“Bu bütçeyi yaratan biziz, ama sıra bölüşüme gelince yok sayılıyoruz”
Adana’daki mitingde konuşan KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, iki aydır süren hazırlıkların ardından emekçilerin taleplerini meydanlara taşıdıklarını söyledi.
Dostlar,
Emekçiler,
Kadınlar, gençler, emekliler,
Bütçe hakkına sahip çıkanlar,
“Geçinemiyoruz, Artık yeter!” diyenler
Hoş geldiniz,
Biz kamu emekçileri, biz işçiler, biz kadınlar, biz emekliler, biz gençler…
Hem evde, hem işte, hem sokakta alın teriyle yaşayan milyonlarız!
Biliyoruz ki, bu ülkenin bütçesi biz milyonların maaşlarından ve çarşıda, pazarda, ekmeğimizden, suyumuzdan alınan vergilerden oluşturuluyor.
Ama sıra adil bölüşüme gelince, biz yokuz!
Ne zaman “insanca yaşamak istiyoruz” desek,
“Bütçe imkânı yok!”, “kaynaklar yetersiz” diyorlar!
Kaynak var ama bunlarda utanma yok!
Kaynak yoksa nasıl dünyanın sayılı ekonomilerinden biri oluyoruz.
Kaynak yoksa bizler sefalet içinde iken dolar milyoneri sayısı nasıl oldu da 68 bine çıktı!
Yolcu ve geçiş taahhütleriyle bütçede karadeliğe dönüşen projelere 202 milyar TL’lik garanti ödemesini hangi kaynaktan aktardınız?
Dostlar,
Kaynak var ama kaynak, sermayeye teşvike,
Kaynak faize,
Kaynak savaş sanayine,
Kaynak yandaş müteahhide gidiyor.
Bütçeler bir sınıf tercihidir!
Bir iktidarın tercihini görmek istiyorsak son on yılda kimlerin yoksullaştığına, kimlerin devasa kar elde ettiğine bakmamız yeterlidir. Bu bütçe bir yeniden bölüşüm belgesi değil, sömürünün belgesidir! Yoksulluğun, sefaletin bütçesidir.
Türkiye’nin yüzyılı yalanından sonra şimdi de “Ülkemiz küresel güç olma yolunda ilerliyor” diyorlar.
Küresel güç olma biz yoksullaştıkça onların zenginleşmesi midir!
Her üç çocuktan birinin aç okula gitmesi midir yoksa?
Barınmada, ulaşımda, gıda enflasyonunda, çalışan yoksulluğunda, çalışma sürelerinin uzunluğunda, iş cinayetlerinde dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz.
Buradan soruyoruz, bu mudur Türkiye’nin Yüzyılı?!
Bunların küreselleşmeden, yüzyıldan anladığı uluslararası sermaye ile bütünleşme, kaynaklarımızın özelleştirmelerle onların sofrasına sunulmasıdır.
Bunlar tercihini daha baştan yaptılar, aynı yolda emin adımlarla yürümeye devam ediyorlar.
Sevgili Kamu Emekçileri, Değerli arkadaşlar,
Kamu hizmeti halk içindir ve kamu emekçisi bu ülkenin omurgasıdır.
Ama bütçe bizleri bir kez daha kamu emekçisi değil kapıkulu bekçisi olarak tarif ediyor, yok sayıyor.
24 yıllık AKP iktidarında kamu çalışanlarına yönelik ayrımcılık da had safhaya ulaştı.
Kamuda liyakat yerle bir edildi, torpil ve kayırma istihdamın temelini oluşturdu. Nitelikli kamusal hizmet üretmek isteyen bizler, ayrımcılığın kıskacında, mobbingin gölgesinde, güvencesizliğin ortasında bırakılıyoruz. Açlık sınırının altında ücretlere, sefalet düzeyinde maaşlara mahkûm ediliyoruz. Bir maaşla ayın sonunu getirmek, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak bile mucizeye döndü.
2026 bütçesi adeta kamu hizmetlerinin çöküşünü hızlandırmak için yazılmış.
Enflasyon ve nüfus artışı dikkate alındığında sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlerin payı reel olarak geriliyor.
Kamu yatırımları dedikleri de daha çok mega projelerden ibaret ve ödenekler yap-işlet-devret ödemelerine ve altyapı taahhütlerine ayrılmış.
Toplumsal ihtiyaçlar ile bütçe gerçekliği arasındaki makas bu bütçe ile biraz daha açılıyor. Örneğin deprem gibi doğal felaketler kapımızı çalmasına rağmen bu konuda ayrılan kaynaklar devede kulak bile değil.
Kısacası bu bütçe bize “Emeğin yok, hakkın yok, nitelik yok, kamu hizmeti yok.” Demek istiyor!
Kabul etmiyoruz.
KESK kurulduğu ilk gün kapı kulu olmayı, kamusal hizmetlerin özelleştirilmesini, halkın müşteri olarak görülmesini, devletin bir şirket gibi yönetilmesini reddetti. Bundan sonra da reddetmeye ve bu düzen değişinceye kadar mücadele etmeye devam edecektir.
Değerli Kadın Emekçiler,
2025 yılının ilk dokuz ayında 224 kadın katledildi, 169 kadın tacize uğradı, 561 kadın fiziksel şiddet gördü, 247 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
Kadınlar hem işte sömürülüyor,
hem evde görünmeyen emekleriyle tükeniyor.
Kadın işsizliğinde Avrupa birincisiyiz!
Genç kadın işsizliği yüzde 45’e dayandı!
Kadınlar güvencesiz işlerde, yarı zamanlı kölelik düzenine mahkûm ediliyor.
En esnek en güvencesiz işlere razı ol diyorlar.
Temizlik, yemek, çocuk/yaşlı/hasta bakımı bizlerin doğal görevi olarak görülüyor.
Tüm bunlara rağmen bu bütçede kadın yok! Koca bütçe içerisinde kadınlara ayrılan pay %1 bile değil.
Çünkü tamamen eril bir bütçe!
Biz toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bir bütçe istiyoruz.
Değerli Emekliler,
2026 yılı bütçesinde sizler de yoksunuz. Peki kimler var? Özel sigorta şirketlerine yeni kâr alanları var. Kamusal emeklilik hakkı elimizden alınırken, bizden özel sigorta şirketlerine yönelmemiz isteniyor. Yani “geleceğini kendin satın al” diyorlar!
Bu, kamusallığın çökertilmesidir!
Bu, emek düşmanlığının sistemleştirilmesidir!
Yıllarca maaşlarınızdan prim kestiler, şimdi niye erken ölmüyoruz diye hayıflanıyorlar! Kamusal emeklilik hakkını anlamsızlaştırmak istiyorlar.
“Aktüeryal denge bozuldu” bahanesiyle kamusal emekliliği tasfiye etmek istiyorlar. Oysa biliyoruz ki sorun emeklilerin çok olması değil, çalışanların az ücretle, güvencesiz çalıştırılmasıdır.
Bu bütçede açlık sınırında yaşayan emeklilere TÜİK’in dillere destan enflasyon oranında bile bir artış sağlanmıyor. Bir kez daha öngörülen enflasyon adı altında bir yıl daha açlığa mahkûm edilmek isteniyoruz.
Sevgili Gençler,
Bu bütçede gençler de yok!
Bir yanda saraylarda lüks içinde yaşayan çocuklar,
diğer yanda kirayı ödeyemediği için memleketine dönmek zorunda kalan gençler var!
İşsizliğin, göçün kıskacında kalan gençler, sistem dışına itiliyor!
Umudu yurt dışında, geleceği belirsizlikte arıyor.
Bugün her beş gençten biri ne eğitimde ne istihdamda!
Üniversite mezunu gençlere asgari ücretle çalışmak bulunmaz nimet olarak sunuluyor.
Gençlerimiz mafyanın tuzağına, uyuşturucu bataklığına çekilmek istenirken bütçede uyuşturucu ile mücadele için dalga geçer gibi sadece ve sadece 0,02 pay ayrılıyor. Bu yaklaşım bile iktidarın gençlerimize karanlık bir geleceği reva gördüğünü göstermeye yetiyor.
İşte bu yüzden diyoruz ki: gençliğin geleceği bütçede başlar!
Dostlar,
Bu iktidar tercihini sadece sermayeden yana değil savaştan yana da yapmış görünüyor.
2022 yılında milli gelirin 1.2’si savunma ve güvenliğe ayrılırken 2026 yılında milli gelirin 1.4’ü ayrılıyor.
Oysa bir yandan da ülkemizin son 50 yılında binlerce cana, milyarlarca dolar ekonomik kayba, toplumsal kırılmalara yol açan çatışmalı sürecin sonra erdirilmesi için bazı çalışmalar yapılıyor. Ama bütçe bunun tersini söylüyor.
Kaynaklarımızı bir kez daha “güvenlik” adı altında savaştan nemalanan baronlara sunuyorlar.
Oysa biz biliyoruz ki gerçek güvenlik daha fazla silah değil; adalettir, eşitliktir, insanca yaşam koşullarıdır!
Ve biliyoruz ki, gerçek savunma tankla, topla, dronla olmaz!
Gerçek savunma, halkın aç kalmaması, çocuğun okula gidebilmesi, kadının güvenle yaşaması, işçinin güvenceli çalışmasıdır!
Halkların, emekçilerin anayasal güvenceye kavuşturulmuş eşitliği ve kardeşçe bir arada yaşamasıdır.
Bu ülkenin en yakıcı ihtiyacı savaş değil, barıştır!
Barış, yalnızca çatışmanın bitmesi değil; emeğin ve özgürlüğün hakim olmasıdır!
Barışın bütçesi, emeğin bütçesidir!
Değerli Dostlar,
AKP iktidarı bütçe hakkımızı yok saymaya devam ediyor. Meclis’teki komisyon görüşmelerine dahil etmemek için kırk dereden su getiriyor.
Oysa bütçe hakkı, eşit yurttaşlık hakkıdır.
Ama bugün Türkiye’de bütçe, halktan gizlenen, emek örgütlerinin dışlandığı, sadece yürütmenin belirlediği bir belgeye dönüştürülmüştür.
Meclis’teki birkaç eleştirinin bir hükmü kalmamıştır; çünkü asıl karar, uluslararası sermayenin ve sarayın çıkarları doğrultusunda alınmaktadır.
İşte bu nedenle diyoruz ki:
Dostlar,
Halkın oyuyla seçilmiş belediyelere kayyum atanırken, belediye başkanları kelepçelenip cezaevine gönderilirken, hangi bütçeden, hangi halk iradesinden söz ediyorlar? Böyle bir düzende hazırlanan bütçenin halkın bütçesi olması mümkün müdür?
İrade gasp edilmişse bütçe de gasp edilmiştir.
Biz biliyoruz ki, demokrasi olmadan bütçe de halktan yana olamaz.
Bu nedenle buradan bir kez daha söylüyoruz:
Kayyuma karşı demokrasi, siyasallaşan yargıya karşı hukuk, Saray bütçesine karşı için halkın bütçesini, emekçilerin bütçesini istiyoruz!
Dostlar,
Biz KESK olarak, kamu hizmeti üretenler olarak, bu yıkım bütçesini reddediyoruz!
Bu bütçe emeğin değil, sermayenin bütçesidir!
Bu bütçe yoksulluğun, eşitsizliğin, savaşın bütçesidir.
Bugün bu meydanda yükselen ses sadece KESK’in değil,
bu ülkenin dört bir yanında onuruyla, emeğiyle yaşayan milyonların sesidir!
Halkın sırtına yüklenen yeni bir yoksullaştırma politikasına karşı sesimizi yükseltmek için buradayız!
Bugün bu meydanda yükselen ses, sadece bir öfke değil, bir mücadele çağrısıdır.
Çünkü biz biliyoruz ki, bu düzen mücadeleyle değişecek!
Her şeye rağmen umutluyuz, çünkü emeğe dayatılan kölelik düzenine karşı örgütlülüğümüz var!
Umutluyuz, çünkü birlikte mücadeleyi yükselttiğimiz anda hiçbir iktidar, hiçbir saray, hiçbir bütçe bizi susturamaz!
Dostlar,
Peki biz emekçiler, biz ezilenler, biz sefalete ve yoksulluğa mahkûm edilmek istenenler olarak ne istiyoruz?
· Bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını, halkın, emekçilerin bütçe süreçlerine etkin katılımı için bütçenin halkın onayına sunulmasını İSTİYORUZ!
· Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına ve özelleştirilmesine son verilmesini ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını İSTİYORUZ!
· Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini, kadınların güvenceli istihdamının arttırılmasını, kadınları şiddetten koruyacak kamusal hizmetlerin genişletilmesini, İSTİYORUZ!
· Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini, kıyıma dönüşen iş kazalarının engellenmesi için her türlü tedbirin alınmasını İSTİYORUZ!
· Sefalet düzeyindeki asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek bir seviyeye çıkarılmasını, İSTİYORUZ!
· Kamu emekçileri olarak grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını,,4688 sayılı sendika yasasının değiştirilerek evrensel sendikal normlarla uyumlu hale getirilmesini, İSTİYORUZ!
· Yandaş Konfederasyonun onayıyla kamu emekçilerini ve emeklilerini sefalete mahkum eden “Toplu Sözleşmenin” derhal yenilenmesini, İSTİYORUZ!
· Maaşlarımızdaki kayıpların karşılanmasını; en düşük kamu emekçisi maaşının yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını, İSTİYORUZ!
· Güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini, İSTİYORUZ!
· KDV, ÖTV gibi tüm dolaylı vergilerin düşürülmesini, İSTİYORUZ!
· Gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini, İSTİYORUZ!
· Kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını, İSTİYORUZ!
· Vergilerimizden oluşan bütçeden alıp Kamu Özel İş birliği (KÖİ) projelerine, aktarılan Hazine garantilerine son verilmesini, İSTİYORUZ!
· Vergilerimizin, ülkenin kaynaklarının güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; istihdamın, üretimi arttırılması, yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, adaletin, barışın ve demokrasinin tesis edilmesi için kullanılmasını, İSTİYORUZ!
· Hukukun üstünlüğünün sağlandığı, yargının gerçek anlamda bağımsız olduğu, tüm yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde yaşamasını temel alan bir ülke, İSTİYORUZ!
KESK olarak ifade ettiğimiz ve milyonların bu ortak taleplerini gerçekleştirmek için emeği ile geçinen herkesi, “ülkede yaşanan sömürü ve kölelik düzenine itirazım var” diyen her yurttaşımızı, tüm sendika ve konfederasyonları, emek ve demokrasi örgütlerini, Halktan, Emekten Yana Bütçe talebini yükseltmeye, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşmeye çağırıyoruz.