Adana Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu’nun düzenlediği söyleşi öncesi Kemal Bülbül ve Kemal Derin Bedreddin hareketinin tarihsel mirasını, Alevi toplumunun sorumluluklarını ve anmaların yaygınlaştırılması çağrısını Habere Güven’e değerlendirdi.
Adana Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu, 13 Aralık 2025 Cumartesi günü Adana Tabip Odası’nda önemli bir tarih, inanç ve halk hareketi tartışmasına ev sahipliği yapıyor.
Saat 13.30’da Av. Kemal Derin ile Dr. Halil İbrahim Bardakçı’nın imza günü ile başlayacak program, saat 14.00’te söyleşi bölümüne geçilerek sürdürülecek.
Etkinlikte 27. Dönem HDP Antalya Milletvekili, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği 12. Dönem 7. Genel Başkanı, KESK-Eğitim Sen kurucularından ve HADEP Ankara İl Başkanı Kemal Bülbül ile Avukat Kemal Derin konuşmacı olarak yer alacak. Programın moderasyonu ise Doç. Dr. Feyzi Kurt tarafından yürütülecek.
Söyleşi, “Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal: Bir Halk Hareketinin Tarihi ve Güncel Yorumu” başlığıyla gerçekleştirilecek.
Söyleşi öncesinde Kemal Bülbül ile etkinliğin çerçevesi üzerine konuştuk. Bülbül, Bedreddin hareketinin tarihsel öneminin güncel mücadeleyle bağının yalnızca hatırlamak değil, sürdürmek gerektiğini vurguladı.
“Devlet dışı toplumlar, ezilen halklar ve emekçi sınıflar; bugününü ve geleceğini inşa ederken kuşkusuz hem dünya genelindeki mücadele deneyimlerinden hem de kendi tarihsel birikiminden yararlanır. Türkiye’deki toplumsal yapı, ezilen halklar ve emekçi sınıflar için ışık tutabilecek çok sayıda örnek vardır. Ancak bu deneyimler çoğu zaman edebi metinlerde, tarih sayfalarında veya nostaljik hatıralarda kalıyor. Oysa bu tarihsel birikim ve yaşanmışlık, bugünün mücadele yöntemlerine ve sorunların çözümüne yol gösterebilecek güçlü bir kaynaktır.”
“Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa (Dede Sultan) ve Torlak Kemal’in mücadelesi; özelde Aleviler, genelde Türkiye ve dünya halkları için son derece çarpıcı bir örnektir. Bu hareket hem toplumsal hem sınıfsal özellikler taşır. Türk, Rum, Yahudi halklarının dayanışması ve ortak mücadelesi açısından tarihin her dönemine ilham olabilecek bir niteliğe sahiptir.”
“Alevi toplumu ve kurumları olarak bu tarihselliği yalnızca anmak değil, anlamak ve yaşatmak; hakikat uğruna can veren mürşidi kamillerimizin eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesini bugüne taşımak gibi tarihsel bir yükümlülüğümüz var. TBMM’de bulunduğum dönemde ve ‘Alevi Toplumuna Eşit Yurttaşlık’ kampanyamızda da bu konuyu defalarca dile getirdik. Ege’de köy köy, mahalle mahalle dolaştık; Tahtacı, Çepni canlara, Roman Alevilere ve emek göçüyle bölgeye gelmiş tüm yurttaşlara bu mücadeleyi anlattık.”
“Her yıl Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal, Abdal Musa, Hamza Baba, Topçu Baba gibi değerlerimiz için anmalar yapılıyor. Ancak ne acıdır ki Şeyh Bedreddin, Dede Sultan (Börklüce Mustafa) ve Torlak Kemal için düzenli anmalar yapılmıyor. Daha önce de önerdik, bugün de yineliyoruz: Aydın, İzmir ve Manisa merkez olmak üzere yerel yönetimlerin, demokratik kitle örgütlerinin ve siyasi yapıların katkısıyla Mayıs sonu veya Haziran başında bu anmalar yapılmalıdır. Kurumlarla görüştük, katkı sunmaya hazır olduğumuzu ifade ettik.”
“Eğer Bedreddin’i, Börklüce Mustafa’yı ve Torlak Kemal’i anmayacaksak, yaşatmayacaksak ve bilince çıkarmayacaksak; bu tarihsel hakikati anlamamışız demektir. Bu söyleşi İzmir Narlıdere’nin ardından ikinci programımız. Halkların ve emeğin kenti Adana’da; buradaki siyasal, demokratik ortam açısından da bu buluşmanın son derece faydalı olacağına inanıyorum.”
Kemal Derin: “600 yıl önceki isyan, bugün hâlâ yol gösteriyor”
Adana Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu’nun düzenlediği ve Bedreddin mirasının tarihsel, inançsal ve toplumsal bağlamlarını ele alan söyleşi öncesinde konuştuğumuz Av. Kemal Derin, Bedreddin hareketinin yalnızca tarihsel bir olay değil, bugün dahi yol gösteren bir toplumsal hafıza olduğunu vurguladı.
Derin’e göre Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in altı yüzyıl önce yükselttiği eşitlik ve ortak yaşam fikri, hâlâ dumanı tüten bir isyanın sesi gibi günümüze ulaşmış durumda. “Mazlumları heyecanlandıran, zalimleri ürküten bir iz bıraktılar” diyen Derin, bu tarihsel akımın güncel toplumsal mücadelelerde canlı tutulması gerektiğinin altını çiziyor.
Derin, Börklüce Mustafa’nın Tire’de doğduğunu ve 1416’da Selçuk’ta çarmıha gerilerek öldürüldüğünü aktarırken, onun Bedreddin’le tanışmasından Karaburun’daki ortak yaşam komününe uzanan süreci özetledi. Bedreddin sürgüne gönderildiğinde Börklüce’nin Torlak Kemal ile birlikte Ege’ye dönerek “canın cana, malın mala katıldığı” bir ortak yaşam kurduğunu hatırlatan Derin, bu komünün üç yıl boyunca varlığını koruduğunu belirtiyor. Osmanlı ordusuna karşı art arda kazanılan iki büyük savaşın ardından Börklüce’nin yakalanması ve idamı, Bedreddin hareketinin kırılma anı olarak değerlendiriliyor.
Derin, Bedreddin’in yalnızca bir din bilgini değil, düşünsel dönüşüm geçirmiş devrimci bir figür olduğunu vurguluyor. Kahire’de Hüseyin Ahlati ile tanışması sonucu mistik bir iç aydınlanma yaşadığını, alimlikten sufiliğe yöneldiğini söyleyen Derin, Bedreddin’i Prometheus’a benzeterek şu değerlendirmeyi öne çıkarıyor:
“Ateşi tanrılardan çalıp halka veren Prometheus ne ise, Bedreddin de iktidarın otoritesini alaşağı etmeye yönelmiş bir hakikat taşıyıcısıydı.”
Derin, Bedreddin’in “iştirakçi” düşüncesine özellikle dikkat çekiyor: Toprak ve mülkiyetin sultanlara değil, üreten halka ait olması gerektiği fikri; ortak yaşam, paylaşım ve eşitlik talebi. Ona göre bu yön, yalnızca tarihsel bir anıya değil, geleceğe dönük bir toplumsal programa işaret ediyor.
Söyleşiye ilişkin değerlendirmesini ise şu sözlerle özetliyor:
“Eğer Bedreddin’i, Börklüce’yi, Torlak Kemal’i yalnızca tarih kitaplarına hapsedersek geriye sadece isimler kalır. Oysa bu hareket bugüne hâlâ ışık düşürüyor. Mesele onları anmak değil, anladığımızı göstermek, sürdürmek.”





