"Hadi arama-kurtarma yapamadın, organize olamadın, depremden sonra 3. Gün, insanlar enkaz altından yardım çığlıklarını sosyal medya aracılığıyla duyurmaya çalışırken kamu gücünü, itibarın zedelenmesin diye sosyal medyayı durdurmak için kullandın, enkaz altında yardım bekleyen insanların sesini kıstın, onları ölüme terk ettin, devlet ne için var?"  

Adana Yeni Adliye Binasında Adana Barosu Tarafından 5 Nisan Avukatlar Günü Çerçevesinde Basın Açıklaması Gerçekleştirildi.

WhatsApp Image 2023-04-05 at 14.32.54

Etkinliğe, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, Kastamanu Baro Başkanı Av. Özgür Demir, TBB Genel Sekreteri Av. Veli Küçük, Adana Eczacı Odası Başkanı Mürsel Yalbuzdağ, Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Selahattin Menteş, Diş Hekimleri Odası Başkanı Dr. Fatih Güler, Yönetim Kurulu üyeleri, TBB delegeleri, komisyon başkanları, önceki baro başkanları, avukatlar olmak üzere geniş bir topluluk katıldı.

Pogramda sırasıyla Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Kastamanu Baro Başkanı Av. Özgür Demir, TBB Genel Sekreteri Av. Veli Küçük ve son olarak Adana Baro Başkanı Av. Semih Gökayaz birer konuşma yaptılar.

WhatsApp Image 2023-04-05 at 14.34.04

Baro Başkanı Gökayaz; "Deprem felaketinde enkaz altındaki yurttaşı kurtaramayacaksa devlet ne için var?" dedi.

Adana Baro Başkanı konuşmasına şu şekilde devam etti;

Sayın Kastamonu Baro Başkanım,
Sayın TBB Genel Sekreterim,
Sayın Önceki Dönem Baro Başkanlarım,
Kıymetli meslektaşlarım,
Değerli Basın Emekçileri,

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 

Bugün, 5 Nisan Avukatlar Günü münasebetiyle bir araya geldik.

Mesleğimizin, ülkemizdeki hukuk düzeninin elbette sorunları çok ama 6 Şubat’tan bu yana tek gündemimiz var; o da deprem. Bugün depremi, depremin yarattığı yıkımı, deprem felaketi karşısında devletin tüm organlarıyla birlikte acziyetini, felaket sonrası deşifre olan kamu kurumlarının çürümüşlüğünü, sözüm ona “hükümetin itibarı sarsılmasın” diye depremin ilk günlerinde felaketin büyüklüğünü yani gerçeği halktan saklama çabalarını, felaket karşısında enkaz başında bekleyen yurttaşın çaresizliğini, iyilik dolu insanların yaptığı yardımlara devletin organları tarafından el konulmasını konuşacağız..

Başta Kahramanmaraş olmak üzere Hatay, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Malatya, Osmaniye, Elazığ ve Şanlıurfa’da deprem felaketi nedeniyle hayatını kaybeden yurttaşlarımıza ve  meslektaşlarımıza Allah'tan rahmet, milletimize baş sağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyorum.

Deprem felaketi, baromuzda da onulmaz yaralar açtı. Meslektaşlarımız Av. Uğur Uçurum’u, (eşi ve iki çocuğunu), Av. Zeliha Esin Keser’i (iki kızını) Av. Tarık Burak Taştekin ve (annesini), Stajyer Av. Ömre Öz’ü, (annesi ve babasını) yitirdik. Bu süreçte aziz meslektaşlarımız Av. Uçar Erdal’ı, Av. Muhsin Dağtekin’i, Av. Cihad Manga’yı, Av. Mahmut Oktay’ı, yılın ilk aylarında Av. Ali Saygılı’yı ve Av. Mehmet Metin Çözgener’i kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadık. Ebediyete intikal eden meslektaşlarımızı rahmet ve saygıyla anıyor, yakınlarına ve camiamıza başsağlığı diliyorum.

5 Nisan Avukatlar Günü'nde, deprem felaketinde kaybettiğimiz on binlerce yurttaşımızın ve 121 meslektaşımızın acısını bir kez daha yüreklerimizde hissediyoruz. Ülkemizi yasa boğan deprem felaketi sonucu ne yazık ki Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman’da ayakta kalan avukatlık bürosu kalmamıştır. 1000’den fazla meslektaşımız, yaşadıkları şehirlerden ayrılarak başka şehirlere göç etmek zorunda kalmışlardır. Dayanışma anlayışla, el ele, omuz omuza verecek, hep birlikte ayağa kalkacağız.

YAŞADIĞIMIZ DEPREM FELAKETİ BİZE “DEVLET NE İÇİN VAR ?” SORUSUNU SORDURMUŞTUR. DEVLET NE İÇİN VAR ?

Pandemide maske dağıtamayacaksa,
Orman yangınlarında bir uçak kaldırıp yangını söndüremeyecekse,
Deprem felaketinde enkaz altındaki yurttaşı kurtaramayacaksa,
Hadi zamanında gelip kurtaramadın, yurttaşın cenazesini enkazdan çıkarıp acısını hafifletemeyecekse devlet organizasyonu neden var ?

Yaşadığımız böyle büyük bir felaket karşısında;
AFAD arama-kurtarmaya yetişemeyecek, arama kurtarma çalışmalarına katılmak isteyen  madencileri iki gün bekletecek, yabancı yardım ekiplerini organize edemeyip küstürecekse,
Kızılay depremin ikinci gününde çadır satacaksa, Kızılay kan satacaksa,
Böyle bir felaket karşısında asker kışladan çıkıp seferber olmayacaksa devlet ne için var ?

Felaket gününde bile merkezi idare, kendi partisinden olmayan yerel yönetimi yok sayacaksa, görmezden gelecek, küçümseyecek, öteleyecek, bir siyasi rekabet içine girecekse devlet ne için var?

Hadi arama-kurtarma yapamadın, organize olamadın, depremden sonra 3. Gün, insanlar enkaz altından yardım çığlıklarını sosyal medya aracılığıyla duyurmaya çalışırken kamu gücünü, itibarın zedelenmesin diye sosyal medyayı durdurmak için kullandın, enkaz altında yardım bekleyen insanların sesini kıstın, onları ölüme terk ettin, devlet ne için var ?  

Deprem felaketi nedeniyle enkaz altındaki binlerce yurttaşımız cep telefonları ve sosyal medya üzerinden seslerini duyurmaya çalışırken; yardım talepleri ve ihtiyaçlar, sosyal medya üzerinden duyurulup organizasyonlar yapılıyorken, ülkenin genelinde insanlar sevdiklerinden, akrabalarından, dostlarından ancak sosyal medya üzerinden haber alabiliyorken yaşam hakkının bir parçası haline gelen iletişimin kısıtlanması, yaşam hakkının ihlali sonucunu doğurmuştur.
 
Depremin ilk gününden bu yana deprem bölgesinden yükselen ‘devlet nerede ?’ çığlıkları ile “devlet ne için var ?” sorusu halen karşılığını bulabilmiş değildir. 

Devlet, enkazın altından çıkarılamayan ve vefat eden kızının enkaz başında elini bırakmayan Kahramanmaraşlı baba Mesut Hançer’in yardımına gidememiş ama tüm imkanlarını seferber eden iyilik dolu insanların çabaları karşısında tehdit dili kullanarak  “Tek tek not alıyoruz” açıklamasını yapmaktan da geri durmamıştır.

2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi yani tek adam rejimi nedeniyle halk, enkaz altında kalmıştır. Yeni sistem nedeniyle devletin tüm organları işlevsiz kalmış, herşey külliyeden gelecek talimata bağlanmış, kurumsal gelenek ve analitik düşünce ortadan kalkmış, devletin tüm kurumları çürümeye terk edilmiştir. Devletin, felaket anında bile bir refleksi kalmamış, tüm sinir uçları ölmüştür.

Tek adam rejimi yürürlüğe girdikten sonra, 15.07.2018 tarihli 4 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı’nın yani AFAD’ın teşkilatı, organizasyon yapısı ve görevleri tek imza ile yeniden düzenlenmiştir. Oysa ki böyle önemli bir kurum tek imza ile düzenlenmek yerine TBMM’de görüşülse, komisyonlarda tartışılsa, dünyadaki örneklerinden yararlanılsa ve ortak akıl bulunarak düzenlenseydi belki bugün birçok yurttaşımız hayatta olacaktı. Tek adam rejiminin maliyeti, ülkemize çok ağır olmuştur.

Yaşanan deprem felaketi sebebiyle birçok gönüllü kişi ve kuruluş gibi TBB ve Barolar da tüm imkanlarını seferber etmiş, yurttaşlarımıza ve meslektaşlarımıza destek olmak için varını yoğunu ortaya koymuştur. TBB Koordinasyonunda, depremin ilk gününden yardım malzemelerinin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasından delil tespitine, enkaz radarı uygulaması için çalışma yapmaktan SYDF evraklarını tamamlamaya kadar tüm barolarımızdan gelen gönüllü avukatlar, örnek bir dayanışma örneği sergilemiştir. Deprem bölgesine yardım sağlamak için aradığımız hiçbir meslektaşımız, bizi geri çevirmemiştir. Buradan destek olan, dayanışma örneği gösteren tüm meslektaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu süreçte çatı örgütümüz TBB, tüm kaynaklarını depremde evi veya ofisi hasar gören meslektaşlarımızın emrine sunmuş olup bu çabası için TBB Başkanımız Av.Erinç Sağkan’a ve Yönetim Kurulu üyelerine çok teşekkür ediyorum.

Türkiye’de Barolar var,
Barolar Birliği var, 
Avukatlar var…

TEK ADAM REJİMİNDE HALK ENKAZIN ALTINDA KALMIŞ, BAROLAR BÖLÜNMEYE, PARÇALANMAYA VE ZAYIFLATILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR.

Ülkemizin bugün geldiği noktada sivil toplum örgütleri sindirilmiş, medya yandaşlaştırılmış, muhalif medya uydurma iddianamelerle kıskaç altına alınmış, üniversitelerde seçimler kaldırılmış, partili rektörler dönemi başlamış ve herşey zapturapt altına alınmaya çalışılmıştır.

Bu süreçte gücünü bağımsız savunmadan alan ve adalet arayan barolar, tüm haksızlıkların karşısında dimdik durmuştur. Soma’da madende ölen işçilerin ailelerinin yanında, şiddete uğrayan kadınların yanında, çevre katliamlarının karşısında, temel hak ve özgürlüklerin savunmasında, haksız yere yargılanan meslektaşlarının yanında olan barolar “çok olmuş” ve 2020 yılında çoklu baro yasası ile bölünmeye çalışılmıştır. Evet, tüm itirazlarımıza, eylemlerimize, Ankara’ya yürüyüşlerimize rağmen 170.000 avukatın sesine kulak verilmemiş ve tek adam rejimi baroları bölmeyi hedefleyen yasayı çıkarmıştır. Gel gelelim ki yasa çıkmış ama numaralı barolar itibar görmemiştir. Avukatlar, geleneklerine, mesleklerine, bağımsızlıklarına ve barolarına sahip çıkmıştır. Yasayı, boşa çıkarmıştır. 

ÇOKLU BARO YASASIYLA HEDEFLENEN GERÇEKLEŞMEYİNCE, 7. YARGI PAKETİ İLE BAROLAR ZAYIFLATILMAYA ÇALIŞILMIŞTIR.

WhatsApp Image 2023-04-05 at 14.25.52

Geçen hafta TBMM’de kabul edilen 7. Yargı Paketindeki hükümler ile barolar yeniden hedef alınmış ve 0-5 kıdem yaşındaki avukatlarla barolar arasındaki bağ koparılmaya çalışılmıştır. Çoklu baro yasasıyla isteği amaca ulaşamayan, baroları zayıflatamayan tek adam rejimi, mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımızın baroyla olan ilişkilerini yok etmeyi amaçlamıştır. Elbet barolara karşı bu “kinin” bir nedeni var ? Bu yasa; ülkemizde son 1,5 yılda aşırı düzeyde artan hayat pahalılığına karşı Avukatlık ücretleri ve CMK Zorunlu Müdafilik ücretlerinin arttırılması konusunda 2022 Mayıs ayından bu yana çok yoğun çaba gösteren, toplu bildiri imzalayan ve eylem yapan barolara karşı bir saldırıdır. Bir ayar çekme yasasıdır. Baroların gücünü kırmayı hedeflemektedir. Nasıl çoklu baro yasasında yapılan hesap yanlış çıktıysa, avukatlar, baroları hedef alan bu yasaya karşı da gerekli cevabı verecektir.    

Aslında yalnızca barolar değil ülkedeki temel hak ve özgürlükler ile hukukun üstünlüğü açık hedef ve tehdit altındadır. Meslektaşımız Selçuk Kozağaçlı sahte deliller ileri sürülerek altı yıldan fazla tutuklu, Osman KAVALA AİHM kararına rağmen halen tutuklu, Anayasa Mahkemesi uzun bir süredir açık tehdit ve baskı altında, hakim savcı alımları hala kapalı kapılar ardında ve kadrolaşma mantığıyla yapılmakta, tutuklanmayan gazeteci ve bilim adamı kalmayınca sıra sahne sanatçılarının sahnede sarf ettikleri sözler nedeniyle tutuklanmalarına kadar geldi… Yargı alanında bu da olmaz dediğimiz her şey oldu. Kötü günlerin geride kaldığı ve güzel bir geleceği kendi ellerimizle kurduğumuz günleri görmeyi diliyorum.

Ülkedeki hak ihlalleri nedeniyle Anayasa Mahkemesi tıkanmış durumdadır. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sayısı son 7 yılda % 367 artmıştır. 2022 yılı sonu itibariyle 123 bine yakın bireysel başvuru yapılmıştır. Dünyanın hiçbir anayasa mahkemesinde, hiçbir ulusal insan hakları mahkemesinin önünde bu kadar başvuru yoktur.

Biliyoruz ki; toplantı ve gösteri yürüyüşlerine yıllardır müsaade edilmemektedir. Her gösteri en sert şekilde bastırılmakta, yurttaşlar darp edilip hukuksuz bir biçimde gözaltına alınmaktadırlar. Anayasa Mahkemesi'nin yakın zamanda ''Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerinin Engellenmesine'' ilişkin bir başvuru hakkında verdiği kararda ''belirlenen mekanlar haricinde toplantı ve gösteri yürüyüşü imkanının ortadan kaldırılmasının, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına örtülü bir sınırlama oluşturduğu'' kararlaştırılmıştır. Yüksek Mahkeme böyle karar verdi ama bu karara uyacak idare aranıyor. 
 
Önümüzde 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri var. Bu seçimlerin güvenli, kamu vicdanına uygun ve şüpheden uzak bir şekilde yapılması amacıyla Seçim Güvenliği Merkezimizi kurduk. Seçim günü, meslektaşlarımızla birlikte okullarda sorumluluk alacağız. Bu seçimin güvenli bir şekilde yapılması için biz avukatlar tüm gayreti göstereceğiz. Bu konuda tüm meslektaşlarımızı görev almaya davet ediyorum.

Adana Barosu, 100 yıllık tarihi birikimi ile hukuk ve demokrasi bayrağını en önde taşımış bir kurumdur. Gelecekte de aramıza yeni katılan meslektaşlarımızla birlikte bu mirasa sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bağımsız savunmanın ve adil yargılanma hakkının tartışma konusu olmadığı, herkesin hukuk güvenliğine sahip olduğu bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz. Hiçbir avukatı yalnız, hiçbir vatandaşı savunmasız bırakmayacağız.

Mesleğimizin içerisine sokulduğu ağır sosyo-ekonomik koşulların, avukata dönük şiddet vakalarındaki artışın ve bu mesleği icra ederken önümüze çıkartılan her türlü engelin, özünde vatandaşın en temel hakkı olan savunma hakkına yönelik olduğunun bir kez daha altını çizmek isteriz. Savunma makamı, tüm bu olumsuz koşullara rağmen dün olduğu gibi bugün de yurttaşlarımızın yanında yer alarak hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruma, yargılamanın adil bir şekilde gerçekleşmesini sağlama görevlerini yerine getirmeye devam edecektir.

Bugün, yaşanan tüm zorluklara, karşı karşıya kaldıkları tehdit, şiddet ve engellere rağmen vatandaşın hak arama özgürlüğünün temsilcisi olmaktan asla vazgeçmeyen avukatların günü… 

Onlarca kez yıkıma uğramış bu coğrafyada; derinlere kök salmış umudun, dirayetin ve dayanışma ruhunun, ulusumuza her seferinde düştüğü yerden kalkma kudreti verdiğinin bilinciyle; acılarımızı unutarak değil, kaybettiklerimizin hatıralarından güç alarak ve her bir meslektaşımızın avukatlık mesleğini layıkıyla, gururla icra edebilmelerini sağlayana kadar kararlılıkla hareket etmeye devam edeceğiz.

İnsan haklarının, demokrasinin ve hukuk devletinin güvencesi olan,
Umudu yeniden büyüten tüm meslektaşlarımızın 5 Nisan Avukatlar Günü kutlu olsun…

Editör: Haber Merkezi