Mimari ve Heykelin ortak noktası, mekânın hacimle tasarlanmasıdır. Mimari tasarım, mekânın işlevselliğini estetik, ekonomik ve sosyal olarak gerçekleştirirken, heykel tasarımı...

Yazar-Manşet-1-1

Mimari ve Heykelin ortak noktası, mekânın hacimle tasarlanmasıdır. Mimari tasarım, mekânın işlevselliğini estetik, ekonomik ve sosyal olarak gerçekleştirirken, heykel tasarımını, nesneyi yontma yöntemi üzerine kurar. Bu durum her iki alan da farklı formlar üretilmesine neden olmuştur. MÖ 300 civarında doğmuş olan Öklid’in Matematik ve Geometrideki buluşları uzay-uzam, mekân-madde, mekân-beden gibi birçok kavrama yeni bakış açıları kazandırmıştır. Öklid uzayı yorumlarken doğadaki ve geometrideki bilgilerin gerçek hayatta uygulanmasını konu almıştır. Ayrıca Optik üzerine yaptığı araştırmalarında, Nesnelere farklı açılardan ve mesafelerden bakıldığı zaman nasıl göründükleri konusunu inceleyen çok önemli buluşlar yapmıştır. Böylece mimari ve heykel alanlarında yeni formların bulunması önemli akımların çıkmasına sebep olmuştur.

Bu akımların en önemli sanatçılarından biri Marcel Duchamp tır. Duchamp kavramsal sanatın temelinin atılmasında çok etkili olmuştur. Bir nesnenin veya kavramın heykele dönüşebilmesi için endüstriyel işlevinin olmaması ve ona bir kavram yakıştırması yapılması gerekir tanımlamasından yola çıkarak, pisuvar (çeşme) adlı eseriyle sanatta devrim yaratan modern heykelin öncülerinden Marcel Duchamp ile hazır nesneler farklı bir boyutta konumlanır. Bu durum heykelin temelde mekânı kapsaması, kavraması ve mekân ile yeni ilişkilerin kurulmasını sağlar. Mimaride ise Fütürizm, Neo Plastisizm, Fonksiyonalizm ve Purizm gibi yeni akımların ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Kısacası mimari kendi sorunları ile uğraşırken heykel de kendi sorunları ile uğraşır, ancak ortak noktaları vardır.

Gordon Matta Clark: 1970

Mimari ve Heykel kendine özgü formlara sahiptirler ve uzayda yer kaplarlar. Bu durum mekâna ve zamana vurgu yapar. Mimari ve heykel bu iki form, hacimsel olarak diğer kavramları da harekete geçirir. Bir mimar olan Gordon Matta Clark’ın strüktürel (yapılar) üzerine sorgulamalar içeren heykelsi formları, mekân düzenlemeleri tasarımını dekonstrüktivizm den etkilenerek yapmıştır.

Gordon Matta Clark, “Infraform”: 1973

Yaşadığı dönemde mimarlık kelimesi Gordon Matta Clark için bir kavramdan çok öte şeyler ifade ediyordu. Gordon Matta Clark 1968’de Fransa da bir yıl Sorbonne Üniversitesi’nde Fransız Edebiyatı okuduğu dönemde dünyada öğrenci olayları tavan yapmıştır. Kendini öğrenci olaylarının içinde bulur.1968 Onun hayatına kişiliğini belirleme sürecinde çok önemli bir unsur olarak kabul edilebilir. Çalışmalarındaki dekonstrüksiyon bu isyan dalgasının yansımalarıdır.  De konstrüksiyondan bahsedilmeyen dünya da vaftiz babası Marcel Duchamp gibi tüm ezberleri bozarak adeta devrim niteliğinde uygulamalarıyla mimari yapıları söküp yerinden ederek onları entropiye uğratması hayatındaki  önemli unsurlardır.

Gordon Matta Clark’ın kente ve terkedilmiş mekânlara ait görüşlerini Liza Bear ile söyleşisinde şöyle dile getirmiştir.

“Heykeltıraşlıkla ilgili fikirleri mimarlık üzerinde kullanmakla alakalı değil bu; daha çok mimarlık aracılığıyla heykel yapmak. Yani öyle görünüyor ki, işlerimde mimarlık ile heykel arasında sabit bir ilişki var ve biri diğerine üstün gelmiyor; daha çok, birini yapmak için diğeri gerekiyor“ (Clark, 2012: 13).

Gordon Matta Clark, "Circus or The Caribbean Orange" 1978

Gordon Matta Clark 35 yaşında hayatını kaybetti. Arkasında bir çok eser bıraktı. “Window Blow Out (Pencere Havaya Uçurmak) “Splitting” (Bölme) “Bingo”, “Day’s End (Gün Sonu), “Fake Estates (Sahte Mülkler) bunlardan bazılarıdır. Gordon Matta Clark tüm şehircilik anlayışını bozarak sanatta yeni olasılıklar aramamıza neden olmuştur. Devam Edecek….