Edebiyatın diğer sanat dallarına göre en önemli ve ayrıcalıklı özelliği diğer bütün Sanat dallarının ona ihtiyaç duymasıdır. Çünkü bir sanat eserinin kendi diliyle anlattıklarının ayrıca anlatılması için yazı ve konuşma dillerinin aracılığına ihtiyaç duyulur.
Eleştirmenler de bütün Sanat eserlerini yazı ve konuşma diliyle inceler. Eserin çıkış noktası, örgüsü, nelerden etkilendiği, neleri etkilediği veya renk uyumu dil aracılığıyla ortaya konulur.
Bir ressamın edebiyata ilgi duymasının ve şiirler yazmasının sıradışı bir yanı yoktur. Çünkü edebiyat ile resim arasında tarihe dayanan köklü bir ilişki vardır. Ressam edebiyatçıların sayısı oldukça fazladır. Michelangelo'dan Nazım Hikmet'e, Metin Altıok'tan İlhan Berk'e, Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan, Oktay Rıfat'a, Metin Eloğlu'ndan Necmi Zeka'ya Louise Janmot'tan Ferit Edgü'ye, Enis Batur' dan William Blake'e kadar. Bu listeyi olabildiğince uzatmak mümkündür.
Dünya edebiyatında olduğu gibi bizde de çoğu edebiyatçının hep bir ressam yanı olmuş, kimi zaman da ressamlar edebiyata uzak kalmamış. Kimi ressam yazar olarak kimi de yazar ressam olarak iki alanda da kalıcı eserler vermiştir.
Aslında Sanat dallarına ortak akımlar etki eder ve yön verir ve ortak paydaları olan bütün Sanat dallarının birbirini anlamaya ve tanımaya ihtiyaçları vardır. Diğer bir ifadeyle sanat alanları birbirini etkileyip zenginleştirmek durumundalar. İfade biçimleri farklı olsa da besledikleri kaynak aynı olan sanat dallarının birbirinden etkilenmemesi olanaksızdır.
Tarihten beri ressamlar her zaman şiire de ilgi duymuş ve bu alanda da nitelikli eserler vermişlerdir. Ben resimde sustuklarımı şiirde konuştum ve uzun zamandır yazdığım şiirleri kitaplaştırdım. Şiirin malzemesini resimde kullanamıyorsunuz. Her sanat dalının kendine has anlatım biçimi vardır çünkü. Bazen içimizde biriken duyguları farklı anlatım biçimleri ile ifade etmek isteriz. Eva- Sadece Sesini isimli şiir dosyam Ocak 2021 de Kanguru Yayınlarından kitaplaştırıldı.

Bengi Akeloğlu’nun kitaba ilişkin değerlendirmelerine kulak verelim: ‘’Bir ressamın kaleminden aşk, umut, ayrılık ve kavga şiirleri "Eva-Sadece Sesini" Ocak 2021 de Kanguru Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Her satırında kendinizden bir parça bulacağınız yazarımızın yüreğinden beyaz bir kâğıda döktüğü, mısralarını okuduğunuzda yaptığı tablolar gibi bin bir çeşit renklerin içinde kaybolacağınız muazzam bu eseri okuduktan sonra, iyi ki kaybolmuşum diyeceksiniz.
Şiirleri okurken yer yer bir ressamın fırça kullanışına şahit olabilirsiniz. Kelimeler ile yazılmış olması bir şeyi değiştirmiyor. Resim terminolojisinin sıkça kullanıldığı şiirler bir yanıyla da duygu yoğunluğu ile ön plana çıkmakta ve okuru derin bir yolculuğa çıkarmaktadır. Çeşitli katmanlarda duraklamanız ve yeniden anlamlandırmanız mümkündür. Bazı şiirlerde anlamı karartan ve gizleyen bir tavır sezebilirsiniz.
Zaman zaman nükteli ve sistem eleştirisi şiirlerle de karşılaşmak mümkün. İç sayıklamalar, arayış, yalnızlık, özgürlük, hayata karşı kavgalı bir duruş…
Şair serbest nazım biçimini kullanarak, göze ve kalbe hitap etmeyi tercih etmiş. Özgün bir dil ile yazılmış, üslup bakımından müzeyyen (süslü) kelimeler dikkatimizi çekiyor. Anlatımda ise imgesel ve soyutsal kelimelerden yararlanılmış. Söz sanatları ve anlam oyunları ile bize karşılıyor. Şairin dizeleri hafızalarda uzun süre kalmaya kararlı bir duruş sergiliyor.
Son olarak; kalbinizde akan o sonsuz nehri, içinizdeki ‘’mucizeyi’’ hiçbir zaman unutmayın. Kendinizi şiirlere, maviliğe, dalgalara bırakmaktan çekinmeyin.
Her okuduğumuzda farklı zamanlarda ve yerlerde sayısız yolculuğa çıkacağımız rengârenk dünyamızda bu eseri bizlerle paylaşan Alişer Avcı teşekkürü hak ediyor. Biz okuyucular şairlerin devamıyız, o bu mısraları yazmasaydı ben de bu duygu yüklü sözleri yazamazdım’’
Bütün dünyayı etkisi altına alan salgın dönemi bu dosyanın nihayete erdirilmesi konusunda bir hayli boş zaman bıraktı bana. Salgın dönemi her ne kadar etkileşimde ve iletişimde ciddi sorunlara yol açmış olsa da, ekonomik ve sosyal yapıyı altüst etmiş olsa da ben kendi açımdan verimli geçirdiğimi söyleyebilirim. Fırsattan istifade ederek onlarca resim yaptım, bir o kadar da şiir ve öykü yazdım, kitap animasyonları çizdim ve boyadım. Şiir dosyamı tamamlayıp, ilk baskısını yaptım. Raflarda aylardır bekleyen kitaplarımı okudum, uzun zamandır izlemek için fırsat kolladığım filmleri izledim. Sanattan hiç kopmadan üretmeye çabaladım.
Hepimizin sitem ettiği zaman bulamama konusu için salgın dönemi bir fırsat aslında. Kendimi dört duvar arasında sıkıştırıp, günlerimi heba etmedim. Bence karamsarlığa kapılmadan bu dönemi en verimli şekilde atlatmaya çalışmak lazım. Sanatla kendimizi yeniden var edebilir, daha sağlıklı ve daha güçlü bir şekilde ayağa kalkabiliriz.
Yeryüzüne ayak basan ilk insan
doğanın ve yaşamın çetin koşulları karşısında çırılçıplak ve donanımsızdı.
Dünyanın göz alabildiğince genişleyen bilinmezliklerine karşı çaresizdi.
O güçsüzdü, ama doğa uçsuz bucaksız okyanusları
dondurup eritecek kadar güçlüydü.
Kendisine çağlar boyunca yetecek güçlü bir silah bulmalıydı.
Yaşadığı mağara duvarlarına ilk çizgilerini attı.
Ve insanoğlu kendini sanatla yarattı.
Alişer AVCI
OTOPORTRE: Alişer AVCI 10 Kasım 1973’te annesinin beşinci, babasının onuncu ve Mardin’in kim bilir kaçıncı çocuğu olarak zamanın içine düştü. Otoportresini yapabilmek için Dicle Üniversitesi Resim Bölümünü okudu. Adana’ya atandı. Başka birine dönüşmemek için resimler yaptı, 4 kişisel resim sergisi açtı. Resimde sustuklarını şiirde konuştu. Yazdığı şiirler bazı dergi ve kitaplarda yayımlandı. Hâlâ kendinden içeri girmeye ve otoportresini tamamlamaya çalışıyor. “Eva – Sadece Sesini’’ dünyaya getirdiği ilk şiir kitabıdır.