Anayasa Mahkemesi (AYM), bir hastanın ameliyat sonrası felç kalması nedeniyle açtığı tazminat davasında, artırılan tazminat miktarına yürütülecek faizin geç bir tarihten başlatılması nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Mahkeme, bu durumun aynı zamanda maddi ve manevi varlığın korunması hakkını da zedelediğini vurguladı.

AYM’den Emsal Karar: Sağlık Verilerinin İzinsiz Paylaşımı Hak İhlali Sayıldı
AYM’den Emsal Karar: Sağlık Verilerinin İzinsiz Paylaşımı Hak İhlali Sayıldı
İçeriği Görüntüle

Olayın Arka Planı: Felç Kalmasına Rağmen Tazminat Gecikmeli Faizle Ödendi

Başvurucu Ferihan Beyoğlu, geçirdiği ameliyat sonrası idarenin hizmet kusuru nedeniyle belden aşağısının felç kaldığını belirterek açtığı tam yargı davasında, zararının olay tarihinden itibaren faiz işletilerek tazmin edilmesini talep etti.

Yargılama sürecinde bilirkişi raporunda belirlenen maddi zarar, başvurucunun talep ettiğinden fazla çıktı. Ancak Danıştay, artırılan bu miktara faizin, sadece idareye tebliğ tarihinden itibaren işletilebileceğine hükmetti. Bu karar nedeniyle başvurucu, yaklaşık 9 yıllık bir faiz kaybı yaşadı.

AYM: Faiz Başlangıç Tarihi, Zararın Gerçek Anlamda Giderilmesini Engelledi

Anayasa Mahkemesi, Danıştay’ın faiz başlangıç tarihine ilişkin yorumunun, aynı eylemden kaynaklanan zarara yönelik tazminat talebinde ayrımcılığa neden olduğunu belirtti. Kararda şu ifadeler yer aldı:

“Miktar artırımıyla belirlenen tazminat için faizin, olay tarihinden değil de artırıma ilişkin dilekçenin tebliğ tarihinden başlatılması, başvurucunun ciddi bir değer kaybına uğramasına yol açmıştır.”

AYM, bu yaklaşımın etkili başvuru hakkını ve zararın tam anlamıyla giderilmesini sağlayan mekanizmaların pratikte işlevsiz hâle gelmesine neden olduğuna karar verdi.

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararına da Atıf Yapıldı

Mahkeme, ayrıca benzer nitelikteki uyuşmazlıkların çözümü amacıyla Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun (İBK) aldığı karara dikkat çekti. İBK, dava dilekçesindeki tazminat miktarı için hangi tarihten faiz işletiliyorsa, artırılan miktar için de aynı tarihin esas alınması gerektiğine hükmetmişti.

AYM Kararı: Etkili Başvuru Hakkı ve Temel Haklar İhlal Edildi

Anayasa Mahkemesi, bu gerekçelerle Anayasa’nın:

  • 17. maddesi (Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı) ve

  • 40. maddesi (Etkili başvuru hakkı)

kapsamında hak ihlali gerçekleştiğine hükmetti.

Artırılan Tazminat Miktarına Yürütülecek Faizin Başlangıç Tarihinin Tespitine Bağlı Olarak Zararın Tam Anlamıyla Giderilemediği İddiasıyla Yapılan Başvuruya İlişkin Karar

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 9/1/2025 tarihinde, Ferihan Beyoğlu (B. No: 2020/20382) başvurusunda Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu, geçirdiği ameliyat sonucunda idarenin hizmet kusuru nedeniyle belden aşağısının felç kalmasına bağlı olarak bazı zararlara uğradığını ileri sürmüş; maddi ve manevi bu zararların olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle tazminine karar verilmesi talebiyle idare mahkemesinde (mahkeme) tam yargı davası açmıştır.

Yargılama sürecinde hazırlanan bilirkişi raporunda maddi tazminat miktarı, başvurucunun mahkemeden talep ettiği miktardan fazla hesaplanmıştır. Süreçte yürütülen kanun yolu incelemeleri neticesinde, artırılan maddi tazminat miktarının davalı idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle başvurucuya ödenmesine hükmedilmiştir. Danıştay, bu hükme ilişkin temyiz başvurusunu inceleyerek kararı onamış; onama kararına yönelik davalı idarenin karar düzeltme başvurusunu ise artırılan maddi tazminat miktarına yürütülecek faizin başlangıç tarihine ilişkin kısım dışındaki bölümler yönünden reddetmiştir. Danıştay, artırılan tazminat miktarı yönünden idarenin temerrüde düştüğü tarih olan miktar artırımına ilişkin dilekçenin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Mahkeme kısmen bozma kararına uyarak maddi tazminatın artırılan kısmına ilişkin faiz başlangıcının, miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarih olarak belirlenmesine ve bu tarihten itibaren hesaplanacak faiz miktarının başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Başvurucunun bu karara karşı yaptığı temyiz başvurusu reddedilerek karar onanmış, onama kararına karşı yaptığı karar düzeltme başvurusu da reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, hatalı tıbbi müdahale sonucu uğradığı zararın uzun ve yıpratıcı bir yargılama süreci sonunda tam olarak giderilememesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yapılan değişiklik ile tam yargı davalarında miktar artırımı mümkün hâle gelmiş, ıslah benzeri müessese idari yargılama hukukunda yerini almıştır. Söz konusu değişiklik bağlamında, idari yargıda miktar artırımı müessesesinin kabul edilmesinin temel gerekçesinin, etkili başvuru ve adil yargılanma hakkının gerçekleştirilmesini temin ederek idarenin sebep olduğu zararların gerçek ve tam anlamıyla tazmini ve gideriminin sağlanması olduğu anlaşılmıştır.

Somut başvuru bu açıdan incelendiğinde -mevzuatta açık bir yasak olmamasına rağmen- Danıştay tarafından faizin başlangıç tarihine ilişkin olarak yapılan yorum neticesinde kabul edilen tazminat talebi için dava dilekçesinde gösterilen değer ile miktar artırımı dilekçesine konu edilen kısım yönünden ayrıma gidildiği görülmüştür. Miktar artırımı dilekçesiyle artırılan kısım için faizin başlangıç tarihinin miktar artırım dilekçesinin idareye tebliğ edildiği tarih olarak belirlenmesi, başvurucunun aynı eylemden kaynaklanan maddi zararına ilişkin tazminatın -miktar artırımı dilekçesiyle talep edilen- bir kısmına ilişkin faizin daha ileri bir tarihten (somut olayda yaklaşık 9 yıl sonrası) başlayarak hesaplanması suretiyle değer kaybına uğramasına sebebiyet vermiştir.

Başvurucunun açtığı davada artırılan miktara ilişkin faizin başlangıç tarihi yönünden Danıştay tarafından verilen kararın başvurucunun iddialarının incelenmesine ve uygun bir telafi şansı sunmaya elverişli olduğu söylenemez. Kanun koyucunun faiz başlangıç tarihine yönelik talebe ilişkin karar verilmesini kısıtlayan herhangi bir kural öngörmediği de dikkate alındığında Danıştay tarafından ortaya konulan bu yaklaşım, temel hak ve hürriyetlerin ihlal edildiğine yönelik şikâyetin etkili bir şekilde incelenmesine imkân sağlamamıştır. Bu durumun tıbbi ihmalden kaynaklanan zarara ilişkin yeterli giderimin sağlanmamasına, etkili başvuru hakkının gerçekleştirilmesi için idari yargılama usulüne kazandırılan miktar artırımı müessesesinin pratikte etkisiz hâle gelmesine yol açtığı sonucuna ulaşılmıştır.

Nitekim tam yargı davalarında miktar artırımı talebinde bulunulması ve davanın kabulüne karar verilmesi hâlinde artırılan miktar yönünden hangi tarihten itibaren faiz verilmesi gerektiği konusu Danıştay İçtihatları Birleştirme Kuruluna (İBK) taşınmış ve İBK tarafından dava dilekçesinde talep edilen miktar için hangi tarihten itibaren faize hükmedilecekse artırılan miktar için de aynı tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerektiği yönünde içtihatların birleştirilmesine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Muhabir: Haber Merkezi