DESAM (Demokrasi ve Eğitim Etütleri Stratejik Araştırma Merkezi) Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Avcı, aralık ayı istişare ağında yaptığı basın açıklamasında çok sert konuştu:

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ÇOCUKLARIMIZI APTALLAŞTIRIYOR!

Türk eğitim sistemi, modern dünyanın en büyük "zihinsel uyuşturma" operasyonlarından birine dönüşmüştür. Okullarımız, çocuklarımızın potansiyelini açığa çıkaran birer yuva değil; zekâların birbirine tabi kılındığı, merakın müfredatla boğulduğu birer "hizaya sokma merkezi" haline gelmiştir. Rancière’in "Cahil Hoca" metaforunda ifade ettiği o sarsıcı gerçeği bugün tüm Türkiye’nin yüzüne haykırmak zorundayım: "Özgürleştirmeyen eğitim, aptallaştırır!"

MEB VE YÖK’ün Zekâ Hiyerarşisi Diplomalı Köleler Yetiştiriyor!

MEB (Millî Eğitim Bakanlığı) ve YÖK (Yüksek Öğrenim Kurumu) sistemimiz, öğretmeni "her şeyi bilen bir otorite", öğrenciyi ise "hiçbir şeyi anlamayan bir kapasitesiz" olarak kodlamıştır. Öğretmenlerimizin sürekli bir şeyleri "açıklama" gayreti, aslında öğrencinin kendi başına anlama yetisine duyulan bir hakarettir.

Eğitim-İş, 8 Aralık’ta şiddete karşı ülke genelindeki tüm öğretmen odalarında bildiri okuyacak
Eğitim-İş, 8 Aralık’ta şiddete karşı ülke genelindeki tüm öğretmen odalarında bildiri okuyacak
İçeriği Görüntüle

Ben DESAM adına diyorum ki; Öğrenciye bir metni, bir sanat eserini ya da bir matematik problemini hiyerarşik bir üst dille açıklamak, ona "sen bunu tek başına anlayamazsın" demektir. Bu, kurmaca bir kapasitesizlik yaratmaktır. Bizim ihtiyacımız olan şey, açıklayan hocalar değil; öğrencisiyle beraber bilmediği denize yelken açan, alanı açtıktan sonra sahneden çekilmeyi bilen "Cahil Hocalar"dır.

TÜRK EĞİTİM SESTİMİNİN PUTLARINI YIKMALIYIZ!

Bugün bile MEB ve YÖK gençlerimize bilimsel düşünmeyi öğretmiyor; onlara bilimsel bilgileri birer "dogma" gibi ezberletiyor. DESAM adına eleştirim çok net; Evrim teorisinden kuantum fiziğine kadar her şey, bir inanç nesnesi gibi sunuluyor. Eğer gençlerimiz bilimsel bir şekilde düşünmeyi öğrenselerdi, bilgiye tapmak yerine bilgiyi sorgulamanın özgürlüğünü tadarlardı. Mevcut sistem, sorgulayan deha yerine, onaylayan teknisyen yetiştirmektedir. MEB ve YÖK Küratöryel Eğitim Tuzağından bir türlü kurtulamamaktadır. Modern sanat galerilerindeki çarşaf çarşaf küratör metinleri gibi, eğitim sistemimiz de hayatın her alanına "nasıl bakmamız gerektiğini" dikte eden rehberlerle doludur. Gelecek Vizyonumuz sığdır; MEB ve YÖK gençlerimizin hayatına "küratör" olmamalıdır. Onlara, kendi anlam haritalarını çizebilecekleri, hata yapma özgürlüğünü sonuna kadar kullanabilecekleri bir zihinsel jimnastik alanı sunmalıdır. Eğitim, bir "teslimiyet" süreci değil, bir "serüven" olmalıdır.

Eşitlik Bir Hedef Değil, Başlangıç Noktasıdır. Fakat MEB ve YÖK bu eşitliği, eğitimin sonunda ulaşılacak bir diploma veya statü sanıyor ve öyle tasarlıyor. Oysa eşitlik bir başlangıç noktasıdır. DESAM olarak iddiamız ve eleştirimiz şudur; Zekâlar farklı olabilir ama eşittir. Öğrenciler arasındaki fark, zekâ seviyesi değil, zekânın işlerliği ve dikkat seviyesidir. Bir öğrenciye "senin zekân buna yetmez" diyen her eğitimci, o gencin mezarcısıdır.

PEDAGOJİK DEĞİL İDEOLOJİK BAKAN YÖNETİCİLER SAHNEDEN ÇEKİLMELİ!

DESAM olarak MEB’E ve YÖK’e ve tüm eğitim paydaşlarına çağrıda bulunuyoruz: Geleneksel pedagojinin "açıklama hiyerarşisini" terk edin! Müfredatı, sınavları ve otoriteyi kutsamaktan vazgeçin. Gerçek eğitim, hocanın öğrencisini kendisinden bile özgürleştirmesidir. Bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan şey daha fazla sınav, daha fazla bina veya daha fazla teknoloji değildir. Türkiye’nin ihtiyacı olan şey; "Ben kendi başıma öğrenebilirim" diyen, zihinsel boyunduruğunu kırmış, özgüven sahibi "Özgür Gençler"dir. Eğitimi, aptallaştırma aracı olmaktan çıkarıp, özgürleşme eylemine dönüştürürsek işte o zaman Türkiye muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkan bir büyük, ülke olabilir.

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ EĞİTİMLİ CAHİLLER ÜRETİYOR!

MEB ve YÖK, evlatlarımızı birer 'bilgi kaset çaları' olarak gördüğü sürece, bu ülke fikir ameleliğinden öteye gidemeyecektir. Bugün okullarımızda uygulanan pedagoji, çocuğu hayata hazırlamak değil, hayatı çocuğun elinden çalmak üzerine kuruludur. Unutulmasın ki; zekânın özgürleşmediği bir iklimde alınan her diploma, gencin boynuna takılmış bir 'entelektüel esaret' madalyasıdır. DESAM olarak son uyarımızı yapıyoruz: Bilgiyi bir itaat nesnesi haline getiren bu 'müfredat diktatörlüğü' yıkılmadığı sürece, Türkiye'nin geleceği sadece teknoloji tüketen ama asla fikir üretemeyen bir gölge nesle hapsedilecektir. Ya çocuklarımızı öğretmenlerimizin zihinsel sınırlarından özgürleştireceğiz ya da bu 'eğitimli cehaletin' karanlığında topluca boğulacağız. Seçim sizin: Ya özgür bir gelecek ya da diplomalı bir kölelik!"

Muhabir: Haber Merkezi