Kadem Özbay, açıklamasında yaklaşan toplu sözleşme sürecine değindi. Özbay, bu sürecin yalnızca ücret pazarlığı değil, yıllardır sesi bastırılan eğitim emekçilerinin kaderini belirleyecek bir mücadele anı olduğunu vurguladı.

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, 17 yaşındaki Mehmet Dallı’nın, stajyer olarak çalıştığı bir firmanın çatısından düşerek yaşamını yitirmesinin ardından Milli Eğitim Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptı. Mehmet Dallı, MESEM kapsamında çalıştığı işyerinde ağır yaralanmış; 15 gün süren yaşam mücadelesinin ardından hayatını kaybetmiştir.

Kadem Özbay, bu acı olayın ne bir “kaza” ne de “münferit” bir vaka olmadığını belirterek, “Bu açıkça işlenen bir sistem cinayetidir” dedi.

MESEM: Çocukları İş Cinayetlerine Sürükleyen Bir Sömürü Düzenidir

Basın açıklamasında MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) uygulamasına yönelik sert eleştirilerde bulunan Özbay, çocukların haftada üç gün işyerlerine gönderilmesini “eğitim değil, sermayeye ucuz işgücü sağlamak” olarak değerlendirdi.

“MESEM uygulamaları, çocukları erken yaşta üretim ilişkilerinin içine çekerek hem eğitim hakkını ortadan kaldırmakta hem de onları iş cinayetlerine açık hâle getirmektedir. Bu, çocukları patronların insafına terk eden bir sömürü düzenidir. Çocuklar fabrikalarda değil, okul sıralarında olmalıdır.”

“Bu Cinayetin Sorumlusu Milli Eğitim Bakanlığı’dır”

Eğitim-İş Genel Başkanı, Mehmet Dallı’nın yaşamını yitirdiği olayın arkasındaki yapısal sorunun altını çizerek, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i doğrudan sorumlu tuttu:

“Bugün ne yazık ki bir çocuğumuzu daha kaybettik. Okulda olması gerekirken MESEM garabetiyle fabrikaya gönderilen bir çocuğumuzu daha yitirdik. Bu yalnızca bir kaza değil, sistematik bir cinayettir. Bu cinayetin sorumlusu, okulda olması gereken çocukları sermayenin kucağına iten Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Yusuf Tekin'dir. Siyasi iktidardır.”

“Bu büyük bir utançtır. Bu utancın mimarı Yusuf Tekin’i ve siyasi iktidarı buradan bir kez daha kınıyoruz. Tarikatın ve patronların bakanı olmaktan artık vazgeçin. Tarikatın bakanı Yusuf Tekin istifa!”

Toplu Sözleşme: Sadece Ücret Pazarlığı Değil, Onur Mücadelesidir

Açıklamada yaklaşan toplu sözleşme sürecine de değinildi. Özbay, bu sürecin yalnızca ücret pazarlığı değil, yıllardır sesi bastırılan eğitim emekçilerinin kaderini belirleyecek bir mücadele anı olduğunu vurguladı.

“Bugün öğretmenlerimizin, memurlarımızın, akademisyenlerimizin maruz kaldığı sefalete haykırmak, yok sayılan haklarımızı yeniden talep etmek, susturulmaya çalışılan sesimizi gür biçimde duyurmak için buradayız.”

Eğitim Emekçileri Açlık Sınırında: Taleplerimiz Derhal Karşılanmalı!

Kadem Özbay, aynı açıklamada eğitim emekçilerinin yaşadığı ağır ekonomik ve sosyal koşullara da dikkat çekerek talepleri sıraladı:

  • AKP’nin 23 yıllık eğitim politikalarının öğretmenleri ve eğitim çalışanlarını açlık ve yoksulluk sınırında yaşamak zorunda bıraktığını söyledi.

  • Birleşik Kamu-İş Haziran 2025 verilerine göre:

    • Açlık sınırı: 27.415 TL

    • Yoksulluk sınırı: 83.859 TL

    • Ortalama öğretmen maaşı ise bu rakamların çok altında.

  • Birçok öğretmenin kamusal görevini özel sektörde düşük ücretlerle yürütmek zorunda kaldığına dikkat çekildi.

“Ay sonunu değil, ayın ilk haftasını bile getiremeyen öğretmenlerimiz var. %90’ı borçlu, kredi kartı borcunu ödeyemiyor. Patronlar özel kurumlarda 10.000 TL maaş önerebiliyor ve utanmıyor. Bu düzenin mimarı AKP iktidarıdır.”

Eğitim Emekçilerinin Acil Talepleri

  1. Güvencesiz istihdam modelleri (sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik) kaldırılmalı, kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

  2. Asgari ücretin üzerinde en az 14.765 TL kira desteği, 264 TL yemek yardımı, ulaşım ve kreş desteği derhal verilmelidir.

  3. Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmeni mesleksizleştiren mevcut haliyle geri çekilmelidir.

  4. Milli Eğitim Akademisi, ideolojik kadrolaşmanın aracı haline getirilmemeli; bu yapıdan vazgeçilmelidir.

  5. Eşit işe eşit ücret: Her öğretmene hizmet yılına göre eşit ücret hakkı tanınmalıdır.

  6. Üniversitelerde demokratik seçim: Rektörler ve bölüm başkanları seçimle belirlenmelidir.

  7. Mobing komisyonları kurulmalı; çalışanlar doğrudan başvuru yapabilmelidir.

  8. Engelli memurlara bir derece hakkı, doğum sonrası kadın çalışanlara 24 ay ücretli izin verilmelidir.

  9. Emeklilik, yoksulluk korkusuyla ertelenmeyecek bir hak haline getirilmeli, emekli maaşları insanca yaşam düzeyine çekilmelidir.

    DİSK TÜİK’in Kapısında Gerçeği Haykırdı: “Bu Bir Ekmek Kavgasıdır!”
    DİSK TÜİK’in Kapısında Gerçeği Haykırdı: “Bu Bir Ekmek Kavgasıdır!”
    İçeriği Görüntüle
  10. Eğitim sistemi bilimsel temellere oturtulmalı, yandaş vakıf protokolleri, dini cemaat etkisi, ÇEDES gibi projeler derhal iptal edilmelidir.

“Bu Ülkenin Geleceğini Teslim Etmeyeceğiz!”

“Tarikatların ve patronların bakanı haline gelen Yusuf Tekin’e sesleniyoruz: Sizler saraylarda sefahat içinde yaşarken, öğretmenler barınamıyor, beslenemiyor, çocuklarına bakamıyor. Kreş yok, lojman yok, ulaşım desteği yok ama hamasetle ‘yeni müfredat’ diyorsunuz. Bu yalanlara karnımız tok!”

“Toplu sözleşme süreci sadece ücret değil, bir kader mücadelesidir. Grevsiz toplu sözleşme, emekçinin iradesini yok saymaktır. Biz o masaya yüreğiyle oturacak temsilciler istiyoruz. Emekçilerin sesi, konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş ve Eğitim-İş çatısı altında daha da büyüyecek.”

Muhabir: Güven BOĞA