Düşünce Ve İfade Özgürlüğü Baskı Altında

 

1993 yılında, Birleşmiş Milletlerin almış olduğu bir kararla, 3 Mayıs, Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kabul ediliyor.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün, 2025 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gazetecilere yönelik baskılar ve saldırılar konusunda, dünyada 180 ülke içerisinde 159. sırada “çok ciddi” seviyede yer alıyor. 2002 yılında Basın Özgürlüğü sıralamasında 99. sırada yer alan Türkiye aradan geçen yıllar içerisinde otoriterliğin inşasına paralel olarak Basın Özgürlüğü konusunda da gerilemeye devam etmiştir. Medya kuruluşları ve gazeteciler Dezenformasyon Yasası, Basın Kanunu’nda yapılan değişiklikler ile baskı alınmış ve RTÜK gibi kuruluşların ekonomik yaptırımları ve lisans iptali kararlarıyla çoğulcu basın özgürlüğü yok edilerek “tek sesli”; sadece iktidar yanlısı medya kuruluşlarının yayın yapabildiği bir mecraya dönüşmüş durumdadır.

Dünyada savaş ve çatışmaların sürdüğü pek çok bölgede de Basın çalışanları hedef olmaya devam etmektedir. İsrail devleti Filistin’de yürüttüğü askeri operasyonlarda 43'ü görev başında olmak üzere 200 gazeteciyi öldürmüştür. Ukrayna- Rusya savaşı ve Suriye iç savaşında da gazeteciler saldırıların hedefi olmaya devam ediyor.

İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu: Ekim Polat Serbest Bırakılsın! Hasta Mahpuslara Özgürlük! İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu: Ekim Polat Serbest Bırakılsın! Hasta Mahpuslara Özgürlük!

Yaşadığımız coğrafyada gazeteciler özellikle muhalif gazeteciler, her zaman baskı altında oldular. Birçok gazeteci katledildi ve bugüne kadar failleri yakalanmadı ve açıklanmadı. Başta Kürt Basın çalışanları olmak üzere; faili meçhul cinayetlerle katledilen onlarca gazetecinin davaları cezasızlıkla sonuçlandı.

2024 yılı ve 2025 yılının geride bıraktığımız ayları da muhalif gazeteciler ve özellikle Kürt gazeteciler açısından baskı yılları olmaya devam etti. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneğinin yayımladığı 2024 raporuna göre 43 gazeteci ve medya çalışanı halen hapishanede tutulmaktadır. 19 Aralık 2024 günü Suriye'de Tişrin Barajı civarında yaşanan çatışmaları izleyen Nazım Daştan ve Cihan Bilgin adlı Kürt gazeteciler SİHA saldırısı sonrası hayatlarını kaybetti. Türkiye tarafından yapıldığı iddia edilen SİHA saldırısı ile ilgili yetkililer kamuoyuna açıklamada bulunmadığı gibi konuya ilişkin açıklama yapan Barolara ve İnsan Hakları örgütlerine davalar açıldı.  Gazetecilerin cenazelerinin Türkiye'ye getirilmesine izin verilmemiş ve Suriye- Kamışlo’da defin edilmişlerdir. Mezopotamya Ajansı, ETHA Ajansı, Jin News, Halk Tv, Evrensel Gazetesi vb muhalif yayın kuruluşları ve çalışanlarına yönelik gözaltı ve tutuklamalar süreklilik kazanmıştır. 18 Şubat 2025 günü Halkların Demokratik Kongresi (HDK) operasyonunda gazeteciler Yıldız Tar, Ercüment Akdeniz ve Elif Akgül tutuklanmış ve halen de tutuklu bulunmaktadırlar. Son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan protestolarda toplam 14 gazeteci gözaltına alınmış ve aralarında yabancı basın kuruluşu çalışanlarının de olduğu 7 gazeteci önce tutuklanmış, yapılan hukuki itirazlar sonrası adli kontrol şartı ile serbest bırakılmışlardır.

Bu dönemde gazetecilerin öldürülmesi, gözaltına alınması ve tutuklanmasına yönelik protesto açıklaması yapmak isteyen basın çalışanları da polis şiddeti ve yargı taciziyle karşı karşıya kalmaya devam ettiler.

Yaşadığımız coğrafyada, ifade özgürlüğü, bir sorun olarak varlığını koruyor. Resmî ideolojinin kırmızı çizgileri, Kürt sorunu, Ermeni soykırımı Kıbrıs'taki askeri varlık tartışmaya açıldığında, farklı fikirlere tahammülü olmayan devlet yapısı, her zaman karşımızda oldu. Bu yapı, bugün de devam ediyor. Ancak ifade özgürlüğü açısından özellikle son 8 yıldır hiç yaşamadığımız kadar zorlu bir süreç yaşamaktayız. Oysa Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasası, iç hukuku ve özellikle altına imza attığı uluslararası sözleşmeler, ifade özgürlüğü konusunda önemli düzenlemelere sahip. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hukuk devleti olamadığı için her zaman yazılı hukukla, uygulama arasında büyük farklar söz konusu. Bu nedenle ifade özgürlüğü konusunda çok büyük sorunlar yaşamaktayız.

Sadece gazeteciler değil sosyal medya paylaşımı nedeniyle de toplumun birçok kesiminden insan, gözaltına alınıp tutuklanabiliyor. Coğrafyamızda yaşadığımız sorunların, temel meselelerin, çözülmesi için, her şeyden önce ifade özgürlüğünün sağlanması, konuşmanın önündeki yasakların kaldırılması, gerekiyor. Bu nedenle bizler insan hakları savunucuları olarak Birleşmiş Milletler Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, bir kez daha Düşünce ve ifade özgürlüğü konusundaki çağrılarımızı, tekrarlıyoruz.

İnsan Hakları Derneği

Editör: Haber Merkezi