Modern tarih profesörü Xosé M. Núñez Seixas, milliyetçiliğin faşizmle dansını, tarihsel örneklerle ve ideolojik çözümlemelerle inceliyor: Her faşist milliyetçidir ama her milliyetçi faşist midir?

Milliyetçilik, uzun süredir sağ siyasetin ve otoriter rejimlerin temel taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Demokratik ülkelerde bile milliyetçilik, çoğu zaman kendi ulusunu üstün görme anlamına gelen “şovenizm”le özdeşleştiriliyor. Ancak bu basitleştirilmiş algının arkasında çok daha karmaşık bir ideolojik yapı ve tarihsel süreç yatıyor.

Modern ve çağdaş tarih profesörü Xosé M. Núñez Seixas’a göre, “milliyetçilik” ve “yurtseverlik” arasındaki fark çoğu zaman sadece yoğunluk düzeyindedir. Yurtseverlik, kişinin ülkesine duyduğu sevgi olarak kabul edilirken, radikal milliyetçilik; dışlayıcı, hatta yabancı düşmanı bir yapıya bürünebilir. Seixas bu noktada, “Yurtseverlik düşük yoğunluklu bir milliyetçiliktir, ama radikal milliyetçilik sıklıkla yabancı düşmanlığına dönüşür,” diyerek iki kavramın ayrım çizgisine dikkat çekiyor.


Milliyetçiliğin Sol Yüzü: Azınlık Milliyetçilikleri

Geleneksel sağcı milliyetçilik algısının ötesinde, özellikle Avrupa ve Amerika’daki bazı siyasi hareketler “milliyetçi” kimliği sol veya ilerici ideallerle harmanlıyor. Seixas, bu olgunun “alt-devlet” ya da “azınlık milliyetçiliği” olarak tanımlandığını ve çoğunlukla kendi kaderini tayin hakkı, kültürel özgürlük ve ekososyalist değerlerle örtüştüğünü belirtiyor.

Bu kapsama giren partiler arasında Surinam Ulusal Partisi (1946), Bask Milliyetçi Partisi (1895), İskoç Ulusal Partisi (1934) ve Galiçya Milliyetçi Bloğu (1982) gibi örnekler var. Sinn Féin (İrlanda) ve Plaid Cymru (Galler) gibi partiler hem radikal milliyetçi köklere sahip hem de günümüzde ilerici ve çoğulcu politikalar izliyorlar.


Ancak Sol Milliyetçilik Her Zaman Bağışıklık Kazanmaz

Bu kapsayıcı milliyetçilik biçimleri, radikal sağ etkisinden tamamen arınmış değil. Belçika’daki Vlaams Belang ve Katalonya’daki Catalan Alliance gibi aşırı sağ milliyetçi azınlık hareketleri bunun örneği. Tarihsel bağlamda ise Ukrayna Milliyetçi Örgütü (OUN) ve Flaman Ulusal Birliği (VNV) gibi hareketler, azınlık kimliklerini kullanarak faşizan ideolojilere yönelmişti.


Milliyetçilikten Faşizme Giden Yol: Kesişen Gölge

Her faşist ideoloji milliyetçiliği merkezine alır, fakat bu milliyetçilik biçimi sıradan bir ulus sevgisinden ibaret değildir. 20. yüzyılın sonlarında yeniden canlanan etnik milliyetçilik akımı – Trump’ın “America First” (Önce Amerika), Putin’in yayılmacılığı ve Hindistan’daki Hindutva hareketi gibi – milliyetçilik ile faşizmin yeniden iç içe geçmesini hızlandırdı.

Seixas’a göre, “faşist milliyetçilik”, klasik milliyetçilik unsurlarını (kan, toprak, tarih, dil) alır ve onları “devrim”, “ırksal saflık”, “kurumsal düzen” ve “irrasyonel değerler” gibi faşist ilkelere hizmet edecek şekilde yeniden işler. Bu sentez, faşizmin coğrafi çeşitliliğini ve tarihsel yayılımını da açıklar.


Faşist Milliyetçiliğin Beş Temel Özelliği

Seixas, faşist milliyetçilik kavramını beş başlıkta özetliyor:

  1. Paralel bir askerî toplum modeli:
    Toplum, bir kışla gibi yapılandırılır. Disiplin, komuta birliği ve bireysel haklardan feragat, millî birlik adına yüceltilir. Bu yapı savaş, yayılma ve emperyalizmi doğal kılar.

  2. Darwinci bir sosyal ve uluslararası anlayış:
    “En güçlü olan hayatta kalır” prensibi, hem iç düşmanlara hem de dış tehditlere karşı şiddeti meşrulaştırır. Millî egemenlik sınırsız, ulusal kimlik ise dışlayıcıdır.

  3. Ulusun dinin önüne geçmesi:
    Faşizm, dine yer verse de onu ikinci plana iter. Ulus, Tanrı’nın bile önünde konumlandırılır; faşist ideolojide “ulus” mutlak değerdir.

    Ulaş Yılmaz: “Gençler Geleceğini Göremiyor, Aile Kurmayı Erteliyor!” Ulaş Yılmaz: “Gençler Geleceğini Göremiyor, Aile Kurmayı Erteliyor!”
  4. Devlet, kültür ve ulusun birleşimi:
    Ulus-devlet, faşizmde hem devletle özdeşleşir hem de onu aşar. Bu, “ulusal-devletçilik” diye anılan yapıyı doğurur.

  5. Karizmatik lider kültü:
    Faşist ulusun başında mutlak güven duyulan bir lider olmalıdır. Führer ilkesi (Führerprinzip) gibi örneklerde görüldüğü gibi liderin sözü hukukun üstündedir ve ulusun tüm tarihi figürlerinin cisimleşmiş hâlidir.

Sonuç: Her Faşist Milliyetçidir, Ama...

Seixas’ın vardığı sonuç oldukça açık: Her faşist milliyetçidir, ancak her milliyetçi faşist değildir.
Milliyetçiliğin faşizmle örtüşmesi, ancak belirli koşullarda ve özel bir ideolojik yönlendirmeyle mümkün olur. Yani milliyetçilik, kendi başına faşizmin habercisi değil; ama yanlış ellerde kolayca onun aracı hâline gelebilir.

Bu nedenle milliyetçiliği tek boyutlu bir ideoloji olarak görmek yanıltıcı olur. Onu faşizmden ayıran ya da ona yaklaştıran şey, ideolojik bağlamı, lider figürü ve uygulama biçimidir.


Makale Yazarı:
Xosé M. Núñez Seixas – Modern ve Çağdaş Tarih Profesörü, Santiago de Compostela Üniversitesi
Kaynak: The Conversation Europe

Editör: Güven BOĞA