Ekonomist Dr. Mahfi Eğilmez bugünkü yazısında "Ortodoks ve Heterodoks Ekonomi Yaklaşımları" ele aldı.

Ortodoks ve Heterodoks Ekonomi Yaklaşımları

Ortodoks, Yunanca orthos (doğru) ve doxa (inanç, öğreti) sözcüklerinden oluşan ‘doğru inanç’ anlamına gelen bir sözcük. Ekonomi alanında geleneklere, genel kabul görmüş görüşlere bağlı teorilerden oluşan yaklaşımlara ‘ortodoks ekonomi’, bu çerçevede uygulanan ekonomi politikasına da ‘ortodoks ekonomi politikası’ deniyor. Ortodoks ekonomi ‘ana akım ekonomi’ olarak da adlandırılıyor. 

Heterodoks, Yunanca heteros (farklı) ve doxa sözcüklerinden türetilmiş ve ‘farklı inanç’ anlamına gelen bir sözcük. Ekonomi alanında geleneksel görüşlerin ve yaklaşımların, kısaca ortodoks anlayışın dışındaki uygulamaları adlandırmak için kullanılıyor. Ortodoks ekonomi politikasına uygun olmayan uygulamalar ‘heterodoks ekonomi politikası’ diye adlandırılıyor. 

Ekonomi biliminde ortodoks ve heterodoks ayrımı yapılırken varsayımlardan başlayarak kullanılan analiz yöntemlerine, politika araçlarına kadar farklılıklara bakılıyor. Bu iki yaklaşım arasındaki temel fark ekonomi biliminin temel soruları olan hangi mal ve hizmetin, kim tarafından, nasıl üretileceği, üretimin nasıl paylaşılacağı sorularına verilen yanıtlarla ortaya çıkıyor. Ortodoks yaklaşım bu soruların yanıtını piyasa sistemi olarak gösterirken heterodoks yaklaşım bu sorunun yanıtında farklılık gösteriyor. Heterodoks yaklaşıma en açık örnek olan Marksist öğreti, mal ve hizmetlerin fiyatlandırılmasının genel olarak bir merkezden belirlenmesi esasına dayanıyor. Her ne kadar bu yazıda ortodoks ekonomi yaklaşımı ve heterodoks ekonomi yaklaşımı diyerek bu kategorilerde yer alan görüşleri aynı yerde sınıflandırıyor olsak da aynı kategoriler içindeki görüşler arasında benzerlikler kadar farklılıklar olduğunu da vurgulamamız gerekiyor. Mesela heterodoks görüşteki iktisatçıların bir bölümü Marksizm’in ‘üretim araçlarının mülkiyeti kamu kesiminde olmalı’ şeklindeki görüşüne ya da ortodoks iktisatçıların bir bölümü kapitalizmin ‘üretim araçlarının mülkiyeti özel kesime ait olmalı’ biçimindeki görüşüne katılmıyor ve her ikisinin bir arada olabileceğini savunuyor. 

Zaman içinde, heterodoks yaklaşımların bazıları ortodoks yaklaşım tarafından benimsenip alınmış veya ortodoks yaklaşım bu eleştiri ya da katkılarla revize edilmiş bulunuyor. Bunların en önemlisi Keynesyen ekonomi yaklaşımıdır. O zamana kadar piyasaya müdahale edilmemesi ortodoks ekonomi anlayışının temel taşı iken Keynesyen ekonomi yaklaşımıyla birlikte gerektiğinde piyasaya müdahale edilmesi meselesi sisteme girmiştir. O zamana kadar fiyatların, ücretlerin, kiraların vb. piyasada serbestçe arz ve talep kurallarına göre oluşması benimsenmiş ve piyasaya hiçbir şekilde karışılmaması, piyasanın kendi kendini dengeleyici mekanizmalarının devreye girmesi kabul edilmişken bu görüşler değişmiş ve devletin piyasaya müdahalesi uygulamaya geçmiştir. Bir süre sonra Keynesyen müdahale yaklaşımının ortodoks anlayış dışına çıkarılması yönünde parasalcı ekonomi yaklaşımı ve sonra da klasik ekonomiye dönüşü savunan yeni klasik ekonomi yaklaşımı ortaya atılmış olsa da devletin ekonomiye sınırlı müdahalesi ortodoks yaklaşım içerisinde kalmaya devam etmiştir.   

Zaman içinde heterodoks uygulamanın bazı bölümleri ile ortodoks uygulama arasında yer değişiklikleri de olmuştur. Bunun da en tipik örneği döviz kurlarının nasıl belirleneceği meselesinin çözümüne getirilen yöntemdir. Döviz kurları, uzun yıllar sabit kur rejimi denilen bir yöntemle belirlenmiştir. Bu yöntemde bir ülkenin parasının, yabancı paralara karşı değerini merkez bankası belirler ve tutabildiği sürece kuru orada tutmaya çalışır. Ulusal para değer kaybediyor ve bu yönde baskı altında kalıyorsa o zaman merkez bankası ulusal paranın yabancı paralara karşı değerini düşürür (devalüasyon) ve yeni bir kur belirleyerek onu savunmaya başlar. Merkez bankasının kuru savunma yeteneği döviz ve altın rezervlerinin miktarıyla ilişkilidir. 1980’lere doğru gelişmiş ülkelerde merkez bankaları yavaş yavaş günlük kur belirleme yöntemini uygulamaya başladılar. Kurda aşırı oynaklık ortaya çıktığında piyasaya döviz satıp müdahale ettiler ve kurun oynaklığını gidermeye çalıştılar. 2000’lerde ülkelerin büyük çoğunluğu dalgalı kur rejimine geçti. Bir bölümü kura hiç müdahale etmeyip piyasaya bırakırken bir bölümü müdahale etmeyi sürdürdü. Böylece yakın zamana kadar sabit kur ve sonra müdahaleli esnek kur rejimi ortodoks ekonomi yaklaşımının parçasıyken bugün dalgalı kur rejimi onların yerini aldı. Böylece sabit kur ve hatta müdahaleli dalgalı kur rejimleri bugün artık heterodoks ekonomi yaklaşımının bir parçası olarak kabul edilir oldu.      

Uygulamada Durum

Günümüz dünyasında ortodoks ve heterodoks yaklaşımlar tek başına uygulanmıyor. Hemen her yerde bu iki yaklaşımdan da parçalar taşıyan karma ekonomi denilen bir uygulama egemen. Örneğin kapitalist ekonomilerin çoğunda asgari ücret, destekleme harcamaları, kamu mallarının bağımsız kurumlarca devletçe fiyatlandırılması, doğal tekel konumundaki mal ve hizmetlerin fiyatlandırılırken bir takım bağımsız kurulların iznine tabi tutulması gibi heterodoks sayılabilecek uygulamalar yer alıyor. Buna karşılık heterodoks model uygulayan ekonomilerde de kamu kesiminin mal ve hizmet üretimi yanında piyasa üretimi de yer alıyor. Bu ekonomilerde üretim araçlarının mülkiyetinin paylaşımında özel kesim ne kadar ağırlık kazanmışsa o kadar ortodoks modele yaklaşılıyor. 

Uygulamada ortodoks model uygulayan ülkelerin bazılarında zaman zaman fiyat artışlarının izne bağlanması, ücret ve kira artışlarına limit konulması gibi piyasa sistemine uygun olmayan bazı uygulamalar devreye sokulabiliyor. Ortodoks yaklaşım bu anlamda heterodoks yaklaşıma göre çok daha esnek görünüyor ve işine gelen heterodoks yaklaşımları alıp sindirerek yoluna devam edebiliyor.   

Heterodoks ekonomi politikasının gelirler politikası çerçevesindeki uygulamaları Brezilya ve Arjantin başta olmak üzere Güney Amerika ülkelerinde sıklıkla uygulandı. Kısa süreli başarılar söz konusu olsa da bu uygulamalar sorunun temeline inilerek getirilecek çözümlerin yerini alamadığı için başarı sürdürülemedi ve sonunda karaborsaya yol açtı. Türkiye’de de, geçmişte birkaç kez heterodoks politika uygulaması olarak fiyat denetimleri, kira sınırlamaları gibi önlemleri uyguladıysa da başarılı olamadı ve karaborsa ortaya çıktı. Son olarak uygulamaya sokulan kira artışlarının belirli bir sınırı geçemeyeceği şeklindeki önlem de bir heterodoks politika önlemidir. 

Piyasa sisteminin geçerli olduğu ve ekonomi politikasının doğru kurulduğu bir ekonomide fahiş fiyat, fahiş kira, fahiş ücret ya da fahiş kur diye bir şey olmaz. Eğer fiyatlar, kiralar, kurlar hızla yükseliyorsa dönüp faiz politikasını, vergi politikasını, sosyal ve siyasal politikaları gözden geçirmek ve o politikalarda yapılan hataları gidermek gerekir.

Kaynak

https://www.mahfiegilmez.com/2022/06/ortodoks-ve-heterodoks-ekonomi-ayrm.html

Editör: TE Bilisim