Adana – Adana Emek ve Demokrasi Platformu Bileşenleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında anlamlı bir yürüyüş ve basın açıklaması etkinliği düzenledi. İnönü Parkı'ndan Atatürk Parkı'na gerçekleştirilen yürüyüşün ardından saygı duruşunda bulunuldu. Etkinlik, çeşitli kurum ve platform temsilcilerinin konuşmaları, halaylar ve sloganlarla son buldu. Yapılan açıklamalarda, savaşların yıkıcı etkilerine dikkat çekilerek, kalıcı ve onurlu bir barış talebi dile getirildi.
Dünya Barış Günü'nün Anlamı ve Küresel Çatışmalar
Adana Emek ve Demokrasi Platformu adına Ramazan Şanci tarafından okunan 1 Eylül Barış Metninde, 1 Eylül'ün Nazilerin Polonya'yı işgalinin yıldönümü ve insanlık tarihinin en acımasız savaşlarından birinin başlangıcı olarak Dünya Barış Günü kabul edildiği belirtildi. Metinde, 2025 yılında dahi insanlığın ortak geleceğini tehdit eden savaşlar, işgaller ve şiddet politikalarıyla karşı karşıya kalındığı vurgulandı.
Konuşmalarda ve metinde öne çıkan küresel sorunlar şunlar oldu:
-
NATO'nun genişlemesi, Ukrayna'daki savaş, Filistin'deki işgal, katliam ve soykırım.
-
Ortadoğu'nun emperyalistler eliyle yeniden dizaynı ve kapitalist krizin yol açtığı yeni savaşlar.
-
Milyonlarca insan açlık, işsizlik ve yoksullukla boğuşurken, milyarlarca dolar bütçenin savaş sanayisine aktarılması.
-
Aylardır kuşatma altındaki Gazze'de işlenen savaş ve soykırım suçları; Batılı devletlerin desteğiyle hastaneler, okullar, mülteci kampları ve ibadet merkezlerinin bombalanması.
-
Uluslararası kuruluşların bu soykırıma engel olmaması ve hatta destek vermesi.
-
Suriye’de HTŞ yönetiminin Dürzi ve Alevilere yönelik saldırıları, tekçi ve ırkçı anlayışın dayatılması ve demokratik bir yönetim ile anayasa ihtiyacı.
Kürt Meselesi ve Barış Sürecine İlişkin Talepler
Metinde, coğrafyada uzun yıllardır çözümsüz bırakılan Kürt meselesinin şiddetin devreden çıktığı bir düzlemde tartışılabilir hale gelmesinin önemi vurgulandı. Mecliste kurulan komisyonun çalışmaları ve yasa değişiklikleri gündemde olsa da, iyi niyet mesajlarıyla ve oyalayıcı yaklaşımlarla sürecin sürdürülmesinin kabul edilemez olduğu belirtildi. Özellikle komisyonun Barış Annelerini dinlediği oturumda Kürtçe konuşulmasının engellenmesi "önemli bir eksiklik" olarak değerlendirildi.
Komisyondan beklenen adımlar ise şunlardı:
-
Gerekli yasal düzenlemelerin yapılması.
-
İnfazda eşitlik, kayyum ve demokratik yerel yönetimler.
-
KHK’lerle haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen kamu emekçilerinin görevlerine dönmelerinin önündeki tüm hukuksal engellerin kaldırılması.
-
Başta hasta mahpuslar olmak üzere tüm siyasi mahpusların derhal tahliye edilmesi.
-
Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanması.
Barışın Önündeki Engeller ve Kapsayıcı Barış Tanımı
Konuşmalarda, barışın konuşulduğu günlerde dahi belediye başkanları, sendikal mücadele yürütenler ve siyasetçiler başta olmak üzere politik saiklerle tutuklamaların ve gazeteci, aydın, öğrenci ve akademisyenlere yönelik baskıların devam etmesi eleştirildi. Bu baskıların barışın önünde engel olduğu vurgulandı. Siyasi iktidarın toplumsal kesimlerin özgürlüğünü tehdit eden ortamı normalleştirmeye çalıştığı ve savaş politikalarını sürdürdüğü belirtilerek, barışa olan özlemin siyasi fırsatçılığa dönüştürülmemesi gerektiği ifade edildi.
Platform, barışın sadece silahların susması olmadığını belirterek, kalıcı ve onurlu bir barışın tüm kesimlerin katılımına dayalı demokratik bir süreçle inşa edilebileceğini vurguladı. Barışın, halkların ortak iradesinin ve tarihsel vicdanının ürünü olması gerektiği kaydedildi.
Kapsayıcı ve demokratik bir barış için şu koşullar sıralandı:
-
Farklı inançların, kültürlerin ve kimliklerin eşitlik, özgürlük ve adalet içinde yaşayabilmesi.
-
Karşılıklı güvenin tesis edilmesi ve hak ve özgürlüklerin evrensel normlar çerçevesinde güvence altına alınması.
-
Gelirde adalet, vergide adalet ve ülkede adaletin sağlanması.
-
İş güvencesi, sendikal haklar, toplu pazarlık süreçleri ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel hakların güvence altına alınması.
Barışın Temel Bileşenleri: Kadınlar, Çocuklar ve Doğa
Platform, gerçek bir barışın ancak şu koşullar sağlandığında mümkün olduğunu vurguladı:
-
Alevilerin inancı, kimliği, kültürü ve eşit yurttaşlık taleplerinin göz ardı edilmemesi.
-
Kürtlerin demokratikleşme ve özgürlük taleplerinin görmezden gelinmemesi.
-
Muhalif kesimler üzerindeki baskıların sona erdirilmesi.
-
Kadın katliamlarının durdurulması; kadınların özgürleşmediği yerde barışın olamayacağı vurgulandı.
-
İşçilerin ve emekçilerin sefalete mahkum edilmemesi.
-
Halkların ifade özgürlüğünü kullanabilmesi.
Özellikle kadınların özgürlüğünün barış için vazgeçilmez olduğu ifade edildi. Kadınların fabrikalarda sömürüye, evlerde görünmeyen emeğe ve erkek şiddetine maruz kaldığına dikkat çekildi; her gün en az üç kadının katledildiği ve kadınların özgürleşmediği yerde barışın olamayacağı belirtildi. Kadınların mücadelesinin aynı zamanda barış mücadelesi olduğu vurgulandı.
Çocukların geleceği de barışın önemli bir bileşeni olarak ele alındı:
-
MESEM gibi projelerle çocuk işçiliğinin meşrulaştırılmadığı bir dünya.
-
Çocukların ucuz işgücü olarak patronların eline teslim edilmediği bir dünya.
-
Yoksulluk ve savaş nedeniyle çocukların eğitimden koparılmadığı, yaşamlarını yitirmediği bir dünya.
Ayrıca, doğa ile barışın da sürecin ayrılmaz bir parçası olduğu belirtildi. Savaş ve çatışmalı süreçler nedeniyle doğaya verilen zararların, toplumsal adalet ve halkların geleceğiyle doğrudan ilişkili olduğu vurgulandı. Yaşamı ve doğayı savunmanın, barışı savunmak anlamına geldiği ifade edildi.
Çağrı ve Kararlılık
Adana Emek ve Demokrasi Platformu, savaştan kazananların sadece savaş tüccarları, baskıcı rejimler ve halkın sırtından zenginleşenler olduğunu belirtti. Halkların güvenlik ve refah içinde yaşamasının tek yolunun barış olduğu vurgulandı. "Çocuklarımızın ölmesini istemiyor, onurlu bir barış talep ediyoruz" denilerek, barış mücadelelerinin süreceği bildirildi.
Platform, bu coğrafyada yaşayan tüm halkların dilleri, kültürleri ve inançları üzerindeki yasakların kaldırılmasını ve farklılıklarla barış içinde bir arada yaşanmasını talep etti. Adana Emek ve Demokrasi Platformu olarak, savaşlardan ve çatışmalardan değil, barıştan ve eşit kardeşlikten yana olduklarını vurguladılar. Eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi temelinde bir yaşamı savunduklarını belirterek, tüm halkları, işçi ve emekçileri savaş politikalarına karşı ortak mücadeleyi büyütmeye çağırdılar.
Basın bülteni, "Savaşsız, sömürüsüz bir dünya bizlerin elleriyle kurulacaktır. Herkesi bu umudu büyütmeye çağırıyoruz. Savaşa hayır, barış hemen şimdi! YAŞASIN BARIŞ – BİJÎ AŞÎTÎ!" ifadeleriyle sona erdi.
Konuşmacılar
-
Ramazan Şanci (Adana Emek ve Demokrasi Platformu adına 1 Eylül Barış Metni'ni okudu)
-
Ali Bozan (DEM Parti Milletvekili)
-
Zehra Aydın (Adana Kadın Platformu adına)
-
Eser Demirçin (KESK Dönem Sözcüsü)
-
Cudi İmrek (Adana Eğitim Sen Şube Başkanı)
-
Belgin Işık (Adana Ekoloji Platformu adına)
-
Suphiye Bayav (Adana Barış Anneleri adı
-
Hamit Karaoğulları (AHAD-DER adına konuştu)