Açlık bir yelpaze şeklinde ortaya çıkar. Bir ucunda, insanların daha az öğüne uyum sağlamak zorunda kaldığı gıda güvensizliği vardır. Gıda kıtlığı arttıkça, vücut kendi rezervlerini tüketmeye başlar. Açlıktan ölüme giden yolculuk, enerji seviyelerindeki düşüşle başlar; ardından vücut önce yağları, sonra kasları parçalar. Sonunda kritik organlar iflas etmeye başlar.

Özgür Özel: “Yapılan operasyon barışa, umuda saldırıdır”
Özgür Özel: “Yapılan operasyon barışa, umuda saldırıdır”
İçeriği Görüntüle

Yetersiz beslenmeden akut yetersiz beslenmeye ve sonunda açlığa kadar uzanan süreç, vücudun artık yaşamı sürdüremeyeceği bir noktaya ulaşır. Bugün Gazze'de beş yaş altı binlerce çocuk ile hamile veya emziren kadın akut yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Sudan'da ise çatışmalar ve kısıtlı insani yardım erişimi, milyonlarca insanı açlığın eşiğine getirirken kıtlık uyarıları her geçen gün daha da acil hale geliyor.

Beslenme uzmanları Ola Anabtawi ve Berta Valente’den açlığın ardındaki bilimi ve yiyecekten mahrum kalındığında vücutta neler olduğunu açıklamalarını istedik.

Vücudun Hayatta Kalabilmesi İçin Gereken Minimum Besin Miktarı

İnsanların hayatta kalabilmeleri için temiz su ve güvenlikten daha fazlasına ihtiyaçları vardır. Günlük enerji, makro besin ve mikro besin gereksinimlerini karşılayan gıdaya erişim; sağlığı korumak, iyileşmeyi desteklemek ve yetersiz beslenmeyi önlemek için gereklidir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, yetişkinlerin enerji ihtiyacı yaşa, cinsiyete ve fiziksel aktivite düzeyine göre değişir. Bir kilokalori (kcal) enerji ölçüsüdür. Beslenmede, bir kişinin yiyeceklerden ne kadar enerji aldığı veya vücudun çalışması için ne kadar enerjiye ihtiyaç duyduğu anlamına gelir. Teknik olarak bir kilokalori, bir kilogram suyun sıcaklığını bir santigrat derece artırmak için gerekli enerji miktarıdır. Vücut bu enerjiyi nefes almak, yiyecekleri sindirmek, vücut sıcaklığını korumak ve özellikle çocuklarda büyümek için kullanır.

Toplam enerji ihtiyacı üç kaynaktan sağlanır:

  • Dinlenme halindeki enerji harcaması: Vücudun dinlenme halindeyken solunum ve dolaşım gibi hayati işlevleri için harcadığı enerji.

  • Fiziksel aktivite: Yerinden edilme, bakım verme veya hayatta kalma çabaları gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.

  • Termojenez: Yiyeceklerin sindirilmesi ve işlenmesi için harcanan enerji.

Dinlenme sırasında harcanan enerji, özellikle fiziksel aktivitenin sınırlı olduğu dönemlerde, genellikle en büyük payı oluşturur. Yaş, cinsiyet, vücut büyüklüğü, sağlık durumu, hamilelik ve soğuk ortamlar da enerji ihtiyacını etkiler.

Enerji gereksinimleri yaşam boyunca değişir. Bebekler ilk altı ay boyunca vücut ağırlıklarının kilogramı başına günde yaklaşık 95–108 kcal, altı ila 12 ay arasında ise 84–98 kcal enerjiye ihtiyaç duyar. On yaşın altındaki çocuklarda enerji ihtiyaçları, kız-erkek ayrımı yapılmaksızın normal büyüme modellerine göre belirlenir.

Örneğin, iki yaşında bir çocuğun günlük ihtiyacı 1.000–1.200 kcal, beş yaşında 1.300–1.500 kcal, on yaşında ise 1.800–2.000 kcal’dir. On yaşından itibaren büyüme ve aktivitedeki farklılıklar nedeniyle kız ve erkek çocukların enerji gereksinimleri ayrışır; bu gereksinimler vücut ağırlığına, aktiviteye ve büyüme hızına göre ayarlanır.

Hafif ila orta düzeyde fiziksel aktiviteye sahip yetişkinlerde 19–50 yaş arası erkeklerin günlük ortalama enerji ihtiyacı 2.900 kcal, kadınların ise 2.200 kcal’dir. Bu değerler metabolizma ve aktivitedeki bireysel farklılıklar nedeniyle ±%20 oranında değişebilir. 50 yaşın üzerinde erkeklerin günlük ihtiyacı yaklaşık 2.300 kcal, kadınlarınki ise 1.900 kcal’ye düşer.

İnsani krizlerde, gıda yardımı kişi başına günlük 2.100 kcal’lik minimum enerji alımını garanti etmelidir. Bu miktar temel fizyolojik ihtiyaçların karşılanması ve yetersiz beslenmenin önlenmesi için belirlenmiştir.

Enerjinin dengeli alınması gerekir: Karbonhidratlar %50–60, proteinler %10–35, yağlar %20–35 oranında olmalıdır. Küçük çocuklarda yağ gereksinimi %30–40 iken hamile ve emziren kadınlarda %20’nin altına düşmemelidir.

Enerjiye ek olarak, bağışıklık, büyüme ve beyin gelişimi için demir, A vitamini, iyot ve çinko gibi mikro besinler kritik öneme sahiptir. Demir kırmızı et, fasulye ve zenginleştirilmiş tahıllarda; A vitamini havuç, tatlı patates ve koyu yeşil sebzelerde; iyot, iyotlu tuz ve deniz ürünlerinde; çinko ise et, kuruyemiş ve tam tahıllarda bulunur.

Gıda sistemleri çöktüğünde bu denge bozulur.

Vücut Aç Kaldığında Ne Olur?

Açlığın fizyolojik etkileri üç aşamada gelişir. Her aşama vücudun yiyeceksiz hayatta kalma çabasını yansıtır; ancak her biri ciddi bedeller içerir.

  • İlk aşama (0–48 saat): Vücut kan şekeri seviyesini dengede tutmak için karaciğerde depolanan glikojeni kullanır.

  • İkinci aşama: Glikojen tükenince vücut, kaslardan amino asitler, yağlardan gliserol ve laktattan glikoz üreterek glukoneogeneze başlar. Bu süreç organları besler fakat kas kaybına yol açar.

  • Üçüncü aşama (3. gün ve sonrası): Karaciğer, yağ asitlerini keton cisimlerine dönüştürür. Bu ketonlar beyin ve organlar için alternatif yakıt olur.

Zamanla yağ depoları tükenir ve vücut enerji için proteinleri parçalamak zorunda kalır. Bu durum kas erimesini hızlandırır, bağışıklığı zayıflatır ve ölümcül enfeksiyon riskini artırır. Sağlıklı bir yetişkin genellikle 60–70 gün yiyeceksiz yaşayabilir, ölüm çoğunlukla zatürre gibi enfeksiyonlardan kaynaklanır.

Fiziksel belirtiler: Kilo kaybı, kas erimesi, yorgunluk, nabız yavaşlaması, cilt kuruluğu, saç dökülmesi, yara iyileşmesinde bozulma.
Psikolojik belirtiler: İlgisizlik, sinirlilik, kaygı, sürekli yemek düşüncesi, bilişsel gerileme, depresyon.
Çocuklarda: Büyüme geriliği ve geri dönüşsüz beyin gelişim bozuklukları.

Açlık yalnızca bireyi değil, aileleri ve toplulukları da yıkar. Enerji azaldıkça insanlar hem kendilerine hem de başkalarına bakamaz hale gelir. Gazze ve Sudan’daki krizlerde açlık, şiddet ve yerinden edilmenin yarattığı travmayı ağırlaştırarak toplumsal ve biyolojik dayanıklılığın çökmesine yol açmaktadır.

Açlık Döngüsünü Kırmak

Açlıktan sonra vücut kırılgan bir metabolik duruma girer. Ani gıda alımı, özellikle karbonhidrat yüklenmesi, yeniden beslenme sendromuna yol açabilir. Bu sendrom elektrolit dengesizlikleriyle kalp yetmezliği, solunum sıkıntısı ve ölüme sebep olabilir.

Standart tedavi protokolü:

  • F-75 terapötik süt ile başlangıç,

  • Ardından kullanıma hazır terapötik gıdalar (fıstık ezmesi bazlı mamalar veya bisküviler),

  • Oral rehidrasyon tuzları ve mikro besin tozları.

Bunların güvenli ve düzenli ulaştırılması gerekir. Sürekli insani yardım erişimi şarttır. Havadan yapılan yardımlar kalıcı çözüm değildir; hayatta kalmak için gıda sistemlerinin yeniden kurulması, sivillerin korunması ve insani hukuk kurallarına uyulması gerekir.

Gıda yardımının nitelik veya nicelik olarak yetersiz kalması ya da temiz suya erişimin olmaması durumunda yetersiz beslenme hızla kötüleşir.

Muhabir: Güven BOĞA