18 Ağustos 1992’de Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı uygulanmış, kente giriş çıkışlar engellenmiş hem dönemim siyasi iktidarı hem de sivil ve askeri bürokrasinin göz yummasıyla “özel timler” kent içinde bir katliam gerçekleştirilmiştir. Yeşil Sol Parti Şırnak Milletvekilleri Ayşegül Doğan, Nevroz Uysal Aslan ve Mehmet Zeki İrmez olarak Meclis Araştırması açılması talebiyle araştırma önergesini TBMM Başkanlığına sundu.
18 Ağustos 1992 tarihinde Şırnak’ta, “devlet kurumlarına saldırı” gerekçesi ile günlerce sokağa çıkma yasağı uygulanmış ve kent, giriş çıkışa kapatılmıştır. Bu süreçte çok sayıda yurttaş katledilmiş, evler, işyerleri kurşunlamış, bombalanmış Şırnak adeta yerle bir edilmiştir. Şırnak Katliamı olarak tarihe geçen olayların üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen yaşananlar tam olarak aydınlatıl(a)mamış, sorumlular ve failler açığa çıkarılmamıştır. Yaşam hakkı başta olmak üzere hak ihlallerine maruz kalanların, hakikat ve adalet taleplerinin karşılanması elzemdir. Bu bağlamda mağdurlara yönelik tazminat ve onarım politikalarının geliştirilmesi, sorumluların- faillerin yargılanması ile gelecekte benzer katliam ve hak ihlallerin önlenmesi ile Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması ve bir Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.
Yeşil Sol Parti Şırnak Milletvekilleri Ayşegül Doğan, Nevroz Uysal Aslan ve Mehmet Zeki İrmez araştırma önergesinin gerekçesinde şu ifadelre yerverdiler.
GEREKÇE
18 Ağustos 1992 tarihinde Şırnak kent merkezinde, “devlet kurumlarına saldırı” gerekçesiyle sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş akabinde kent giriş ve çıkışa kapatılmıştır. Şırnak Merkez, asker–polis iş birliğiyle adeta bir savaş alanına dönüştürülmüştür. Evler ve dükkanlar otomatik silahlarla gelişi güzel taranmış, askeri tanklar ve havan toplarıyla Şırnak’ın dört bir tarafı bombalanmıştır. Türkiye’de 90’lı yıllardan günümüze uzanan çatışmalı sürecin “provalarından” biri olan ve Şırnak Katliamı olarak hafızalara kazınan bu olaylarda, çok sayıda yurttaş hayatını kaybetmiş ve neredeyse Şırnak, yerle bir edilmiştir. Yaşam kaygısı içerisinde bulunan Şırnaklılar hızla kent dışına göç etmiş, göç etmek zorunda bırakılmıştır. Üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen katliamda yararlanan ve yaşamını kaybedenlerin sayısı tam olarak bilinmemektedir.
Ev ve işyerlerinin kurşunlanıp bombalandığı ve kentte yağma olaylarının da yaşandığı sürecin başlangıcında, güvenlik güçlerince yoğun bir biçimde “devlet kurumlarına saldırı olduğu” propagandası yapılmıştır. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ise Şırnak’ta yaşanılan olayların “isyan” olduğu yönlü açıklamaları ile güvenlik güçlerince işlenen suçlara gerekçe yaratan açıklamalarda bulunmuştur. Oysa ki olaylardan sonra, saldırıya uğradığı öne sürülen Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Tugayı ve diğer devlet kurumlarının hiçbirinde herhangi bir hasar tespit edilememiştir.
Dönemin Şırnak Valisi Mustafa Malay, yıllar sonra verdiği bir röportajda: “Askerler sivillerin evlerini mi taradılar?” sorusuna “Evet. Tabii çıktılar, evlerin her tarafını, camını köşesini perişan ettiler, kırdılar. Ona da çok sinirlendim.” cevabını vermiş ve “Asker çok insan öldürdü, Ankara’ya anlattım, kimse ilgilenmedi.” diyerek siyasi iktidar başta olmak üzere dönemin askeri ve sivil bürokrasinin yaşanan olaylardan haberdar olduğunu ve bu katliam doğrudan sorumlu olduklarını dile getirmiştir.
Bu katliamda devletin sorumluluğunun da araştırılması gerektiği dönemin Şırnak Valisi Mustafa Malay’ın ifadelerinden rahatlıkla anlaşılmaktadır. Nihayetinde devletin bu katliamda, failleri bulma ve hesap sorma, onarıcı bir adalet mekanizması oluşturma sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak bugüne kadar onarıcı bir adalet mekanizmasının oluşturulmasına yönelik bir çaba harcanmamış aksine hakikatlerle yüzleşmekten kaçınılmıştır. Oysa ki toplumsal kutuplaşmanın ortadan kaldırılarak toplumsal barışın tesisi ve demokrasinin teminat altına alınarak daha demokratik, adil ve barışçıl bir gelecek inşa edebilmek ancak geçmişte yaşanmış hakları ihlalleri, katliamlar ya da başka türden toplumsal travmalarla yüzleşmekle mümkündür.
Açıklanan nedenlerle toplumsal barışın sağlandığı bir gelecek inşası amacına dayanan, tanıklıkları ve mağduriyetleri açığa çıkaran, tarihsel acıların onarımını sağlayacak bir anlayışla Şırnak Katliamı ile yüzleşilmesi gerekmektedir.
Yaşam hakkı başta olmak üzere hak ihlallerine maruz kalanların, hakikat ve adalet taleplerinin karşılanması elzemdir. Bu bağlamda mağdurlara yönelik tazminat ve onarım politikalarının geliştirilmesi, sorumluların- faillerin yargılanması ile gelecekte benzer katliam ve hak ihlallerin önlenmesi için Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz.