Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgalinin başlamasından bu yana, uluslararası sistem; eşi benzeri görülmemiş ekonomik yaptırımlar, askeri ittifakların yeniden yapılandırılması ve Avrupa sınırlarının giderek militarize edilmesiyle damgalanan uzun bir gerilim döngüsüne girdi.

Bu savaş, Avrupa'nın jeopolitik yapısını yeniden şekillendirmekle kalmadı, aynı zamanda büyük güçler arasında yeni bir stratejik rekabet aşamasının katalizörü oldu. Bu bağlamda, Başkan Vladimir Putin ve Donald Trump arasında bugün, 15 Ağustos'ta Alaska'da yapılması planlanan görüşmenin duyurulması, yoğun tartışmalara ve beklentilere yol açıyor. Bu anı, yalnızca tartışılabilecekler açısından değil, aynı zamanda anlık sonuçlardan bağımsız olarak uzun vadeli etkileri açısından da analiz etmek büyük önem taşıyor.

Toplantının Alaska'da yapılması yalnızca coğrafi bir ayrıntı değil. Stratejik bir konum ve sembolik olarak Arktik’e yakın olmasıyla, hem enerji sorunları hem de egemenlik ve güvenlik anlaşmazlıkları açısından giderek önem kazanan bir bölgeye işaret ediyor. Konum, sembolik bir boyuta da sahiptir: Amerikan toprağı olmasına rağmen Rusya’ya yakınlığı, çıkarların birleştiği ve çatıştığı bir eşik alanını temsil ediyor.

Zamanlama da aynı derecede dikkat çekici. Ukrayna’daki savaş uzun süredir çıkmazda olduğundan, Rusya toprak kazanımlarını pekiştirmeye ve yeni statükonun açık veya örtük biçimde tanınmasını sağlamaya çalışıyor. Trump ise yeni döneminin başında, toplantıyı doğrudan müzakerelere, çok taraflı ittifaklara karşı şüpheciliğe ve acil ekonomik çıkarlara odaklanan dış politika tarzını yeniden teyit etmek için bir sahne olarak kullanma eğiliminde.

Pakistan sele teslim oldu! Dışişleri Bakanlığı’ndan mesaj
Pakistan sele teslim oldu! Dışişleri Bakanlığı’ndan mesaj
İçeriği Görüntüle

Her tarafın çıkarları

Son eğilimlere ve Kremlin’in açıklamalarına bakılırsa, Putin’in Rus ekonomisini içeride güçlendirmek ve Batı bloğunun bütünlüğünü zayıflatmak amacıyla yaptırımların hafifletilmesini talep etmesi olası. Ayrıca, içerideki zafer söylemini pekiştirmek ve uluslararası baskılara karşı direncini göstermek için kısmi de olsa toprak tanıma talebinde bulunabilir. Bir diğer potansiyel çıkar ise Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerin yeniden yapılandırılmasıdır. Bu, Avrupa-Atlantik dayanışmasını zayıflatmak ve Washington ile Avrupa başkentleri arasında anlaşmazlıklar yaratmak için bir fırsat olabilir.

Trump’ın ise bu toplantıyı “anlaşmalar yapma” ve ikili ilişkiler yoluyla gerginliği azaltma becerisinin bir kanıtı olarak kullanması bekleniyor. Ancak geçmiş performansı, kalıcı taahhütlere sınırlı ilgi gösterdiğini ve iç zafer olarak sunulabilecek anlık siyasi kazanımlara öncelik verdiğini ortaya koyuyor. Bu bağlamda, enerji güvenliği gündemini, silah kontrolü müzakerelerini ve Avrupa’daki ABD askeri varlığında olası ayarlamaları gündeme getirebilir.

Ukrayna ve Zelenski’nin pozisyonu

Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, “Ukrayna konusunda hiçbir şey Ukrayna olmadan karara bağlanamaz” ifadesini yineledi. Kiev’e göre, Ukrayna hükümetinin doğrudan katılımını içermeyen herhangi bir müzakere girişimi, sürecin meşruiyetini zedeler ve daha da önemlisi kabul edilemez toprak tavizlerine yol açabilir. Zelenski, toprak karşılığında ateşkes teklifini kesinlikle reddediyor ve bunun egemenlik ilkesini zedeleyeceğini, gelecekteki saldırganlıkları teşvik edeceğini savunuyor. Dahası, Ukrayna hükümeti, herhangi bir çözümün ülkenin toprak bütünlüğünü koruması ve uluslararası hukuka dayanması gerektiğini savunan Avrupalı liderlerden önemli bir destek görüyor. Kiev’in dışlanması, yalnızca ana paydaşı göz ardı etmekle kalmıyor, aynı zamanda Avrupa’nın 2022’den beri savunduğu kendi kaderini tayin kavramını da baltalıyor.

Avrupa’nın kaybı

Avrupalı liderlerin bu toplantıda bulunmaması özellikle dikkat çekici. Savaşın başlangıcından bu yana Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık, Ukrayna direnişini sürdürmek için mali, askeri ve diplomatik kaynaklara büyük yatırımlar yaptı. Dolayısıyla, kıta güvenliğinin geleceğini doğrudan ilgilendiren üst düzey bir müzakerenin dışında kalmak stratejik bir aksaklık niteliği taşıyor.

Brüksel, Berlin ve Paris açısından, Washington ile Moskova arasındaki bu ikili format kritik konularda Avrupa’yı dışlama riski taşıyor. Trump’ın müttefiklerle istişare veya koordinasyon olmadan vereceği olası taviz, blok ve NATO içinde yıllardır sürdürülen uyumu koruma çabalarını tehlikeye atabilir. İç bölünmeler ve enerji krizleriyle zaten sınanan Avrupa güvenliği, diplomatik erişim alanının dışında önemli kararlar alınması durumunda daha da savunmasız hale gelecektir.

Ne beklenebilir?

Toplantı ortak açıklamalar veya sembolik jestler doğursa bile, savaşa yapısal bir çözüm getirmesi pek olası değil. Rusya, Avrupa güvenlik çıkarlarıyla uyuşmayan stratejik hedeflere sahip ve Trump, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne derinden bağlı kalma eğiliminde değil.

Sürdürülebilir bir barış çerçevesi olmadan, belirli tavizlerin anlık ekonomik veya siyasi avantajlar karşılığında takas edildiği işlemsel diplomasinin yoğunlaşmasına tanıklık etmemiz muhtemel. Bu süreçte, Ukrayna’nın dışlanması ve Avrupa’nın yokluğu, düşük meşruiyete ve yüksek istikrarsızlık potansiyeline sahip kırılgan anlaşmalar üretme eğilimindedir.

Alaska zirvesi bir barış fırsatından ziyade, günümüz jeopolitik rekabetinin yeni bir aşaması olarak görülmelidir. Rusya-Ukrayna savaşı, yalnızca toprakları değil, aynı zamanda değerleri, yönetim modellerini ve küresel güç dengesini de ilgilendiren daha geniş bir anlaşmazlığın merkez üssü olmaya devam ediyor.

Ukrayna ve Avrupa’nın varlığı olmadan, herhangi bir uzlaşma dışarıdan dayatma olarak algılanma ve bu nedenle kalıcı biçimde uygulanması zor olma riskiyle karşı karşıyadır. Anında sonuç ne olursa olsun, çatışmanın derin yapıları – farklı stratejik çıkarlar, tarihsel rekabetler ve karşılıklı güvensizlik – öngörülebilir gelecekte uluslararası ilişkileri şekillendirmeye devam edecektir. Zirve, en fazla taktikleri yeniden tanımlayabilir; ancak ilgili aktörlerin uzun vadeli hedeflerini değiştirmesi pek olası değildir.

Coordenador e Professor na Pós-Graduação em Política e Relações Internacionais, Fundação Escola de Sociologia e Política de São Paulo (FESPSP)

Muhabir: Güven BOĞA