Hasar Tespit Raporlarının Ancak Asıl İşlemlerle Birlikte Dava Konusu Edilebilmesini Düzenleyen Kuralın Anayasa’ya Aykırı Olduğu

Anayasa Mahkemesi 30/11/2023 tarihinde E.2023/134 numaralı dosyada, 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 1051 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen 13. maddesinin (a) fıkrasına 4864 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen altıncı paragrafın birinci cümlesinde yer alan “…hasar tespit raporları ancak asıl işlemlerle birlikte dava konusu edilebilir.” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

İtiraz Konusu Kural

İtiraz konusu kuralda, afetin meydana geldiği arazinin durumu ile bütün yapıların ve kamu tesislerinin incelenerek düzenlenen hasar tespit raporlarının ancak asıl işlemlerle birlikte dava konusu edilebilmesi öngörülmüştür.

Başvuru Gerekçesi

Başvuru kararında özetle; taşınmazın afet sonrası durumunu gösteren hasar tespit işlemi yapıldıktan sonra taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı fiilen kısıtlanacağından bu işleme karşı doğrudan dava açılamamasının mülkiyet hakkını ihlal ettiği, kuralda hasar tespit işleminin niteliği bakımından bir ayrım yapılmadığı, bu çerçevede hasarsız ve az hasarlı yapılar yönünden yıkım ve hak sahipliği olan asıl işlemlerin tesis edilmesi çoğu zaman mümkün olmadığından bu yapılara ilişkin olarak asıl işlem tesis edilmesini beklemenin hukuki bir fayda sağlamayacağı, bu durumun mahkemeye erişim hakkını kullanılamaz hâle getirdiği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

AYM, Tıbbi İşlemden Doğan Tazminatların Sağlık Personeline Rücu Edilmesi İşlemini İptal etti. AYM, Tıbbi İşlemden Doğan Tazminatların Sağlık Personeline Rücu Edilmesi İşlemini İptal etti.

7269 sayılı Kanun uyarınca düzenlenen hasar tespit raporları, hak ve yükümlülük getiren başka işlemlere dayanak teşkil etmekte ve taşınmazın değerini etkilemektedir. Bu itibarla yapıların hasar durumlarının raporlanması faaliyeti sırasında hukuka aykırı işlem tesis edildiğinin ilgililer tarafından ileri sürülmesi hâlinde bu işlemlerin hukuka aykırılığının tespiti ve iptali için yetkili makama başvurma imkânının sağlanması Anayasa'nın 40. maddesinin gereğidir.

Hasar tespit raporlarının düzenlenmesinden sonra tesis edilecek işlemlerden olan hak sahipliği başvurusunun olumsuz sonuçlanması durumunda söz konusu hak sahipliği başvurusunun reddine ilişkin işlem ile hakkında hasar tespit raporu düzenlenen taşınmazın hasar durumuna göre alınabilecek yıkım ve tahliye kararlarına karşı idari yargı mercileri nezdinde iptal davası açma imkânı bulunmaktadır.

Öte yandan hasar tespit raporuyla taşınmaz üzerinde bulunan yapı, tekniğe uygunluk ve depreme dayanıklılık nitelikleri yönünden etiketlenmektedir. Yapının inşaat kalitesi yönünden bir tür etiketleme işlevi gören hasar tespit raporlarının -sonrasında bir işlem tesis edilsin veya edilmesin- maliklerin mülkiyet hakkını etkilemektedir. Sonrasında başka bir idari işlem tesis edilen hasar tespit raporlarının hukuka uygun olup olmadığının yargı mercileri önünde tartışılacağı söylenebilirse de tüm hasar tespit raporları, sonradan bir idari işlem tesisine yol açmadığı gibi idarenin işlem tesisinde gecikmesi de söz konusu olabilir. Bu gibi durumlarda ise belirlenen hasar durumundan kaynaklı olarak yapının ekonomik değerini etkileyecek mahiyette olan hasar tespit raporlarının hukuka uygun olup olmadığının incelenmesine imkân sağlayan bir yargı yolu bulunmamaktadır.

Sonuç olarak taşınmazın değerini etkileyen bir idari işleme karşı tek başına dava açılmasının önlenmesinin Anayasa’nın 40. maddesinin gerekleriyle uyumlu olmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. 

Editör: Haber Merkezi