Almanya Yeni Bir Siyaset Dönemine Giriyor
Almanya’da haftalar süren yoğun koalisyon müzakereleri, nihayet CDU/CSU ile SPD arasında varılan anlaşma ile sonuçlandı. Friedrich Merz liderliğinde kurulması beklenen yeni hükümet, sadece Berlin’de değil, tüm Avrupa’da ve Türkiye gibi yakın ilişkilere sahip ülkelerde de dikkatle izleniyor. 23 Şubat seçimlerinin ardından oluşan siyasi tablo, Alman siyasetinde yeni bir dengeyi beraberinde getirirken, oluşturulan koalisyon anlaşması ülkenin dış politika yönelimi, ekonomi politikası, göç düzenlemeleri ve savunma stratejileri gibi pek çok alanda radikal değişiklikleri içinde barındırıyor.
Ekonomik Yeniden Yapılanma ve Dijitalleşme Hamlesi
Friedrich Merz’in kamuoyuna açıkladığı ilk öncelik, Almanya’nın resesyondan çıkartılması ve ekonomik canlılığın yeniden sağlanması oldu. Pandemi sonrası ekonomik daralma, küresel tedarik krizleri ve enerji fiyatlarındaki dalgalanma Almanya gibi bir ihracat devini zora sokmuş durumda. Merz hükümeti, vergi indirimi, enerji ücretlerinin düşürülmesi, üretici teşvikleri ve dijitalleşme yatırımları ile piyasalarda yeniden güven ortamı oluşturmayı hedefliyor. Bunun yanı sıra yapısal reformlarla özellikle orta ölçekli işletmelere destek olunacağı belirtiliyor.
Göç Politikalarında Yeni Dönem
Yeni koalisyonun en dikkat çeken başlıklarından biri ise göç politikaları oldu. CDU/CSU’nun talepleri doğrultusunda mültecilerle ilgili çok daha sıkı kurallar getiriliyor. Almanya’ya gelen sığınmacıların iltica başvuruları titizlikle denetlenecek, sınır kontrolleri artırılacak ve geçici koruma statüsündeki mülteciler için aile birleşimi hakkı iki yıl süreyle askıya alınacak. SPD’nin uluslararası sözleşmelere ve temel insan haklarına riayet edilmesi yönündeki vurguları da anlaşma metninde yer buldu. Bu yönüyle anlaşma, bir yandan mülteci akınlarını kontrol altına almayı amaçlarken, öte yandan temel hak ve özgürlüklerden bütünüyle taviz vermemeyi gözetiyor.
Vatandaşlık ve Uyum Politikaları
Koalisyon sözleşmesinde, vatandaşlık politikaları da yeniden tanımlandı. Başarılı ve entegre olmuş göçmenlerin kısa sürede Alman vatandaşlığına geçişini sağlayan mevcut düzenleme iptal ediliyor. Ancak CDU’nun ısrarla savunduğu çifte vatandaşlık yasağından vazgeçilmesi, özellikle Türk kökenli göçmenler açısından önemli bir kazanım olarak değerlendiriliyor. Bununla birlikte, entegrasyonun yalnızca bireysel çabaya değil, kamusal destek mekanizmalarına da dayandırılması gerektiğine dair bir vizyon eksikliği eleştirilerin odak noktası oldu.
Savunma ve Dış Politika: Transatlantik Dengeler ve Yeni Yaklaşımlar
Almanya’nın savunma harcamalarını artırma kararı ve Ukrayna’ya yönelik desteğin süreceği yönündeki ifadeler, NATO ile olan entegrasyonun derinleşeceğini gösteriyor. “Barışı korumak için caydırıcılığı artırmak” ilkesi çerçevesinde, Boris Pistorius’un savunma bakanlığı görevini sürdürmesi bekleniyor. Merz’in ilk ziyaretini Washington’a gerçekleştirecek olması ise Almanya’nın transatlantik ilişkilerde yeni bir sayfa açma arzusunun işareti. Merz, Almanya’nın yalnızca kendisi için değil, tüm Avrupa adına ABD ile diyaloğu güçlendireceğini dile getiriyor.
Türkiye-Almanya İlişkilerinde Mesafeli İşbirliği
Koalisyon sözleşmesinde Türkiye’ye dair dikkat çeken bir başlık, artık Türkiye’nin “aday ülke” statüsünden değil, “komşu ülke” kategorisinden değerlendirilmesi oldu. Bu yaklaşım, Almanya’nın Türkiye’nin AB üyeliğine kapalı olduğunu ancak jeopolitik nedenlerle iş birliğini sürdürmek istediğini ortaya koyuyor. Özellikle göç, güvenlik ve enerji hatları konusunda Türkiye ile iş birliği yapılması planlanıyor. Ancak hukukun üstünlüğü, temel haklar ve demokrasi konularında Türkiye’ye yönelik eleştiriler de sözleşmeye açıkça yansıtılmış durumda. Bu bağlamda Merz hükümetinin, Erdoğan yönetimiyle mesafeli ama işlevsel bir ilişki kurma hedefinde olduğu anlaşılıyor.
Toplumun Tepkisi ve Eleştiriler
Göçmen toplulukları ve sivil toplum kuruluşları, koalisyon anlaşmasının içerdiği bazı sert uygulamalardan rahatsızlık duyduğunu açıkladı. Almanya Türk Toplumu (TGD), göçmen kökenli bireylerin siyasi karar süreçlerinden dışlanmasına ve vatandaşlık sürecinde yaşanacak zorluklara dikkat çekti. Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi ise sözleşmede Müslümanlara yalnızca güvenlik odaklı bir çerçevede yer verilmesini eleştirdi. Özellikle artan İslamofobi ve yabancı düşmanlığı karşısında hükümetin daha kapsayıcı bir politika üretmesi gerektiği vurgulandı.
Dengeler Değişiyor, Beklentiler Yükseliyor
Almanya, tarihinin en kritik siyasal dönüşümlerinden birine tanıklık ediyor. CDU/CSU ile SPD’nin kuracağı yeni koalisyon hükümeti, sadece Almanya’nın değil, Avrupa’nın geleceği açısından da belirleyici olacak. Friedrich Merz liderliğindeki hükümetin başarısı, yalnızca ekonomik kalkınma ve güvenlik politikalarındaki adımlara değil; aynı zamanda sosyal uyum, demokratik katılım ve Avrupa değerlerine ne ölçüde sahip çıkacağına bağlı olacak.
Koalisyonun ortaya koyduğu güçlü vizyonun gerçek anlamda sürdürülebilir ve kapsayıcı bir gelecek sunabilmesi için, toplumsal kesimlerin geniş katılımı, medya özgürlüğü ve sivil toplumla etkin diyalog vazgeçilmezdir. Almanya’nın yeni dönemi başlarken, sadece siyasi değil, ahlaki ve demokratik sorumlulukların da hatırlanması gereken bir eşikteyiz.
Muratcan IŞILDAK