Doğada bazı hayvanların düşmanlarından korunmak (av olmamak) için ölü taklidi yaptığı bilinmektedir. Keseli sıçanlar en çok bilinenlerdir. Hareketsiz kalma yetenekleri ile av olmaktan kurtulurlar. Bilim insanlarının koloni halinde ölü taklidi yapan karıncaları gözlemlediklerini gazeteler yazdı. Hayvanlar aleminde sadece av olmamak için değil, örneğin dişi kurbağaların çiftleşmek istemedikleri erkek kurbağalardan kurtulmak içinde ölü taklidi yaptığı belirtiliyor.

Ülkemizde 2003 yılında yürürlüğe giren 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” var. Bu kanunun 5 maddesinde “Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler.”  şeklinde kayıtlıdır.

Ölü Taklidi yapmak son yıllarda ülkemizde “yönetici” kademesinin her seviyesinde yaygın olarak görülen bir davranış biçimi haline geldi. Tabi onlar saldırılardan korunmak için veya çiftleşmemek amacıyla değil, muhatap almadıklarından, cevap vermeye gerek görmediklerinden ya da verecekleri cevabı olmamasından kaynaklanıyor. Dernek olarak bakanlığa soru yöneltiyorsunuz cevap yok. Meslek Örgütü olarak Sağlık bakanlığına bilgi almak için başvuru yapıyorsunuz cevap yok. Pandemi sırasında sağlık çalışanlarını uyarmak için hasta olan sağlık çalışanı sayısını soruyorsunuz cevap yok. Ama biri CİMER ya da SABİM gibi şikayet hatlarına hekim bana “gülümsemedi, iyi davranmadı” diye şikayet edince ertesi gün savunma yazmak zorunda kalıyorsunuz. Tabi bu durum sadece “büyük” yöneticiler için değil çok daha yerel çapta olanlar içinde geçerli (müdür, başhekim, kurum yöneticisi, ilçe belediyesi….) hoşlarına gitmeyen, ya da yönetimin zafiyetini düşündürecek herhangi bir bilgiyi paylaşmıyorlar. Bu durum daha üst yöneticilerden takdir gördükçe ölü taklidi yapan yönetici sayısı artıyor.

Anayasa, yasalar, yönetmelikler neredeyse teorik olarak demokratik bir ülkede olması gerektiği gibi ama uygulamada demokrasiden ve şeffaflıktan bahsetmenin olası olmadığını görüyoruz. Anayasa mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir ülkede bilgi edinme yasasının uygulanmasını isteme biraz lüks gibi görünebilir. Biliyoruz “bozuk düzende doğru çark olmaz” ama çarklar bir yerden düzelirse belki sistemde düzelir.