Eğitim Politikaları Komisyonu Eş Sözcümüz Gülistan Kılıç Koçyiğit'in açıklaması:

İktidar, Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından nefes almaksızın her alanda hak ve özgürlükleri gerileteceğinin ve önümüzdeki 5 yılda yapabileceklerinin garantisini veren uygulamalara imza atmaya başlamıştır. İlk icraatlarından bazıları da yine eğitim politikaları alanında olmuş ve çocukları hedefine almıştır. 

Daha seçimlerin üstünden sadece 2 gün geçmişken Eskişehir Valiliği onayı ile Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Müftülük arasında yapılan, Eğitimde İşbirliği Protokolü kapsamında okullara imamlar gönderildiği haberi kamuoyuna yansımıştır. Hemen ardından, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)” kapsamında yapılan protokolle, 842 okula "manevi danışman" ataması yapılmıştır. Yine İstanbul’da Bilal Erdoğan'ın da mütevelli heyeti üyesi olduğu TÜGVA’nın toplam 237 okul ve bu okulların spor salonlarının yaz döneminde kendilerine tahsis edilmesi talebi İstanbul Valiliği tarafından onaylanmıştır.

Açıkça görülmektedir ki, Diyanet İşleri Başkanlığı “manevi danışman” adı altında vaiz, imam hatip, Kur’an kursu öğreticisi gibi görevlileri okullarda görevlendirmektedir. Bunu sağlayan Protokol’de geçen “Öğrencilere milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizin benimsetilmesi amacıyla tüm lise, ortaokul, ilkokul ve anaokulları ile il merkezi ve ilçelerde bulunan tüm cami ve Kur’an kurslarında uygulanacak” ifadesi hem çocuk odaklı hak temelli çalışma yaklaşımından hem de eğitimin temel gereklerinden uzaktır. Uygulama açıkça anayasaya ve yürürlükte olan yasalara da aykırıdır. Ayrıca, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık mesleği etik ilkelerinin çiğnenmesi tehlikesi oluşmaktadır. Mesleki etik ilkelerin çiğnenmesi aynı zamanda belirli meslek alanlarına özgü lisans düzeyindeki bilimsel temelli eğitimleri de gereksiz kılacaktır. Bu da mesleğin bilimsel temellere dayalı olarak yürütülmesini olanaksızlaştırır.

Okullar eğitim kurumlarıdır ve pedagojik formasyonu dahi olmayan bu görevlilerin okullarda çocuklarla çalışacak olması çocuklar için ciddi bir risk oluşturmaktadır. Bu uygulamalarla çocukların düşünce dünyaları kamu kurumunda, kamu hizmeti aracılığıyla şekillendirilmekte ve tahrip edilmektedir.  Uygulamadan da anlaşıldığı gibi iktidar kindar ve dindar nesil yetiştirme politikasında ısrar etmektedir. Bu doğrultuda, öğrencilere kendi siyasal öğretilerini dayatan, bilimsel olmayan bilgilere öncelik veren eğitim uygulamaları yaygınlaşmaktadır.

Evrensel Çocuk Hakları Sözleşmesinin 14’üncü maddesinden de anlaşılacağı üzere 18 yaşını doldurmamış olan çocuklara ailelerinin kendi inançlarını öğretme hakları bulunmaktadır. Devletin, ailenin ve tüm yetişkinlerin çocuklara karşı sorumluluğu çocukların hak ve özgürlükleriyle bir bütün olarak yaşamalarının koşulları ile din ve inanç konusunda düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlanmasıdır. 

Devletin sorumluluğunda olan ve eğitime devamı etkileyen barınma, ulaşım, beslenme, ısınma ve kırtasiye ve diğer eğitim giderlerinin karşılanması gibi çok temel hak ve ihtiyaçların sağlanmamasından dolayı okula devam oranlarının düşmesi, terk oranlarının artması gibi sorunları çözmekten aciz iktidar, binlerce atanmayı bekleyen öğretmeni ve okul psikolojik danışmanını okullara atamazken Diyanet İşleri personelini okullarda görevlendirmektedir. 

Eğitim politikalarının ve uygulamalarının tamamı çocuğun yüksek yararı ve eşitlik ilkesi temel alınarak belirlenmelidir. Eğitim anadilinde ve özgürlükçü, laik ve bilimsel bir içerikte yapılandırılmalı; bireye kendisini yetkinleştirme, özgürleştirme kısacası kendini gerçekleştirme olanağını sunan bir anlayışla oluşturulmalı; yurttaşlar arasında dayanışmayı artıran ve paylaşıldıkça çoğalan bir değer olarak düzenlenmelidir. Tüm düzeylerinde demokratik, anadilinde ve ücretsiz eğitim esas olmalı; eğitim bu ülkenin tüm halklarına, dillerine, dinlerin, inançlarına, inancı olmayanlara, cinsiyetlerine ve cinsel yönelimlerine, yaşam tarzlarına, dünya görüşlerine eşit ve saygılı bir yaklaşıma sahip olmalıdır. Bu yaklaşım doğrultusunda son dönemlerde gündeme gelen çocukların din ve inanç özgürlüğünü tehdit eden ve eğitimin laik olması gerekliliği ilkesini yok sayan tüm uygulamalar durdurulmalıdır.

Editör: Haber Merkezi