Birçok Afgan için adalet arayabilecekleri değil, onsuz hayatta kalmaları gereken bir şey
Taliban’ın, Ağustos 2021’de Afganistan’da iktidarı ele geçirmesinden bu yana adalet sistemi korkunç haksızlıklara neden oluyor. Eski bir hâkim, Uluslararası Af Örgütü’ne yaşanılanları, “Taliban mahkemelerinde kadının sesi duyulmuyor; söyleyecek şeyi olmadığı için değil, onu duyacak kimse kalmadığı için…” ifadeleriyle anlatırken, eski bir savcı ise, “Sıradaki ibretlik ben olurum diye hepimiz korku içinde yaşıyoruz” diyor. Uluslararası Af Örgütü Güney Asya Bölgesel Kampanyacısı Samira Hamidi ise, “Başta kadınlar olmak üzere birçok Afgan için adalet artık arayabilecekleri bir şey değil. Onsuz hayatta kalmaları gereken bir şey” diyerek durumu özetliyor.
Taliban Ağustos 2021’de iktidarı ele geçirdiğinden bu yana Afganistan’ın yasal çerçevesi tamamen ortadan kaldırılarak, yerine Taliban’ın katı şeriat hukuku yorumunun şekillendirdiği bir sistem kuruldu. Bu sistem tutarsızlık, yaygın cezasızlık ve hesap verebilirlik eksikliği; keyfi, haksız ve kapalı yargılamalar ve cezaların uygulanmasında halka açık olarak kırbaçlama, diğer işkence ve kötü muamele türlerini de içeren bireysel eğilimlerle dolu.
Dört yıllık Taliban yönetiminin ardından geriye kalanın, haklardan çok itaate, hakikatten çok suskunluğa öncelik veren, şeffaflıktan yoksun ve baskıcı bir hukuk düzeni olduğunu vurgulayan
Uluslararası Af Örgütü Güney Asya Bölgesel Kampanyacısı Samira Hamidi, şunları söylüyor:
“Başvurulacak yasa yok”
Taliban yönetiminde, yargılamalar genellikle bir hâkim (Kadı) tarafından yapılıyor ve ona, dini metinlere ilişkin bireysel yorumlarına dayalı dini kararların (Fetvalar) verilmesi konusunda tavsiyede bulunan bir şeri hukuk uzmanı (Müftü) eşlik ediyor.
Uluslararası Af Örgütü’ne konuşan eski bir Afgan hâkim, İslam düşüncesi (fıkıh) ve içtihadındaki farklı rehberlerin kullanımı nedeniyle yargı kararlarında ciddi farklılıklar olduğunu anlatıyor: “Bazı bölgelerde kararlar Bedai’ü’s-Sanai’e dayanırken, diğerlerinde Kadihan’ın Fetvası’na atıfta bulunuyor. Aynı suç, birbirinden tamamen farklı iki hükümle sonuçlanabilir.”
Hırsızlık gibi adi suçlarda cezalar, bireysel yoruma göre halka açık kırbaçlamadan kısa süreli tutukluluğa kadar değişebiliyor. Bu hukuki bütünlük eksikliği sistemi belirsiz, öngörülemez ve keyfi hâle getirdi. Yazılı ulusal yasaların olmaması, vatandaşlar ve avukatlar da dâhil herkesi hak ve ödevleri konusunda netlik veya kesinlikten yoksun bırakıyor.
Kadınlar yargı sisteminden silindi
Taliban iktidarı ele geçirmeden önce, kadınlar hâkim, savcı ve avukat olarak görev yapıyordu. Yargı gücünün yüzde 8 ile 10’unu oluşturuyorlardı ve yaklaşık 1.500 kadın, avukat veya hukuk danışmanı olarak Afganistan Bağımsız Barosu’na kayıtlıydı. Bu, baronun yaklaşık dörtte birine karşılık geliyordu. Bugün, kadınların çoğu, Taliban’ın yönetime gelmesinden sonra görevlerinden alınmalarının ardından gizlenmek veya sürgüne gitmek zorunda kaldı.
Aile Mahkemeleri, Çocuk Adaleti ile Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Birimleri gibi, daha önce kadın haklarını korumak için hizmet veren kurumlar lağvedildi. Kadınlar adalete ve etkili hukuk yoluna erişimden neredeyse tamamen yoksun. Eski bir hâkimin dediği gibi: “Taliban mahkemelerinde kadının sesi duyulmuyor; söyleyecek şeyi olmadığı için değil, onu duyacak kimse kalmadığı için…”
“Hepimiz korku içinde yaşıyoruz”
Kabil’de bir aile mahkemesinde görev yapan ve şu an sürgünde olan eski bir kadın hâkim, “Yargı bağımsızlığı yok, adil yargılama usulleri ve savunma avukatlarına erişim yok. Kurallarla bir sistem kurmuştuk, [Taliban] onu bir gecede korkutucu ve öngörülmez bir şeye çevirdi” diyor.
Taliban yönetiminde yargılamalar genellikle gizli yapılıyor. Kamusal denetim sistemi yok, hukuki kararlar da belgelenmiyor ve açıklanmıyor. İnsanlar yakalama kararı olmadan gözaltına alınıyor, duruşmasız tutuklanıyor ve bazı vakalarda doğrudan zorla kaybediliyor. Eski bir savcı şunları söylüyor: “Ağustos 2021’den önce her bir yakalama kararını belgelerle ve soruşturmayla gerekçelendirmemiz gerekirdi; şimdi ise biri sırf giysileri yüzünden ya da düşüncelerini ifade ettiği için alınabilir ve kimse ‘Neden?’ diye sormaz.”
Adil yargılama veya yeterli hukuki değerlendirme yapılmadan verilen cezalar, çoğunlukla kent meydanlarında ve stadyumlarda gerçekleştirilen kırbaçlama ve infazlar gibi kamuya açık ceza uygulamalarıyla sonuçlanıyor. Çok sayıda görgü tanığı, genç erkeklerin müzik dinledikleri için halka açık olarak kırbaçlandığını veya kadınların tamamen örtünmedikleri için gözaltına alındığını anlatıyor. Bu törenler, yalnızca cezalandırma değil; korku ve denetim aracı da. Eski bir savcı, “Sıradaki ibretlik ben olurum diye hepimiz korku içinde yaşıyoruz” diyor.
Diplomatik baskıyla Afganistan’da yasal sistemin yeniden kurulması sağlanmalı
Uluslararası Af Örgütü, uluslararası toplumu, diplomatik baskı ve Taliban fiili yetkilileriyle ilkeli temaslar yoluyla Afganistan’da yasal sistemin yeniden kurulmasını, insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün korunmasını talep etmek üzere derhal harekete geçmeye çağırırken, Taliban fiili yetkililerine de şu talepleri iletiyor:
Aşırı sert kararnameler derhal kaldırılmalı. Bedensel cezalara son verilmeli ve ülkedeki herkesin insan hakları korunmalı. Afganistan’ın uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uygun olarak, adalet sistemini iyileştirmek ve hâkimlerin, avukatların, savcıların ve diğer hukuk uzmanlarının Afgan halkına hizmet edebilmesini sağlamak da dahil yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü bilfiil ve etkili bir şekilde gözetilmeli, korunmalı ve güvence altına alınmalı.
Afghanistan: Authorities must reinstate formal legal frameworks, rule of law and end four years of injustice and impunity
The Taliban de-facto authorities must immediately put an end to the arbitrary and unfair delivery of justice by reinstating a formal constitutional and legal framework and the rule of law in accordance with Afghanistan’s international human rights obligations, Amnesty International said today.
Since the Taliban took power in August 2021, Afghanistan’s legal framework has been entirely dismantled and replaced with a religiously grounded system shaped by the Taliban’s strict interpretation of Islamic Sharia law. The system is riddled with inconsistency, pervasive impunity and unaccountability; arbitrary, unfair and closed trials; and personal biases in the meting out of punishments such as public flogging and other forms of torture and other ill-treatment.
“After four years of Taliban rule, what remains is a deeply opaque, coercive legal order that prioritizes obedience over rights, and silence over truth,” said Samira Hamidi, Amnesty International’s regional campaigner for South Asia.
“The Taliban’s justice system is causing blatant miscarriages of justice. The justice system has not only stepped away from international human rights standards but has reversed nearly two decades of progress.”
“There is no law to refer to”
Prior to August 2021, Afghan laws were grounded in a written constitution and passed by elected legislative bodies after reforms from 2001 led to several improvements in the country. Courts functioned at multiple levels (Primary, Appeal and Supreme Courts) and were supported by independent prosecutors and legal defence structures. Court decisions were generally documented, open to appeal and subject to public oversight.
Under the Taliban, court proceedings are generally conducted by a single judge (Qazi) accompanied by a religious legal expert (Mufti) who advises on the issuance of religious verdicts (Fatwas) based on their personal interpretation of religious texts.
Speaking with Amnesty International, a former judge in Afghanistan explained the wide discrepancies in judgements due to the use of different guidance of Islamic thought (fiqh) and jurisprudence: “In some districts, rulings are based on Bada’i al-Sana’i while in others, they refer to Fatawa-i Qazi Khan. The same crime might result in two completely different verdicts.” For a criminal charge such as theft, the penalties can range from public flogging to short-term detention based on individual interpretations.
This lack of legal uniformity has made the system uncertain, unpredictable and arbitrary. A former prosecutor said that in some rural Afghan courts, judges were seen browsing religious texts during trials to find suitable references, leading to long delays and inconsistent outcomes. The absence of codified national laws has stripped people, including citizens and legal professionals, of any clarity or certainty about their rights and responsibilities.
Erasure of women in the judicial system
Before the Taliban’s take-over, women were actively serving as judges, prosecutors, and lawyers.
They made up between 8% and 10% of the judiciary, and nearly 1,500 women were registered as lawyers and legal advocates with the Afghanistan Independent Bar Association (AIBA), comprising about a quarter of its total membership. Today, most of them have been forced into hiding or exile after being dismissed from their positions following the Taliban’s take-over.
Institutions that once served to protect women’s rights, such as Family Courts, Juvenile Justice Units, and Violence Against Women Units, have been dismantled, leaving women with almost no access to justice and effective remedies. As one former judge said: “In Taliban courts, the voice of a woman is not heard, not because she has nothing to say, but because there is no one left to hear her.”
“We all live in fear”
A former female judge, who had served on a family court in Kabul and is now in exile, said: “There is no judicial independence, no fair trial procedures, and no access to defence lawyers. We had built a legal system with rules, and overnight [the Taliban] turned it into something frightening and unpredictable.”
Under Taliban rule, court proceedings are often held in secret. There is no system of public oversight, and legal decisions are neither documented nor explained. People are arrested without warrants, detained without trial, and in some cases, simply forcibly disappeared. A former prosecutor said: “We used to have to justify every arrest with paperwork and investigation before August 2021 but now, someone can be picked up for their clothes or for speaking out, and no one will ask why.”
Sentences handed down without fair trial or proper legal review often result in public punishments—including flogging and executions—carried out in city squares and sports stadiums. These acts violate the right to dignity and protection from torture and extra-judicial executions. Several witnesses recalled seeing young men flogged in public for listening to music or women detained for not being fully covered. These spectacles are not just punishments; they are tools of fear and control. The former prosecutor added: “we all live in fear of becoming the next example.”
“Taliban’s justice system undermines basic principles of fairness, transparency, accountability, and dignity. It is not built on the protection of human rights but on fear and control. For many Afghans, especially women, justice is no longer something they can seek. It is something they must survive without,” said Samira Hamidi.
The Taliban must immediately reverse their draconian edicts, end corporal punishments, and uphold the human rights of everyone in the country. The Taliban must also actively and effectively respect, protect and uphold judicial independence and the rule of law including by reforming the justice system and ensuring that judges, lawyers, prosecutors and other legal experts are able to provide services to the Afghan population in accordance with the country’s international human rights obligations.
Amnesty International is calling on the international community to take immediate action, through diplomatic pressure and principled engagement with the Taliban de-facto authorities, to demand the reinstatement of a formal legal system, protection of human rights and the rule of law in Afghanistan.