Yeni bir dil öğrenmeyi her zaman istemişseniz, yaşınızı buna engel olarak görmeyin. 60 yaşın üzerindeki bireyler, bir dili öğrenirken bağımsız ve esnek olabildikleri gibi, oldukça başarılı da olabilirler.
On yıllar boyunca yapılan araştırmalardan biliyoruz ki yaşlandıkça bazı algısal ve bilişsel yetilerimiz kademeli olarak zayıflar. Artık duyma ve görme duyularımız eskisi kadar keskin değildir; bilgiyi daha yavaş işleriz ve hafızamız gençliğimizdeki kadar güçlü olmayabilir. Bunların tümü, sağlıklı yaşlanmanın bilinen etkileridir ve genellikle günlük yaşamı ciddi biçimde olumsuz etkilemez.
Ancak daha az dile getirilen bir olasılık da vardır: Bu değişimlerin her biri aslında bir eksiklik değil, yaşam boyu biriken bilgi ve deneyimin doğal sonucu olabilir. Yaşlandıkça sahip olduğumuz bilgi artar ve bu birikimi ayıklamak zaman alabilir. Bu bağlamda, genel bilgi düzeyinin —özellikle sözel bilginin— yaşla birlikte artabileceğini vurgulamak da önemlidir.
Yaş Sınırı Yok
Bu doğrultuda yapılan araştırmalar, ileri yaşlarda da yeni bir dil öğrenme kapasitemizin sürdüğünü, yani herhangi bir yaş sınırının olmadığını göstermiştir. Ancak, hangi öğretim yönteminin ileri yaşlarda daha etkili olduğu konusu hâlâ net değildir.
Genç yetişkinlerle yapılan çalışmalar, hedef dilin yapısına ilişkin açıklamalar ve dilbilgisi kurallarının anlatıldığı açık (explicit) öğretim yönteminin genellikle en etkili yaklaşım olduğunu göstermektedir.
İlk bakışta, bu yöntemin yaşlı yetişkinler için de geçerli olması gerektiğini, hatta belki daha uygun olduğunu düşünebiliriz. Çünkü bu yaklaşım, geleneksel öğretim biçimlerini yansıtır ve yaşlı bireyler geçmişte bu tarz bir eğitim almış olabilirler. Ancak, bu varsayımı test eden araştırma sayısı oldukça azdır. Hollanda’da yapılan yakın tarihli bir çalışma, ileri yaşta dil öğrenenlerin açık öğretim yöntemiyle daha iyi sonuç aldığına dair bir kanıt bulamamıştır.
Nitekim, öğretim biçimi ister açık ister örtük (yani dilbilgisel açıklama verilmeden) olsun, gönüllü yaşlı katılımcılar aynı başarı düzeyine ulaşmıştır.
Yöntemleri Karşılaştırmak
Meslektaşım Renato Pavlekovic ile yürüttüğümüz yeni bir çalışmada, açık öğretim yöntemi ile dolaylı (incidental) öğretim yöntemini karşılaştırdık. 60 ila 83 yaş arasındaki 80 İngilizce konuşan gönüllüye, tamamen yabancı oldukları Hırvatça dilinin temellerini çevrim içi derslerle öğrettik.
Açık öğretim grubuna hedef dilin dilbilgisel yapısına dair ayrıntılı açıklamalar verilirken, dolaylı öğretim grubuna açıklama yapılmadı; bunun yerine ek alıştırmalar sunuldu. Sonuçta, iki grubun da başarısı arasında fark görülmedi. Katılımcılar önce kelime bilgisini, ardından hedef dilbilgisel yapıyı öğrendiler ve ortalama %80 doğruluk oranına ulaştılar. Bu da, öğretim yönteminden bağımsız olarak ileri yaşta öğrenenlerin kendi yollarını bulabildiklerini göstermektedir.
Özgüven ve Öğrenme İlişkisi
Bu çalışmada ayrıca bilişsel ve algısal faktörlerin yanı sıra katılımcıların kendilik algılarını da (sağlık, mutluluk ve yeterlilik duyguları) inceledik. Katılımcılara önceki meslekleri ve geçmiş dil öğrenme deneyimleri hakkında da sorular yönelttik. İlginç bir biçimde, dolaylı öğrenme yeteneği (yani farkında olmadan, bağlamdan öğrenme becerisi), çalışma durumu (emekli veya hâlâ çalışan) ve kendilik algısı arasında bir ilişki bulduk.
Kendini daha olumlu değerlendiren bireyler, daha güçlü dolaylı öğrenme yeteneklerine sahipti. Ayrıca, hâlâ çalışan katılımcıların dolaylı öğrenme becerileri emekli olanlara göre daha yüksekti. Bu ilişki yaş faktöründen bağımsızdı.
Yüzeyde bakıldığında, çalışma durumu, dolaylı öğrenme yeteneği ve kendilik algısı arasındaki bağlantı pek mantıklı görünmeyebilir. Ancak ortak bir payda vardır: özgüven. Özgüven, kendini besleyen bir döngünün merkezinde yer alıyor olabilir. Güçlü öğrenme yeteneğine sahip bir kişi, iş yaşamında daha uzun süre kalır; bu durum özsaygısını artırır, özsaygısı da onu mesleğinde daha uzun süre aktif tutar.
İş yaşamında bireyler yalnızca hoşlandıkları şeylerle uğraşamaz; zorluklarla da başa çıkmaları gerekir. Bu süreçte dolaylı öğrenme yeteneklerini sürekli kullanmak zorunda kalırlar —ve bu da öğrenme döngüsünü güçlendirir.
Sonuç: Her Yaşta Başarı Mümkün
Tüm sonuçlar birlikte değerlendirildiğinde, ileri yaşta dil öğrenenlerin son derece başarılı olabileceği görülmektedir. Bu bireyler, kendilerine en uygun yolu seçebilecek kadar bağımsızdır; dolayısıyla hangi öğretim yönteminin kullanıldığının çok da önemi yoktur. Bununla birlikte, özgüven büyük rol oynamaktadır —ve özgüven, bilişsel beceriler ile toplumsal konumun bir bileşiminden doğmaktadır.
Karen Roehr-Brackin
Dil ve Dilbilim Bölümü, Essex Üniversitesi