"Okullarımızın yeniden laik, bilimsel ve demokratik eğitim verilen kurumlar olması, çocuk haklarını, insan haklarını önemseyen öğretmenler yetiştirilmesi ve topyekun bilime güvenilmesi için hep beraber çalışmayı öneriyoruz."

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği "OKULLARIMIZ BİLİMSEL EĞİTİM KURUMLARIDIR VE ÖYLE DE KALMALIDIR" konulu basın açıklaması yayımladı.

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneğinin yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi.

İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir ili Müftülüğü arasında yapılan protokolle "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime sahip Çıkıyorum Projesi(ÇEDES) Kapsamında 842 ilkokul, ortaokul, liseye "manevi danışmanlık" hizmeti altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi görevlendirmesi yapılmıştır. Türkiye'nin pek çok yerinde okullarımıza bu yönde görevlendirmelerin yapıldığı görülmektedir. Milli Eğitim Müdürlüğü ve Müftülük eliyle okullara "manevi danışman" görevlendirilmesi, eğitimin bilimsel niteliğinin ortadan kaldırılarak dinselleştirilmesi olup kabul edilemez.

Kamuoyunda iktidar ortağı bazı partilerin programlarında belirttikleri "ahiret öncelikli eğitim" tartışmaları sürerken yapılan bu uygulamadaki amacın, eğitimin çağdaş, bilimsel ve laik niteliğini yok etmeye yönelik olduğu ve eğitimin dinselleştirilmesini amaçladığı gayet açıktır. Okulların rehberlik birimleri, imamlara açılmaktadır.

Bu uygulama Anayasa'ya, laiklik ilkesine aykırıdır. Anayasanın 42. Maddesinde, eğitim ve öğretimin Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılacağı öngörülmekte, eğitim ve öğretim hürriyetinin Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmayacağı belirtilmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesine sızarak eğitimin dinselleştirilmesine ve laik karakterinin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaları, uzun süredir eğitbilimcileri kaygılandırmaktadır. Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Müftülüklerle çok çeşitli protokoller yaparak din görevlilerini yoğun bir şekilde okullara taşımakta, yaz kampları, ortak etkinlikler v.s yollarla eğitimin bilimsel, laik, demokratik karakterini aşındırmaktadır. ÇEDES projesi de bu amaca hizmet eden projelerden biridir.

Yüz binlerce öğretmen atama beklerken ve öğrencilerle ilgilenecek bütün eğitim kadrosunun pedagojik formasyona sahip olması gerekirken, okullarda pek çok rehber, psikolog ve öğretmen açığı varken, bunlar yapılmayarak , hiçbir pedagojik formasyonu olmayan imam, vaiz gibi din görevlilerinin "manevi danışman" adıyla okullarda görevlendirilmesi, eğitim ve öğretimin bilimsellikten uzaklaştırılarak dinselleştirilmesi amacından başka bir şey değildir. İmam ve vaizlerin yeri, dinsel kurumlardır. Okullar değil!.. Diyanet ve müftülükler, okullarımızdan ellerini çekmelidir.

Herkesçe bilindiği gibi okullar çevreden yalıtılmış, giren ve çıkanın, çocukların bedensel ve ruhsal güvenliği için sürekli izlendiği kurumlardır. Çocuklara nasıl davranacağını bilmeyen kişilerin okullara girmesinin çok çeşitli sakıncaları vardır. Çocuk psikolojisinin ruhani öğretilerden olumsuz etkilendiği açıkken ve okullarda bilimsel yol göstericiliğe gereksinim varken ruhani liderliğin okullarda yeşertilmesinin nasıl bir amaca hizmet ettiği sorgulanmalıdır.

Bundan yüz yıllar önce aydınlanma ile okullardan çıkarılan din görevlilerinin yeniden okullara alınmasına Cumhuriyet eğitim devrimi hedeflerini ikinci yüzyıla taşımak için çabalayan bir dernek olarak karşı çıkmamız kaçınılmazdır.

Öte yandan Milli Eğitim kadrolarında çevreye duyarlılık eğitimi ve değerler eğitimi verebilecek öğretmen mi yoktur? Bu görevlendirmelerde öğretmenlerin nitelikleri de tartışmaya açılmaktadır. Bütün öğretmenler, hem pedagojik formasyona sahip, hem de öğrencilere çevreye duyarlılık ve değerler eğitimini çağdaş bilimsel esaslara göre verebilecek donanıma sahiptir. Hal böyle iken öğretmen yerine imamı ikame eden anlayış, ancak teolojik devletlerde sözkonusudur. Ayrıca sorunun çevreye duyarlı bireyler yetiştirilmesi olmadığı açıktır. Öyle olsaydı, görevi beş vakit namaz kıldırmak ve ahirete hazırlamakla sınırlı olan imamlar yerine çevre duyarlılığını geliştirmeyi bilimsel olarak öğrenen çevre mühendisleri görevlendirilebilirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı, bu tür protokoller için ayırmış olduğu kaynakla, aslında kamu kaynaklarını da heba etmektedir. Okullarımızın pek çok sorunu vardır. Örneğin İzmir'de henüz derslik ihtiyaçları olan, deprem için güçlendirme çalışmaları yapılması gereken, depremden sonra yıkılmış ya da yıkılma kararı alınmış olan okullar henüz yapılmamışken, henüz inşaatı tamamlanmamış olan, tefriş, ve donanımları eksik pek çok okul varken, ülkemizde ikiyüzbin öğretmen açığı ve atama bekleyen yediyüzbin öğretmen bulunuyorken, bütün bunlar için kaynak yok diyen bir siyasal iktidarın diyanetin pedagojik formasyonu olmayan din görevlilerini okullara taşıması büyük bir kaynağın heba edilmesidir. Öğretmenleri atamak için sınavlar, mülakatlar yapılırken, din görevlileri hiçbir bilimsel seçim kriteri olmadan görevlendirilmektedir. Bu mesleklerde çalışan kişilerin çocuklara ne tür zararlar verebileceğinin hesaplanması da mümkün değildir.

Ayrıca bu dinsel danışmanların, öğrenciler üzerinde kuracağı baskıyı tahmin etmek hiç de güç değildir. Çocuklarımızın KYK ve çeşitli tarikat yurtlarında kalan öğrencilerin baskılara dayanamayarak intihar ettikleri unutulmamalıdır. Bu öğrencilerin dini baskı yaşadıklarını söyledikleri ve bu intiharlar sonrası KYK yurtlarında "manevi danışmanlık" uygulamasına son verildiği bilinmektedir. Çok vahim sonuçlara yol açtığı görülmüş bir uygulamanın yeniden ve tüm okulları kapsayacak şekilde gündeme getirilmesi akıl tutulmasıdır.

Manevi danışmanların islamın belirli bir yorumuna göre çalışacakları düşünüldüğünde söz konusu uygulamanın gayrımüslim ve islamın diğer yorumlarına inanan, düşünce ve inançları çok farklı olan çocukların ötekileştirilmesini ve mezhep ayrımcılığını körükleyecek ve karma eğitim karşıtı bir ortam hazırlayacaktır.

Sonuçta bu hatadan bir an önce dönülmesini, Anayasaya aykırı bu uygulamaya derhal son verilmesini talep ediyoruz.

Okullarımızın yeniden laik, bilimsel ve demokratik eğitim verilen kurumlar olması, çocuk haklarını, insan haklarını önemseyen öğretmenler yetiştirilmesi ve topyekun bilime güvenilmesi için hep beraber çalışmayı öneriyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

Editör: Haber Merkezi