Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi " şiddet; sağlık alanlarında da artarak dayanılmaz bir boyuta ulaştı." konuyla ilgli basın açıklaması yayımladı.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi imzalı açıklamada şu ifadelre yerverildi.
Son günlerde sağlık emekçilerine karşı artan şiddet olaylarıyla karşı karşıyayız yine. Geçtiğimiz hafta içinde Samsun’da, Van’da, Adana’da, Rize’de; güvenli yerler olması gereken sağlık kurumlarında, silahlar patlatılarak şiddet olayları yaşanmıştır.
TTB olarak; 2003’ten beri ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile had safhaya ulaşan neoliberal sağlık politikalarının şiddeti daha çok artıracağını söyledik. Bu politikalar sağlığımızı alınır satılır bir nesne, bizleri de köle kıldı. Apartman bodrumlarına, penceresiz mekanlara sıkıştırılan birinci basamak sağlık hizmetleri, hepimizin geleceğini çalan kara delikler olarak şehrin en uzak yerlerine kondurdukları şehir/şirket hastaneleri, eğitimden uzaklaşan ve niteliği değil de niceliği gözeten üniversite hastaneleri hem pandemide hem de depremde enkaz altında kaldı.
Güvencesiz, esnek çalışma koşullarıyla güvenli ve sağlam olmayan binalarda sağlık hizmetlerinin verilemeyeceğini defalarca söyledik; geldiğimiz noktada hem pandemi, hem deprem, hem de yıllardır yaşadığımız şiddet olayları bunu göstermiştir. Keza alınamayan randevular, alınsa bile 3-5 dakikaya sığdırılmaya çalışılan muayenelerle verilemeyen sağlık hizmeti, yok sayılan sağlık hakkı, iyileşemeyen hastalıklar, bulunamayan ilaçlar, yapılamayan ameliyatlar, mesleki özerkliğe yapılan müdahaleler, hekimlerin/sağlık emekçilerinin tükenmişliği ve son zamanlarda iyice derinleşen ekonomik zorluklar, toplumun sağlığını bozdu. Toplumda artarak süregelen şiddet iklimi, sağlığımızı bozan, bizi yok sayan, tüketen, değersizleştiren sağlık politikaları, hem bizi hem de halkı geçinememeye sürükleyen ekonomik buhranla birleşince; sağlığın fiziksel, zihinsel, toplumsal bütün bileşenleri de zarar görerek sağlık alanlarında şiddete de zemin oluşturdu. Aynı zamanda ülkeyi yönetenlere kadar uzanan nefret ve şiddet dili de sağlıkta şiddeti körükledi.
TTB olarak yıllardır sağlıkta şiddeti önlemek için yapılması gerekenlerle ilgili her alanda, konunun muhatabı olan her kesimle iletişimimizi sürdürüyor, alandaki tüm emek-meslek örgütleriyle birlikte mücadelemize devam ediyoruz. Daha bir yıl önce, 6136 sayılı Ateşli Silah ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifi ve gerekçesini TBMM’de grubu olan partilere ilettik. Beyaz Kod verilerinin de ortaya konulduğu değişiklik teklifinin gerekçesinde son yıllarda sağlıkta artan şiddetin toplum sağlığını tehdit eden bir boyuta ulaştığı belirtildi. TTB’nin ilettiği teklifte sağlıkta yaşanan şiddetin önlenmesi amacıyla 6136 sayılı kanunun ek madde 1’inde tanımlanan ruhsatlı ateşli silahların taşınamayacağı alanlara, sağlık kurum ve kuruluşlarının; aynı maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan mahkeme salonları ibaresinden sonra gelmek üzere sağlık kurum ve kuruluşlarında ibaresi eklenmesi önerildi. Teklifimiz bakanlık ve Meclis tarafından gündeme dahi getirilmezken; yaklaşık bir ay sonra Dr. Ekrem Karakaya, hastane içinde ateşli silahla katledildi.
Yıllardır toplumun her kesimine, her yaşam alanına, kadına, çocuğa artarak yönelen şiddet; sağlık alanlarında da artarak dayanılmaz bir boyuta ulaştı. O nedenle TTB olarak bizler mücadeleyi her alanda sürdürüyoruz.
Dr. Ersin Arslan’ın ölüm günü olan 17 Nisan, TTB tarafından Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü ilan edilmiştir. Dr. Ersin Arslan’ın aramızdan ayrılmasının ardından bugüne kadar etkili bir düzenleme için gerçekleştirdiğimiz mücadele sonucunda yetersiz de olsa yasal düzenlemeler yapıldı; ancak sağlık sistemi böyle devam ettikçe, toplumsal nedenlerin önüne geçilmedikçe sağlık kurumlarında şiddet de sona ermeyecektir.
Yaşamı ve yaşatmayı kendine şiar edinmiş bir mesleğin mensupları olarak sağlıkta şiddete karşı her yönüyle mücadelemiz devam edecek; çünkü biz hekimler, şifa dağıtmaya, yaşatmaya yemin ettik. YAŞAMAK ve YAŞATMAK İSTİYORUZ!