"Aşksız ve paramparçaydı yaşam,

bir inancın yüceliğinde buldum seni,

bir kavganın güzelliğinde sevdim.

Bitmedi daha, sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! "

Adnan Yücel 12 Eylül sonrası oluşan ‘’suskunluk yıllarını’’ gür sesle bağıran şairidir. Şiirleri, darbenin politik, yaşamsal ve duygusal acılarını taşır. Adnan Yücel için, içinde bulunduğu dönem ne kadar karanlık olursa olsun mutlaka aydınlığa ulaşılacağına olan inancıyla şekillenirdi her zaman.

Yaşamı

27 Mart 1953 tarihinde Elazığ'ın Dilek (eski adı ile Seli) Köyü'nde bir karayolları işçisinin oğlu olarak dünyaya gelen Adnan Yücel, ilk öğrenimini köy ilkokulunda, orta ve lise öğrenimini ise Elazığ'da yaptı. Önce Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu (1975), ardından Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi bölümünü bitirdi ve yüksek lisansını "Çağdaş Türk Edebiyatı" üzerine yaptı (1979)

Eğitimini tamamladıktan sonra Elazığ Karakoçan Lisesi, Ankara Yenişehir Lisesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi ve Ankara Cumhuriyet Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği görevlerinde bulundu (1975-1987). 1987 yılından vefatına kadar Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde Türk Dili öğretim görevlisi olarak çalıştı.

"Ter Şiirleri" başlıklı ilk şiirleri 1974 yılında Yeni Adımlar dergisinde yayınlanan şairin şiirleri daha sonra Özgürlük İçin Direniş, Yapıt, Sesimiz, Petek, Sanat Edebiyat 81, Yeni Olgu, Dönem, Türkiye Yazıları, Somut, Dönemeç, Yazko Edebiyat, Yaba Öykü, Yeni Şiir, Sanat Emeği, Anadolu Ekini, Temmuz, Tavır gibi dergilerde yayınlandı. Yeni Halkçı, Demokrat, Cumhuriyet gazetelerinde de yazı ve şiirleri yayınlanan Yücel AYKO'nun kurucuları arasında yer aldı ve yönetiminde bulundu (1981-1987)

Son dönem toplumcu, gerçekçi şiirimizin en önemli temsilcilerinden biri olan Adnan Yücel, yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak 24 Temmuz 2002 tarihinde Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi'nde yaşama veda etti ve Elazığ'ın Dilek Köyü'nde toprağa verildi.

2012 yılından beri şairin anısını yaşatmak, kişiliğini, düşüncelerini ve yapıtlarını gelecek kuşaklara aktarmak, genç kuşakların dil duyarlılığını artırmak, yazınsal becerilerini değerlendirmek amacıyla etkinlikler düzenlenmektedir.

BAZI ESERLERİ:

Şiir:

Kavgalara Sözlenen Sevda (1979)

Soframda Kaval Sesi (1982)

Bir Özlem Bir Türkü (1984)

Acıya Kurşun İşlemez (1985)

Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek (1986, nehir şiir)

Rüzgarla Bir (1989)

Ateşin ve Güneşin Çocukları (1991, nehir şiir)

Çukurova Çeşitlemesi (1993)

Sular Tanıktır Aşkımıza (1998)

İnceleme:

Karacaoğlan (1992)

ŞİİRLERİNDEN

ADI KAYIP

Deniz yok olursa diyor bir çocuk

Balık kaybolursa

Ne derim benden sonraki çocuklara

İnsanlar kaybolurken gözaltılarda

Çöllerde boğulan nehirler

Ey çocuk

Nasıl varır okyanuslara

Adı karanfil ki suçu rengidir

Özgürlük dilinde bir imge

Tutsaklık dilinde bir söylencedir

Karanlıkta bir el koparır dalından

Artık ölüme varmış bir işkencedir

Orman yok olursa diyor bir çocuk

Ağaç kaybolursa

Ne derim benden sonraki çocuklara

İnsanlar kaybolurken gözaltılarda

Dalından koparılan tomurcuk

Ey çocuk

Nasıl meyvelenir sana ve diğer çocuklara

Adı narçiçeği ki suçu patlamak

Birdenbire güneşe haykırmak

Ve güneş diliyle kıpkızıl çoğalmak

Karanlıkta bir el koparır dalından

Adı kayıptır artık

Daha meyveye bile durmadan

Aç gözlerini o çığlıklaraı çocuk

Kayıp analarının gözlerine bak

O gözler ki karanfil kıvrımında nar çokluğu

Sevda denizlerinde oğul ve kız yokluğudur

Her biri bir depremdir yüreklerde

Her biri açlık içinde zulüm tokluğudur

Sen ki bir badem dalısın baharda

Yüzünde solgun bir yeşil akşamı

Dalıyor gözlerin bir çağın artıklarına

Kazılardan yeni çıkmış gibisin

Bakışlarında düş fosilleri

Güneşli bir yeşili özler gibisin

İnsanlar kaybedilirken ey çocuk

İnsanlık adına

Nasıl başlar bu yeşil ve mavi yolculuk

Hangi gemi kalkar bu ülke limanlarından

Hangi mavilikler karşılar seni

Kıyılar zincir olmuş bileklerde

Dalgalar yargısız infaz

Al kalemi eline ey çocuk

Yeşilin ve mavinin şiirini yeniden yaz

Adnan YÜCEL

YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK

Aşksız ve paramparçaydı yaşam

bir inancın yüceliğinde buldum seni

bir kavganın güzelliğinde sevdim.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Aşk demişti yaşamın bütün ustaları

aşk ile sevmek bir güzelliği

ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.

işte yüzünde badem çiçekleri

saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.

sen misin seni sevdiğim o kavga,

sen o kavganın güzelliği misin yoksa...

Bir inancın yüceliğinde buldum seni

bir kavganın güzelliğinde sevdim.

bin kez budadılar körpe dallarımızı

bin kez kırdılar.

yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz

bin kez korkuya boğdular zamanı

bin kez ölümlediler

yine doğumdayız işte,  yine sevinçteyiz.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri

suyun ayakları olmuştur ayaklarımız

ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.

yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık

törenlerle dikilirdik burçlarınıza.

türküler söylerdik hep aynı telden

aynı sesten, aynı yürekten

dağlara biz verirdik morluğunu,

henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...

Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne

ne tan atışı doğumların sevincine

ey bir elinde mezarcılar yaratan,

bir elinde ebeler koşturan doğa

bu seslenişimiz yalnızca sana

yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Saraylar saltanatlar çöker

kan susar birgün

zulüm biter.

menekşelerde açılır üstümüzde

leylaklarda güler.

bugünlerden geriye,

bir yarına gidenler kalır

bir de yarınlar için direnenler...

Şiirler doğacak kıvamda yine

duygular yeniden yağacak kıvamda.

ve yürek,

imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.

ey herşey bitti diyenler

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.

ne kırlarda direnen çiçekler

ne kentlerde devleşen öfkeler

henüz elveda demediler.

bitmedi daha sürüyor o kavga

ve sürecek

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 

Adnan YÜCEL

SEN YÜRÜRSÜN RÜZGÂR YÜRÜR

Sen yürürsün rüzgâr yürür
Sabahlar sığmaz olur gözlerine
Her adımda çözülür bir karanlık
Şafaklar çiçek sunar ellerine
Gün tutuşur
Dağlar aydınlanır
Yeniden aydınlanır
Yeniden canlanan bu yaşam
Türküler dizer saçının tellerine

Sen yürürsün rüzgâr yürür
Alıp savurur beni saçların
En kalabalık alanlara götürür
Bir cellat çıkar apansız
Bir fidan yeşermeden çürür
Ve kana bulanan ırmaklar
Baştan başa geçer kentleri
Kan temizlenir cellat ölür

Sen yürürsün rüzgâr yürür
Mahpuslar soluğunla umutlanır
Toprak çatlar
Gökyüzü bıçak bıçak şimşeklenir
Görkemli bir yürüyüş başlar içimde
Ve bir tan vakti
Kırılır bütün güzellik yasakları
Ağaçlar aşk açar bahçelerimde

Sen yürürsün rüzgâr yürür
Dallar eğilir
Yapraklar secde eder yürüyüşüne
Sular kabarıp dalgalanır
Köpüklü başlarıyla selamlar seni
Ne tanrılar kalır önünde
Ne beyler ne krallar
Seninle yazılır en büyük destan
En güzel tarih seninle başlar

Sen yürürsün rüzgâr yürür
Bir sevinç boylanır dünyada
Çocuklar korkusuz büyür
Kan boğulur susar
Dokunup geçtiğin her kuraklık
Yemyeşil bir vadiye dönüşür

Sen yürürsün rüzgâr yürür
Bizi bu deprem günlerinde
İnan ki bir şiirsiz yaşamak
Bir de sensiz savaşmak öldürür

Adnan Yücel

Muhabir: TE Bilisim