Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 2026-2028 dönemine ilişkin Orta Vadeli Program’ın (OVP) emekçiler için yoksulluk ve güvencesizlik, sermaye için ise yeni birikim kanalları yarattığını açıkladı. Genel Sekreter Sevgi Yılmaz, “Bu program emeğe düşman, halka düşmandır. Çare birleşik mücadeledir” dedi.
Ankara’da OVP değerlendirmesi
KESK Merkez Yürütme Kurulu (MYK), 18 Eylül 2025 Perşembe günü Ankara’da bulunan genel merkezinde bir basın toplantısı düzenleyerek Orta Vadeli Program’a ilişkin değerlendirmelerini kamuoyu ile paylaştı. Basın açıklamasını KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz okudu.
OVP’nin 7 Eylül 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandığını hatırlatan Yılmaz, programın adeta “bir kemer sıkma ve emekçileri yoksullaştırma manifestosu” olduğunu söyledi.
“Bu programda toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan çalışanlar yok, işsizler yok, emekliler yok, yoksullar yok. Sadece sermayenin çıkarları var. OVP emekçilerin değil, patronların programıdır.”
Maaşlar baskılanacak, yoksulluk derinleşecek
KESK, OVP’nin en tartışmalı başlıklarından birinin maaş ve ücretlerin enflasyon hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi olduğunu vurguladı. Yılmaz şunları söyledi:
“Bu madde, milyonlarca kamu emekçisinin ve işçinin ücretlerinin hedeflenen enflasyona göre dondurulacağı anlamına geliyor. Yani gerçek enflasyon karşısında maaşlarımız eriyecek, alım gücümüz her yıl azalacak. Emekçiler için bu açıkça yoksullaşma programıdır.”
KESK'ten OVP'ye Sert Tepki: "Emekçiye Yoksulluk, Sermayeye Birikim!"
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 2026-2028 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program (OVP)'ın emekçiler için yoksulluk ve güvencesizlik yaratırken, sermaye için yeni birikim kanalları açtığını duyurdu [Başlıktaki bilgi, 1]. KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, programı sert bir dille eleştirerek, "Bu program emeğe düşman, halka düşmandır. Çare birleşik mücadeledir" açıklamasında bulundu [Başlıktaki bilgi, 5].
7 Eylül 2025 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan OVP, iktidarların halkın sorunlarına çözüm üretmek için hazırlaması gereken dönemsel bir program olması gerekirken, Türkiye'deki mevcut programın bu amaca hizmet etmediği belirtiliyor. KESK, nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan işçiler, kamu emekçileri, emekliler, küçük esnaflar, küçük üreticiler ve çiftçilerin durumunun göz ardı edildiğini vurguladı.
Milyonları Saran Yoksulluk ve Enflasyon Sarmalı
KESK'in paylaştığı verilere göre, Eylül 2025 itibarıyla 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 37.173 TL'ye, yoksulluk sınırı ise 90.279 TL'ye ulaşmış durumda. Bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 58.335 TL iken, Türkiye'de kayıtlı çalışan 32,5 milyon kişiden en az 16 milyonu, yani her iki kişiden biri, açlık sınırının altında olan 22.104 TL asgari ücretle çalışıyor. Ortalama kamu emekçisi maaşı ise emekli aylığına yansıtılmayan ilave seyyanen ödenek dahil ortalama 52.000 TL olup, yoksulluk sınırının neredeyse yarısı civarında seyretmektedir.
Ayrıca, OVP'lerde hedeflenen enflasyon ile gerçekleşen enflasyon arasındaki makasın gittikçe arttığı, bunun faturasının ise emekçilere ve emeklilere daha fazla yoksulluk olarak kesildiği ifade edildi. Geçmiş OVP'lerde enflasyon hedeflerinden %72 ile %971 arasında çarpıcı sapmalar yaşanırken, ücret artışları düşük hedeflerde tutuldu. KESK, son OVP ile belirlenen enflasyon hedeflerinin de tutmayacağını ve iktidarın OVP ile milyonlarca yurttaşa "maaşlarınızı, ücretlerinizi, reel gelirinizi daha da eritecek, yoksulluğunuzu arttıracağız" dediğini belirtti.
Güvencesiz Esneklik ve Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi Tehlikesi
OVP'de yer alan "yeni nesil çalışma modellerinin, güvenceli esneklik uygulamalarının hayata geçirilmesi" hedefleri, esnek ve güvencesiz istihdamın yaygınlaştırılması, özellikle kadınların bu istihdam tiplerinin dayanağı haline getirilmesi olarak yorumlanıyor. Kısmi zamanlı, çağrı üzerine veya proje bazlı çalışmanın önünün açılması ve "pilot uygulamaların" hayata geçirilmesi planlanırken, bu durumun güvencesizliği daha da kalıcı hale getireceği uyarısı yapıldı.
KESK, Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) kurulmasının da kamu emeklilik sistemini zayıflatmayı hedeflediğini belirtiyor. Mevcut sistemdeki adaletsizliklere rağmen TES'in, işçilerin kıdem tazminatını ve kamu emekçilerinin emekli ikramiyesini hedeflediği iddia edildi. TES ile çalışanlardan %3 işçi, işverenlerden %3 işveren payı kesilmesi ve %30 devlet katkısı eklenmesi planlanırken, KESK bu sistemin "ikinci emekli aylığı" değil, sadece bin ile iki bin TL arasında kalacak bir "harçlık"tan ibaret olacağını ve sabit gelir garantisi sunmayacağını vurguladı.
Çocuk İşçiliği ve Sermayeye Yeni Kanallar
Programın çocuklarımızı da hedef aldığını belirten KESK, çocuk işçiliğinin eğitim politikaları aracılığıyla piyasanın ihtiyaçlarına göre düzenlenmesinin planlandığını açıkladı. MESEM gibi okullarda staj ve işbaşı eğitim programlarının yaygınlaştırılması, özel sektöre daha çok rol ve görev verilmesi, hatta "örgün eğitim sürecinin başlangıcından itibaren müfredata yansıtılacak" ifadeleriyle çocuk işçiliğinin daha fazla yaygınlaştırılacağı eleştirisi getirildi.
OVP'de ayrıca faiz giderlerinin ve özelleştirme gelirlerinin ciddi oranda artırılması hedefleniyor. 2026 yılı için özelleştirme hedefi 30 milyar TL'den 185 milyar TL'ye çıkarılmış durumda ve bu artışın iki köprü ve sekiz otoyol özelleştirmesi ile bağlantılı olduğu düşünülüyor. KESK, tüm bu yükün çalışanlara ve halka yıkılan vergilerden karşılanacağını, 2024'te yandaş müteahhitlere aktarılan 150 milyar TL gibi harcamaların halkın cebinden çıktığını hatırlattı.
Çare: Birleşik Mücadele!
KESK, OVP ile işçiler ve emekçiler açısından 3 yıl ilerisi değil, 19. yüzyıl kölelik koşullarının hayata geçirilmesinin hedeflendiğini savunuyor. Konfederasyon, tüm çalışanlara ve vatandaşlara seslenerek, insanca yaşamaya yetecek bir ücret, adil bir vergi sistemi, halk için ve emek için bütçe, güvenceli iş ve güvenli gelecek için omuz omuza mücadele etme çağrısında bulundu.