DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk: "Narin Güran’ın ailesini savunanların ülkesinde yaşamak istiyorum, içinde bulunduğumuz süreci de düşünürsek müthiş barışçıl bir hak arayışı söz konusu"

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, gazeteci Rojda Altıntaş'ın YouTube kanalına katıldı. Narin Güran cinayeti ve dava süreciyle ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Çelenk, basit bir adli vaka olmanın ötesine geçerek, yargı ve medya düzenindeki yapısal sorunları açığa vurduğunu söyledi. Çelenk, "Bu olayda, medyada ve yargıda yaşanan çürümeyi ve linç kültürünü bütün açıklığıyla gördük. Bunu, 'karar verildi, artık susalım' diyerek önemsizleştiremeyiz" dedi.

"Bir istismar alanına dönüştü"

Çelenk, kamuoyunun bu vakayla ve genel olarak bu tür vakalarla bir dizi izler gibi ilişki kurmasını ve sonra orada gerçek hayatların olduğunu, acı çekildiğini ve bir kıyamet yaşandığını teğet geçmesini değerlendirdi. Çelenk, medya istinaf kararından sonra sessizliğe gömüldü dedi: "Herkesin dizi ya da sinema filmi gibi izlediği bu olay, istinaf kararından sonra görmezden geliniyorsa, burada bir istismar vardır. Bu olay bir medya tüketimi nesnesi haline getirildi ve istismar edildi demektir.”

“Muhalefet şerhi bile medyada yer bulamadı”

Milletvekili Sevilay Çelenk, istinaf mahkemesi başkanının yazdığı muhalefet şerhini, her ne kadar nihai olarak işaret ettiği fail bakımından hatalı bulduğunu belirtmekle birlikte, dosyada esas alınan bazı kritik raporların ve delillerin tümden güvenilmez olduğunu açıkça ortaya koyduğunu düşündüğünü söyledi. Ulusal Kriminal Büro’nun hazırladığı görüntü analizi ve daraltılmış baz kaydı raporunun verilen kararın neredeyse tek dayanağı olduğunu belirten Çelenk, “Bu raporlar dışında dosyada hiçbir somut delil yok ve şerh bu analiz ve raporun ne denli sorunlu olduğunu net şekilde gösteriyor” dedi. Ancak buna rağmen, kamuoyunu uzun süre meşgul eden davada bu muhalefet şerhinin medyada neredeyse hiç yer bulamadığını vurguladı.

"Dosyada olmayan bilgilerle yargılandılar"

Dava sürecinde, hem kamuoyunun hem de bazı hukukçuların, dosyada olmayan bilgilerle hüküm verdiklerini belirten Çelenk, "Ne iddianamede, ne gerekçeli kararda, ne istinafta yer almayan bilgileri önüme koyup 'buna ne diyorsun?' diye soruyorlar. Bunlar tamamen medya kurgusu, bir iddia çürütülüyor, yeni bir itham ya da iftira başlıyor. Dosyada olmayan bilgilerle insanlar sorgulanıyor. Gerçek olmayan verilerle hayatlar karartılıyor" dedi.

"O ilin milletvekiliyim, elbette yalnız bırakmayacağız"

Narin Güran'la ilgili yürütülen adli sürece sahip çıkmanın toplumsal bir sorumluluk olduğunu vurgulayan Çelenk, "Ben o ilin milletvekiliyim. O köyü, topluluğu korumak zorundayız. Üstelik karşımızda kendini Türkçe yeterince iyi ifade edemeyen aile üyeleri var. Diyarbakır milletvekili olarak elimden gelen her şeyi yapacağım. Merak eden herkese de, bu kanaate nasıl vardığımı zamanım elverdiğince bıkmadan anlatacağım” dedi.

"Bu insanlar doğru bir şey anlatıyordu, mahkeme kulak asmadı"

Sevilay Çelenk, Güran ailesinin anlattıklarının göz ardı edilmesinin adil olmadığını söyledi: "Dosyadaki internet trafiği, telefon kayıtları... Hepsi beyanlarla birebir örtüşüyordu ama mahkeme bunlara kulak asmadı. Aile konuşmuyor diyorlar, oysa duruşmalarda aile üyeleri kendilerini paralıyordu anlatmak için. Kimse onları dinlemiyordu.”

"Narin'in ailesini savunanların ülkesinde yaşamak istiyorum"

Çarpıcı bir yorumla, linç kültürüne rağmen bu dava etrafında oluşan kamuya dikkat çeken Sevilay Çelenk, “Sosyal medyada biri şöyle yazmıştı: ‘Ben Narin’in ailesini savunanların ülkesinde yaşamak istiyorum.’ Bu, son yıllarda duyduğum en etkileyici sözlerden biri,” dedi. Bu insanlar arasında doktor, işçi, işsiz, AKP’li, DEM Partili, ateist ve dindarların bulunduğunu belirten Çelenk, “Hepsi yalnızca bir çocuk için, Narin için adalet istiyor,” ifadelerini kullandı. Çelenk sözlerini şöyle sürdürdü: “İçinde bulunduğumuz süreç bakımından düşünüldüğünde müthiş barışçıl bir adalet arayışı söz konusu. Barış budur.”

"Bu konuda ders açardım"

Akademisyen olan Çelenk, "Üniversitede olsaydım, bu konuda öğrencilerime ders açardım herhalde. Bu dezenformasyonu, post-truth ‘hakikat sonrası’ denilen şeyin nasıl böyle tek bir adli vakada somutlaştığını, medyanın kamuoyunu nasıl şekillendirdiğini. Bütün bunları değerlendirebileceğimiz, medya dünyasını çok geniş bir sosyolojik bağlamda eleştirel biçimde ele alabileceğimiz bir vaka” dedi.

Davanın, yeni medya çağının tüm risklerini ve imkânlarını taşıdığını belirten Çelenk, eğer bu süreçte kendisi ve diğer muhalif sesler çıkmasa, ileride bu konuda yazılacak tüm akademik tezlerin yalnızca ailenin suçluluğu üzerinden şekilleneceğini ifade etti: “Konuşmasaydık, bilim alanında bu minvalde çöp bir külliyat oluşacaktı. Ama şimdi bir hat açıldı. Ben konuştum, siz konuştunuz.”

“Adalet arayışı parti kimliğiyle sınırlanamaz”

Sevilay Çelenk, adaletin etnik kimlik ya da siyasi aidiyet üzerinden savunulamayacağını belirtti. Eleştirilerle sıkça karşılaştığını belirten Çelenk, “Karşımızda Türkçe konuşamayan insanlar var, ama buna rağmen bana gelen eleştiriler arasında ‘Niye başka Kürt çocuklarına sahip çıkmıyorsunuz?’ gibi cümleler de yer alıyor. Bu çocuk bir Kürt çocuğu, evet, ama meseleye ‘Kürt çocuğu – Türk çocuğu’ ayrımıyla bakamayız” ifadelerini kullandı.

CHP’li Meclis Üyelerinden Oya Tekin’e Pankartlı Destek: “Halkın İradesine Dokunma!” CHP’li Meclis Üyelerinden Oya Tekin’e Pankartlı Destek: “Halkın İradesine Dokunma!”

Adaletin herkes için geçerli olması gerektiğini vurgulayan Çelenk, siyasi aidiyetin ölçü haline getirilemeyeceğini söyledi: “Adalet arayışı, siyasi partiler üzerinden yürütülecek bir mücadele değildir. Eğer biz de yalnızca kendi partimize, kendi yanımızdakilere bakacaksak, o zaman yıllardır AKP’yi neden eleştiriyoruz? Zaten onlar hukuku yalnızca kendi yakınlarına uyguluyor. Bu yüzden cezaevleri bu kadar dolu.”

“Hukuk her şeyi çözüyor olsaydı biz neden mücadele ediyorduk?”

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, hukukun her durumda adaleti sağlayabildiği yönündeki varsayıma itiraz etti. Narin Güran davasında kamuoyunun önemli bir kısmının sadece hukukçuların yorumlarını referans aldığını belirten Çelenk, “Hiç okumadım ama hukukçular böyle söylüyor” diyen çok sayıda insanla karşılaştığını söyledi.

Oysa hukuk mekanizmasının tüm toplumsal yaraları sarmaya yetmediğini vurgulayan Çelenk, “Eğer hukuk bütün konuları tüketebilseydi, biz bugün kadın cinayetleri duruşmalarında neden salonları, neden koridorları dolduruyor olurduk? Neden basın açıklamaları yapıyor, barolarla birlikte mücadele ediyor olurduk?” diye sordu. Hukukun tümden tüketemediği, eksik bıraktığı alanların olduğunu ifade eden Çelenk, bu boşlukların bazen araştırmacı gazetecilikle, bazen de iyi bir sosyal psikolojiyle tamamlandığını söyledi.

“Gazeteciler bir olay devam ederken yargılayıcı pozisyonda olmamalı”

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk, adli süreçler devam ederken gazetecilerin, ünlülerin ya da kamuoyu aktörlerinin yargı dağıtan bir pozisyona geçmemesi gerektiğini söyledi. “En ağır olayda bile gazeteci gazetecidir, hukukçu hukukçudur. Herkes kendi yerinden hakikate ulaşmaya çalışmalı,” diyen Çelenk, kamuoyuna sorumluluk hatırlatmasında bulundu. Özellikle istinaf başvurusundan sonra röportaj verdiğini, binlerce sayfalık dosyayı okumadan kanaat bildirmediğini vurgulayan Çelenk, “Mesela bugün bakıyorsunuz, Diyarbakır’da bir intihar vakası var. Orada bir isim geçiyor. Aslında böyle durumlarda hemen isimleri manşetlere taşımak doğru değil. Bu olayları usulünce, dikkatlice takip edip gündeme getirmek gerekir. Çünkü ortalıkta bu kadar çok itham uçuşurken, hakikat görünmez hale geliyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Hakikatin görünmezleşmesi, bir gün hepimize çok ağır zararlar verebilir.” dedi.

Aileden ya da başka bir şeyden korkunun failleri engelleyeceğini sanmak bir yanılsama

Sevilay Çelenk, dava sürecine dair dikkat çekici bir çelişkiye daha işaret etti: “Nevzat’ın böyle bir şeyi yapamayacağını, öldürüleceğini bildiğini ve başına korkunç şeyler geleceğini” söylediklerini belirterek, Nevzat’ın ve yakın çevresinin yeterince sorgulanmamasının da bu düşünceye dayandığını ifade etti.

Çelenk, toplumsal hafızada yer eden kadın cinayetlerini hatırlatarak, “Pınar Gültekin’den Özgecan Arslan’a, Münevver Karabulut’a kadar onlarca kadın cinayetinde failler cezaevinde öldü ya da hayatını kaybetti. Peki, bu durum suç işlemek isteyenleri gerçekten durdurabildi mi?” diye sordu. Çelenk, “Bu suçları işleyenler, başlarına hiçbir şey gelmeyeceği güveniyle hareket etmiyorlar zaten. Bunu enine boyuna tartacak kapasitede de olmayabiliyorlar. Köyden birinin Nevzat için ‘Onların tavuğuna kış diyemez’ sözü, nasıl olur da bir hukukçunun delili olabilir? Bunu bir delil gibi öne sürdürler”  diyerek eleştirisini sürdürdü.

Çelenk, davaya ilişkin duygularını da dile getirerek, “Ben sabırlı bir insanım. Ama bu yaşanan gerçekten çok acı ve insanı isyan ettiriyor” dedi.

Sürecin henüz sona ermediğini vurgulayan Çelenk, “Umuyorum ki Yargıtay sürecinde adalet yerini bulur ve bu azap artık sona erer,” ifadelerini kullandı.

Editör: Güven BOĞA