Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolü ve ilişkileri, "Stratejik Derinlik" kavramıyla ilişkilendirilen dönemlerin gerisinde kalmış gibi görünmektedir.

Türk Ortadoğu İlişkileri: Stratejik Derinlik ve Değişen Dinamikler

Günümüzde, Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolü ve ilişkileri, "Stratejik Derinlik" kavramıyla ilişkilendirilen dönemlerin gerisinde kalmış gibi görünmektedir. Ahmet Davutoğlu'nun bu kavramı popüler hale getirdiği dönemde, Türkiye'nin bölgesel etkisi ve dış politika hedefleri oldukça belirgindi. Ancak, son yıllarda Ortadoğu'da yaşanan karmaşa, uluslararası ilişkilerin değişen dinamikleri ve Türkiye'nin iç ve dış politika tercihleri, bu ilişkileri yeniden şekillendirmiş gibi görünmektedir.

Ortadoğu, Türkiye için tarih boyunca hem fırsatlar hem de tehditler sunmuş bir bölge olmuştur. Stratejik coğrafi konumu, enerji kaynakları, tarihi ve kültürel bağlar, Türkiye'yi bölgeyle ilişkilendiren temel faktörlerden birkaçıdır. Ancak, son dönemde yaşanan değişiklikler, Türk-Ortadoğu ilişkilerini gözden geçirmeyi gerektirmektedir.

Sığlaşan Stratejik Derinlik: Türkiye, Suriye iç savaşı başladığında, bölgesel etkisini artırmak ve Suriye krizine etkin bir çözüm getirmek amacıyla stratejik derinlik arayışına girmişti. Ancak bu süreç, Türkiye'nin kendi iç sorunlarına ve bölgesel dengelerdeki değişikliklere odaklanmasına yol açtı. Bu nedenle, Türkiye'nin Ortadoğu'daki stratejik derinliği sığlamış gibi görünmektedir.

Değişen Uluslararası Dinamikler: Türkiye'nin Ortadoğu'daki etkisi, uluslararası sahnede yaşanan değişikliklerden etkilenmektedir. Özellikle ABD'nin bölgedeki politika değişiklikleri ve Rusya'nın yükselen etkisi, Türkiye'nin Ortadoğu'da manevra kabiliyetini sınırlamıştır. Aynı zamanda, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileri ve NATO üyeliği, Ortadoğu'daki politika tercihlerini etkileyen faktörlerden biridir.

İç Politika ve Ekonomik Baskılar: Türkiye'nin iç politika dinamikleri ve ekonomik zorluklar, Ortadoğu'daki dış politika tercihlerini etkilemektedir. İç siyasi mücadeleler, hükümetin Ortadoğu'da daha tutarlı bir politika yürütmesini zorlaştırmaktadır. Aynı zamanda ekonomik baskılar, Türkiye'nin bölgesel inisiyatiflerini sınırlamıştır.

STRATEJİK DERİNLİK tabirini son dönemde duymuyoruz. Çünkü Otadoğu'nun karanlığında artık görünmüyor. Görünen sığlığın da stratejik bir yanı yok...

Bu görüş, tarihte birçok medeniyetin ve kültürün yüce kişilere, liderlere veya bilgelere büyük bir saygı gösterdiği ve onların öğretilerine sıkça başvurduğu bir gerçeği yansıtıyor. Ancak, her çağın kendine özgü sorunları ve dinamikleri vardır, bu nedenle geçmişteki yüce kişilerin öğretileri veya çözüm önerileri her zaman günümüzün sorunlarına uygun olmayabilir.

Tutuculuk veya gericilik, geçmişteki uygulamalara sıkı sıkıya bağlı kalmak ve değişimi reddetmek anlamına gelir. Bu yaklaşım, bazen tarihi figürlere veya öğretilere fazla bağlılıkla ilişkilendirilebilir. Ancak, değişim ve ilerleme, toplumların gelişmesi için önemlidir. Bu nedenle, tarihsel figürlerin öğretilerinin dönemsel olarak gözden geçirilmesi ve güncellenmesi gerekebilir.

Dolayısıyla, geçmişten gelen öğretiler ve bilgelikler önemli olabilir, ancak bu öğretilerin çağın ihtiyaçlarına ve değişen koşullara uyum sağlayabilmesi ve eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirilebilmesi gerekir. Tarih, evrildikçe, tekerrür etmek yerine, insanların geçmişten öğrendikleri deneyimlerle daha iyi bir gelecek inşa etmelerine yardımcı olabilir. Unutulmamalıdır ki, tarihi tekrar yaşamak yerine, tarihsel bilgiyi kullanarak yeni çözümler üretmek ve ilerlemek her zaman daha iyi bir seçenektir.

Anlaşmazlık psikolojisi, çatışmaların temel bir özelliği olan bir konsepti ifade eder. Çoğu anlaşmazlıkta, her iki taraf, kendi bakış açılarına dayanarak haklı olduklarını düşünme eğilimindedirler. Bu, anlaşmazlıkları çözme sürecini karmaşıklaştırır çünkü her iki taraf da kendi perspektiflerini korumak ister.

Farklı bakış açıları, insanların aynı olayları farklı şekillerde yorumlayabileceğini gösterir. Bu yorumlamalardaki farklılıklar, kişisel deneyimler, kültürel etkiler ve kişisel inançlar gibi faktörlere dayanabilir. Bu nedenle, iki taraf arasındaki anlaşmazlıkların temelinde farklı bakış açıları yatabilir.

Duygusal bağlam, anlaşmazlıkları daha da karmaşık hale getirebilir. Taraflar, anlaşmazlıkların çözülmesi konusunda tutkulu ve duygusal olabilirler. Bu, tarafların olaylara daha subjektif bir şekilde yaklaşmasına neden olabilir.

Kişisel kimlik ve itibar, anlaşmazlıklarda tarafların kendilerini haklı göstermeye çalışmasına yol açabilir. İnsanlar, kendi kimliklerini ve itibarlarını koruma ihtiyacı hissederler, bu da anlaşmazlıkların daha karmaşık hale gelmesine katkıda bulunur. İletişim sorunları da anlaşmazlıkların yaygın bir özelliğidir. Taraflar, kendi bakış açılarını eksik veya yanlış bir şekilde ifade edebilirler. Bu, her iki tarafın da haklı olduğunu düşünmesine yol açabilir.

Anlaşmazlık psikolojisi, çatışmaların neden karmaşık hale geldiğini ve her iki tarafın da haklı olduğu düşüncesini açıklayan bir yaklaşımdır. Bu anlaşmazlıkları çözme sürecinde, empati, etkili iletişim ve ortak çözüm arayışı gibi beceriler önemlidir.


Bu çerçevede , Türk-Ortadoğu ilişkileri, "Stratejik Derinlik" döneminin gerisinde kalmış gibi görünse de, Türkiye'nin bölgeyle olan ilişkileri hala önemlidir. Türkiye'nin bölgesel etkisi, iç ve dış politika tercihleri, uluslararası dinamikler ve bölgedeki değişimlerle şekillenmeye devam edecektir. Türkiye, bölgesel barış, istikrar ve işbirliği için yeni fırsatlar yaratmak ve sürdürülebilir bir stratejik derinlik oluşturmak için bu değişen koşullara uyum sağlamalıdır.

-- 

Muratcan IŞILDAK