HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları'nın Plan ve Bütçe Komisyonunda Dışişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde yapmış olduğu konuşmanın tutanağı;

TÜLAY HATİMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, Değerli Bakan ve bütün hazırun; Türkiye’nin bugüne kadar, özellikle AKP iktidarı döneminde uygulamış olduğu dış politikaya baktığımızda, MR’ını genel olarak çektiğimizde, sadece ortağı olan MHP değil, yandaş sermaye, narko devlete bu ülkeyi çeviren uyuşturucu baronları, silah tüccarları, SADAT gibi güçler ne yazık ki dış siyasetin önemli belirleyen i pozisyonuna geldi.

Türkiye’de. Tek adam rejimi her ne kadar “Dış siyaset, siyaset üstü olarak görülmeli.” dese de ne yazık ki öyle olmadı, tamamen iç siyasete tahvil etmek üzere çalışmalar yürütüldüğünü görüyoruz.

Doğu Akdeniz’e baktığımızda, hani “Libya’da ne işiniz var? Suriye’de ne işiniz var?” sorusunu ben burada bir kez daha sormak istiyorum. “Mavi vatan” teziyle ortaya çıkıldı fakat “mavi vatan” tezini bilerek ve isteyerek bu iktidar kendisi terk etti. Hâlâ işte, Mısır’la normalleşme ve Doğu

Akdeniz politikalarının bugüne kadar Türkiye’nin önünü nasıl tıkadığını gördünüz, siz de gördünüz, biz defalarca muhalefet olarak bu uyarılarımızı yaptık. Bu tıkanıklığı aşmak için “Mısır’la ilişkileri normalleştiriyoruz.” Diye yola çıktınız ama en son 3 Ekimde yine Trablus merkezli Hükûmetle yapılan yeni anlaşma üzerine Mısır’ın yaptığı açıklamayı biliyoruz ve Mısır bütün normalleşme ilişkilerini askıya aldığını ifade etti.

Suriye’yle normalleşmeden bahsediliyor. Şunu sormak istiyorum Sayın Bakan: Suriye Hükûmeti görüşmeyi şartlara bağlamış durumda, gayri resmî görüşmeler olduğu biliniyor ama resmî görüşmeyi askıya almış, şartlara bağlamış durumda. Nedir şartlar? Bütün askerî unsurları Suriye topraklarından çıkarmanızı istiyorlar ve bugüne kadar bu savaşın devam etmesinin önemli nedenlerinden biri olan IŞİD, El Nusra ve uzantısı örgütlere bugün iktidarınızın vermiş olduğu desteğin geri çekilmesini istiyor.

Bunları yapacak mısınız Suriye'yle görüşmek ve normalleşmek için?

Bir diğer değinmek istediğim nokta, son zamanlarda çok gündem olan kimyasal gaz kullanımı meselesi. Sizler de biliyorsunuz ki Irak politikasını ne yazık ki sizin Bakanlığınız değil, siyaset değil, MİT belirliyor; bugüne kadarki bütün uygulamalarda bunu gördük. Türkiye; kimyasal, biyolojik ve bazı konvansiyonel silahların kullanımını yasaklayan ve sınırlayan uluslararası sözleşmelere taraf olan bir ülkedir. Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler Almanya Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi Aken yakın zamanda bir incelemede bulunuyor bu kimyasal silah kullanımıyla ilgili. Biliyorsunuz, çok sayıda görüntü paylaşıldı sosyal medyada. Kendisinin yapmış olduğu araştırmada “Evet, burada kimyasal silah saldırısı gerçekleştiği yönünde pek çok kanıt var.” ve “Bir araştırma başlatılmalı.” diyor. Hazırlamış olduğu raporu Alman Hükûmetine sundu, aynı zamanda Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütüne üye ülkelere de sunacaklarımı ifade etti ve bu raporların Lahey'e gönderileceğini ifade etti.

Tarafı olduğunuz sözleşmeleri göz önünde bulundurarak bu yeni durumla beraber bir araştırma başlatılması hususunda sizlerin girişimleri olacak mıdır? Bu, önemli bir konudur. Yoksa Hipokrat yemini etmiş olan Adli Tıp Uzmanı Şebnem Korur Fincancı'nın bu konuda hekim görüşü açıkladığı için, bilimsel bir görüş açıkladığı için cezaevine konduğunu biliyoruz; bu tarzı mı sürdüreceksiniz? Önemli noktalardan biridir bu.

Yine, aynı şekilde, bir noktaya daha değinmek isterim. Geçtiğimiz hafta İsrail'de bir erken seçim gerçekleşti ve Netanyahu liderliğinde sağ blok seçimleri kazandı. Netanyahu seçim propagandası boyunca şunları ifade etti: “Yüz yılın anlaşmasını yeniden canlandıracağız.” Bunun anlamı, Batı Şeria'nın ilhakına devam ve Filistin halkını ya katletme ya da Ürdün'e doğru sürme. Aynı zamanda, Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıların artacağına dair de emareler söz konusu. Yani arıkçı blok, bölgenin Arap ve İslami kimliğini yok etmek istiyor.

Sayın Bakan, ben iktidarın Filistin politikasındaki samimiyetine hiçbir zaman inanmayanlardanım, hakikaten samimi davranılmıyor.

Türkiye'de ve bölgedeki mütedeyyinlere şirin görünmek için Filistin halkının yanındaymış gibi genellikle bir rol oynandı. Peki, bu son gelişmeler karşısında ve Netanyahu'nun yaptığı açıklamalar karşısında sizlerin tutumu ne olacaktır?

Türkiye sahip olduğu jeostratejik konumuyla iç siyasetinde barışçıl, demokratik ve halkların özgürlüğü ve eşitliğini temel alan güçlü bir diplomasiyi tesis etmeyi başarabilseydi Türkiye, Orta Doğu ve Afrika ülkeleri için önemli model bir ülke olacaktı ama ne yazık ki bu gerçekleşmedi.

Editör: Haber Merkezi