1965 yapımı kült bir film olan Sevmek Zamanı Türk sinemasının en seçkin örneklerinden biridir. Ulusal sinema akımının, öncü yönetmenlerinden Metin Erksan imzalıdır. Metin Erksan'ın doğu - batı çelişkisini bir aşk hikayesi üzerinden anlattığı filmin senaryosu da kendisine aittir. Başrollerde Müşfik Kenter (Boyacı Halil) ve Sema Özcan (Meral) yer alır.

Filmin konusu: Boyacı Halil'in boyamak için girdiği evde, duvarda asılı olan bir kadın resmine (Meral'e ait) âşık olması ekseninde yaşananlar anlatılır.

Sevmek Zamanı Fars edebiyatında çok sık kullanılan "surete meftun olma" temasına dayanır. Film, tasavvufi bir yaklaşım ile ideal aşk konusunu işler. Aynı konuyu işleyen başka örnekler de mevcuttur; Türk edebiyatında Sabahattin Ali'nin 'Kürk Mantolu Madonna'sı ve kısmen Orhan Pamuk'un Kara Kitap romanındaki bir öyküden uyarlanan Yönetmen Ömer Kavur'un 'Gizli Yüz' filmi gibi…

Hiç kimse bir tohum atılır atılmaz, ürünün hemen devşirilmesini beklememelidir. Tam tersine onların gün be gün olgunlaşmaları için bir bekleme dönemi zorunludur. Sevmek Zamanı kendi döneminde değerini bulamamış bütün büyük yapıtların kaderini yaşamış, çekildiğinde Türk sinemasının klasik aşk öykülerine benzemediği için gösterime bile girememiş bir filmdir. Geçen zaman, Sevmek Zamanı'nı özgün üslûbu ile saygın bir konuma eriştirecek ve hak ettiği yere gelecektir.

Türk edebiyat sanatının en seçkin aşığı; Kürk Mantolu Madonna'nın ölümsüz karakteri Raif Efendi, kadim çağlardan gelen mistik bir bilgeye benzeyen, incelik ve zarafet abidesi bu kurgusal karakterin Türk sinemasında ki, izdüşümü; Boyacı Halil'dir. Aslında ruh ikizi gibidirler. Bütün ikizler gibi önemli farklılıkları da vardır. Beşeri donanımı ile ön plana çıkan Raif Efendi batıya, ruhi derinliği ile Boyacı Halil doğuya aittir.
O yıllarda popüler olmayan Müşfik Kenter'in büyüleyici performansı Boyacı Halil'i Türk sinema tarihinin en karmaşık ve büyük âşıklarından birine dönüştürecektir.

Fotoğraftaki imge, gerçek ve hayal arasındaki sınırı ortadan kaldıracaktır. Boyacı Halil'in bedensel tutkudan azade, bir âşık olarak gerçek Meral ile karşılaştığında kendinden emin bir biçimde, Leyla'yı karşısında gören Mecnun gibi: "Benden uzak dur, senin sevgin, beni senden daha çok mesut etti. Varlığınla benim sevgime zarar verirsin" diyerek Meral'i istememiştir. Aynı Fuzuli'nin "Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip, Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır." dizelerinde olduğu gibi…
Zengin bir ailenin kızı olan Meral önce bu duruma bir anlam veremez. "Fotoğrafım ile ben arasında nasıl bir fark olabilir?" diye itiraz eder. Belçikalı ressam Rene Magritte'nin 'İmgelerin İhaneti' tablosu doğrudan bu konu ile ilgilidir. Meşhur tabloda, bir pipo imgesi vardır. İmgenin altında ise; "Bu bir pipo değildir." yazısı vardır. Tablo, gerçek ve imge'nin farkını vurgular. Yani suret o şey'in kendisi değil, görünümüdür.

Bir süre sonra Meral aralarındaki sınıf farkını hiç umursamadan Halil'e âşık olacaktır. Filmin devamında neler mi olacaktır? Karakterlerimizin yaşadıklarını öğrenmek mi istiyorsunuz? Haydi! Ne bekliyorsunuz!

Editör: TE Bilisim