Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, 2 Temmuz 2025 tarihinde Türkiye’nin ilk kapsamlı İklim Kanunu teklifini oy çokluğuyla kabul ederek yasalaştırdı. Uzun süredir kamuoyunda tartışılan ve iklim politikası açısından tarihi öneme sahip bu kanun teklifi, 242 milletvekilinin kabul oyuna karşılık 141 milletvekilinin ret oyuyla benimsendi. Böylece Türkiye, Paris Anlaşması’nın onaylanması ve 2053 net sıfır emisyon hedefinin ilanından yaklaşık dört yıl sonra, sera gazı emisyonlarını azaltma ve iklim değişikliğine uyum çabalarını yasal bir çerçeveye oturtmuş oldu.
TBMM Genel Kurulu’nda, 2 Temmuz 2025 tarihli oturumda İklim Kanunu Teklifi’nin kabul edildiği tarihi an. Kanun teklifi üzerinde yapılan açık oylamada 242 kabul ve 141 ret oyu kullanıldı. Kanun, yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadelenin esaslarını tanımlayan kapsamlı düzenlemeler içeriyor. Hem sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyum faaliyetlerinin planlanması hem de bu amaçlara yönelik gelirlerin kullanımı, izin-denetim süreçleri ve kurumsal yapılar ilk kez bu kanunla bütüncül şekilde ele alınıyor. Kanun metninde “adil geçiş”, “emisyon ticaret sistemi (ETS)”, “gönüllü karbon piyasaları” ve “iklim adaleti” gibi kavramların tanımlanmış olması da dikkat çekiyor. Aşağıda, yasanın Meclis’teki onay süreci ve getirdiği başlıca yenilikler ile bunların politika açısından anlamı ele alınmaktadır.
TBMM’de Yasalaşma Süreci
İklim Kanunu Teklifi, 21 Şubat 2025 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulmuş ve 26 Şubat 2025’te TBMM Çevre Komisyonu’nda görüşülerek kabul edilmişti. Hızla komisyon aşamasını geçen teklif, Ekim 2021’de Paris Anlaşması’nın onaylanmasıyla somutlaşan iklim taahhütlerinin yasal dayanağa kavuşturulması amacıyla hazırlandı. Nitekim teklifin genel gerekçesi, sera gazı emisyonlarını azaltma ve uyum politikalarının, iklim finansmanı mekanizmalarının ve izin/denetim ilkelerinin yasal ve kurumsal çerçevesini oluşturmak olarak belirlendi.
Genel Kurul görüşmeleri 10 Nisan 2025’te başladı ve ilk oturumda teklifin ilk 4 maddesi kabul edildi. Ancak, bu aşamada bazı maddelere yönelik itirazlar ve sivil toplum tepkileri yükseldi. Özellikle kanun metninde mutlak emisyon azaltım hedefleri ve fosil yakıtlardan çıkış takvimi içermemesi eleştiriliyordu. Bu tepkiler üzerine teklif, 15 Nisan 2025’teki Genel Kurul oturumunda komisyon tarafından geri çekilerek yeniden değerlendirmeye alındı.
Verilen aranın ardından İklim Kanunu Teklifi üzerindeki Genel Kurul müzakereleri 25 Haziran 2025’te yeniden başladı. 25 Haziran oturumunda 5. ve 6. maddeler, 26 Haziran oturumunda ise 7. ila 11. maddeler kabul edildi. Görüşmeler sırasında üç maddede değişiklik yapıldı: 26 Haziran’da 9. madde (ETS’nin kurulması ve tahsisat esasları) ile 10. madde(görev, yetki ve sorumluluklar), 1 Temmuz’daki oturumda ise 12. madde (gelirler ve döner sermaye) tadil edildi. Son olarak 1 Temmuz 2025’te 12–16. maddeler de kabul edilerek madde görüşmeleri tamamlandı.
Kanun teklifinin tümü üzerindeki nihai oylama 2 Temmuz 2025 tarihinde gerçekleştirildi. Gece saat 22:32’de tamamlanan Genel Kurul oturumunda teklif, 242 kabul ve 141 ret oyuyla yasalaştı. Böylece Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda uzun zamandır beklenen ulusal çerçeve yasasına kavuşmuş oldu. TBMM Genel Kurulu’nun resmi sosyal medya hesabından oylama sonucunun hemen ardından “Teklif kabul edilerek kanunlaştı” şeklinde duyurulması, iklim politikalarında yeni bir dönemin başlangıcına işaret eden bu anın altını çizdi.
Kanunun Getirdiği Başlıca Düzenlemeler
İklim Kanunu kapsamındaki düzenlemeler, hem ulusal iklim yönetişiminin kurumsal yapısını hem de karbon piyasası mekanizmalarını oluşturmayı hedefliyor. Kanun metninde öne çıkan bazı maddeler ve yenilikler şu şekilde sıralanabilir:
-
Yerel İklim Kurulları: Her ilde, vali başkanlığında İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu oluşturulacaktır. Bu kurullar, ilgili kurum ve kuruluşların katılımıyla il düzeyinde iklim eylem planlarının hazırlanmasını ve uygulanmasını koordine edecektir. Büyükşehir belediyeleri ve il özel idareleri de sürece dahil edilerek her ilin bütüncül bir iklim planı oluşturması sağlanacak.
-
Ulusal Strateji ve Planlar: Sera gazı emisyonlarının azaltımı, Ulusal Katkı Beyanı (NDC) hedefleri, net sıfır emisyon taahhüdü (2053) ve İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından yayımlanan iklim strateji ve eylem planları doğrultusunda gerçekleştirilecektir. Kamu kurumlarının hazırladığı plan ve programlar, yeşil büyüme vizyonu ve net sıfır hedefine uyumlu şekilde güncellenecek. İklim Değişikliği Başkanlığı, ulusal, sektörel ve tematik iklim raporları hazırlayacak; iklim teşvik mekanizmaları ve Türkiye Yeşil Taksonomisi gibi araçları geliştirmekle görevli olacaktır.
-
Sınırda Karbon Düzenlemesi: Avrupa Birliği’nin uygulamaya koyduğu Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na (SKDM/CBAM) uyum sağlamak amacıyla, ithal ürünlerin gömülü karbon emisyonlarınıdüzenleyecek bir mekanizma kurulabilecektir. Ticaret Bakanlığı, ilgili bakanlıklarla koordineli olarak bu mekanizmanın kapsam ve usullerini belirleme yetkisine sahip olacak. Bu adım, Türkiye’nin ihracatçılarını AB’nin sınırda karbon vergisinden korumayı hedefleyen proaktif bir düzenleme olarak değerlendirilebilir.
-
Emisyon Ticaret Sistemi (ETS): Kanun, ulusal bir Emisyon Ticaret Sisteminin İklim Değişikliği Başkanlığı tarafından kurulmasını öngörüyor. Karbon piyasası altyapısının oluşturulması kapsamında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı başkanlığında bir Karbon Piyasası Kurulu oluşturulacak. Bu kurul, ulusal tahsisat planını onaylama ve ETS piyasasında ücretsiz emisyon tahsisatlarının dağılımına karar verme görevlerini yürütecek. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) da ETS’nin işleyişine dair yetkilerle donatılarak, piyasaya dayalı karbon fiyatlama mekanizmalarının düzenlenmesinde rol alacak.
-
Sera Gazı Emisyon İzinleri: Doğrudan sera gazı emisyonuna yol açan faaliyetleri yürüten işletmeler için sera gazı emisyon izni alma zorunluluğu getiriliyor. Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıl içinde, ETS kapsamına girecek işletmelerin İklim Değişikliği Başkanlığı’ndan sera gazı emisyon izni almaları gerekecek. İzni olmadan faaliyette bulunan veya iptal/sona ermiş izinle üretime devam eden tesislere, raporlanan emisyonları üzerinden finansal cezalar ve faaliyet durdurma gibi yaptırımlar uygulanabileceği belirtiliyor.
-
Pilot Uygulama ve Geçiş Süreci: ETS tamamen yürürlüğe girmeden önce bir pilot dönem uygulaması yapılacaktır. Bu sayede piyasanın kademeli olarak devreye alınarak sektörlerin uyum sağlaması hedefleniyor. Ayrıca iklimle ilgili mevzuatın uyarlanması ve kurumsal planlama araçlarının hazırlanması için son tarih 31 Aralık 2027 olarak belirlendi. Cumhurbaşkanı gerekli görürse bu süreyi bir yıla kadar uzatabilecektir. Dolayısıyla, 2028’e kadar Türkiye’nin karbon piyasası ve iklim yönetimi altyapısının tamamen işler hale gelmesi öngörülmektedir.
-
İdari Yaptırımlar ve Cezalar: Kanun, yükümlülüklere uyulmaması durumunda uygulanacak idari para cezalarını da tanımlıyor. Sera gazı emisyon raporlamasını zamanında yapmayan veya doğrulanmış yıllık emisyon raporunu süresinde sunmayan işletmelere 500 bin TL’den 5 milyon TL’ye kadar idari para cezası verilecek. Bu ceza, ETS kapsamındaki işletmeler için iki katı olarak uygulanacak. Ozon tabakasını incelten maddeler ile ilgili yasak ve sınırlamaları ihlal eden (bu maddeleri izinsiz kullanan, ithal veya piyasaya süren) kişi ve şirketlere 2,5 milyon TL’ye kadar idari para cezası öngörülüyor. Aynı şekilde, ozon tabakasına zarar veren maddeleri içeren ürünlerin bakım-onarımını yapanlara 250 bin TL, bu tür ürün ve ekipmanın etiketleme kurallarına uymayanlara ise 120 bin TL ceza verilecek. Florlu sera gazları (HFC gibi) için belirlenen kotaları aşan veya izinsiz bu gazları kullanan şirketlere de 2,5 milyon TL ceza uygulanacak; ayrıca bu şirketlere 3–6 ay süreyle Hidroflorokarbon Kontrol Belgesi verilmeyecek. Diğer yandan, ETS kapsamındaki işletmeler tahsis edilen karbon kotalarını süresi içinde teslim etmezse, teslim edilmeyen her birim için piyasa fiyatının iki katı tutarında para cezası uygulanması da kanunda yer alıyor. Kanun, herhangi bir fiil için verilecek idari para cezasının 50 milyon TL’yi aşamayacağını da üst sınır olarak belirlemiştir.
İklim Finansmanı: ETS Gelirleri ve Adil Geçiş
Kanunun önemli bir boyutu da iklim finansmanı ve karbon piyasasından elde edilecek gelirlerin kullanımına ilişkin hükümleridir. Bu kapsamda oluşturulan en önemli yenilik, Emisyon Ticaret Sistemi’nden sağlanacak gelirlerin doğrudan iklim politikalarına tahsis edilmesidir. Kanuna göre ETS kapsamında elde edilen gelirler ile diğer ilgili gelirler, özel bir ödenek kalemi olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı İklim Değişikliği Başkanlığı bütçesinde toplanacak ve Başkanlıkça iklim amaçları için kullanılacaktır. Yani karbon piyasasından gelen fonlar genel bütçeye gitmek yerine, iklim değişikliğiyle mücadele için ayrılmış bir kaynağa dönüşecektir. Bu, karbon fiyatlandırmasından sağlanan finansmanın doğrudan emisyon azaltımı, uyum ve yeşil dönüşüm projelerine kanalize edilmesine imkan tanıyacaktır.
Kanun, İklim Değişikliği Başkanlığı’na kendi döner sermaye işletmesini kurma yetkisi de veriyor. Başkanlık, başlangıç sermayesi 10 milyon TL olan bir döner sermaye işletmesi kurabilecek. Cumhurbaşkanı, gerek duyulursa bu sermaye miktarını 5 katına kadar artırmaya yetkili kılındı. Döner sermaye işletmesi, iklim projeleri için gelir elde etme ve bu gelirleri yine iklimle ilgili faaliyetlere harcama esnekliği sağlayacak şekilde tasarlanıyor.
Meclis görüşmeleri sırasında verilen bir önergeyle, iklim finansmanında adil geçiş ilkesine yönelik önemli bir adım atıldı. 12. maddeye eklenen fıkra uyarınca, İklim Değişikliği Başkanlığı bütçesine tahsis edilen gelirlerin %10’una kadar olan kısmı “adil geçiş uygulamaları kapsamında yürütülecek faaliyetler için” kullanılabilecek. Bu düzenleme, yüksek karbonlu sektörlerden çıkış sürecinde etkilenecek çalışanların ve bölgelerin desteklenmesi, yeşil istihdamın teşviki gibi adil geçiş amaçlarına finansman ayrılabileceği anlamına geliyor. İlgili fıkra, Başkanlık bütçesindeki bu payın genel bütçe kapsamındaki diğer idarelere transfer edilebileceğini ve kullanılmayan kısmın bir sonraki yıl bütçesine devredilebileceğini belirterek, adil geçiş fonlarının esnek şekilde yönetilebilmesini güvence altına alıyor.
İklim Değişikliği Başkanlığı’nın gelir kalemleri kanunla ayrıntılı biçimde tanımlandı. Sera gazı emisyon izinleri ve ETS kapsamında yapılacak faaliyetlerden elde edilecek gelirler, Başkanlığın temel gelir kaynakları olacak. Ayrıca Türkiye’nin organize karbon piyasası işletmecisi olan EPİAŞ’ın (Enerji Piyasaları İşletme A.Ş.) ETS kapsamında elde edeceği gelirlerin %50’si, uluslararası karbon piyasalarında onaylanmış karbon kredilerinin satışından alınacak katkı payları ve kanun kapsamında uygulanan idari para cezalarının %50’si de Başkanlığın gelirleri arasında sayılıyor. Bunlara ek olarak, Başkanlığın kuracağı döner sermaye işletmesinden elde edilecek kazançlar da iklim bütçesine aktarılacak gelirler kapsamında. Bu mali düzenek, kanunun uygulanması için gerekli fonların sürekliliğini sağlamayı ve iklim hedeflerine yönelik yatırımları desteklemeyi amaçlıyor.
Değerlendirme
TBMM’de kabul edilen İklim Kanunu, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele ve düşük karbonlu kalkınma yolculuğunda bir kilometre taşı olarak görülmektedir. Bu yasayla birlikte Türkiye, Paris Anlaşması’na uyum sürecinde uzun süredir eksikliği hissedilen yasal altyapıyı büyük ölçüde tamamlamış ve 2053 için öngördüğü net sıfır emisyonhedefi doğrultusunda somut bir eylem çerçevesi oluşturmuştur. Kanun, kapsadığı geniş düzenlemelerle iklim yönetişimini ulusal ve yerel düzeyde kurumsallaştırırken, karbon piyasası mekanizmalarını da devreye sokarak ekonominin her alanında sera gazı azaltımını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Özellikle ETS’nin kurulacak olması, enerji, sanayi ve ulaşım başta olmak üzere emisyon yoğun sektörlerde sektörel dönüşümü hızlandıracak bir araç olarak değerlendirilebilir. Karbon fiyatlandırması yoluyla temiz teknolojiye geçiş ve enerji verimliliği yatırımlarının artması beklenmektedir.
Öte yandan, kanunun hazırlanma sürecinin arka planında uluslararası gelişmelerin etkisi olduğu da belirtilmelidir. Uzmanlar, AB’nin 2026’da yürürlüğe girecek Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na (CBAM) uyum sağlamanın ve Türk ihracatçılarının sınırda vergi ödemesinin önüne geçmenin, bu kanunun temel motivasyonlarından biri olduğunu vurgulamıştır. Gerçekten de Türkiye, kendi karbon piyasasını kurarak AB’ye ödenecek vergiler yerine bu gelirleri yurtiçinde tutmayı ve aynı zamanda rekabet gücünü korumayı hedeflemektedir. Bu stratejik hamle, ülkenin ekonomik çıkarları ile iklim politikalarını birleştiren bir yaklaşım sunmaktadır.
Kanunun içeriğine ilişkin eleştiriler de gündeme gelmiştir. İklim alanında faaliyet gösteren bazı sivil toplum örgütleri ve uzmanlar, yasanın ağırlıklı olarak karbon ticaretine odaklandığını ve iklim krizinin temel nedeni olan fosil yakıtlardan çıkış konusunda net bir yol haritası çizmediğini belirtmektedir. Kanunda “adil geçiş” ve “iklim adaleti” kavramlarının tanımlanması olumlu karşılanmakla birlikte, bu kavramların nasıl hayata geçirileceğine dair somut mekanizmaların belirsiz kaldığı eleştirilmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin sera gazı emisyonlarını mutlak miktarda azaltmasına yönelik ara hedeflerin kanunda yer almaması ve 2053 net sıfır hedefinin bir yol haritasıyla desteklenmemesi, bazı uzmanlarca önemli bir eksiklik olarak vurgulanmaktadır. Bu eleştiriler, gelecekte kanunun uygulama yönetmeliklerinde veya ikincil mevzuatta giderilebilir hususlar olarak not edilmektedir.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında, İklim Kanunu’nun kabulü Türkiye için kritik bir dönüm noktasıdır. Yasa, iklim değişikliğine karşı ulusal bir seferberlik için gereken kurumsal ve finansal zemini hazırlarken, Türkiye’yi küresel karbon piyasalarının bir aktörü haline getirecek adımları da tanımlıyor. Bundan sonraki başarının anahtarı, kanunun etkin bir şekilde uygulanmasında ve öngörülen politikaların sahada hayata geçirilmesinde yatacaktır. Özellikle ETS’nin başarılı kurulumu, şeffaf ve bilimsel temellere dayalı tahsisat planlarının yapılması ve elde edilecek gelirlerin gerçekten emisyon azaltımı ve adil geçiş projelerine kanalize edilmesi büyük önem taşıyor. Sonuç olarak, İklim Kanunu hem Türkiye’nin kendi iklim hedeflerine ulaşmasında hem de uluslararası iklim rejimine entegrasyonunda önemli bir yapı taşı olup, önümüzdeki yıllarda uygulanışı yakından takip edilecek bir politika aracı olacaktır.
Kaynaklar:
-
AA – “Türkiye'nin ilk İklim Kanunu Teklifi TBMM Genel Kurulunda kabul edildi”, Adem Balta & Gazi Nogay, Anadolu Ajansı (2 Temmuz 2025).
-
Yeşil Ekonomi – “İklim Kanunu Teklifi kabul edildi” (2 Temmuz 2025).
-
Gazete Oksijen – “İklim Kanunu Meclis’ten geçti” (2 Temmuz 2025, AA haberinin öne çıkan maddeleri).
-
Anadolu Ajansı – İklim Kanunu metninden idari yaptırım hükümleri (2025).
-
Yeşil Ekonomi – “İklim Değişikliği Başkanlığının gelirlerinin yüzde 10’u Adil Geçiş için kullanılacak” (2 Temmuz 2025).
-
Gazete Oksijen – “Sivil toplum örgütleri: Bu bir ‘iklim’ değil ‘ticaret’ kanunu” (10 Mart 2025, uzman ve STK eleştirileri).
--
Muratcan IŞILDAK