Mersin KESK Şubelr Platformu TİS taleperiyle ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi. KESK Mersin şubeler PLatformu açıklamasını Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Mahmut Sümbül okudu.
Mahmut Sümbül basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi.
Konfederasyonumuz 1 Ağustos’ta( bugün ) başlayan Toplu Sözleşme görüşmelerine katılacak temsilcilerimizi 14 Temmuz 2023 tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na (ÇSGB) bildirmiş, TİS teklifimizi ise 24 Temmuz’da yaptığımız basın toplantısının ardından bakanlığa teslim etmiştir.
Dün mesai bitimine bir saat kala konfederasyonumuza elden ulaştırılan ÇSGB-Çalışma Genel Müdürü imzalı yazıda ise, tıpkı 2019 yılındaki V. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde olduğu gibi konfederasyonumuz heyetinde yer alan Eş Genel Başkanlarımızın “KHK ile ihraç edildiği” gerekçesi ile Toplu Sözleşme görüşmelerine katılamayacağı bildirilmiştir.
2021 yılında Eş Genel Başkanlarımızın görüşmelere alınmasında OHAL KHK’lerini engel görmeyen, hukuken uygun bulan iktidar bugün hukuksuzlukta diretme kararı almıştır.
Kaldı ki bugün TİS görüşmelerine katılmalarına “veto konulan” yöneticilerimiz gerek Bakan düzeyinde ve gerekse de bürokratlar düzeyinde çok sayıda görüşmeye katılmışlardır. En son geçtiğimiz günlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile makamında yapılan görüşmede konfederasyon heyetimizde Eş Genel Başkanımız da yer almıştır.
Bu hukuksuzluğun kaynağında konfederasyonumuzun en başından beri kararlılıkla sürdürdüğü temelinde emek ve demokrasi mücadelesi ve bu eksende iflas eden garabet toplu sözleşme düzenine karşı Grevli Toplu İş Sözleşmesi mücadelesi olduğunu başta üyelerimiz olmak üzere tüm kamuoyu bilmektedir. İktidarın, ÇSGB’nın konfederasyonumuz, yöneticilerimiz nezdinde aslında tüm kamu emekçilerinin haklarına yönelik söz konusu hukuksuz dayatmasına karşı Tepkimiz sonunda karar geri çekilmek zorunda kalınmıştır.
İNSANCA YAŞAM-GÜVENCELİ İŞ- GÜVENLİ GELECEK İÇİN TALEPLERİMİZ
Öncelikle şunun bilinmesi gerekir ki taleplerimiz İşyerlerinden, kamu emekçilerinden gelen taleplerin bir üründür. Bu nedenle her seferinde hazırladığımız teklifimizi önce teklifin asıl sahipleri olan kamu emekçileri ile paylaşmayı gelenek haline getirdik. Geçen hafta taleplerimizi kamu emekçileri ve halkımızla paylaştık. On binlerce imza ile destek bulduk ve topladığımız imzalarla birlikte taleplerimiz Eş Genel Başkanlarımızın temsiliyeti ile bugün TİS masasındadır. Teklifimiz altı ana başlıktan oluşuyor.
Bunları sıralayacak olursak:
Grevli Gerçek Bir Toplu Pazarlık-Toplu İş Sözleşmesi
Yoksulluk Sınırının Üzerinde Ücret
Güvenceli İstihdam, Güvenli Gelecek
Demokratik, Adil Bir Çalışma Yaşamı
Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti
Temel Gelir Güvencesi
Gerçek, evrensel bir toplu pazarlıkla uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan mevcut toplu
sözleşme sistemi devam ettiği sürece yaşadığımız sorunların çözülmesi mümkün değildir.
Bunun için biz KESK olarak öncelikle;
6 milyonu aşkın kamu emekçisinin ve kamu emeklisinin ortak ekonomik, sosyal, demokratik, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını temel alan,
İktidarın hem işveren olarak tarafı hem hakem olmadığı,
Her sendikanın, konfederasyonun kendi üyeleri adına masaya oturabildiği,
Kadın kamu emekçilerinin kendi talepleri ile masada temsil edildiği,
Başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle, evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle uyumlu,
Grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu sözleşme istiyoruz.
Rakamları alt alta toplayınca en düşük memur maaşı dedikleri maaş 22 bin TL’ye ulaşmış
gibi görüyor. Ama aldatmaca da zaten burada başlıyor.
İlave seyyanen ödenek denen net 8.077 TL taban aylığa yansıtılmadı. Bunun anlamı 8.077
TL’nin emekli aylığımızdan, tazminatlarımıza, eş ve çocuk yardımından ek ders ücretlerimize, döner sermaye payımıza kadar hiçbir kaleme yansıtılmaması demektir.
Bugün en düşük memur maaşı” olarak ifade edilen 22.000 TL’nin:
3.390,14 TL’si hiçbir şekilde emekliliğe yansımayan sabit ek ödeme tutarıdır.
8.138,89 TL’si `ilave seyyanen ödenek` adı ile verilen tıpkı sabit ek ödeme gibi emekliliğe yansıtılmayan tutardır.
1.158,77 TL’si aile yardımıdır. (Çalışmayan eş yardımı) 382,35 TL’si çocuk yardımıdır. (Birisi 6 yaş altı diğeri 6 yaş üstü iki çocuk için verilen yardım)
Bu durumda söz konusu kamu emekçisinin emekliliğe yansıyan maaşı 8.929,35 TL’dir.
Eline geçen 22.000 TL’nin 13.070,65 TL’si emekliliğe yansımamaktadır.
Yani söz konusu kamu emekçisinin çalışırken aldığı maaşın sadece %40’ı emekliliğe yansırken %60’ı emekliliğe yansıtılmamaktadır.
BUNUN ADI KAMU EMEKÇİLERİNE “MEZARDA EMEKLİLİK” DAYATMAKTIR.
Öte yandan ‘İlave seyyanen ödenek’ adı ile getirilen bu yeni ücret-maaş sistemi sadece en düşük maaşı alan kamu emekçisi değil tüm kamu emekçileri için geçerlidir. Dolayısıyla yıllardır ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması talebi yerine getirilmeyen kamu emekçilerine yaşatılan adaletsizlik ‘ilave seyyanen ödenek’ adı ile getirilen bu yeni ücret-maaş rejiminde çok daha fazla derinleşmektedir.
İlave seyyanen ödenek ile getirilen yeni ücret-maaş sisteminin devam etmesi durumunda mevcut durumdaki zaten sefalet aylığı düzeyinde olan emekli aylıklarında önümüzdeki yıllarda reel olarak çok ciddi bir düşüş yaşanacaktır.
Bu adaletsiz tablo ortadayken hala iktidarın enflasyon hedeflerine, TÜİK’in sahte rakamlarına göre maaş artışı talep etmek kamu emekçilerine, emeklilere ihanet etmektir.
Bu nedenle KESK olarak TİS teklifimizde yaşanan adaletsizliğin giderilmesi için;
o Öncelikle tüm kamu emekçilerine brüt 8.138,89 TL olarak verilen ilave seyyanen ödeneğin taban aylık katsayısına dâhil edilmesini talep ediyoruz.
Emekli kamu görevlilerinin de bu artıştan yararlanmasının tek yolu budur.
2024 yılı artışının bu yeni katsayı üzerinden yapılmasını istiyoruz.
Bu noktada da yoksulluk sınırındaki artış oranının tüm kamu emekçilerinin maaş artışında temel alınmasını talep ediyoruz.
Her seferinde toplu sözleşme masasında kendi öngörülerini, enflasyon tahminlerini dayatanlara bizim de öngörümüz var, tahminlerimiz var diyoruz.
KESK olarak yaşadığımız enflasyonist ortamı, hayat pahalılığındaki artışı temel aldığımızda TÜRK-İŞ’in 4 Kişilik bir aile için Aralık 2022 itibari ile 26.485 TL olarak açıkladığı yoksulluk sınırının Aralık 2023 itibari ile en az %70 artarak 45 bin TL’ye ulaşacağını öngörüyoruz.
Buradan hareketle Toplu Sözleşme teklifimizde kamuda en az maaşı alan, eşi çalışmayan, 2 çocuklu, konutu olmayan, 15. Derecenin 1. Kademesindeki hizmetlinin mevcutta 8.077 TL’lik ilave seyyanen ödenekle 22 bin TL olan maaşının 2024 yılı Ocak ayından itibaren eş, çocuk yardımı ve kira yardımı ile birlikte en az 45 bin TL’ye çıkarılmasını talep ediyoruz.
Bunun için mevcutta trajikomik seviyede olan eş ve çocuk yardımlarının asgari gıda harcaması tutarında artırılmasını ve konut sahibi olmayan tüm kamu emekçilerine konut hakkı kapsamında KİRA YARDIMI verilmesini istiyoruz.
Eş yardımının 310 TL’ye
Çocuk yardımının her çocuk için 2.220 TL’ye çıkarılmasını,
Konutu olmayan kamu emekçilerine büyükşehirlerde 7.500 TL, diğer şehirlerde 5.000 TL KİRA YARDIMI verilmesini istiyoruz.
Böylece kamuda en az maaşı alan, eşi çalışmayan, 2 çocuklu, konutu olmayan kamu emekçisinin maaşının büyükşehirde görev yapıyorsa 2024 Ocak itibari ile 47 bin 500TL’ye, diğer şehirlerde görev yapıyorsa 45 bin TL’ye çıkarılmasını,
Kamuda en az maaş alan bekâr, konutu olamayan bir kamu emekçisine büyükşehirde görev yapıyorsa 2024 Ocak itibari ile 39 bin 750 TL, diğer şehirlerde yaşıyorsa 37 bin 250 TL maaş verilmesini istiyoruz.
Kamuda en az maaş alan bekâr ve konutu olan kamu emekçisinin mevcutta 8.077 TL’lik ilave seyyanen ödenek dâhil 20.430 TL olan maaşının, Ocak 2024 için 32.250 TL olmasını ve bu ücretin en az ücret olan Temel Ücret olarak adlandırılmasını teklif ediyoruz.
2024 Ocak için teklif ettiğimiz bu tutarların her üç ayda bir yoksulluk sınırındaki artış oranında güncellemesini,
Güncellenen bu rakamlara refah payı olarak her üç ayda bir resmi olarak
açıklanan Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla artışı (ekonomik büyüme) eklenmesini talep ediyoruz.
Ayrıca TİS teklifimizde ücretlilerden kesilen Gelir Vergisi matrahına esas tutarın yıllık %15’i geçmeyecek şekilde düzenlenmesini, alınacak Gelir Vergisi diliminin %15’te sabitlenmesini istiyoruz.
Maaş artışlarına ilişkin bu rakamları fazla, abartılı diye eleştiren de yetersiz bulan da olacaktır.
Yetersiz, az diyenlere bir sözümüz yok. Ama zam kasırgasının son iki hafta da giderek şiddetlendiği bir dönemde altı ay sonrası için bu rakamları abartılı bulanların kendilerine şu soruları sormasını öneriyoruz.
Altı ay sonrasında enflasyon, döviz kuru nereye ulaşacak, biliyor muyuz?
Bu hayat pahalılığında ben çalmayan çırpmayan, başkasının emeğini sömürmeyen, alın teri ile geçim mücadelesi veren bir kamu emekçisi olarak insanca yaşamaya yetecek bir ücreti hak etmiyor muyum?
Yaşadığımız hayat pahalılığının, hız kesmeyen zam yağmurunun altı ay sonra nereye ulaşacağını bilmiyoruz.
İki yıl önce yine burada TİS taleplerimizi açıklamış, 2022 yılı Ocak ayı için en düşük kamu emekçisi maaşının eş, çocuk ve kira yardımı ile o günkü yoksulluk sınırı olan 9.332 TL’nin üzerine çıkarılmasını istemiştik.
O günde KESK abartmış diyenler oldu. Ama öylesine bir hayat pahalılığı yaşadık ki TÜİK rakamları ile bile yapılan artışlar soncunda, altı ay sonra 2022 Temmuz’unda en düşük kamu emekçisi maaşı eş ve çocuk yardımı ile 9 bin 100 TL’ye ulaştı.
TİS teklifimizde maaş artışı talebimize ek olarak;
İşyerinde yemek çıkmayan kamu emekçilerine Ocak 2024 itibari ile aylık 3.325 TL yemek yardımı,
Tüm kamu emekçilerine aylık 50 metre küp doğalgaz üzerinden yakacak desteği
Tüm kamu emekçilerine işe geliş gidişlerinde ücretsiz servis,
Servis imkânından yararlanamayan kamu emekçilerine Türkiye genelinde kamu ulaşım araçlarından ücretsiz faydalanacakları aylık abonman kartı
Tüm kamu emekçilerine yılda iki kez brüt asgari ücret tutarında ikramiye
Göreve ilk başlayan kamu emekçilerine iki maaş tutarında “Hoş Geldinİkramiyesi”
Ücretsiz kamu kreşleri açılıncaya kadar 0-6 yaş arasındaki her çocuk için 000 TL tutarında kreş yardımı,
Çok düşük seviyelerde kalan harcırah ve seyyar görev tazminatının derece ayrımı yapılmadan günlük 377 TL’ye çıkarılmasını
Eve dönüş minibüs parasını bile karşılamaya yetmeyen fazla mesai ücretimizin (her fazla saat için 5,40 TL) aylık çalışma saatimize bölünmesi sureti ile bulunan tutara çıkarılmasını,
Seçim öncesi verilen 3600 ek gösterge sözünün tutulmasını, 1. Dereceye yükselen tüm kamu emekçilerine 3600 ek gösterge verilmesini,
Tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını,
Zorunlu BES kesintisinin kaldırılmasını,
Mevcut emekli maaşlarının yoksulluk sınırı temel alınarak artırılmasını,
EYT’de hala süren mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesini,
Kadın çalışanların 20 hizmet yılı, erkek çalışanların 25 hizmet yılı dolduğunda yazılı talepleri halinde emekli olma hakkı kazanmasını,
Kademeli geçişle ilgili yaş hadleri uygulanmamasını, 5510 sayılı kanunda kademeli geçiş süresinin sonundan itibaren öngörülen yaş hadleri yerine kadınlarda 50, erkeklerde 55 yaşın dikkate alınmasını,
Ek ödeme adaletsizliğinin ortadan kaldırılmasını, farklı kamu kurumlarında aynı unvanda çalışan tüm kamu emekçileri arasında ücret eşitliğinin sağlanmasını, adil ücret politikasının esas alınmasını,
o 4/C den 4/B ye geçen personelin mevcutta %20 olan ek ödeme tutarının
kademeleri temel alınarak %70 ile %105 bandına çekilmesini TALEP EDİYORUZ.
Öte yandan resmi rakamlara göre 50 binden fazla vatandaşımızı aramızdan koparan 6 Şubat depremleri ülkemizin geniş bir coğrafyasının deprem bölgesi olduğunu dolayısıyla depreme karşı alınması gereken önlemlerin artırılması gerektiği gerçeğini bir kez daha açığa çıkarmıştır.
Bu gerçeklikten hareketle Toplu Sözleşme teklifimizde en riskli illerden, bölgelerden başlamak üzere kamu emekçilerinin yaşamakta oldukları konutlarının depreme dirençli hale getirilmesini, bunun tüm masraflarının devletçe karşılanmasını talep ediyoruz.
Hukuksuz OHAL-KHK’ları ile binlerce kamu emekçisi sorgusuz sualsiz ve keyfi olarak işinden ekmeğinden edilmiştir. Sonrasında kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu süresi boyunca oyalama komisyonu olarak görev yapmış, keyfi bir şekilde verdiği ret kararları ile Anayasa Mahkemesi kararlarını dahi yok sayarak yeni hukuksuzluklara imza atmıştır.
Öte yandan OHAL komisyonu gibi İdare Mahkemeleri de süreci yıllara yayarak, karar vermeyi geciktirerek ve çok büyük oranda komisyonun ret kararlarını onaylayarak yaşanan hukuksuzluğu sürdürmektedir.
Bu nedenle KESK olarak, Güvenceli İstihdam, Güvenli Gelecek İçin:
Hukuksuz ve keyfi olarak OHAL-KHK’leri ile işinden, ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmesini, geriye dönük tüm hak kayıplarının karşılanmasını,
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yasasının geri çekilmesini,
İş güvencemizi fiilen kullanılamaz hale getiren tüm
düzenlemelerin kaldırılmasını,
Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi hür türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini,
Performans, esnek çalışma gibi kamu hizmetlerinde niteliği düşüren, kamu emekçilerini birbirinin rakibi haline getiren uygulamalara son verilmesini,
Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin öğrenim durumlarına göre diğer hizmet sınıflarına sınavsız atanmalarını,
Ayrımsız tüm çalışanları kapsayan, meslek hastalıklarının tanımlandığı yeni bir İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasasının hayata geçirilmesini,
Haftalık çalışma süremizin 35 saate düşürülmesini,
0-6 yaş grubundaki çocuklarımız için tüm kamu kurumlarında bir an önce ücretsiz kreşlerin açılmasını İSTİYORUZ.
DEMOKRATİK, ADİL BİR ÇALIŞMA YAŞAMI
Kamu hizmetleri alanında torpilin, kayırmanın, kadrolaşmanın, sendikal ayrımcılığın hiç olmadığı kadar arttığı bir dönemden geçiyoruz. Medyaya hemen her gün torpil haberleri yansımaktadır. Torpilin, kayırmanın, siyasal kadrolaşmanın kapsı sonuna kadar açılmıştır. Kariyer ve liyakat ilkeleri, çalışma barışı tamamen ortadan kaldırılmıştır.Tüm bu gerçeklikler öylesine açığa çıkmış olmalı ki cumhurbaşkanı tarafından 14 Mayıs seçimleri öncesinde, kamuya atamalarda ve görevde yükselmelerde mülakatın kaldırılacağı vaat edilmiş aradan geçen zaman rağmen konuyla ilgili herhangi bir adım atılmamıştır.Öte yandan toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayan, ayrımcı ve cinsiyetçi uygulamalarla kadın kamu emekçilerine dönük baskı, taciz ve mobbing her geçen gün artmaktadır.
ILO 190 sayılı sözleşme ve ilgili 206 nolu tavsiye kararı çalışma yaşamında şiddet, taciz ve mobbingin önlenmesi konusunda özellikle de kadınların oluşturduğu milyonlarca emekçiyi korumaya yönelik önemli bir boşluğu doldurmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin hukuksuzca feshedilmesi sonrasında 190 sayılı ILO Sözleşmesi’ne Türkiye’nin imzacı olması çok daha hayati bir önem kazanmıştır.
Kamuyu saran tüm bu haksızlıkların, hukuksuzlukların ortadan kaldırılması ancak Demokratik, Adil Bir Çalışma Yaşamının tesis edilmesi ile mümkündür.
Bu nedenle KESK olarak TİS teklifimizde Demokratik, Adil Bir Çalışma Yaşamı İçin,
İşe almada ve görevde yükselmede-unvan değişikliğinde mülakatın kaldırılarak kariyer ve liyakatin esas alınmasını,
Torpilin ve kayırmanın kapısını ardına kadar açan mülakatın, güvenlik soruşturması ve arşiv kaydı araştırmasının kaldırılmasını,
Örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasını, sendikal hak ve
özgürlüklerin önünün açılmasını, sendikal ayrımcılığa son verilmesini,
Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulmasını,
İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı fesih edilmesini tanımıyoruz, dolaysıyla İstanbul Sözleşmesi’nin hukuksuzca fesh edilmesinin iptal edilmesini,
25 Haziran 2021 tarihinde yürürlüğe giren 190 sayılı ILO Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin onaylanmasını,
İstihdam, terfi ve unvan değişikliklerinde cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını İSTİYORUZ.
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli yaşanan ve 11 ilimizde binlerce can kaybı ve ağır yıkımlara neden olan depremlerde de görüldüğü gibi kamuya ve kamusal yatırımlara yeterince bütçe ayrılmaması depremin yıkıcı etkilerini arttırmış, doğal afet, yüzyılın felaketi haline dönüşmüştür. Neo-liberal dönüşüm politikaları sonucunda kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasının, özelleştirmelerin, devletin bir şirket gibi yönetilmesinin, iktidarın devleti adeta inşaat şirketlerine teslim etmesinin, denetimsizliğin, çıkarılan imar aflarının, KÖİ projeleriyle yapılan yol, köprü, hastane, havaalanı vb. hizmetlerin kamu yararı değil daha fazla kar hedefi gütmesi sonucunda felaketin boyutu ve can kayıpları artmıştır.
Bütçe gelirleri büyük oranda emekçilerden alınan vergilerden oluşurken krizin faturası ise her dönemde emekçilere, yoksul kesimlere çıkarılmaktadır.Bu nedenle; Halktan Yana Bir Kamu Hizmetinin önündeki engellerin kaldırılması artık tüm toplumun ortak talebine dönüşmüştür.
Bu kapsamda; HALKTAN YANA KAMUSAL HİZMETLER İÇİN
Özelleştirmelere son verilmesini,
Kamu yatırımlarının artırılmasını,
Kamuda istihdamın yeterli hale getirilmesini,
Kamu kaynaklarının, faiz ve Kamu Özel İşbirliği, Yap İşlet Devret adı altında sermayeye aktarılmasına son verilmesini,
Vergide adaletin sağlanması için; dolaylı vergiler düşürülmesini, servet, faiz ve kar gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir düzeyin üzerinde servet sahiplerine Servet Vergisi getirilmesini,
Dar gelirli milyonlarca vatandaşımızın kamu hizmetlerine parasız ulaşmasının sağlanmasını İSTİYORUZ!
“İnsanlık Hakkı” kapsamında; artan yoksulluğa, gelir bölüşümü adaletsizliğine ve açlığa karşı emekçi halkları korumak, insan onuruna yaraşır bir yaşam sürebilme koşullarını sağlamak, kendilerine nitelikli zaman bırakmak, onları güçlendirmek ve geleceğe daha umutla
bakabilmelerini sağlayabilmek için, hem üretimdeki emekçileri, hem işsizleri, hem de kadınları
güçlendirici, aynı zamanda doğadaki müşterek varlıklarımızın daha az tüketilmesine yardımcı
olabilecek ekoloji dostu bir programa ihtiyaç olduğu açıktır.
Nitekim özellikle pandemi ve sonrasında gerek dünyada gerekse ülkemizde derinleşerek artan işsizlik ve derinleşen ekonomik kriz, Temel Gelir Güvencesi talebini tartışılır kılmıştır. Hükümetler daralan ekonomi ve yaşam standartlarındaki gerilemeyi önlemenin bir yolu olarak birçok ülkede benzer programlara yönelmişlerdir. Böyle bir programın finansmanı, sermayeden yana değil, emekten halktan yana bütçe tercihi ile rahatlıkla sağlanabilir.
Bu nedenle; Konfederasyonumuzun önerdiği Asgari Geçim Standardı Tespit Komisyonu tarafından yalnızca toplumun bir ferdi olmaları sebebi ile ülkemizde bulunan insanlara temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzenli ve koşulsuz bir gelir kapsamında belirlenecek bir tutarın, Temel Gelir Güvencesi olarak belirlenmesini TALEP EDİYORUZ.
Daha fazla bedel ödemek istemiyorsanız; gelin hangi sendikanın üyesi olursak olalım hep birlikte haklarımız için omuz omuza verelim.
Biz KESK olarak yıllardır yürüttüğümüz fiili meşru mücadele sonucunda kurulan masanın kamu emekçilerinin ve emeklilerin yok sayıldığı, iktidarın ve yetkili olarak oturttuğu yapının bir oyun sahnesine dönüştürülmesine seyirci kalmadık, kalmayacağız.
Bizler yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz.
Bizler ulufe değil, grevli gerçek bir toplu sözleşme düzeni istiyoruz!
İktidarın tek taraflı olarak çıkardığı yasalar değil, konfederasyonların, sendikaların kamu emekçilerinin söz ve karar sahibi olacağı demokratik bir çalışma yaşamı istiyoruz.
Gelin “Grevli TİS, İnsanca Yaşam Ücreti, Güvenceli İş Güvenli Gelecek” teklifimize hep beraber sahip çıkalım!
Gelin işyerlerinden, yani sizlerden topladığımız taleplerle hazırladığımız “İnsanca Yaşam,
Güvenceli İş Ve Güvenli Gelecek” teklifimize hep beraber sahip çıkalım!