19 MART 2020 SAAT 21.00’E DAİR Uzun süredir TTB ve tabip odaları olarak hep sağlık çalışanlarına yönelik fiziksel ve psikolo...

19 MART 2020 SAAT 21.00’E DAİR

Uzun süredir TTB ve tabip odaları olarak hep sağlık çalışanlarına yönelik fiziksel ve psikolojik şiddetten yakınıyor, buna yönelik açıklamalar yapıyor, Meclis’ten sağlıkta şiddet yasasının geçmesini istiyorduk. Çünkü her 30 dakikada bir sağlık çalışanı şiddete uğruyordu. Biz ise bu durumu anlayamıyorduk. Kendilerini sağlıklarına kavuşturacak hekim, hemşire, sağlık personeli, teknisyen, sekreter kısaca hepimize şiddet uygulanıyordu. Kimimizi bıçakla, kimimizi silahla haince öldürmüşlerdi. Kimimizin kafasında kaldırım taşı kırmışlardı, kimimizi bıçakla yaralamışlar, kimimizi yumruklamışlar, kimimize küfürler etmişlerdi. Artık bıkmıştık, hasta bakmak, ameliyat yapmak, hastaneye gitmek istemiyorduk. Nasıl olabilirdi gerçekten anlamıyorduk.  Ellerimizle can verdiklerimiz, şimdi o ellerle bizlerin canını alıyor, bizlere saldırıyor, bizlere küfür ediyorlardı. Yüzyıllardır kutsallık atfedilen mesleğimiz uygulanan sağlık politikaları sonucu her anlamda değer yitimine uğruyordu.

Bugün saat 21.00 biz sağlıkçılar için çok özel bir gündü. Çok uzun süredir böyle bir desteğe ihtiyacımız vardı. Tüm evlerden yükselen alkış sesleri, ışıkların yanıp sönmesi, sokaklardan gelen korna sesleri bizlerin her koşulda aslında onlar için çalıştığımızın bir göstergesiydi. Tüm dünyada günlerdir başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanları günlerdir gözünü kırpmadan, bana ne olur demeden, sadece kendi yaşamlarını değil, çocuklarının eşlerinin, anne-babalarının, yakınlarının hayatlarını da riske atarak çalışıyor, bir kişiyi nasıl kurtarabiliriz diye çırpınıyor. Günlerce uyumuyor, evlerine gitmiyor, günlerdir eşlerine, çocuklarına dahi sarılamıyorlar, onları öpemiyorlar. Sadece daha fazla ölüm olmasın, salgın bir an önce bitsin diye. Bilim insanları günlerdir laboratuvarlarda bir umut, bir ilaç, bir aşı bulmak için gece gündüz çalışıyor. Aynı Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair şiirinde dediğin gibi, aynı Corona Virüs’üne canı pahasına mücadele eden Çinli doktor  Li Wenliang’in ölümü gibi, aynı hasta olan veya hayatını kaybeden diğer sağlık çalışanları gibi;

YAŞAMAYA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

                       bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

                                    insanlar için ölebileceksin,

                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

                        hem de en güzel en gerçek şeyin

                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

                                      yaşamak yanı ağır bastığından.

Nazım ustanın dediği gibi aslında bizler, yani biz hekimler, hemşireler, teknisyenler, sağlık memurları, tıbbi sekreterler  sizler hasta olmayın, sağlıklı olun diye uğraşıyoruz insan kardeşlerim... Sizler sevdiklerinizle mutlu olun diye, çocuklarınızı sevdiklerinizi sağlıklı bir şekilde öpüp, koklayın diye... Hepsi sizler için insan kardeşlerim. Şu an biz evimizde her şeyimizi ayırdık, çocuklarımızın bile yanına yaklaşamıyoruz insan kardeşlerim. Ama olsun bu günlerde geçer. Nazım Hikmet’in dediği gibi ağrılar, sızılar, salgınlar, hastalıklar, ölümler bitecek... Ilık ve yumuşak bir bahar akşamı yeşil yapraklı dalların arasından...

MESAJ

Hastalar,

Kardeşlerim,

İyileşeceksiniz.

Ağrılar sızılar dinecek.

Yumuşak, ılık

Bir yaz akşamı gibi inecek

Ağır, yeşil dalların arasından rahatlık.

Hastalar kardeşlerim,

Biraz daha sabır,biraz daha inat.

Kapının arkasında bekleyen ölüm değil,hayat.

Kapının arkasında dünya, dünya cıvıl cıvıl.

Kalkacaksınız yatağınızdan, gideceksiniz.

Tuzun, ekmeğin, güneşin tadını

Yeni baştan keşfedeceksiniz.

Sararmak limon gibi,mum gibi erimek,

Devrilmek kof bir çınar gibi ansızın.

Kardeşlerim , hastalar!

Biz ne limonuz.ne mum , ne çınar.

Biz, insanız,çok şükür,

Çok şükür, biliriz,

Umudumuzu ilacımıza katmasını.

Yaşamak gerek! diyerek

Ayak direyip

Dayatmasını.

Hastalar, kardeşlerim,

 İyileşeceğiz.

Ağrılar, sızılar dinecek.

Yumuşak, ılık bir yaz akşamı gibi inecek

Ağır, yeşil dalların arasından rahatlık

19 Mart 2020 Saat 21.00 bizim için çok özel bir andı. Uzun süredir özlediğimiz, mesleğimize inancımızı hiç bir zaman yitirmediğimiz, mesleğimizin elbette layık olduğu evrensel değerlere yeniden ulaşacağını hissettiğimiz bir andı.   O an belki de uzun süredir unuttuğumuz hekim ve hasta arasında ki saygı, sevgi ve güven ilişkisinin yeniden kurulma anıydı. Bizleri destekleyen herkese teşekkür ediyoruz. Bizler yarın yine aynı ciddiyetle sırtımızda beyaz önlüğümüz, kocaman gözlüklerimiz, ya bir hasta başında ya bir laboratuvarda mikroskop başında veya ameliyathane de olacağız. Belki de aramızdan Dr. Li gibi bazılarımız olmayacak.

Dr. ALİ İHSAN ÖKTEN