ANKARA – DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş Altın, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı çarpıcı konuşmayla Cumartesi Anneleri’nin mücadelesini gündeme taşıdı. Hafızayla yüzleşmenin, kayıpların acısını tanımanın ve onarıcı adaletin gerekliliğini güçlü bir dille vurgulayan Altın, “Türkiye bir unutma değil, bir afazi ülkesidir. Bu ülke kayıp kelimelerin ve kayıp insanların ülkesidir,” dedi.

Konuşmasına cezaevlerindeki mücadele arkadaşlarını selamlayarak başlayan Altın, dinleyicileri önyargılarından sıyrılarak hayal kurmaya, bir kaybın yürekte açtığı boşluğu anlamaya davet etti.

TRT'nin Bütçesi ve Harcamaları Meclis Gündeminde: "Kamu Kaynaklarının Akıbeti Sorgulanmalıdır" TRT'nin Bütçesi ve Harcamaları Meclis Gündeminde: "Kamu Kaynaklarının Akıbeti Sorgulanmalıdır"

BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri cezaevinden dinleyen mücadele arkadaşlarımız, sevgili halklarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Bugün sesimin ulaştığı herkesi tüm ön yargılardan, tüm ön kabullerden azade bir şekilde benim sesimi takip ederek bir yaşamın kapısını çalmaya, hepinizi arkanıza yaslanmaya ve sesimi dinlemeye davet ediyorum.

Varsayın ki küçük bir bahçesi olan tek katlı bir evin önünde kırmızı bir sandalyenin üstünde oturuyorsunuz. Kapısı yıllardır kilitlenmeyen en son otuz yıl önce boyanmış bu tek katlı evin her köşesi en sevdiklerinizin anılarıyla kaplı. Şimdi hayal edin, en sevdiklerinizin fotoğraflarına tek tek bakın ve şimdi tekrar hayal edin, otuz yıldır numarası değişmemiş telefonunuz her çaldığında, kapısı her aralandığında evin ve her bayram sabahında sevdiklerinizi tekrar görmenin umudunu yaşadığınızı hayal edin. Otuz yıldır, haftanın yedi günü oturduğunuz kırmızı plastik sandalyeden sadece bir gün, cumartesi günleri kalktığınızı ve en sevdiğinizin otuz yıldır almadığınız haberini almak için, onu son göreni bulabilmek için, son nefesindeki hasreti bilmek için ve otuz yıldır duyulmayan sesinizin karanlığı yırtması için, en sevdiğinizin kemiklerine sarılmak için, o otuz yıldır belki bir gün gelir diye boyamadığınız ve ayrılmadığınız evinizden ayrıldığınızı ve 1.050 haftadır yakınlarını kaybeden binlerce Cumartesi insanının, barış annesinin yanına en sevdiğinizin kaybını anlatmaya gittiğinizi hayal etmenizi istiyorum.

Eğer Cumartesi Annelerinin anlattıkları kayıplarının sesini duyabildiyseniz ve bu acıyı, bu hasreti, bu adalet çığlığını duyabildiyseniz, zihniniz sizi buraya kadar getirebildiyse, sesimi takip edebildiyseniz, işte, şu an arkanıza yaslandığınız kişiden daha farklı bir kişisiniz çünkü bir acıya dokundunuz ve sizlerin, artık, bu arkanıza yaslandığınız yerden doğrulmanın ve kayıplarla yüzleşmenin, onarıcı adaleti tesis etmek için şimdi doğrulmanın ve ayağa kalkmanın zamanı olduğunu da bilmenizi isterim.

Hep söylenegelir “Türkiye bir amnezi ülkesidir yani bir unutma ülkesidir” diye fakat bilinmelidir ki unutulmaz acıların ülkesinde ne yazık ki ne insan ne toprak ne dağlar ne ovalar ne dereler ne denizler ne de hayvanlar hiçbir şeyi unutmadılar, sadece sesleri duyulmuyor. Türkiye bir amnezi ülkesi değil, bir afazi ülkesi, bir kayıp kelimeler ve kayıp insanlar ülkesidir çünkü bugüne kadar ne zaman "Dersim" desek, ne zaman "Zilan" desek, ne zaman "49'lar" desek, ne zaman "1 Mayıs 1977 faili meçhuller" desek o ses bir karanlığa hapsedildi.

Şimdi, geçmişi konuşmanın, hafızayla yüzleşmenin ve hafızayla çatışmanın sonunun geldiği günlerin vaktidir ve tam da bu yüzden artık susan değil konuşan bir hafızaya ihtiyacımızın olduğunu söyleme günüdür. Suskunluk geçmişin acılarını değil, bugünün adaletsizliklerini büyütür yalnızca. Bunun en yalın, en onurlu, en sabırlı ifadesidir Galatasaray Meydanı'nda siyah beyaz fotoğraflarla her cumartesi toplanan cumartesi insanları ve beyaz tülbentleriyle Sakine Aratlar. Bizler Berfo analara, Sakine analara borçluyuz, hafızamızı borçluyuz. Bu borç yalnızca geçmişin acılarını kayda geçirmek değil, bugün o acılardan bir toplumsal vicdan, bir ortak bilinç yaratmak ve onlara borçlu olduğumuz, tutamadığımız sözleri tutmanın tam da vaktidir.

Ve son olarak bugün Kadın Meclisi toplantımızda bahsettiğimiz gibi eski dönem Kadın Meclisi Sözcümüz Canan Çalağan'ın da bahsettiği gibi yüz altmış bir yıl önce Çerkez sürgünü ve soykırımında yaşamını kaybedenleri tıpkı bir Çerkes olan Canan arkadaşımız gibi anmak istiyorum.

Bizler bugünleri sadece bir anma günü olarak değil, bir yüzleşme günü olarak, acıları görme günü olarak, acılarla hesaplaşma günü olarak görüyoruz. Yine, Canan arkadaşın da söylediği gibi "Karadeniz en çok Çerkesler için karadır bugün." ve bizler bir karanlığın içinden aydınlık bir yol bulmayı umarak, yüzleşerek ve onarıcı adaleti tesis ederek bu karanlıktan çıkabileceğimizi ifade ederek hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hissedebilen herkesi saygıyla selamlıyorum ama acıyı hissedemeyenlere hiçbir şey demiyorum.

Editör: Haber Merkezi