Mariam Almheiri; Suyumuzun kalitesi ve bulunabilirliği bize gezegenimizin sağlığı hakkında çok şey söyleyebilir. Bu nedenle, 16 Ekim Dünya Gıda Günü'nün gelişen gıda sisteminin kalbi olan "su" temasına adanması yerinde olacaktır.
Birleşik Arap Emirlikleri İklim Değişikliği ve Çevre Bakanı Mariam Almheiri'nin "Dünya Gıda Günü" çerçevesinde yayınladığı bildiri;
Bu yıl TV ekranlarımız, gıda sistemlerimizdeki su dengesinin bozulduğu durumlarda ne olacağına dair sert ve acı gerçekleri hatırlattı. Yıkıcı kıtlıklardan şiddetli kuraklıklara ve yaşamı tehdit eden sellere kadar, dünya iklim değişikliğinin etkilerinden etkilenirken bunların sıklığının arttığını görüyoruz.
Dünya çapında tarım, tatlı suyun en büyük kullanıcısıdır. Artan küresel nüfusumuzun adil ve sürdürülebilir bir şekilde beslenmesi su olmadan mümkün olamaz. Bunu riske atarak kabul ediyoruz.
BM'nin küresel nüfusun 2030 yılına kadar 8,5 milyara ulaşacağını öngörmesiyle birlikte su ve gıda sistemlerimiz üzerindeki baskı daha da artacak. Gıda talebi, üretimi, dağıtımı ve tüketimindeki hızlı artışı nasıl yöneteceğimiz, iklim değişikliğiyle mücadelede karşılaştığımız en büyük zorluklardan biri olacak.
Dünya, insanlığın karşılaştığı iklim sorununa umutsuzca çözüm arıyor. Benim inancım, iklim değişikliğinin gıda sistemlerimiz üzerindeki etkisini ele almak için tasarlanmış herhangi bir çözümün, suyla ilgili ekosistemlerin bu acil tartışmanın bir parçası olarak aktif olarak dikkate alınmaması, korunmaması ve önceliklendirilmemesi halinde başarısız olacağıdır. Bu nedenle, Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) bu yılki Dünya Gıda Günü kapsamında bu hayati konuya odaklanması sadece övgüye değer değil, aynı zamanda gereklidir.
Dünyamız, iklimimizi istikrarlı ve çevremizi yaşama uygun tutmak için birlikte çalışan, özenle hazırlanmış ekolojik yapılardan oluşan bir ağdır. COP28 hızla yaklaşırken, tek bir ekosistem olduğumuza, birlikte yükseleceğimize ya da düşeceğimize dair bir anlayış var.
Kısacası ekosistemimiz bir bütün halinde çalışıyor, dolayısıyla onu kurtarmak için verdiğimiz mücadelede biz de yapmalıyız – Doğu ve Batı; Küresel Kuzey ve Küresel Güney; eski dünya ve yeni dünya.
Ulusal sınırları aşan ve dünya liderlerini, hükümetleri, bilim insanlarını, topluluk liderlerini, işletmeleri ve dünyanın her yerinden sesleri bir araya getiren kolektif eyleme ihtiyacımız var. Hiç kimse geride bırakılamaz ve bırakılmamalıdır. İklim eyleminin herkes tarafından, herkesin yararına tasarlanıp hayata geçirilmesi gerekiyor.