"1-2-3 Kasım’da iş yerlerimizde kokart takarak tepkimizi ortaya koyacak,  4 Kasım Cumartesi Konya ve Kocaeli merkezli bölge eylemleri, 11 Kasım Cumartesi Ordu ve Aydın merkezli bölge eylemleri, 18 Kasım Cumartesi Tekirdağ ve Van merkezli bölge eylemleri ile bize reva görülen sefalete karşı boyun eğmeyeceğimizi göstereceğiz. 24 Kasım’da üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakacak, 25 Kasım Cumartesi günü düzenleyeceğimiz büyük Ankara buluşmasında eğitim emekçisinin haksızlığa karşı nasıl tek yumruk olacağını göstereceğiz."

Eğitim – İş tarafından yapılan çağrıda; “KAMU EMEKÇİLERİNİN taleplerinin yerine getirilmemesine, Yapılan zamların taban aylığa yansıtılmamasına, EMEKLİLERİN mağdur olmasına karşı, ATANMAYAN yüz binlerce ÖĞRETMENİMİZ için Gerçek enflasyon ve geçim şartları dikkate alınarak ekonomik politikalar oluşturulması taleplerimiz için ALANLARDAYIZ!” ifadeleri kullanıldı.

Eğitim-İş, 15 Ekim 2023 tarihinde tüm illerde yaptıkları ortak açıklamalarda yapılacak bir dizi eylemliliklere dikkat çekmişti.

Eğitim-İş 4 Kasım’da biri Konya’da diğeri ise Kocaeli’de olmak üzere aynı gün iki bölge mitingi gerçekleştirecek.

Mitinge konu olan sorunlar Eğitim-İş tarafından daha önce şu şekilde açıklanmıştı;

İktidarın öncelikleri ile ülkenin ve yurttaşların ihtiyaçları arasındaki makas her geçen gün açılmakta, göz göre göre ekonomik buhrana sürüklenen ülkemiz, çalışan kesim için bir hayatta kalma yarışmasının platformuna dönüştürülmektedir.

Memur ve memur emeklisinin 2024 ve 2025’te alacağı ücretlerin belirlendiği 7. Dönem Toplu sözleşmesi, ülkemizde her şey durmadan pahalanırken insan emeğinin günden güne ne kadar ucuzlaştırıldığının, kamu emekçisinin yöneticiler gözünde ne denli kıymetsiz olduğunun göstergesi olmuştur.

TÜİK’in paralel evrendeki Türkiye’ye bakarak belirlediği enflasyon oranları, tokların doluşup açların kaderine karar verdiği görüşme masası, kapalı kapılar ardında toplantılar, sarı sendikaların mikrofonlar önünde dostlar muhalefette görsün tadında göstermelik itirazları, yapısı nedeniyle zaten adil olması beklenemeyecek olan Kamu Hakem Heyeti’nin devreye girmesi derken müzakere değil müsamere yapılmıştır ve perde, kamu emekçisine sefalet kararıyla kapanmıştır.

Onca büyük laf, onca vaat, onca beklentinin ardından bu sürecin sonunda yine hükümetin utanç verici zam teklifinin kabul edilmesi, ortada alın terimiz için bir görüşme değil bir dayatma olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

Belirlenen zam teklifi, hem bugünün gerçek enflasyon rakamlarının, hem de Merkez Bankası’nın önümüzdeki yıl için açıkladığı ve yine kim bilir kaç kez revize ederek yukarıya çekeceği iyimser enflasyon rakamlarının dahi altında kalmıştır.

TİS sürecinde anlaşma sağlanan maddeler bile şeffaf biçimde bizlere aktarılmamış ve hatta geçen TİS dönemlerinden kalan bazı kazanımlar yeniymiş gibi soslanmıştır. Sadece insanlık onuruna yakışır bir ücret değil, insanlık onuruna yaraşır koşullarda çalışma hakkımız da gasp edilmiştir.

Özetle; mesleki haklarımızı seçimlerden seçimlere hatırlayan yöneticiler, sarı sendikaların da yardımıyla bizlerin tüm taleplerini bir dönem daha askıya almıştır.

Tüm kamu emekçileri gibi; eğitim emekçileri geçinemiyor, haklarına kavuşamıyor, ailesinin ihtiyaçlarını gideremiyor, her ay borç batağına biraz daha batıyor, yanlış politikalar nedeniyle toplumda hak ettiği saygıyı göremiyor.

Bu duruma çözüm üretmekle yükümlü olan Milli Eğitim Bakanlığı ise tüm bunları beyaz önlük gibi dayatmalarla, yeni model mülakatlarla ve süslü açıklamalarla hakikati örtmeye çalışıyor. Yine bir plansızlığa imza atan MEB, daha önce uzaktan yapılan seminer çalışmalarının ara tatilde yüz yüze yapılacağını açıklayarak öğretmenlerin dinlenme hakkını da gasp ediyor, tatil için program yapmış öğretmenleri mağdur ediyor. Angarya Anayasa’nın 18. maddesince yasaklanmış, çalışanların dinlenme hakkı Anayasa’nın 50. maddesi uyarınca güvence altına alınmışken böyle bir uygulama kabul edilemez.

Eğitim-İş olarak bizleri sefalete sürükleyen TİS açıklanır açıklanmaz tepki göstermiş, okullarda ve işyerlerimizden seslenerek bu rezaleti kabul etmeyeceğimizi söylemiştik.

15 Eylül’de yaptığımız bordro eylemlerinde, ülkenin geleceğinin mimarı olan eğitim emekçilerine verilen ücretlerin ne kadar trajikomik olduğunu belgeleriyle göstermiştik.

Ülkenin her alanını olduğu gibi eğitimi de sarmalayan gerici, antidemokratik tavıra karşı, mesleki onurumuza, demokratik hak ve taleplerimize, çocuklarımızın laik, bilimsel, demokratik, parasız ve eşit eğitim hakkına sahip çıkmak için mücadelemizi ve sesimizi büyütüyoruz.

Dernek ve vakıf maskesi takan gerici yapılarla imzalanan protokollere; eğitim bilimine, pedagojiye, laik ve bilimsel eğitime taban tabana zıt, eğitim ve öğretim birliğine ve yasalarımıza açıkça aykırı olan ÇEDES ve benzeri projelere karşı “çocukları korumak vatanı korumaktır” şiarıyla hareket etmeye devam ediyoruz. Eğitime ve çocuklarımıza sahip çıkıyoruz.

Durmayacağız!

1-2-3 Kasım’da iş yerlerimizde kokart takarak tepkimizi ortaya koyacak,  4 Kasım Cumartesi Konya ve Kocaeli merkezli bölge eylemleri, 11 Kasım Cumartesi Ordu ve Aydın merkezli bölge eylemleri, 18 Kasım Cumartesi Tekirdağ ve Van merkezli bölge eylemleri ile bize reva görülen sefalete karşı boyun eğmeyeceğimizi göstereceğiz. 24 Kasım’da üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakacak, 25 Kasım Cumartesi günü düzenleyeceğimiz büyük Ankara buluşmasında eğitim emekçisinin haksızlığa karşı nasıl tek yumruk olacağını göstereceğiz.

İnsanlık onuruna yaraşır ücretlerle insani koşullarda çalışma hakkımız için öne sürdüğümüz talepler yerine getirilmedikçe eylemliliğimizi günden güne artıracağız!

Dünyada Başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti, dünyada öğretmenlerin en kötü koşul ve ücretlerle çalıştığı bir emek cehennemine dönüştürülemez!

Haklarımız için, taleplerimizi sağır kulaklara işittirmek için, zalimlik karşısında nasıl bir araya gelebildiğimizi göstermek için, tıpkı öğrencilerimize öğrettiğimiz gibi haksızlık karşısında sessiz kalmayacağımızı vurgulamak için sadece eğitim emekçilerini değil, tüm halkımızı mücadelemize omuz vermeye davet ediyoruz. Bu kavga, sadece eğitim emekçisinin ve eğitimin değil, ülke geleceğinin kavgasıdır!

Editör: Haber Merkezi