İHD Adana Şube Hak ihlallerine yönelik basın açıklaması gerçekleştirdi, açıklamayı İHD Yönetim Kurulu Üyesi Hapishane Komisyonu Üyesi Avukat Zelal Demiray okudu,
Zelal Demiray, " Bölgemizde bulunan 4 ayrı hapishanede 20 mahpusla yapılan görüşmelerde özellikle pandemi dönemindeki uygulamalara ilişkin benzer beyanlarda bulunulmuş olup bunun dışında her hapishanenin kendine özgü diğerlerinden farklı temel spesifik sorunu olduğu tespit edilmiştir." dedi

ÇUKUROVA BÖLGE HAPİSHANELERİNDE YAŞANAN HAK İHLALLERİNE İLİŞKİN TESPİT VE DEĞERLENDİRME RAPORU
Kürkçüler F Tipi, Osmaniye T1 ve T2 Tipi, Türkoğlu L1 ve L2 Tipi, Ceyhan M Tipi hapishanelerinde tutulmakta olan çok sayıda mahpusun küresel ölçekte yaşanan ve etkisi halen devam eden koronavirüs ( Covid-19 ) salgın sürecinde sağlığa erişim hakkı başta olmak üzere bir takım haklara getirilen kısıtlamalar ve yaşanan diğer hak ihlallerine ilişkin basında çıkan haberlerin yanı sıra, gerek mahpuslar tarafından gönderilen mektup ve faxlarda, gerekse de mahpus yakınları tarafından yapılan başvurularda, yaşanan sorun ve sıkıntılarla ilgili bilgilendirilmemiz üzerine, öncelikle başvurucu mahpusların sağlık durumları hakkında bilgi edinmek, yine iddia edilen hak ihlallerinin gözlemi, tespiti ve çözümü konusundaki görüş ve önerilerimizi ilgili mercilerin dikkatine sunmak ve kamuoyu ile paylaşmak amacıyla İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi avukatlarından oluşan heyetle yukarıda isimleri belirtilen hapishanelere ziyaret gerçekleştirilmiştir. Ekim-Kasım-Aralık aylarına ilişkin söz konusu görüşmeler ile gözlem, tespit ve önerilerimiz aşağıdaki gibidir:

KÜRKÇÜLER F TİPİ KAPALI CİK DE BULUNAN MAHPUSLAR İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER:
1-Görüşülen Mahpus: K.Ö (HÜKÜMLÜ)
‘’ Ağırlaştırılmış müebbet hapis almış olmam sebebiyle uzun yıllardan beri çeşitli hapishanelerde hükümlü olarak kalmaktayım. Uzun süredir hapishane şartlarından kaynaklı ciddi sağlık problemlerim söz konusudur. En son 15 gün önce ( Ekim ayının sonlarında ) bağırsaklarda oluşan sürekli sancıdan dolayı bağırsak ameliyatı oldum. Ancak ameliyattan önce hastaneye tahliller için götürülüp getirildikten sonra 14 günlük karantina süresinden dolayı beni koydukları oda kir pas içinde, sineklerle dolu bir odaydı. Tuvaletin kapağı yoktu ve tuvalet bölümü de tamamen hijyenden uzaktı, üstelik yatakta hiç temizlenmemişti. Kendi imkanlarımla bir bezi ıslatıp odadaki sinekleri öldürmeye çalıştım, sonrasında da vücudum yorgun düşüp pisliğin içinde direk uyuyakalmışım.
Ameliyattan sonra ise hapishane yönetimine diyet yemek verilmesi yönünde dilekçe verdim ancak talebim kabul görmedi, bana herkesle aynı yemeği vermeye devam ettiler. Bunun dışında yaşımdan ve uzun süre kalmış olduğum hapishane koşullarından kaynaklı diğer sağlık problemlerin halen devam etmektedir. Gözlerim ve kulaklarımda gittikçe görme ve işitme kaybı yaşamaktayım. Bağırsak ve sırt ağrılarım devam etmektedir. Yine idrarımda yanma ve koku oluşmaktadır. Bunun dışında vücudum asla ısınmamaktadır. Elim ayağım buz gibi ve sürekli üşüyüp titreme nöbetleri geçirmekteyim.
Burada her türlü hak talebimize hapishane yönetimi tutanak tutarak disiplin soruşturması başlatma şeklinde karşılık vermektedirler. En son aldığım hücre cezası sağlık koşullarım elvermediğinden tek başıma kalma ve kendi ihtiyaçlarımı idame etmekte zorluk yaşayacağıma ilişkin sağlık raporu gerekçesiyle görüş yasağına çevrilmiş bulunmaktadır.’’ Şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
2-Görüşülen Mahpus: M.G ( HÜKÜMLÜ )
‘’Pandemi döneminden önce odalarda 3 kişi kalırken şimdi 4 kişi kalıyoruz. Karantinadan dolayı belli bir süre tek kalması gereken mahpuslar olduğu için oda sayısının sınırlı olduğu bahane ediliyor. Aslında amaç bizim oda sayısını arttırmayarak odalarımızın birbirine yakın olmasını engellemektedir. Bundan dolayı bir arkadaşımız yerde yatmak zorunda kalıyor. Buranın yeri ise beton, nemli ve küflü olup sağlıklı koşullara da sahip değildir.
Tüm faaliyetler ve aktiviteler pandemi de gerekçe gösterilmek suretiyle durdurulmuştur.
Tarafımıza maske çok nadir verilmektedir. Koğuştan her çıktığınızda size ayrı maske veremeyiz. Tek kullanımlık maskeyi yıkayın kurutun tekrar kullanın diyorlar. Biz de mecburen ihtiyaç halinde yıkayıp kurutup tekrar kullanmak zorunda kalıyoruz. Telefona çıkarken dahi gardiyanın yan tarafında masada maske dururken istemiş olmama rağmen bana maskeyi vermedi ve maske almadan telefon görüşü yapamam deyince 4-5 saat boyunca telefon görüşü için bekletildim. Bu durumu dahi tarafımızı cezalandırmak amacıyla kullanıyorlar. Dezenfektan, kolonya, ıslak mendil koğuşlarımıza verilmemektedir. Yalnızca telefon görüşüne vs. çıktığımız zaman elimize dezenfektan sıkıyorlar. Temizlik malzemesi olarak bazen sıvı sabun veriliyor onun dışında bütün temizlik materyallerini kendi imkanlarımızla kurum kantininden alıyoruz.
N.Ö ve A.A arkadaşlarımız diş problemleri yaşamaktadırlar. Ancak diş için sevk edildiklerinde dışarda jandarma her defasında ağız içi oyuk araması yapacaklarını söylediğinden arkadaşlarımız da böylesi bir uygulamayı kabul etmediklerinden aylarca diş tedavileri gerçekleşememektedir.
Bir süredir yemekler çok kötü ve özensiz gelmektedir. Yiyemediğimiz için kimi zaman yemekleri çöpe dökmek zorunda kalıyoruz, ya kuru ekmek ya da kantinden temin ettiklerimizle besleniyoruz.
Gardiyanların bir kısmı çok provakatif davranışlarda bulunup mahpusları tahrik ediyorlar. Birden bire çok sert bir şekilde örneğin mazgalı açıp kapatıyorlar. Bunun yanında girişte bazı mahpuslara yönelik fiziksel saldırılar da halen devam etmektedir. Göz korkutmaya ve sindirmeye dönük bu saldırılarla mahpusların tarafsız olarak nitelendirilen koğuşlara geçmesini zorluyorlar.
Burada yaşadığımız hak ihlallerine ilişin kurumlara, kuruluşlara, gazetelere gönderdiğimiz mektup ve faxlara el konuluyor. En son eylül ayında Evrensel Gazetesine yaşadığımız hak ihlallerine ilişkin durumu anlatır yazmış olduğum mektubum Mektup Okuma Komisyonu tarafından sakıncalı bulunarak Disiplin Kurulu Başkanlığına gönderilmiş ve başkanlıkta kurumun asayiş ve güvenliğini tehlike düşürdüğü, görevlileri hedef gösterdiği, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri içeren mektup olduğunu değerlendirerek el koymuş ve göndermemiştir.
Yine temmuz ayında cezaevinde vasimle yaptığım telefon görüşmesinde kurumda yaşanan hak ihlallerini anlattığım gerekçesiyle konuşmanın çözümü yaptırılarak ‘’suç örgütlerinin eğitim ve propoganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak’’ suçundan dolayı tarafıma 20 gün hücre cezası verilmiştir.
Tüm bu hukuksuzluklara karşı; özellikle hastaneye sevklerde yaşanan problemler, yeni gelen mahpuslara uygulanan saldırılar, tüm faaliyetlerin durmuş olması vs. 3-4 Kasım tarihlerinde 2 günlük uyarı amaçlı açlık grevi yaptık. Ancak söz konusu uygulamaların devam etmesi halinde bu grevi sürekli hale getirmeyi düşünüyoruz.
Yine pandemi döneminin ortalarında haziran ayında cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve eşitsizlik içeren infaz yasası değişikliğini protesto etmek amacıyla girdiğimiz 2 günlük açlık grevinden sonra 2 aylık iletişim disiplin cezalarına çarptırıldık.
3-Görüşülen Mahpus: S.U. – ( HÜKÜMLÜ )
Telefon görüşmesi haftada 1 kere 20 dakika yapılmaktadır. Pandemiden dolayı açık görüş olmayıp ayda iki kere yarımşar saat de kapalı görüş yapılmaktadır. Bizim dışımızdaki adli mahpusların görüş süresi ise 1 saattir. Ayrımcı uygulamaya itiraz ettiğimizde bu konuda dahi alakasız şekilde pandemi var gerekçesine sığınıyorlar. Benim kaldığım koğuşta ise telefon görüşü ile kapalı görüş günü pandemi süreci boyunca aynı gündü. Bu da görüşün mantığına anlamına ters bir durum teşkil ediyor. Zaten görüşe gelmiş olan kişilerle hemen ardından bir de telefonla görüşmek mantıksız bir durum oluyor ancak kurul kararıdır deyip aylarca bu durumu değiştirmiyorlar.
Kimi zaman arkadaşlarımızı avukat görüşü adı altında koğuştan çıkarıyorlar, arkadaşlarımız görüş yerine gittiğinde karşısında polisleri görüp tekrardan geri dönüyorlar.
Koğuşa belli adet kullanmamız için maske bırakmıyorlar. Verdiklerinde paketten elleriyle çıkarıp tek tek öyle veriyorlar. Her istediğimiz zaman onu da alamıyoruz, örneğin ben 1 aydır aynı maskeyi takıyorum. Avukat görüşüne çıktığımızda pandemi koşullarından dolayı hijyen açısından eldiven olmasına ve istememize rağmen eldiven dahi alamıyoruz.
Her hal ve hareketimiz tutanak altına alınıp disiplin soruşturmaları başlatılıyor. Alınan disiplin cezalarından dolayı infazı yanan arkadaşlarımız bulunuyor.
Kurum müdürü kesinlikle bizi muhatap alıp bizlerle görüşme gerçekleştirmiyor. Sorunlarımızı diyalog yoluyla çözmeye yanaşılmıyor. Ben mesela Pkk örgütünden kaynaklı hükümlü olarak bulunuyorum ancak bu suç grubu dışındaki suç gruplarıyla veya adli mahpuslarla görüşme gerçekleştirmektedir.
İstemiş olduğumuz Yeni Yaşam gazetesini ise yıllardır alamıyoruz.
4-Görüşülen Mahpus: A.O. – ( HÜKÜMLÜ )
‘’Pandemi sürecinin başlamasıyla beraber Mart ayından itibaren bu cezaevinde zaten yetersiz olan sosyal kültürel faaliyetler tamamen durma noktasına gelmiştir.
Yemekler miktar olarak az ve yetersiz üstelik kötü gelmektedir. Verdikleri çorbanın dahi çorba olduğu bin şahit ister. Bu sebeple yemekleri çoğu zaman dökmek zorunda kalıyoruz. Kantinden çoğu zaman kahvaltılık bir şeyler alıyoruz. Üstelik kantin fiyatlarının normalden pahalı olması bizi de zorluyor.
Temizlik materyali olarak sıvı sabun tek veriyorlar. Onun dışında haftada bir gün bir bardak çamaşır suyu veriyorlar.
Görüşe çıkarken saatinde çıkarmıyorlar. Bilinçli olarak oyalayıp duruyorlar. Bu sebeple 1 saat olan görüş süremiz yarım saate inmiş oluyor.
Maske ise her istediğimiz zaman alamıyoruz. Maske veren gardiyan ikinci kere istediğimizde vermiyor. Sırf maske almak için gardiyanların devirlerinin değişmesini ve yeni gardiyanların gelmesini bekliyoruz.
Yine Ekrem Baydoğan ve M. Zahit Şahin son zamanlarda sağlık problemleri yaşamaya başladılar. Beyinlerinde tomurcuklar oluşmuş. Ancak tam teşhis konulabilmiş değil. Bu şartlarda ve buradaki hastanelerde gerekli ve yeterli sağlık hizmetlerinden faydalanamıyorlar.
Bekir Kudak isimli mahpus ise aylardır tek başına üstü tel kafesli başka bir odada tutuluyor ve aynı suç grubunda olmamıza rağmen yanımıza verilmiyor.
Tüm bu uygulamalardan dolayı geçen haftalarda 2 gün yemek almama eylemi yaptık. Protesto hakkımızı kullandık. Ancak cezaevinin düzenini bozduğumuz gerekçesiyle bizlere karşı soruşturmalar açıldı. Her birimiz ayrı disiplin cezalarına çarptırıldık. Benim denetimli serbestlikten serbest bırakılmam gerekirken aldığım disiplin cezalarından ötürü iyi halli olma tarihim ileriki tarihlerde gerçekleşeceğinden infazım yakıldı, dışarda olmam gerekirken bu gerekçeyle hala hapishanede tutulmaya devam ediyorum. ‘’ şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
Ş.U. - D.Ö. - M.K. ( A/14 Koğuş - 28/10/2020 tarihli şubemize gönderilen mektup )
Yukarıda mahpus anlatımlarından farklı olarak gelen mektupta özetle ‘’…bulunduğumuz Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevimde yıllardan beri hak ihlalleriyle karşı karşıyayız. Spor, sohbet ve kurs faaliyetlerimiz virüs bahanesiyle tamamen ortadan kaldırılmıştır. Tecrit bir insanlık suçu olmasına rağmen bize karşı kasıtlı ve oldukça katı şekilde işkence yöntemi olarak uygulanmaktadır. Bazı yasaklı olmayan kitap, dergi ve gazeteler bizlere verilmeyip ya el koyulup imha ediliyor ya da depoya atılıyor. Bizlere gelen kargo, mektup vs. haberimiz olmadan geri gönderiliyor. Cezaevindeki kurum kantini tutsaklar üzerinden döner sermaye haline gelmiştir. Kantinde çok sağlıksız ve kalitesiz eşyalar pahalı ve her hafta zamlanmaktadır. C.savcısı ve müdür görüşme taleplerimizi kabul etmemektedirler. Koronayla birlikte bu sorunlar ciddi şekilde yaşamı yaşanmaz hale getirilmek istenmektedir. Buna yönelik psikolojik ve fiziki işkence ve hak ihlalleri yoğun şekilde uygulanmaktadır. Yukarıda özetle belirtmiş olduğumuz hak ihlalleri ve keyfi uygulamalar olayın sadece bir kısmıdır. Tüm bu konuları ulusal ve uluslararası ilgili kurumlarla paylaşılıp duyarlılık, dayanışma ve hukuki yardım talep ediyoruz….’’ Yazılı şekilde beyanlarda bulunmuşlardır.
NOT: Heyetimizce yapılan gözlemler neticesinde; cezaevine girişte ateş ölçüldüğü ancak eldiven verilmediği, içerideki gardiyanların ise maskelerinin ya olmadığı ya da çenelerinde olduğu, ayrıca avukat görüş yerinin sadece iki tane olması nedeniyle saatlerce aynı ortamda beklemek zorunda kalıp, pandemi koşullarında tedbirlere yeterince uyulmadığı sonucuna varılmıştır.
OSMANİYE 2 NOLU TİPİ KAPALI CİK’ DE BULUNAN MAHPUSLAR İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
1-Görüşülen Mahpus: A.İ. – TUTUKLU
“Ben yaklaşık 5 yıldır Osmaniye 2 No’lu T Tipi Hapishanesi’nde tutuklu olarak bulunmaktayım. Kaldığım koğuş 14 kişiliktir. Yaklaşık 1 yıldır sohbetlere, spora, kütüphaneye çıkarılmıyoruz. Talep ettiğimiz Yeni Yaşam ve Evrensel Gazeteleri tarafımıza verilmemektedir. Buradaki en önemli sorunumuz revir doktoru Fatih Toz’un bizimle ilgilenmemesi, bizi muayene etmemesi ve ağır hasta olan mahpusların hastaneye sevkini yapmamasıdır. Ben ilk yakalandığımda sol kolumda şarapnel parçası vardı ve yaralıydım. 5 yıldır defalarca kez dilekçe yazıp, talepte bulunmama rağmen beni hastaneye götürüp ameliyat ettirmediler. Revir doktoruna eski dönemlerde çıktığımda bana sadece ağrı kesiciler verdi. Sol kolumun tedavisi yapılmadığı için şu anda kolumu kullanamıyorum. Yine dişlerim ağrıdığı için 2 aydır dilekçe yazmama rağmen beni revir doktoruna çıkarmadılar. Koğuş arkadaşım MEHMET KAZICI’nın ağzında yaralar oluşmaya başladı. 3 aydan beri bu konu ile ilgili dilekçe yazmasına rağmen revir doktoruna dahi çıkarılmadı. Koğuş arkadaşımız Mehmet Kazıcı inanılmaz acılar çekmekte ve yemek dahi yiyememektedir. Cezaevi idaresi yazdığımız dilekçelerimize cevap vermiyor. Corona virüs günlerinde koğuşlarımız dezenfekte edilmemekte, sadece koğuş kapısı ve koridordaki bazı köşeler dezenfekte edilmektedir. Bize maske verilmemektedir. Dezenfekte ilaçlarını paramız olduğunda kantinden ücretli olarak alıyoruz. Kantindeki malzemeler çok pahalı olup, maddi olarak alma gücümüz bulunmamaktadır. Burada tüm haklarımız elimizden alınmış, tamamen cezaevi idaresinin keyfine ve insafına bırakılmış durumdayız.” Şeklinde beyanlarda bulunmuştur.
2-Görüşülen Mahpus: M.F.E. – TUTUKLU
“Ben yaklaşık 5 yıldır Osmaniye 2 No’lu T Tipi Hapishanesi’nde tutuklu olarak bulunmaktayım. İlk yakalandığımda sol ayağımda şarapnel parçası olduğundan ayağımda lifte yırtılma söz konusudur. Ayağıma basamıyorum ve sürekli acı çekiyorum. Bugüne kadar hiçbir şekilde hastaneye götürülüp ameliyatım yapılmadı. Bu cezaevinde hakkımız olan hiçbir imkandan yararlanamıyoruz. Dezenfekte ilaçları para ile satılıyor, bizlere maske verilmiyor, koğuş içleri dezenfekte edilmiyor. 1 yıldan beri diğer koğuşlarla sohbet hakkımız yasaklandı.
Atölye ve kütüphaneye de gidemiyoruz. Yine spora da çıkarılmıyoruz. İstediğimiz gazete ve kitaplar tarafımıza verilmiyor. Elektrik faturası çok yüksek geliyor, bu yüzden ödemekte zorlanıyoruz. Burada en önemli sorunumuz hastalığımız olup, 3 aydan beri hiçbir hasta mahpus revir doktoruna çıkarılmıyor ve hastaneye sevklerimiz yapılmıyor. Bu konuda yazdığımız dilekçelere de cevap verilmiyor.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
3-Görüşülen Mahpus: İ.H.K. – HÜKÜMÖZLÜ
“Ben Osmaniye 2 No’lu T Tipi Hapishanesi’nde 15 kişilik A-17 Koğuşunda kalmaktayım. Yaklaşık 3-4 aydan beri hastalıklarımız nedeni ile yazdığımız dilekçelere cevap verilmiyor ve revir doktoruna çıkarılmıyoruz. Koğuş arkadaşlarımız RECEP POLATLI’nın sağ kolunda yara var. Yine hasta mahpus AZAT İNCİ şizofren hastasıdır. Bu arkadaşlarımızın durumları ağır olup, tedavilerinin yapılması gerekmektedir. Burada gardiyanlar saçımıza ve sakalımıza karışıp, bize ‘Saçınızı ve sakalınızı kesmezseniz sizleri telefona çıkarmam.’ diyorlar. Yine paramız olmadığı için kantinden dezenfekte ilaçları alamıyoruz. Sosyal haklarımızın hepsi kısıtlanmış durumdadır. Sohbete, spora ve kütüphaneye çıkarılmıyoruz.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
4-Görüşülen Mahpus: A.B. – HÜKÜMÖZLÜ
“Ben yaklaşık olarak 5 yıldır Osmaniye 2 No’lu T Tipi Hapishanesi’nde A-35 tek kişilik hücresinde kalıyorum. Beni kimse ile görüştürmüyorlar. Beni diğer koğuşlara vermiyorlar. Spora, sohbete, kütüphaneye çıkarılmıyorum. Neden tek kişilik hücrede kaldığımı sorduğumda ise bana nedenini söylemiyorlar. Cezaevinde herhangi bir olaya karışmadığım halde bana tehlikeli mahpus olarak bakıyorlar. Hastalandığımda dahi revir doktoruna çıkarılmıyorum. Koğuşta tek kişi kalmama rağmen bana ayakta sayım dayatılıyor.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
CEYHAN M TİPİ KAPALI CİK DE BULUNAN MAHPUSLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
1-Görüşülen Mahpus: Z.B.
“Ben yaklaşık 5 yıldır Ceyhan M Tipi Hapishanesinde bulunmaktayım. Cezaevine girdiğimden bugüne kadar hiçbir şekilde spor hakkımı kullanamadım. Cezaevinde kütüphane var ancak istediğim kitapları bu kütüphanede bulamıyorum. Ailelerimizin bizlere gönderdiği kitap, dergi ve gazeteler de bizlere verilmiyor. Sürekli istememize rağmen ve ücretini verip almak istememize rağmen Yeni Yaşam Gazetesi bizlere verilmiyor. Bulunduğumuz cezaevinde su sorunu var. Çeşmelerden akan su kirli ve pis olup bu suyu içemiyoruz. Yine coronavirüs nedeniyle bulunduğumuz cezaevinde tedbir alınmamakta. Bizlere maske ve dezenfektan verilmiyor. Sadece aile ve avukat görüşlerine çıkarıldığımızda bizlere maske veriliyor. Bulunduğumuz koğuş da hiçbir şekilde dezenfekte edilmiyor. Gardiyanlar hiçbir tedbir almadan istedikleri gibi koğuşumuza girip çıkıyorlar.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
2-Görüşülen Mahpus: M.E.A.
“Ben 5 yıldır Ceyhan M Tipi Kapalı Hapishanesinde bulunuyorum. Bulunduğumuz cezaevinde coronavirüs nedeniyle alınan tedbirler yetersiz durumdadır. Bizlere maske, eldiven ve dezenfektan gibi hijyen malzemeleri verilmiyor. Sadece görüşe çıktığımızda bizlere bir tek maske veriliyor. Her ay 2-3 defa bulunduğumuz koğuşta gardiyanlarca arama yapılır. Örneğin avukat görüşlerinden sonra mutlaka koğuşumuza gelip arama yaparlar. Yani coronavirüs süreci olmasına rağmen gardiyanlar eskisi gibi koğuşumuza girip çıkmaktalar. Gardiyanlar koğuşumuza gelince maske ve eldiven kullanmıyorlar, sadece aramaya gelince maske ve eldiven takıyorlar. Bulunduğumuz cezaevinde spor, sosyal ve kültürel aktivitelerini neredeyse hiç kullanamadık. Yine coronavirüs süreci ile birlikte ailelerimizin gönderdiği kitap ve dergiler ya bizlere hiç verilmiyor ya da geç veriliyor. Hatta bazen ailelerimizin bizlere gönderdiği kitaplar bize ulaştırılmadan kaybediliyor. Özellikle bize gönderilen Kürtçe kitaplar ‘Kürtçe bilen memur yok, tercüman parası ödeyin anca o zaman veririz.’ denilerek hiç verilmiyor. Yine Yeni Yaşam ve Evrensel Gazeteleri de talep etmemize rağmen bizlere verilmiyor. Evrensel Gazetesi en başta verilirken şimdi ‘Evrensel gelmiyor.’ deniliyor. Bu arada ben 5 günlük açlık grevi yaptım. Açlık grevi yaparken Cezaevi İdaresi benimle görüştü ve bana ‘Niye açlık grevine giriyorsun, açlık grevine girmeyin yoksa disiplin cezası alırsınız.’ denildi.
3-Görüşülen Mahpus:Ö.T.
“Ben yaklaşık 5 yıldır Ceyhan M Tipi Hapishanesinde bulunmaktayım. Cezaevine girdiğimden beri hiç spor ve atölye hakkımı kullanamadım. Her seferinde ‘Uygun alan yok.’ denilerek bu haklarım elimden alındı. Cezaevinde kütüphane var istediğim zaman kitap alabiliyorum ama dışarıdan kitap istediğimde ise ailem tarafından gönderilen kitaplar bana verilmiyor. Ailemin göndermiş olduğu kitapların neden verilmediğini sorduğumda ise ‘Onlar yasaklı yayın.’ diyorlar. Oysa benim istediğim kitapların hiçbiri yasaklı değil ama kitapları vermemek için bahane üretiyorlar. Yine istediğimiz gazeteler ise ‘İçerikleri yasak, kurum güvenliğini bozuyor.’ denilerek bizlere verilmiyor. Bulunduğumuz cezaevinde haftanın 4 günü 1’er saat olmak üzere bizlere sıcak su veriliyor. Verilen bu su bazen bizlere yetmeyebiliyor. Yine çeşmelerden akan su kireçli, kirli, kokuyor ve içilemeyecek bir durumda. Ayrıca sürekli su kesintileri yaşanıyor. Yakız zamanda çok az kesilmesine rağmen son süreçte elektrik kesintileri de başladı. Coronavirüs ilk başladığında koğuşumuz dezenfekte edilirdi. Ancak 4-5 aydır koğuşumuz hiç dezenfekte edilmedi. Gardiyanlar sanki hastalık yokmuş gibi koğuşlara maske ve eldiven takmadan girip çıkıyorlar. Aramaya geldiklerinde ise bazen maske ve eldiven takıyorlar. Ancak arama yaparken buzdolabının içerisine ve yiyeceklerimize kadar dokunuyorlar. Bizlere de burada maske ve eldiven verilmiyor. Sadece görüşlere çıktığımızda bizlere maske veriliyor. Onun dışında ‘İhtiyaç yok.’ denilerek bizlere maske veya dezenfektan verilmiyor.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
K.MARAŞ TÜRKOĞLU 1 NO’LU L TİPİ KAPALI CİK DE BULUNAN MAHPUSLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
1-Görüşülen Mahpus: S.E
Yaklaşık 4 yıldır tutuklu olduğunu, 4 yılın 2.5 yılını burada geçirdiğini, Toplamda 14 yıl ceza aldığını beyan etmiştir. Mahpus kendisinin herhangi bir rahatsızlığının olmadığını ancak bulunduğu cezaevinde Abdulsemet Durak isimli arkadaşının kalp ve tansiyon hastası olduğunu acil kalp ameliyatı olması gerektiğini, Beşir Akın isimli mahpusun ise şeker hastası olduğunu dile getirmiştir. Yine aynı cezaevinde bulunan Cemil İvrendi ve Nimet Değiş isimli mahpusların da kronik hastalıklarının olduğunu, pandemi dolayısıyla hastaneye götürülmediklerini beyan etmiştir.
Covid-19 tedbirleri kapsamında kendilerine temizlik malzemesi verilmediğini, koğuş temizliğinin haftada bir defa çamaşır suyu ile yüzeysel bir şekilde yapıldığını, beyan etmiştir. Koğuş temizliğini genelde kendi imkanları ile yaptıklarını dile getirmiştir. Cezaevinde Covid -19 salgın hastalığına yakalanan kimse olmadığını beyan etmiştir.
Ayrıca salgın hastalıktan dolayı aileler ile açık görüş yapamadıklarını, ayda iki defa kapalı görüş yaptıklarını bu görüşün de iki kişi ile sınırlandırıldığını beyan etmiştir. Telefon görüşünün ise haftada iki defa 10 ‘ar dakika yapabildiklerini dile getirmiştir.
Cezaevinde daha önce ayakta sayım dayatması olduğunu, ancak buna karşı tüm mahpuslar tarafından tavır alındığını, buna karşı açlık grevi eylemi yapıldığını, bunun sonucunda da ayakta sayım dayatmasına son verildiğini beyan etmiştir.
Yapılan görüşmede tüm mahpuslar üzerinde aşırı derecede psikolojik baskı olduğunu, özellikle iyi halli olma durumlarına engel olmak için bu baskıların yapıldığını dile getirmiştir. Özellikle Ahmet Ergenç isimli mahpus’un İnfazının yakıldığını dile getirmiştir.
Cezaevinde en büyük sorunlardan birisinin, iyi halli olmalarına ve bazı arkadaşlarının cezasının 1 yılın altında olmasına rağmen denetimli serbestlikten yararlanamamaları, denetimli serbestlik için bağımsız koğuşlara çıkmaları konusunda kendilerine baskı yapıldığını, dile getirmiştir.
Diğer yandan mahpus, kendilerine Evrensel ve Yeni Yaşam Gazetesinin verilmediğini ve istedikleri kitapları da alamadıklarını beyan etmiştir.
Tüm bu baskı ve diğer sorunlara ilişkin cezaevi müdürüyle ve savcısıyla görüşme yapmak istediklerini ancak görüşemediklerini ve sorunların çözülmediğini dile getirmiştir. Diğer yandan cezaevine ve bakanlık gibi ilgili birimlere yazdıkları dilekçelerin çoğu Cezaevi yönetimi tarafından işleme koyulmadığını, işleme koyulan dilekçelerin bir çoğuna da cevap verilmediğini beyan etmiştir.
Diğer yandan büyük koğuşlar ile birleştirilme taleplerinin de reddedildiğini beyan eden mahpus, küçük olan koğuşlardan büyük koğuşlara aktarım yapılmasını talep ettiklerini ancak bu taleplerinin de reddedildiğini beyan etmiştir.
2-Görüşülen Mahpus: A.N.– ( A-9 KOĞUŞU )
Toplamda 8 yıl 9 Ay ceza aldığını, yaklaşık 4 yıldır tutuklu olduğunu beyan etmiştir.
Mahpusla yapılan görüşmede ailelerinin gönderdiği maskelerin içeriye alınmadığını beyan etmiş ve yaklaşık 3 aydır aynı maskeyi kullanmak zorunda kaldığını dile getirmiştir.
Cezaevinde Covid -19 hastalığına yakalanan kimseyi duymadıklarını, en azından kendi arkadaşlarından böyle bir şikayet duymadığını beyan etmiştir.
Ayrıca mahpus kendisinin Bugün yani 02.12.2020 tarihi itibariyle İmralı Tecridine karşı Açlık grevine başladığını dile getirmiştir.
Cezaevi idaresinin kendilerine Sıcak su için Semaver vermediğini hatta kendilerinin olan televizyonu dahi kendilerine verilmediğini dile getirmiştir.
Diğer yandan koğuşlarının çok küçük olduğunu 6 kişilik koğuşta 17 kişi kaldıklarını yer olmadığı için kendisiyle birlikte 5 mahpus’un koridorda kaldığını beyan etmiştir. Bu konu ile ilgili idare ile yapılan görüşmelerden sonuç alınamadığını, idarenin Covid salgınından sonra yeniden değerlendiririz diye, konuyu geçiştirdiğini dile getirmiştir.
3-Görüşülen Mahpus: M.E.– ( A-17 KOĞUŞU )
Yaklaşık 2 aydır bulunduğu cezaevinde tutuklu olup yargılandığı dosyadan 6 yıl 3 ay ceza aldığını belirtmiştir.
Cezaevindeki en büyük sorunlardan bir tanesinin verdikleri dilekçelerinin cevapsız kalması olduğunu beyan etmiştir. Ayrıca ‘’..adli bölümde bulunanlar yönetimle rahatça görüşebiliyorken bizlerin bırakın görüşmeyi talep dilekçelerimize dahi cevap vermiyorlar. Dilekçelerimizdeki taleplerimiz çoğu zaman hiçbir gerekçe gösterilmeden sözlü olarak reddediliyor. ‘’ Diye beyanda bulunmuştur.
Kendilerine haftada sadece 40 dakika spor hakkı verildiğini, ayrıca istenilen kitaplara ulaşamadıklarını, kitaplar için kota katıldığını, 4-5 ayda bir kitap alamadıklarını, beyan etmiştir.
‘’Ayrıca bu şekilde avukat görüşü yapılmasını da kabul etmiyoruz. Bu bir hak ihlalidir. Bu şekilde görüşmelerimizin kayıt altına alınması kabul edilebilir bir durum değildir. Reddediyoruz. ‘’ şeklinde beyanda bulunmuştur.
Ayrıca aynı cezaevinde bulunan bazı hasta mahpusların tam teşekküllü bir hastaneye sevki gerekmektedir. Ancak tüm taleplerimize rağmen bu talepler pandemi gerekçe gösterilerek reddediliyor. Ancak daha üç gün önce Hilvan Cezaevinden buraya mahpus sevki yapılmıştır. Bu da idarenin keyfi davrandığını göstermektedir diye beyanda bulunmuştur.
4-Görüşülen Mahpus: A.D.– ( A-17 KOĞUŞU )
Mahpusla yapılan görüşmede toplam 2 yıl 4 ay ceza aldığını, yaklaşık 18 aydır cezaevinde olduğunu, cezasının bitmesine 6 ay kaldığını, ancak buna rağmen denetimli serbestlikten faydalandırılmadığını beyan etmiştir. Cezaevi idaresi gözlem kurulu, Denetimli serbestlikten yararlandırılmama gerekçesi olarak, kendisinin örgütten ayrılmadığını ileri sürmektedir. Mahpus; mahkeme bile bana örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten ceza vermiş iken, cezaevi idaresi mahkeme kararını tanımayıp beni örgüt üyesi ilan etmektedir. Diye beyanda bulunmuştur.
Şartlı tahliye kapsamında cezaevi gözlem kuruluna defalarca başvuru yaptığını, ancak herhangi bir cevap alamadığını dile getirmiştir. Bugüne kadar hiçbir disiplin cezası almadığı halde başvurularının tümünün reddedildiğini dile getirmiştir.
Kendisinin kalp ve tansiyon hastası olduğunu, kalp hastalığının yaklaşık 21 yıldır devam ettiğini, en son 18.04.2020 tarihinde kalp krizi geçirdiğini, bunun üzerine Maraş Necip Fazıl hastanesine kaldırıldığını, 3 gün hastanede kelepçeli bir şekilde yattığını, yemek yerken ve doktor tarafından tedavi edilirken dahi kelepçelerin çıkarılmadığını, burada kendisine anjiyo yapıldığını beyan etmiştir. Ve kalbine stend takıldığını takılan stendin birisinin yanlış takıldığını dile getirmiştir.
Mahpus kalp damarlarından birinin yüzde 95 diğeri ise yüzde 75 civarında tıkalı olduğunu bu güne kadar üç defa kalp krizi geçirdiğini bir dahaki kalp krizi durumunda hayatta kalamayacağını beyan etmiştir. Ayrıca ailesinden annesini, babasını ve birkaç yakın akrabasını da kalp krizi nedeniyle kaybettiklerini dile getirmiştir.
Ayrıca hastaneden geldikten sonra karantinaya alındığını, karantinada kendisine bir arkadaşını refakatçi verdiklerini, ancak kendisinden 3 gün sonra başka bir mahpusun karantina için yanına getirildiğini, bu hususun kendisi için ciddi risk ve hayati tehlike arz ettiğini, ayrıca karantina süresini de başa aldığını, beyan etmekle bunun bilinçli yapıldığını dile getirmiştir.
Cezasının 1 yılın altına düşmesi nedeniyle tahliyesini istediğini, kendisine hitaben bağımsız koğuşa geçersen sana yardımcı oluruz denildiğini, kendisine ajanlık dayatması yapıldığını ancak bunu kesinlikle reddettiğini beyan etmiştir.
Kendisinin bypass ameliyatı olması gerektiğini, bunu kendisine doktorun söylediğini ancak ya Adana Ya da Diyarbakır hastanelerinden birinde gerekirse masrafı tarafımca karşılanmak üzere ameliyat olmak istediğini talep etmiş ancak bu taleplerinin reddedildiğini dile getirmiştir. Maraş Necip Fazıl hastanesinde mahkum odalarının hijyenik olmadığını, ayrıca buradaki yetkililerin kendilerine kötü davrandıklarını tedavi süreci boyunca kelepçeli olduklarını, bu denli ağır bir ameliyatı burada yapmak istemediğini, kendilerine güvenmediğini dile getirmiştir.
Ayrıca şu an burada sizinle yapılan görüşme koşullarımız hak ihlali barındırmaktadır. Yaptığımız görüşmelerimiz kayıt altına alınıyor. Devlet burada da’’ biz sizin tepenizdeyiz’’der gibi bizleri kontrol altında tutmaya çalışıyor. Belki benim mahremim var söyleyemediğim hastalıklarım var. Başka arkadaşlarımın da burada, bu şartlarda söyleyemediği durumları var. Bu koşulları kabul etmek mümkün değildir. Gerekli tedbirler alınarak güvenli bir şekilde tüm dertlerimi anlatmak istiyorum. Biz burada ne konuşuyoruz sanki, bu kadar da olmaz diye beyanda bulunmuştur.
5-Görüşülen Mahpus: Ş.B.– ( A-9 KOĞUŞU )
Mahpusla yapılan görüşmede Müebbet hapis Cezası aldığını yaklaşık 5.5 yıldır cezaevinde olduğunu, ve hüküm özlü olduğunu beyan etmiştir.
Bulundukları cezaevinde en büyük sorunlardan birinin koğuşların yetersiz olduğunu dile getiren mahpus 3-4 kişilik koğuşlarda 16-17 kişinin kaldığını kaldıkları koğuşların esasen hasta mahpuslar için tasarlandığını bu sebeple küçük olduğunu dile getirmiş ve bir çok kişinin koridorlarda kalmak zorunda olduğunu beyan etmiştir. Ayrıca bu koğuşlarda banyo içeride olduğu için nem ve rutubetin yüksek olduğunu bu hususun sağlıklarına ciddi zararlar verdiğini dile getirmiştir.
Yine cezaevindeki en büyük sorunlardan bir tanesinin verdikleri dilekçelerinin cevapsız kalması olduğunu beyan etmiştir. Ayrıca adli bölümde bulunanlar yönetimle rahatça görüşebiliyorken bizlerin bırakın görüşmeyi talep dilekçelerimize dahi cevap vermiyorlar. Dilekçelerimizdeki taleplerimiz çoğu zaman hiçbir gerekçe gösterilmeden sözlü olarak reddediliyor. Diye beyanda bulunmuştur.
K.MARAŞ TÜRKOĞLU 2 NO’LU L TİPİ KAPALI CİK DE BULUNAN MAHPUSLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
1- Görüşülen Mahpus: C.İ.
Bu görüşme sırasında ağırlıklı olarak mahpusunun sağlık durumunun kötü olması sebebiyle yaşadığı sağlık sorunları ve cezaevinin genelinde yaşanan hak ihlalleri ile 27 Kasım 2020 tarihinde başlayan süresiz, dönüşümlü açlık grevi konuşulmuştur.
Mahpus sağlık durumu ile ilgili olarak; 27 yıldır hükümlü olarak cezaevinde tutulduğunu, 2002 yılından beri kronik kalp rahatsızlığı olduğunu, ameliyatla kalp kapakçığının değiştiğini, sürekli kan pıhtılaşması sorunu olduğunu, Analfistür isimli bir rahatsızlığından dolayı yarasının açık olduğunu, çok ağrı ve sızısının olduğunu, sürekli hastane ortamında kan tahlili yapılması gerektiğini, bunun için sağlık kuruluşuna gidemediğini zira, pandemi sebebiyle karantinada kalması gerektiğinden hastaneye gidemediğini ve tedavilerinin bu nedenle ertelendiğini, sağlığının giderek kötüleştiğini, hayatını çok zorlaştırdığını, bunun için AYM’ye başvurduğunu ancak talebinin reddedildiği, AİHM’ye başvurduğunu ancak yazışmaların İngilizce olması sebebiyle takip etmekte zorlandığını, hukuki yardım istediğini, bunun için CİSST isimli bir sivil İnsiyatif Derneğine de başvurduğunu, bu kuruluş vasıtasıyla sonuç alıcı bir başvuru yapmaya çalıştığını, neticeyi öğrenemediğini belirtmiştir.
Cezaevinde bulunan başka bir mahpus olan Abdulsamet Durak ile ilgili olarak ;bu mahpusun Nisan ayında kalp krizi geçirdiğini, kelepçeli muayene ve ameliyat dayatıldığını bunun da mevzuata ve insan onuruna uygun olmadığı, başkaca hasta mahpusların da benzer şekilde kelepçeli muayene dayatıldığı için tedavi olamadan geri geldiğini belirtmiştir.
Cezaevi Koşulları ile ilgili olarak; Fiilien temsilci olduğu için cezaevi idaresi ile diyalog kurarak sorunları çözmeye çalıştıklarını, bir çok mahpusun cezaevine girişte çıplak arama ve haysiyet kırıcı muameleler yaşadığını, tecrit koşullarını protesto için 27 Kasım 2020 den itibaren süresiz-dönüşümlü 5 er günlük açlık grevi başladığını, her koğuştan 2-3 kişilik grupların başladığını, sıcak çay içmeleri için Ketil veya semaver istedikleri halde bunların verilmediğini, kantin malzemelerinin pahalı ve kalitesiz olduğunu, sorunlarının çözümü için İnsan Hakları Derneğinden duyarlılık ve hukuki yardım beklediklerini belirtmiştir.
2-Görüşülen Mahpus:R.Ş.
Mahpus; Kobaneli olduğunu, hüküm özlü olarak tutuklu olduğunu, haksız olarak cezalandırıldığını, kesinleşmeyen cezalarının dahi kesinleşmiş gibi müddetname düzenlendiğini, haksızlığa uğradığını, cezaevine sevki sırasında zorla çıplak arama yaptırıldığını ve tek kişilik koğuşta 3 ay boyunca kimseyle görüştürülmeden bekletildiğini, ailesinin yabancı kimlikli olduğu için gelen resmi evraklardaki eksiklikler sebebiyle telefon görüşü yapamadığını, budan dolayı büyük sıkıntı yaşadığını ,tek kişilik koğuşta kaldığı süre boyunca infaz koruma memurlarından kötü muamele gördüğünü, personellerin kavga yaşanması için tahrik edici davranışlar gösterdiklerini, aramalar veya sayımlar sırasında ayakkabılarını alıp ikiye bükerek zarar verdiklerini, Havalandırmaya çıkarıldığında da benzer şekilde tahrik ederek, çekiştirerek kötü muamele yaptıklarını, keyfi davranışların çok olduğunu, tepkiler vermesi üzerine kısmen düzelme yaşandığını ve başka insanların olduğu bir koğuşa verildiğini, ancak yemeklerin kalitesiz ve yetersiz olduğunu, hijyen malzemelerinin yetersiz olduğunu, kantinin çok pahalı olduğunu bu nedenle beslenmede ve temizlikte sıkıntılar çektiklerini, salgın hastalık sebebiyle yan ve karşı koğuşlarında 30 a yakın Covit 19 hastası olduğunu ve bu durumun endişe verici olduğunu,
Türkiye genelinde başlayan“tecrit” sorununun çözümü için 27 Kasımda koğuş arkadaşı Hikmet Çalan ile birlikte 5 günlük dönüşümlü açlık grevi başlattıklarını ve halen sürdüğünü , açlık grevi sırasında talep ettikleri vitaminlerin doktor tarafından reçete yazılmasına rağmen verilmediğini, İHD’den hassasiyetle durumlarının takibi için yardım talep ettiğini belirtmiştir.
3-Görüşülen Mahpus:M.G.
Mahpus ile yapılan görüşmede karantina koğuşunda kaldığını, beyin kanaması geçirdiği için sık sık hastaneye götürüldüğü üçün karantina odasında olduğunu, eski HDP il eş başkanı olup siyasi parti faaliyetlerinden ötürü örgüt üyeliği suçlamasıyla cezalandırıldığını, İHD aktivisti ve üyesi olduğunu, İHD’nin sağlığıyla ilgili gelişmeleri takip için duyarlılığına sevindiğini ve daha fazla ilgilenmesini istediğini, ayrıca cezaevindeki yan ve çapraz koğuşlarda çok sayıda Covit hastası olduğunu bunun da kendi sağlığı ve diğer mahpuslar için büyük tehlike taşıdığını hastanenin mahkum koğuşunda çok sıkıntı çektiğini, kelepçeli tedavi yapılmak istendiğini tepki verince düzeldiğini, hastanede iken askerin olduğu bir odada tutulduğunu, koğuşun çok kirli ve bakımsız olduğunu, günlük olarak doktor görmediğini, hemşirenin günde iki kez uzaktan bakıp gittiğini, yeterli ve özenli bir tedavi ortamı olmadığını ve yine sağlığı hakkında gerekli bilgilendirmelerin yeterli yapılmadığını belirtmiştir.
CEZAEVLERİNDE YAPILAN GÖRÜŞMELER ve HEYETİMİZİN GÖZLEMLERİ NETİCESİNDE
TESPİT EDİLEN HAK İHLALLERİ
MAHPUSLARIN SALGIN HASTALIK DÖNEMİNDE HİJYEN VE TEMİZLİĞİ
( Salgın hastalık döneminde verilmeyen dezenfektan, ıslak mendil, kolonya gibi temizlik
materyalleri, maske ve eldivenlerin sınırlı sayısı, koğuş içlerinin yeterince ilaçlanmaması )
- Kürkçüler F Tipinde; temizlik malzemesi olarak nadiren sıvı sabun ve haftada bir kez bir bardak çamaşır suyu verildiği, bunlar dışında tüm temizlik materyallerinin mahpuslar tarafından kurum kantininden satın alındığı, dezenfektan, ıslak mendil, kolonya gibi malzemelerin koğuşlara verilmediği, yalnızca görüşe çıktıklarında ellerine sıkıldığını, maskenin belli sayılarda koğuşlara dağıtılmadığı, infaz koruma mamurlarınca mahpuslara keyfi olarak dağıtıldığı ve mahpusların istedikleri zaman maskeye ulaşamadıkları, söz konusu keyfilikten dolayı tek kullanımlık maskelerin mahpuslar tarafından defalarca yıkanarak tekrar tekrar kullanıldığı, mahpusların görüş vs. gitmek için koğuşlarından ayrıldıklarında daha hijyenik olması açısından istedikleri eldivenlerin ise olmasına rağmen yine infaz koruma mamurlarınca mahpuslara verilmediği,
Osmaniye T Tipinde; dezenfektan ilaçların kendilerine verilmediği, mahpuslarca kurum kantininden satın alındığı, kantin fiyatlarının dışarıya göre yüksek olduğu ve mahpusların alım gücü konusunda sıkıntı yaşayıp mağdur oldukları, koğuş içlerinin dezenfekte edilmediği, yalnızca koğuş kapısı ve koridordaki bazı köşelerin dezenfekte edildiği, maskelerin verilmediği,
Ceyhan M Tipinde; virüsün ortaya çıktığı ilk zamanlarda koğuşların dezanfekte edildiği ancak yaklaşık 4-5 aydır dezanfekte edilmediği, mahpuslara dezanfektan, eldiven vs. verilmediği, yalnızca aile ve avukat görüşüne çıkıldığında maske verildiği,
Türkoğlu 1 No’lu L Tipinde; virüs tedbirleri kapsamında mahpuslara yeterli temizlik materyallerinin verilmediği, koğuş temizliğinin mahpuslarca kendi imkanlarıyla yapıldığı, ailelerin gönderdiği maskelerin içeri alınmadığı ve bu sebeple aynı maskeyi aylarca kullanmak zorunda kaldıkları,
Türkoğlu 2 No’lu L Tipinde; mahpusun kaldığı koğuşun yan ve karşı koğuşlarında 30’ya yakın Covit 19 şüphelisi mahpusların olduğu, bu durumun hem diğer mahpusların hem de kendi sağlıkları için tehlike teşkil ettiği beyan edilmiştir.
BM ASK 12 ‘’ Sıhhi tesisler, her mahpusun doğal ihtiyaçlarını temiz ve nezih bir şekilde karşılayabilmesini sağlayacak yeterlilikte olmalıdır’’ demektedir. Özellikle çok sayıda mahpusun birlikte olduğu koğuşlarda, mahpusların en doğal insanı gereksinimlerini kişisel onur için olduğu kadar, sağlık için de uygun şekilde giderebilmelerine olanak tanınarak kişisel temizlik konularına önem verilmelidir. Kaldı ki; devlet mahpusların salgın hastalık gibi kritik dönemlerde kendi temel ihtiyaçlarını giderme olanağını ellerinden alıyorsa, bu ihtiyaçları devletin kendisi gidermelidir.
MAHPUSLARIN BARINDIRILMASI – KOĞUŞ/KARANTİNA ODASI
(Koğuş kapasitesinin üzerinde kişi sayı, yerlerde yatan mahpuslar, her türlü hijyenden ve
kullanım amacından uzak karantina odaları )
- Kürkçülerde F Tipinde pandemiden sonra özel karantina odalarının açılmadığı, kimi mahpusların odalarının dağıtılarak karantina odasına çevrildiği, söz konusu mahpusların ise başka mahpusların kaldığı odalara yerleştirildiği, bu sebeple pandemiden önce 3 kişi olarak kalınan odalarda 4 kişinin kalmaya başladığı, mahpusların bu sebeple dönüşümlü olarak yerlerde yattığı, yer zeminin ise beton, nemli ve küflü olmasından dolayı sağlık açısından risk teşkil ettiği, yine pandemiden kaynaklı mahpusların konulduğu 14 günlük karantina odalarının her türlü hijyenden uzak, kir/pas içinde, mahpusların kendi imkanlarıyla temizlemeye çalıştıkları, özensiz ve bu bakımdan sağlıklarını tehdit eden koşullara sahip olduğu,
Türkoğlu 1 No’lu L Tipinde; mahpusların kaldıkları koğuşların esasında hasta mahpuslar için tasarlandığı ve küçük olduğu, 5-6 kişilik koğuşlarda 16-17 kişi kaldıklarını, yer olmadığından bazı mahpusların yerlerde yattığı, banyonun koğuş içlerinde olmasından kaynaklı nem ve rutubetin de yüksek olduğu ve bu durumun sağlıklarına ciddi zarar verdiği, büyük koğuşlarla birleştirilme taleplerinin ya da küçük koğuştan büyük koğuşa aktarım yapılmasını taleplerinin Covit salgınından sonra değerlendiririz denerek savuşturulduğunu,pandemi döneminde açılan karantina koğuşlarına konulan mahpusların yanına günler sonra başka mahpusların da getirildiği, bu uygulamanın hem mahpusların sağlığını riske soktuğu hem de yeni gelen mahpuslarla beraber karantina süresinin tekrar uzatıldığı beyan edilmiştir.
5275 sayılı CGTK 63’ e göre..’’ iklim koşulları göz önüne alınarak yeterli yer, ışık, ısınma, havalandırma ve hijyen sağlanır.’’
Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallarını Düzenleyen Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Göre; ‘’.. her mahpusun doğal ihtiyaçlarını karşılayabileceği ölçüde yeterli sıhhi tesis bulunur ve bu tesisler temiz ve bakımlı tutulur..’’ ‘’..kurumun mahpuslar tarafından düzenli olarak kullanılan yerleri, her zaman titizlikle temiz olarak tutulur ve temizliği korunur.’’ denilmektedir.
Özellikle koğuş mevcudiyetinin fazla oluşu ile beraber karantina odasının her türlü hijyen ve temizlikten uzak yapısı sağlıksız bir ortamın oluşmasına sebep olduğu gibi, aynı zamanda salgın hastalık döneminde hasta mahpusların da her koğuşta/odada bulunuyor oluşu göz önüne alındığında mevcut durumun ciddi risk oluşturduğu gözlemlenmektedir. Hapishanelerin fiziki yapısı uluslararası standartlara uygun ve insan onuruna yaraşır şekilde dizayn edilmeli, yine bir sağlık önlemi olan karantina koğuşlarının ise amacından sapmış şekilde kullanılmasının acilen önüne geçilmelidir.
MAHPUSLARIN DIŞ DÜNYA İLE İLETİŞİMİ - AÇIK/KAPALI ZİYARETÇİ GÖRÜŞÜ
( Salgın hastalıktan dolayı askıya alınan açık görüşler, hapishane idaresince keyfi ve fiili olarak engellenip yarım saate düşürülen kapalı görüş ziyaretleri )
Kürkçüler F Tipinde pandemiden dolayı açık görüşlerin olmadığı, ziyaretçi görüşlerinin ayda 2 kere kapalı görüş şeklinde yapıldığı, ancak görüş süresi adli mahpuslarda 1 saat iken, siyasi mahpuslarda 30 dakika şeklinde uygulandığı, bu durumun cezaevi yönetiminin inisayatifinde olduğundan dolayı onların elinde keyfi ve ayrımcı bir uygulama haline geldiği,
Osmaniye, Ceyhan ve Türkoğlu Hapishanelerinde ise ayda 2 kere 1’er saat kapalı görüş yapıldığı beyan edilmiştir.
Mahpusların yerleşim yerlerinden uzak yerlerdeki hapishanelere sevk edilmesi, maddi koşullar ve hastalık gerekçesiyle dahi nakil taleplerinin büyük ölçüde reddedilmesi, gerek kendileri gerekse de yakınları için en çok mağduriyet yaşadıkları konulardan biri olmasına rağmen, kilometrelerce uzaklıktan gelen ziyaretçilerin kapalı görüş zamanının idari personellerce türlü keyfiyetlerle kısa tutulmaya çalışılması, özel hayat ve aile hayatına saygı ilkesini de ihlal etmektedir. Mahpusluğun aile ve toplumla olan bağlarının devamının, infazdan beklenen amacı karşılayacak niteliği göz önünde bulundurulduğunda dış dünya ile olan sınırlı bağa özen gösterilmeli ve engelleyici uygulamalardan vazgeçilmelidir.
MAHPUSLARIN BESLENME DURUMU
( Besin değeri düşük, miktar olarak yetersiz, özensiz ve kötü yemekler, talebe rağmen karşılanmayan hasta, vejeteryan ve diyet menüleri, kireçli, pis ve kokan musluk suları, kantin fiyatlarının aşırı fahiş fiyatları )
Kürkçüler F Tipinde yemeklerin besin değerinin düşük, özensiz ve kötü, miktar olarak da az ve yetersiz olduğu, bu durumdan kaynaklı mahpusların yemekleri çoğu zaman çöpe dökmek zorunda kaldıkları, kendi imkanlarıyla kantinden aldıkları hazır gıdalarla beslendikleri, kantin fiyatlarının ise çok pahalı olmasından dolayı mahpusların maddi olarak zorlandığı, hastalara ise talep etmelerine rağmen diyet yemeklerinin verilmediği,
Ceyhan M Tipinde; çeşmeden akan suyun aşırı kireçli, kirli ve pis olduğu, ayrıca koktuğu, mahpusların suyu kantinden satın almak zorunda kaldıkları, haftanın 4 günü 1 saat sıcak su verildiği, sık sık su kesintilerinin yaşandığı ve suyun da yetmediği,
Türkoğlu 2 No’lu L Tipinde; yemeklerin kalitesiz ve yetersiz olduğu, özellikle açlık grevindeki mahpusların sıcak çay içmeleri için kendilerine ketil ve semaver verilmediği, kantin malzemelerinin ise pahalı olduğu beyan edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ebedin Abi/Türkiye (B.No: 10839/09, 13/3/2018) sunda hasta tutuklu veya hükümlüye diyete uygun yemek sağlanmaması ile ilgili olarak insanlık onuruyla bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetmiştir. Sağlık sorunları olan mahpuslar, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma hakkına sahiptirler. Hapishane idareleri tarafından hasta tutuklu veya hükümlülere diyete uygun yemek sağlanmalıdır. Yine tüm mahpuslara belirli saatlerde besin değeri olan yeterli miktarda yemek verilerek, içme suyu sağlanmalıdır. Yeterli ve sağlıklı beslenmek temel insan hakkıdır.
MAHPUSLARIN SAĞLIĞA ERİŞİM HAKKI – MUAYENE VE TEDAVİSİ
( Hastaneye sevklerde yaşanan problemler, kelepçeli muayene uygulamaları, tedavilerin geç ya
da hiç yapılmaması, kimi hekimlerin mahpuslara olan ideolojik yaklaşımları, )
- Kürkçüler F Tipinde özellikle diş problemi yaşayan mahpusların hastaneye sevk esnasında dışarıdaki jandarma güçleri tarafından ağız içi aramaya zorlandıkları, böylesi bir uygulamayı kabul etmek istemeyen mahpusların ise mecburen kapıdan geri dönerek tedavilerinin gerçekleşmediği, pandemi döneminde buna son verildiği,
Türkoğlu 1 No’lu L Tipinde; hastanedeki mahpus koğuşlarının hijyenden oldukça uzak olduğu, tedavi boyunca mahpuslara kelepçe takıldığı, yetkilerinin ise kendilerine kötü davrandığı, pandemi döneminde ise hastaneye sevklerin durma noktasına geldiği, revir hekimi ile herhangi bir problem yaşamadıklarını,
Türkoğlu 2 No’lu T Tipinde; kelepçeli muayene uygulamasının devam ettiği, mahpusların yeterli tedaviyi alamadıkları, hastanedeki mahkum koğuşunun oldukça kirli ve bakımsız olduğu, tedavi olanların ise doğru düzgün doktorun görmediği, hemşirenin ise uzaktan kontrol ettiği, açlık grevinde olan mahpusların istedikleri vitaminin ise revir hekimince reçeteye yazılmasına rağmen mahpuslara verilmediği,
Osmaniye T Tipinde iseen büyük problemin revir hekimi Fatih TOZ’un ayrımcı, özensiz ve her türlü etik ilkeden uzak yaklaşımları olduğu, bu bakımdan mahpusların sağlığa erişim konusunda çokça sıkıntı yaşadıkları, revir doktorunun gerekli ve yeterli tedaviyi gerçekleştirmediği ve mahpuslara sürekli aynı ilacı yazdığı, hasta ve ameliyat olması gereken mahpusların hastaneye sevklerinin yapılmadığı, özellikle 3-4 aydan beri defalarca dilekçe yazılmasına rağmen mahpusların revire dahi çıkarılmadığı beyan edilmiştir.
5275 sayılı CGTİK 50 Madde ‘’ Hiçbir halde zincir ve demire vurmak tedbir olarak uygulanmaz. Kelepçe ve bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçlar, sevk ve nakil sırasında kaçmayı önlemek için, hekimin talimat ve gözetiminde olmak üzere tıbbi nedenlerle, diğer kontrol usullerinin yetersizliği halinde hükümlünün kendisine veya başkalarına zarar vermesine veya eşyayı tahrip etmesine engel olmak için kurum en üst amirinin emriyle kullanılabilir.’’ Demektedir.
Dünya Tabipler Birliği ve Türk Tabipler Birliği de yayınladıkları birçok metinde, hekimlerin mahpusları muayenesi esnasında kişinin içinde bulunduğu her türlü kısıtlılığın ortadan kaldırılmasını ve kişiyi kelepçeli, yatağa bağlı ve benzeri bir durumda muayene ve tedavi etmemelerini salık vermektedir. Türk Tabipler Birliğinin yayınladığı bildigelerde kelepçelerin açtırılmasını “hekimin görevi” olarak nitelendirmektedir.
BM ASK 22-26 ve Avrupa Cezaevi Kuralları 6-31 arasında sağlık hizmetleri ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Bu kurallardan mahpusların fiziki ve ruhi sağlıklarının sadece devlet ve cezaevi idaresi ile bunlara bağlı olarak çalışan sağlık görevlileri değil, aynı zamanda tüm cezaevi personelinin sorumluluğu olduğu sonucu çıkmaktadır.
Gerek ulusal mevzuatta gerekse Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde ve diğer kurallarda ‘’tutuklu muayenesi kelepçeli yapılamaz, güvenlik görevlileri nezaretinde yapılamaz.’’ Denilerek temel kriterler belirlenmiştir. Özellikle bu hükümlere uymayan hekimlerin görevi ihmal ve kötüye kullanma suçlarından sorumlu olacağı açıktır. Tutuklu ve hükümlülerin muayenelerinin de diğer hastalar gibi, kişilik haklarına saygı gösterilerek hekimlik sanatını uygulamaya elverişli koşullarda yapılması; hastaların ırk, dil, din, mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durum ile benzer farklılıklarının dikkate alınmaması; her türlü tıbbi müdahalenin hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle yerine getirilmesi temel kural olarak belirtilmiş olup sağlık hakkından yoksun bırakılmanın asla bir cezalandırma aracı olarak kullanılmamasına özen gösterilmelidir.
MAHPUSLARIN AVUKAT ZİYARET GÖRÜŞÜ
( Avukat Görüşü Adı Altında Koğuşlardan Alınarak Kolluk Mensuplarıyla Görüşmeye Götürülen Mahpuslar, Pandemide Kayıt Altına Alınan Avukat – Mahpus Görüşmeleri, Her Avukat Görüşünden Sonra Detaylıca Aranan Mahpus Koğuşları )
Kürkçüler F Tipinde mahpusların kimi zaman avukat görüşü adı altında koğuşlarından çıkarıldıkları ancak görüşme odasına gittiklerinde karşılarında kolluk mensuplarını gördükleri, görüşme yapmak istemeyen mahpusların koğuşlarına geri döndükleri
Türkoğlu 1 No’lu L Tipinde avukat görüşmelerinin pandemiden dolayı telefonla yapıldığı, mahpuslarca avukat görüşmeleri için uygun ortam ve koşulların bilinçli olarak yaratılmadığı düşüncesinin hakim olduğu, kendilerini bu koşullarda rahat ifade edemediklerini ve bu durumu hak ihlali olarak değerlendirdikleri,
Ceyhan M Tipinde her avukat görüşünden sonra infaz koruma mamurlarınca koğuşların arandığı beyan edilmiştir.
Adalet Bakanlığının Hükümlü ve tutukluların ziyaret edilmeleri hakkında yönetmeliğinin 19 ve 20. Maddesi; Tutuklu, vekâletname aranmaksızın müdafi ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duymayacağı, ancak; görüşmenin görevlilerce izlenebileceği bir ortamda, açık görüş usulüne tabi olarak görüşür. Bu kişilerin müdafi ile yazışmaları denetime tabi tutulmaz.
Hükümlü ile avukatı, meslek kimliğinin ibrazı üzerine, tatil günleri dışında ve çalışma saatleri içinde, bu iş için ayrılan görüşme yerlerinde, konuşulanların duyulamayacağı, ancak; güvenlik nedeniyle görülebileceği bir biçimde, açık görüş usulüne uygun olarak görüştürülür, demektedir.
Avukat ve mahpus görüşmeleri, yüz yüze ve kamera kaydı olmaksızın açık ziyaret usulüne göre yapılması gerektiği halde tüm itirazlarımıza rağmen pandemi döneminde bazı hapishanelerde mahpuslarla kapalı görüş kabininde kamera kayıtlarının olduğu bir ortamda ve telefonla iletişim kuracak şekilde görüş yaptırılmaktadır. Sağlık güvenliği alınacak şekilde yüz yüze ziyaret yapılabilecek odaların varlığına rağmen tüm ısrarlarımıza rağmen gerekçe olarak Covit-19 pandemisi gösterilerek uygun koşullar bilinçli olarak yaratılmamaktadır. Bu koşullarda mahpuslar yaşadıkları hak ihlallerini ve savunmaya dair bilgilerini paylaşmakta güçlük çekmektedirler. Halbuki; hapsedilme durumunda bir avukatla ilişki en üst düzeyde önem taşır. Bu tür bir ilişki gizli olmalı ve hiçbir koşulda engellenmemeye özen gösterilmelidir.
MAHPUSLARIN SOSYAL VE KÜLTÜREL FAALİYETLERE ERİŞİM HAKKI
( El konulup gönderilmeyen resmi kurum yazışmaları, gerekçesiz halde verilmeyen kitap, dergi ve gazete yayınları, özellikle pandemi sürecinde tamamen askıya alınan sohbet, spor, hobi gibi sosyal ve kültürel faaliyetler )
- Kürkçüler F Tipinde mahpusların kurum ve kuruluşlara, gazete ve dergilere, cezaevinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin göndermek istedikleri mektup ve faxlara el konulduğu, yine yasaklı olmayan bir kısım kitap, dergi ve gazetelerin kendilerine verilmeyip ya depoya konulduğu ya da imha edildiği, kendilerine gelen kargo ve mektupların ise bazen haberleri dahi olmaksızın geri gönderildiği,
Osmaniye T Tipinde yaklaşk 1 yıldır mahpusların sohbet ve spora çıkarılmadıkları, diğer koğuştakilerle görüşemedikleri, atölye ve kütüphaneye gidemedikleri, istedikleri gazete ve kitapları alamadıkları, sosyal faaliyet haklarının tümden kısıtlanmış olduğu,
Ceyhan M Tipinde mahpusların uygun alan olmadığı gerekçesiyle spor ve hobi/atölye gibi sosyal/kültürel faaliyet haklarından hiçbir şekilde faydalanmadıkları, kütüphanede istedikleri her kitabın yer almadığı, ailelerden gelen kitap, dergi ve gazetelerin ise türlü gerekçelerle kendilerine verilmediği, eskiden verilen Evrensel Gazetesinin artık gelmediği gerekçesiyle kendilerine verilmediği,
Türkoğlu L Tipinde istedikleri gazeteleri ( Evrensel ve Yeni Yaşam ) alamadıkları, kitap konusunda kota olduğundan istedikleri kitaplara ulaşamadıkları, haftada 40 dakika spora çıkarıldıkları beyan edilmiştir.
CGTİK Madde 62’ye göre; hükümlü mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir demektedir. Ancak bu sefer de 14.04.2020 tarihli 7242 sayılı kanun değişikliği ile birlikte aynı zamanda ; ‘’ Kurum disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşüren, hükümlülerin iyileştirilmesi amacına ulaşmayı zorlaştıran yahut müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez maddesiyle buna ilişkin herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın salt sübjektif değerlendirmelerle süreli/süresiz yayınların mahpuslara verilmemesinin de önü açılmıştır. Yine aynı değişiklikle getirilen ‘’ Basın İlan Kurumu aracılığıyla resmi ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazeteler, ceza infaz kurumuna kabul edilmez.’’ Hükmü ile beraber bu sefer de yıllardır mahpuslara verilmeyen ‘’Yeni Yaşam’’ gibi gazetelere yasal bir kılıf uydurulmuştur.
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere rağmen; değiştirilen yasa maddeleri ile
birlikte uygulamada hiçbir gerekçe gösterilmeksizin mahpusların talep ettiği kitap, dergi ve gazeteler sübjektif değerlendirmelerle mahpuslara verilmemektedir. Yargısal bir kararla yasaklanmamış olan kitap, dergi ve gazetelerin bir takım idari tasarruflar ve ideolojik yaklaşımlarla mahpuslara verilmesinin engellenmesinden vazgeçilmelidir. Zira; ücreti ödenmiş, hakkında toplatma kararı olmayan süreli yayınların verilmemesinin Anayasa’nın 26. Maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine ilişkin yargısal içtihatlar oluşmaktadır.
CGTİK Madde 68’e göre; Hükümlü tarafından resmi makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, fax ve telgraflar denetime tabi değildir demektedir. Özellikle resmi ve avukat yazışmaların mahremiyeti ve gizliliği ilkesine riayet edilmelidir.
MAHPUSLARA AÇILAN DİSİPLİN SORUŞTURMALARI
( Mahpusların hak taleplerine verilen cevaplar: Disiplin Soruşturmaları, denetimli serbestlikten
yararlanmak isteyen mahpuslara dayatılan tarafsız koğuşlar )
- Kürkçüler F Tipinde mahpusların her türlü hak taleplerinin hapishane yönetimince derhal tutanak altına alınarak kendilerine disiplin soruşturması olarak döndüğü, görüşçülerine anlattıkları hak ihlallerine ilişkin konuşma içeriklerinin kayıt altına alınıp, çözümü yaptırılarak, disiplin cezaları verildiği, alınan disiplin cezalarından dolayı kimi mahpusların infazlarının yandığı ve denetimli serbestlikten faydalandırılmadıkları,
Osmaniye T Tipinde infaz koruma memurlarının mahpusların saç ve sakallarına dahi müdahalede bulundukları, mahpusların saç ve sakallarını kesmedikleri takdirde görüş vs. gibi bir takım haklardan faydalandırmayacakları yönünde tehdit ettikleri,
Türkoğlu 1 No’lu L Tipinde mahpuslar üzerinde yoğun psikolojik baskı uygulandığı, verilen disiplin cezalarıyla iyi halli olma durumlarının engellenerek infazlarının yakıldığı, denetimli serbestlikten yararlanma durumlarında ise bağımsız koğuşlara çıkma konusunda kendilerine dayatmada bulunulduğu beyan edilmiştir.
BM ASK 27’de disiplin ve düzen sebatla sürdürülür; ancak cezaevi güvenliği ve topluluk yaşamının huzuru için gerekli olandan daha fazla kısıtlama yapılamaz, demektedir.
HAPİSHANELERİN İDARESİ VE İDARECİLERİN MAHPSULARA YAKLAŞIMLARI
( İnfaz koruma memurlarının mahpuslara karşı provoke ve tahrik edici söylem ve davranışları, mahpuslar arasında ayrımcılığa dayanan ideolojik yaklaşımlar )
- Kürkçüler F Tipinde mahpusların gerek kurum müdürü gerekse de cezaevi savcılığıyla olan görüşme taleplerine karşılık verilmediği ve yaşanan sorunların diyalog yoluyla çözüme kavuşturulması konusunda istekli olunmadığı, kurum müdürünün özellikle siyasi mahpusları suç tiplerinden ve siyasi görüşlerinden ötürü muhatap almadığı ve ideolojik yaklaştığı, ancak adli mahpuslarla görüşme gerçekleştirdiği, cezaevi idaresinin böylesi tutum ve politikalarından kaynaklı çözümsüz kalan mahpusların slogan atma, açlık grevlerine girme gibi tepkilerle sorunlara çözüm arayışlarına girmek zorunda kalındığı
Türkoğlu 1 No’lu L Tipinde mahpusların sorunların diyalog yoluyla çözülmesi konusunda kurum müdürü ve cezaevi savcılığı ile görüşme taleplerinin reddedildiği ancak adli bölümde bulunan mahpusların rahatlıkla kendileriyle görüşebildikleri, görüşme taleplerini içerir dilekçelerin ise çoğu zaman gerekçe gösterilmeksizin sözlü olarak reddedildiği yine bakanlık ve ilgili kurum kuruluşlara gönderdikleri dilekçelerin işleme alınmadığı,
Ceyhan M Tipinde infaz koruma memurlarının koğuş araması esnasında buzdolabının içine kadar bakıp yiyeceklere kadar dokunulduğu
Türkoğlu 2 No’lu L Tipinde; kurum personellerinin mahpuslara karşı tahrik edici tavır ve davranışlarda bulunduğu, cezaevine giriş anında bir çok mahpusun çıplak arama uygulamasına maruz bırakıldığı beyan edilmiştir.
CGTİK 2. Maddesi uyarınca; Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, milli veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.
AİHS AYRIMCILIK YASAĞINA İLİŞKİN 14. MADDESİ; Bu sözleşmede tanınan
hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçvir ayrımcalık gözetilmeksizin sağlanmalıdır. Maddenin gerekçesinde aynı ilkenin hükümlüler için de uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
Özellikle Ohal sonrası yerleşik hale gelmiş uygulamalarda ‘’ devlete karşı işlenen suçlar’’ ve ‘’terörle mücadele yasasından kaynaklanan suçlar’’ nedeniyle tutuklu ve hükümlü bulunan mahpuslara karşı, kurum personelleri ve yetkililer tarafından provoke, tahrik edici, onur kırıcı, etnik ve dini aidiyetlere karşı ayrıştırıcı söylemlerin hala uygulanmaya devam edildiği tarafımızca gözlemlenmektedir. Kendilerine karşı herhangi cezai ve idari yaptırımın uygulanmayacağına ve cezasızlık hukukundan yararlanacağına inanmış yetkililerin varlığı, cezaevinde yaşanan bir çok hak ihlalinin temel kaynağını oluşturmaktadır. Bu konuda kurum personelleri ve mahpuslarla iletişim halinde olan yetkililerin yasal mevzuata hakim olması için gerekli meslek içi eğitimlerin de sıklıkla yapılması gerekmektedir.
Yine Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Tüzük’ün 46. Maddesinde Çıplak Aramanın Usulü Belirtilmiş Olup, belirtilen madde uyarınca; ‘’ Hükümlünün üzerinde kuruma sokulması veya bulundurulması yasak amdde veya eşya bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurum en üst amirinin gerekli görmesi halinde çıplak olarak veya beden çukurlarında aşağıda belirtilen usullere göre arama yapılabilir. Çıplak arama hükümlünün utanma duygusunu ihlal etmeyecek şekilde ve kimsenin görmemesi sağlayacak tedbirler alınarak gerçekleştirilir, aynı maddenin 9. Fıkrasında; arama ve sayımlar sırasında insan onuruna saygı esastır’’ denilerek temel ilke belirlenmiştir.
Tüzük ve yönetmelikte usul ve esasları belirtilen çıplak arama hükümlerine göre; mahpusun yasak madde veya eşya bulundurduğuna dair “makul ve ciddi emarelerin bulunması” ve “insan onuruna saygı” temel kriterler olarak belirtilmiş ise de; uygulamada ayrım yapılmaksızın her hükümlü ve tutuklu için cezaevine kabul sırasında çıplak aramanın yapıldığı, bu keyfiyetçi tutumun rutin bir uygulama haline geldiği açıktır. Usule uygun olmayan çıplak aramalara yapılan itirazlara karşı, infaz koruma memurları tarafından darp ve şiddetle karşılık verildiği bugüne kadar alışagelmiş bir durum haline gelmiştir. Çıplak aramaya maruz kalan kişilerin iddiaları yetkililer tarafından dikkate alınmamaktadır. AİHM’in verdiği kararlara göre, bu keyfilik, başka insanların önünde soyunmanın ve aramaya karşı çıkan mahpusa pek çok kez disiplin cezası verilmesinin mahpusta yarattığı his ile birleştiğinde AİHS’nin 3. maddesinde düzenlenen onur kırıcı muamele yasağını ihlal etmektedir. Günümüz teknolojinin geldiği düzey de göz önünde bulundurulduğunda somut ve ciddi bir emarenin varlığı halinde aşırı duyarlı kapı, X-Ray gibi teknik ekipmanlardan yararlanarak söz konusu ilkel uygulamaya son verilmesi için konu ile ilgili acil yeni yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
DEĞERLENDİRME
Bölgemizde bulunan 4 ayrı hapishanede 20 mahpusla yapılan görüşmelerde özellikle pandemi dönemindeki uygulamalara ilişkin benzer beyanlarda bulunulmuş olup bunun dışında her hapishanenin kendine özgü diğerlerinden farklı temel spesifik sorunu olduğu tespit edilmiştir. Tespit edilen hak ihlallerinin özellikle Ohal ve Khk’ların yarattığı etkiden bağımsız olmadığı yine 7242 sayılı kanun değişikliğinden de kaynaklandığı da açık bir şekilde görülmektedir. Evrensel hukuk ilkeleri ve yasalarca tanınmış temel haklar baz alınarak hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için; Her şeyden önce güvenlikçi bakış açısına dayanan yasa yapım ve politikalardan vazgeçilerek “ insancıl hukuk” yönetim anlayışının benimsenmesi ve 2016 tarihli Avrupa Cezaevi kuralları tavsiye kararlarına uyulması, hapishanelerin düzenli idari denetime ve sivil bağımsız heyetlerin izlemesine açık olması, insan onuruna yakışır anlayış ve pratiğin hayata geçirilmesi için TBMM’nin, Adalet Bakanlığı’nın, TBMM Cezaevi ve İnsan Hakları Komisyonunun, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun, Siyasi Partilerin, Ulusal ve Uluslararası Hak Temelli Çalışan İnsan Hakları Örgütlerinin sorunların çözümü için harekete geçmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.22.12.2020