya gibi çok sayıda ülke vardır. Soykırımı tanıma ve özür dileme ne bir devleti ne de bir halkı küçültür, aksine güçlendirir ve özgürleştirir, Almanya örneğinde olduğu gibi. Öte yandan 1915’le gerçek bir yüzleşme, günümüzde başta Kürt meselesi olmak üzere kronikleşmiş diğer sorunların çözümüne ve toplumsal barışa da önemli katkı sağlayacaktır.

Bu gerekçelerle Soykırımdan sorumlu kişi ve faillerin tespit ve teşhir edilmesi, toplumsal barış ve gerçek bir yüzleşme için hakikatin ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanması amacıyla bir Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederim.

Gülcan Kış; Üretenlerin ve çalışanların insanca yaşam hakkının elinden alındığı bir toplum yaratıldı. Gülcan Kış; Üretenlerin ve çalışanların insanca yaşam hakkının elinden alındığı bir toplum yaratıldı.

Editör: Haber Merkezi