Başkalarının mutluluğunu düşünmeden kendi iç huzurumuza ulaşmanın yollarını ararken, aslında ihmal ettiğimiz ve üzerine düşünmemiz gereken birçok önemli kadim öğreti vardır. Bunlardan biri de Siddhartha Gautama, yani daha çok bilinen adıyla Buddha’nın, “verimsiz olanı terk et” öğretisidir.

Bu ilham verici nasihat,

Hayatımıza derin anlam katmak ve içsel huzurumuza ulaşmak için esasen büyük bir rehberlik sunuyor…

Bir Buddha Nasıl Olunur?

Rivayet olunur ki…

Bundan iki bin altı yüz yıl önce, saray adı verilen kendi “matrix” ‘inin içinde hapsolmuş bir prens yaşarmış.

Prens, yirmi dokuz yıllık ömrünü geçirdiği sarayında tek bir ölümlebir hastayla veya bir yaşlıyla karşılaşmamıştır.

Ancak…

Tamamıyla nimetlerle çevrili bu saray onu ferahlatacağı yerde, ruhunu öylesine bir ıstırapla kavurmaktadır ki,

Adeta ciğerini sökmeye gelen bir kanalla savaştığını hissetmekte,

Buna paralel olarak da derin bir içsel bir boşluk yaşamaktadır…

Prens sonunda sarayını terk eder,

İçindeki duygulara engel olmak yerine, yollara düşüp keşfe koyulur…

Dünyaya açıldığı o ilk gün içerisinde, halkının her gün şahit olduğu,

Lakin kendisinin ilk defa karşılaştığı ölüm, hastalık ve ihtiyarlıkla tanışır.

Aslında prensin bu yeni keşfettiği gerçeklik karşısında şaşkınlığa düşmesi işten değildir.

Ama O, sarayında görmeye alışık olduğu nimetlere pek de benzemeyen,

Ve,

İçerisinde acı, hüzün, keder barındıran bu yeni şeyleri de nimet bilir.

Keşfetmeyi, bilmeyi, görmeyi seçer…

Sonunda öyle bir uyanır ki hapsolduğu uykudan,

O günden sonra genç prense “uyanmış olan” manasına gelen “Buddha” denir.

Verimsiz Olanı Terk Etmek

Buddha ‘dan basit ama temel bir öğreti: Verimsiz olanı terk et…

“Kişi verimsiz olanı terk edebilmeyi bilmeli.

Eğer yapman mümkün değilse, ben senden bunu istemem.

Eğer verimsiz olanı terk etmek sana zarar ve acı getirirse, ben senden terk etmeni istemem.

Ama verimsiz olanın terk edilmesi sana fayda ve mutluluk getirirse, işte o zaman derim ki: “Verimsiz olanı terk et!”

Bu basit ve kısa görünen öğretiyi okuduktan sonra,

Biraz yavaşla, hatta dur ve kendine şu soruyu sor:

“Hayatımda yolunda gitmeyen ne var? Hangi kısmı verimsiz ve artık bana hizmet etmiyor?”

Esasen bu her şey ya da herhangi bir şey olabilir: İş, kariyer, ilişki, alışkanlık, bağımlılık, vesaire, vesaire…

Sorunun ne olduğunu bir kez belirledikten sonra, Buddha’nın tavsiyesine uymayı dene:

Daha mutlu olmak ve fayda görmek için “Verimsiz olan her ne varsa terk et!”

Verimsiz olanı terk etmek, aynı zamanda karmaşıklığı azaltmak anlamına da gelir.

Bu esnada,

Gereksiz endişelerden ve istilacı düşüncelerden kurtulmak da buna dahildir,

Hatta,

Bu kurtuluş, şüphesiz içsel huzura ulaşmanın altın anahtarları arasındadır.

Basitliği seçmek, yaşamın daha anlam dolu hale gelmesine yardımcı olur…

Oysaki,

Her şey karmaşıkken daha kolaydır,

Bu hayatta asıl zorluk ise basitliktedir…

Basit Kelimesinin Kökeni

Günümüzde tıpkı “vasat” gibi “basit” kelimesi de sanki bir aşağılama sıfatı gibi algılanmakta,

Kimse artık basit olmayı kabullenmek istemiyor.

TDK sözlükte “basit” sıfat olarak:

  • Yapılması veya anlaşılması kolay olan, karışık olmayan; amiyane
  • Kolay bir biçimde olan olarak geçiyor.

Zaman içerisinde kazandığı mecazi anlamlar ise:

  • Süsü, gösterişi olmayan
  • Bilgi ve görgüsü sınırlı olan, bayağı, görgüsüz olan
  • Her zaman rastlanandan farklı bir özelliği olmayan şeklinde sıralanmış…

Köken olarak ise Arapça “bsṭ” kökünden gelen basit, “yaygın, düz ve engebesiz” sözcüğünden alıntıdır.

Verimsiz Olandan Vazgeç, Verimli Olanı İşle

Buddha’nın öğretisinin ikinci bölümü de şöyle: Verimli olanı işle

“Kişi ancak verimli olanı işleyebilir.

Eğer yapman mümkün değilse, ben senden bunu istemem.

Eğer verimli olanın işlenişi sana zarar ve acı getirirse, ben senden işlemeni istemem.

Ama verimli olanın işlenişi sana fayda ve mutluluk getirirse, işte o zaman derim ki: “Verimli olanı işle!”

Şimdi, bu öğretinin ikinci kısmını okuduktan sonra,

Lütfen yeniden dur ve kendine şu soruyu sor:

“Hayatta bana ne kalıcı tatmin, zevk, mutluluk ve keyif getirir?

Bir kez tanımladıktan sonra, bunu daha sık yap çünkü bu etkinlikler veya tavırlar sana daha çok fayda ve mutluluk getirir.

Bazen hayat bu kadar basittir!

Özetle,

Geçmişi veyahut geleceği düşünmek yerine, “an” da kalabilmeyi öğrenmek önemlidir.

İçsel huzur,

Esasen anda kalmak, anı yaşamak ve olan biten her şeyi iyisiyle kötüsüyle kabul etmekle bulunur.

Geçmişteki pişmanlıklar ve gelecekteki kaygılar ancak olsa olsa iç huzuru örseler.

Hepimiz defalarca deneyimlemişizdir; bazen şer sandıklarımızda hayır, hayır sandıklarımızda ise şer çıkar…

Sonuçta,

Karşımıza her ne çıkarsa çıksın,

Olduğu gibi kabullenmek,

Ve,

Ona rağmen değil, onunla ilerlemek gerekir.

Buddha 'dan Anadolu Erenlerine

Esasen evrensel doğrular, kadim öğretiler, etik ve ahlaki değerler zaman, mekân, coğrafya ayrımı olmaksızın,

Farklı kültürlerde, farklı dillerde, kendisine has üsluplarla her daim aktarılıyor…

Gerçi bu yazı Buddha ve onun “verimsiz olanı terk et” öğretisini üzerine,

Ancak,

İtikadi öğretileri bir yana bırakacak olursak, insan olmanın erdemi konusunda Konfüçyüs’den tutun Lao Tzu’ya,

Hoca Ahmet Yesevi’den Tapduk Emre ve Yunus Emre’ye,

Hacı Bektaşi Veli’den Sarı Saltuk ya da Aziz Mahmut Hüdai’ye,

Ve,

Şems ile karşılaşması Mecma-ül Bahreyn olarak tanımlanan Mevlâna Celaleddin Rumi’ye,

Ve dahi,

Nice diğer bilge erenler hep aynı kadim nasihatleri veriyorlar.

O halde…

Mevlâna’nın buyurduğu gibi:

Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım,

Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım…

Okuma- Dinleme Önerisi...

Bu yazıyı küçük bir öneri ile sonlandırmak istiyorum…

Benim tercihim her daim tartışmasız bir kitabı “okumaktan” yana olmuştur,

Ancak okuduğum bazı kitapları zaman zaman “sesli kitap” olarak da dinliyorum.

Açıkçası, bu dinleme üzerinden zaman geçtikten sonra okuduğumu hatırlamaya çok yardımcı oluyor.

Zaten son zamanlarda arabada radyo dinlemez oldum,

Bunun yerine,

Açıyorum bir sesli kitap, seyahat süresince keyifle dinliyorum.

Eğer ki su gibi akıp giden,

Sade ve çok akıcı bir dil ile yazılmış, birkaç sayfalık kısa hikayelerden oluşan bir kitap isterseniz,

Buddha Gibi Düşünmek muhtemelen tam aradığınız şey olabilir…

İnsanı hiçbir şekilde yormayan (ancak epeyce bir konu üzerinde düşündüren),

Ve,

Net anlatımı sayesinde bilinçli farkındalık kavramı ile ilk kez karşılaşanlar için güzel bir başlangıç rehberi olan Buddha Gibi Düşünmek,

Günlük hayatta karşılaştığımız temel sorunlarımızla ilgili bakış açımıza ışık tutuyor.

Storytel’de bulamadığım için sesli kitap bağlantısını paylaşamıyorum, ama merak edenler için YouTube’da amatör bir seslendirme mevcut.

Ancak…

Gerçekten çok etkileyici ve sürükleyici bir kitap isterseniz,

Kesinlikle Hasan Kerim Güç’ün Yolda Bir Kuşa Rastladım kitabını öneririm.

Kendimi ortalamanın biraz üstünde bir okuyucu olarak tanımlıyorum, ayda birkaç kitap bitiririm.

Yolda Bir Kuşa Rastladım ise favori kitaplar listemde tartışmasız en üstlerde yer alıyor.

Yine aynı şekilde, bu kitap da kısa kısa hikayelerden oluşuyor.

Bununla beraber,

Bir hikâyede Antik Yunan Mitolojisinin içerisindeyken,

Ardından Hint öğretilerine, oradan da Lao Tzu’ya zıplıyor,

Akabinde ise bir anda kendinizi mutasavvıf ve erenlerle sohbet eder buluyorsunuz.

Ben bu kitabı iki kere okudum, iki kere de Storytel’den dinledim…

Anlayamadığımdan ya da kavrayamadığımdan değil, doyamadığımdan…

Sesli kitap olarak da en keyif aldıklarımdan bir tanesi diyebilirim,

Çünkü,

Kimler kimler seslendirmemiş ki?

Cemalnur Sargut’ dan (ki kendisi Hasan Kerim Güç’ün annesidir) Erkan Petek Kaya’ya, 

Sinan Canan’dan İpek Tuzcuoğlu, Öykü Gürman, Taner Karadağlı’ ya ve daha birçok değerli isim her bir hikâyeye sesini vermiş…

Kısacası,

Böylesine zengin bir içerik, böylesine zengin bir kadro tarafından seslendirilmiş.

Öneririm…

Dipnot: Son kısmın sanki bir reklam çalışması gibi olduğunu fark ettiğim için bir açıklama yapmak istiyorum; direkt ya da indirekt hiçbir çıkar çakışmam söz konusu değildir…

Editör: Haber Merkezi