Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Merkez Yönetim Kurulu, Türkiye Maden İşçileri Sendikası’nın 1 Ağustos’ta başlatacağı grevin Cumhurbaşkanı kararıyla 60 gün süreyle ertelenmesine sert tepki gösterdi. Kararın "milli güvenlik" gerekçesiyle alındığını ancak bunun fiilen grev yasağı anlamına geldiğini vurgulayan KESK, iktidarın emekçilerin anayasal haklarını kullanmalarını engellemeye çalıştığını belirtti.
KESK açıklamasında, AKP iktidarı döneminde 22 grevin "erteleme" adı altında yasaklandığına dikkat çekildi. Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kararlarına rağmen 14 grevin somut bir dayanak olmadan "milli güvenlik" bahanesiyle ertelendiği ifade edildi. Ayrıca grev yasaklarının kimi zaman "genel sağlık" ve "kamu düzeni" gerekçeleriyle gerekçelendirildiği belirtildi.
GREV HAKTIR, YASAKLANAMAZ!
Bu Ülkede Milli Güvenliği, Genel Sağlığı, Kamu Düzenini
Bozanların Adresi Bellidir!
Mevcut iktidar bir taraftan işçileri, emekçileri her geçen gün daha fazla yoksulluğa, sefalete, güvencesizliğe iten politikalara imza atmaya devem ederken diğer taraftan bu politikalara karşı milyonların en temel anayasal haklarını kullanmalarını dahi engellemeye çalışıyor.
Bu kapsamda en son Türkiye Maden İşçileri Sendikası'nın 1 Ağustos'ta başlatacağı grev kararı bugünkü Resmî gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile 60 gün süre ile ertelenmiştir. Söz konusu kararda Türkiye Maden İşçileri Sendikası üyesi işçilerinin grevinin “milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden altmış gün süre ile ertelenmesine …” denilmiştir.
Öncelikle kararın adı ‘grev erteleme’ olsa da gerçekte fiilen grev yasağı olduğunu başta işçiler, sendikacılar olmak üzere bu ülkede bilmeyen kalmamıştır. Nitekim son Cumhurbaşkanı Kararı ile AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 22 grev “erteleme” adı altında yasaklanmıştır.
Öte yandan Anayasa Mahkemesinin (AYM) hem 2015 tarihli Kristal-İş kararında hem de ardından verilen Birleşik Metal İş kararında grevlerin milli güvenlik gerekçesinin somut bir dayanağa bağlanmadan ertelenemeyeceğini açık bir şekilde ortaya konmuştur.
Buna rağmen o günden bu yana 14 grev daha, hiçbir somut dayanak ortaya konmadan, sadece “millî güvenliğin bozulduğu” gerekçesi öne sürülerek ertelenmiş, daha doğru bir ifade ile yasaklanmıştır.
Bu yasaklamalara gerekçe olarak bazen de grevlerin ya “genel sağlığı” ya da “kamu düzenini bozucu nitelikte” olduğu gerekçeleri ileri sürülmüştür.
Oysa Türkiye’de milli güvenliği de genel sağlığı da kamu düzenini de bozan ne işçiler, emekçiler ne de onların anayasadan, yasalardan, ülkemizin altında imzası bulunan uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan haklarını kullanmalardır.
Bu ülkede milli güvenliği de genel sağlığı da kamu düzenini de bozanlar:
· İşçilere, emekçilere 19. Yüzyıl kölelik koşullarını dayatıp buna karşı hak arama yollarını kaptanlardır.
· Grevleri OHAL’den istifade ederek engellediklerini itiraf edenlerdir.
· Anayasaya aykırı olarak çıkardıkları Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK), torba yasalarla ile mevcut grev yasaklarının kapsamını daha da genişletenlerdir.
· Kayıt dışı, taşeron, esnek ve güvencesiz çalıştırma biçimlerini yaygınlaştırarak ülkeyi sermaye için ucuz iş gücü cennetine çevirenlerdir.
· İşçilerin, emekçilerin insanca çalışma ve yaşam taleplerine kulak tıkayan, sendikal mücadelesini ‘suç’ olarak görenlerdir.
· Sermayeye- patronlara teşvik üstüne teşvik veren, vergi ve prim borçlarına af üstüne af çıkartıp bütün yükü işçilerin, emekçilerin sırtına yıkanlardır.
Ülkede hayata geçirilen tüm emek karşıtı, sermaye dostu politikaların altında imzası olanların, kendilerine dayatılan sefalet zamlarını kabul etmeyen 600 bin kamu işçisi şahsında Türkiye Maden İşçileri Sendikası üyesi işçilerinin grevini “milli güvenliği’ diyerek yasaklaması kabul edilemez.
KESK olarak işçilerin, emekçilerin en temel anayasal hakkı olan grevin erteleme adı altında yasaklanmasını kınıyoruz.
Bilinmelidir ki bugün maden işçisinin grev hakkı gasp edilmesi karşısında sessiz kalırsak bunu yeni yasaklar, yeni hak gaspları izleyecektir. Bunu engellemenin tek yolu; yıllardır emek karşıtı bu sistemin çarkları altında ezilen işçilerin, emekçilerin, asgari ücretlilerin yani bu ülkenin emeği ile geçim mücadelesi veren ezici çoğunluğunun yan yana gelmesi, omuz omuza vermesi, birleşik mücadeleyi örmesinden geçmektedir.
KESK olarak emeğin birleşik mücadelesinin örülmesi ve büyütülmesi için üzerimize görev ve sorumluluğu yerine getirmeye devam edeceğiz.
Yürütme Kurulu