OKULLARI BASKI KALELERİNE ÇEVİREMEZSİNİZ!
Eğitim-İş olarak, geçtiğimiz hafta proje okullarına yapılan öğretmen atamalarını protesto etmek için gerçekleştirdiğimiz basın açıklaması sırasında, Çorum’daki 15 Temmuz Temmuz Şehitleri Fen Lisesi ve Özejder Sosyal Bilimler Lisesi’nde öğrencilere yapılan baskıyı protesto ettik.
Özejder Sosyal Bilimler Lisesi önünde yaptığımız açıklamaya, Genel Sekreterimiz Seher Ergin, Genel Eğitim Sekreterimiz Veli Fırat Şimşek, Genel Merkez Hukuk Bürosu Avukatımız Dr. Burak Sabuncu ve Çorum Şubemiz katıldı.
Genel Sekreterimiz Seher Ergin’in burada yaptığı açıklama şöyle:
Bugün burada, Özejder Sosyal Bilimler Lisesi önünde toplanmamızın nedeni yalnızca bir okulda yaşanan münferit bir olay değildir. Bugün burada, eğitimin her alanına sirayet eden baskıcı, keyfi ve antidemokratik uygulamalara karşı ortak bir duruş sergilemek üzere bir araya geldik.
Geçtiğimiz hafta 15 Temmuz Şehitleri Fen Lisesi önünde gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasında, proje okullarına yapılan liyakatsiz öğretmen atamalarını protesto etmiş; bu sürecin şeffaflıktan uzak, kayırmacı ve eğitimin niteliğini hiçe sayan bir anlayışla yürütüldüğünü kamuoyuyla paylaşmıştık.
Bu adaletsizliğe karşı yalnız biz değil, ülkenin dört bir yanındaki birçok köklü okulda, öğrenciler ve mezunlar, yıllarını eğitime vermiş öğretmenlerine sahip çıkmak için eylemler başlatmış; gençlerimiz, kendilerine ışık tutan öğretmenlerinin yanında durarak yalnızca bir hak ihlaline değil; Cumhuriyet’in eğitim anlayışına da sahip çıktıklarını haykırmıştır.
Ancak ne yazık ki buradaki açıklama esnasında karşılaştığımız manzara, eğitimdeki keyfiyetin yalnızca atama süreçleriyle sınırlı kalmadığını, yönetim anlayışına da kök saldığını açıkça ortaya koymuştur.
15 Temmuz Şehitleri Fen Lisesi’nde öğrencilerin okul bahçesinde serbestçe dolaşmaları dahi engellenmiş; yöneticiler, adeta kolluk kuvvetleri gibi bahçede nöbet tutarak öğrencilerin açıklamaya yaklaşmasını zorla engellemiştir. Gençler kendi okul alanlarında görünmez kılınmış, baskı altına alınmıştır.
Bir başka vahim tablo Özejder Sosyal Bilimler Lisesi’nde yaşanmıştır. Bu okulda idare, öğrencileri içeriden kilitleyerek adeta rehin almış; öğrencilerin basın açıklamamıza tanıklık etmesini engellemek adına okul binası bir tecrit alanına çevrilmiştir. Bu utanç verici uygulama, sadece anayasal haklara değil, en temel insan haklarına da aykırıdır. Öğrenciler, kendi gelecekleri adına söylenen sözleri duymasınlar diye dört duvar arasına hapsedilmiş, okulun kapıları kilitlenmiştir. Bu bir güvenlik uygulaması değil, açıkça bir baskı rejiminin yansımasıdır. Ne yazık ki bazı eğitim yöneticileri okulları bilgi yuvası değil, kendi otoritelerinin kaleleri olarak görmektedir.
Unutulmamalıdır ki, okullar demokrasinin filizlendiği yerlerdir. Her öğrencinin fikrini duyma, tartışma ve toplumda olup bitenlere tanıklık etme hakkı vardır. Bu hak, yöneticilerin kişisel hırslarına kurban edilemez.
Okullarda öğrencilere demokrasiyi, hakları ve özgürlükleri anlatmakla yükümlü olan yöneticiler, bugün tam tersine, “otoriterlik nasıl işler?” sorusunun canlı birer cevabı haline gelmiştir. Bu tutum sadece yasalara değil, pedagojiye, eğitime ve insan onuruna da aykırıdır.
Eğitim-İş olarak, Özejder Sosyal Bilimler Lisesi’nde yaşanan bu skandala ilişkin suç duyurusunda bulunduğumuzu buradan bir kez daha ifade ediyoruz. Öğrencileri kendi okullarında hapis hayatı yaşamaya zorlayan bu anlayışa sessiz kalmamız mümkün değildir. Bu okul yöneticileri, kendilerini yasa koyucu, kolluk kuvveti ve mahkeme yerine koyarak yetkilerini aşmakla kalmamış, çocukların ruh sağlığına da zarar vermiştir.
Her seferinde olduğu gibi, biz bu hukuksuzluklara karşı sesimizi yükselttiğimizde, yandaş bir sendika hemen sahneye çıkmakta, bizi hedef alarak asıl niyetlerini ifşa etmektedir. Onlar bizim için artık bir turnusol kâğıdıdır. Nerede durduklarına bakarak, biz nerede durmamız gerektiğini daha iyi anlıyoruz.
Buradan kamuoyuna bir kez daha ilan ediyoruz:
Eğitimde baskıya, keyfiliğe, torpile ve karanlığa karşı mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Kilitli kapılar ardında bırakılan öğrenciler için, susturulmak istenen öğretmenler için, gerçek bir eğitim ve aydınlık bir gelecek için yılmadan, susmadan mücadele etmeye devam edeceğiz.
Biliyoruz ki; eğitim, sadece dört duvar arasında verilen bir müfredattan ibaret değildir. Eğitim; sorgulamayı, eleştirmeyi, haksızlığa karşı durmayı da öğretmelidir. Ve bu ülkede, bu değerlere inanan on binlerce eğitimci var.
Ve unutulmasın:
Bu ülkede hâlâ vicdanlı öğretmenler, dimdik duran sendikalar ve susmayan gençler var!
İyi ki Eğitim-İş Var !!!