DEM Parti Adana İl Örgütünün çağrısıyla, HDK Eş Sözcüsü ve TBMM Komisyonu Üyesi Meral Danış BEŞTAŞ ile HDP Eş Genel Başkanı Sultan ÖZCAN'ın katıldığı "Barış ve Demokratik Toplum" Buluşması, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesinde gerçekleştirildi.
Toplantıda konuşan her iki siyasetçi de Türkiye'nin yeni bir barış dönemine girdiğini, ancak bu sürecin güven yerine hukuki güvence gerektirdiğini ve demokrasiden ayrı düşünülemeyeceğini vurguladı.

Meral Danış BEŞTAŞ'ın Konuşmasından Önemli Başlıklar
HDK Eş Sözcüsü Meral Danış BEŞTAŞ, konuşmasına Adana'da yaşanan siyasi tutuklamalara değinerek başladı. Kendisi, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar'ın, Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin'in ve Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar'ın tutuklu olduğunu hatırlatarak, bu durumun siyasi olduğunu, Adana halkının iradesine yönelik bir sakatlama olduğunu ve bunu kabul etmediklerini ifade etti.
Barış ve Demokrasi İlişkisi
Beştaş, Türkiye'nin bir yandan barışını ararken, diğer yandan antidemokratik uygulamaların, hak ihlallerinin ve saldırıların devam ettiğini belirtti. Temel düşüncelerini paylaşan Beştaş, "Her şeyden önce barış demokrasisiz olmaz. Demokrasi de barışsız olmaz" dedi. Barışın inşa edilmesinin asgari ölçüleri olduğunu ve bunun temelinin uluslararası hukuka, evrensel değerlere ve asgari demokratik standartlara uymayı gerektirdiğini aktardı. En önemlileri arasında halk iradesine saygı, hukukun üstünlüğü ve yargının siyasi amaçlar doğrultusunda kullanılmaması yer alıyor.
Mücadelenin bir bedeli olduğunu belirten Beştaş, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Selçuk Mızraklı, Bekir Kaya, Leyla Güven ve yüzlerce arkadaşlarının hala cezaevlerinde özgürlüklerinden yoksun olduğunu hatırlattı. Beştaş, muhalefetin birbirine karşı durmadan ortak bir zeminde mücadeleyi yürütmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, barış mücadelesini bir "teslimiyet" veya "geri adım" olarak gören değerlendirmelerin kesinlikle kabul edilemez olduğunu, zira barışı inşa etmenin en büyük erdemlerden biri olduğunu söyledi.
Barış Girişimlerinin Tarihçesi
Beştaş, barış sürecinin yeni başlamış bir durum olmadığını, geçmişte 13 defa barış girişiminin olduğunu ancak bunların akamete uğradığını belirtti. İmralı'da tutulan Sayın Öcalan'ın 90'lı yıllardan bu yana silahsız bir çözüm, barış ve demokratikleşme talebini farklı şekillerde ifade ettiğini ve çağrılar yaptığını kaydetti. En son sürecin 2013-2015 yılları arasındaki çözüm süreci olduğunu ve onun da başarısızlıkla sonuçlandığını ekledi. Türkiye'nin şimdi yeni bir dönemin içinde olduğunu ifade ederek, Kürt halkının diliyle, kimliğiyle, kültürüyle, inancıyla, özgür ve eşit şartlarda kendi topraklarında yaşamak istediğini dile getirdi.

TBMM Komisyonu Çalışmaları ve Hukuki Zemin
Beştaş, barış ve demokratik toplum sürecinin yaşamsallaşması için hukuki ve siyasi zeminin oluşması gerektiğini belirtti, zira barışın hukukun oluşması meselesi olduğunu vurguladı.
11 Temmuz'dan sonra kurulan komisyon hakkında bilgi veren Beştaş, bu komisyonun Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yollarla çözümü açısından tarihi bir işlev ve nitelikte olduğunu söyledi. Komisyonun, İyi Parti hariç bütün partilerle çalıştığını ve meclisin ve toplumun %95'ini temsil ettiğini ifade etti.
Komisyonun 5 Ağustos'ta ilk toplantısını yaptığını ve resmi yönergeye göre 31 Aralık 2025'e kadar devam süresi olduğunu, ancak 2 aylık sürelerle uzatılmasının da mümkün olduğunu ekledi.
Şu ana kadar 15 toplantı yapıldığını ve dinlemeler gerçekleştirildiğini aktardı. Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ve MİT başkanının dinlendiği oturum hariç, diğer bütün çalışmaların kamuya açık olduğunu belirtti.

Komisyonda Tarif Edilen Mesele
Beştaş, dinlemeler sırasında birilerinin süreci "terörsüz Türkiye" cümleleriyle tarif etmeye çalıştığını söylerken, komisyona gelenlerin %90'ından fazlasının bu meseleyi doğru tarif ettiğini vurguladı. Bu meselenin Kürt meselesi, eşit yurttaşlık meselesi, ana dil meselesi ve yerel demokrasi meselesi olduğunu belirtti. Dinlenen kurumlar arasında Mebiader'den şehit asker ailelerine, Diyarbakır annelerinden İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı gibi birçok kuruluşun bulunduğunu söyledi. Baroların, akademisyenlerin ve özellikle ekonomi kurumlarının sunumlarının bölgelerarası ayrımcılığın haritaya nasıl yansıdığını çok iyi ifade ettiğini de ekledi.
Somut Adımlar ve Hız Gerekliliği
Meral Danış Beştaş, komisyonun artık yasaları konuşması ve somut adımlar üzerinde tartışması gerektiğini ifade etti. Bu sürecin manipülasyonlara ve provokasyonlara açık olduğunu, bu yüzden hızlı hareket edilmesi gerektiğini vurguladı. Meclis Başkanı'nın üç cümle Kürtçe konuşması üzerine Türkiye'de ırkçılık ve faşizmin hortlatıldığını, oysa Barış Annemize komisyonda Kürtçe konuşma izni verilmediğini hatırlattı.
Komisyonun bu hafta Perşembe günü Adalet Bakanı ve Dışişleri Bakanı'nı dinleyeceğini, dinlemelerin gelecek hafta bitirilmesinin beklendiğini aktardı. Komisyonun, yasa yapmayacağını ancak hangi adımların atılması gerektiği noktasında genel kurula öneri sunacak bir çerçeve hazırlayacağını belirtti. Hazırlanan raporun büyük ihtimalle bir ara dönem raporu olacağını ekledi.
Sultan ÖZCAN'ın Konuşmasından Önemli Başlıklar
HDP Eş Genel Başkanı Sultan ÖZCAN, "Barış ve Demokratik Toplum" buluşmaları kapsamında bir yıldır ülkenin çeşitli yerlerinde halk buluşmaları ve toplantılar gerçekleştirdiklerini belirtti.
Yeni Dönemin Başlangıcı
Özcan, süreci başlatan olaylara değinerek, 2024 Ekim başında başlayan MHP lideri Devlet Bahçeli'nin mecliste tokalaşması, ardından yaptığı açıklama ve Aralık 2024'te, uzun yıllar süren derin tecritten sonra ilk kez İmralı'ya (Sayın Abdullah Öcalan'a) bir heyetin gitmesi ve oradan gelen notların kamuoyuyla paylaşılmasının bu süreci başlattığını söyledi.
Sayın Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat çağrısına atıfta bulunan Özcan, çağrıda ifade edilen şiddetle geçen 50 yıllık bakiyenin sadece şiddet olarak tanımlanamayacağını belirtti. Kürt halkının varlık ve demokrasi mücadelesinin, yerel yönetimlerden parlamentoya kadar pek çok alanda büyük mesafe kaydettiğini aktardı.
Demokratik Gelecek Vizyonu
Yeni dönem vizyonunun, şiddeti açığa çıkaran nedenlerin ortadan kaldırılarak kalıcı, demokratik, onurlu bir barışın inşası olduğunu ifade etti. Amaç; Türkiye demokrasi güçleriyle birlikte ortak yaşam, demokratik cumhuriyet ve yerel demokrasi esasına dayalı bir ortak gelecek inşa etmektir. Özcan, egemenlerin "terör" parantezini ellerinden alarak demokrasiye alan açılmasını istediklerini belirtti. Bu durumun aynı zamanda Suriye, İran, Irak ve Türkiye hakkında yeni bir demokratik dönüşümün kapılarını araladığını da ekledi.
Özcan, spekülatif haberlere rağmen Öcalan'ın 27 Şubat çağrısını yaptığını ve örgütünün bu çağrıya uyum gösterdiğini belirtti. Örgütün önce ateşkes imzaladığını, kongresini toplayarak kendisini fesih kararı aldığını ve Sayın Abdullah Öcalan'ı "esas baş müzakereci" olarak konumlandırdığını dünyaya ve Türkiye halklarına paylaştığını söyledi. 11 Temmuz'daki sembolik silah yakma girişiminin de demokratik siyasete geçiş ve güvenlik konseptinden güvenceli bir gelecek konseptine geçiş kararlılığının işaretleri olduğunu vurguladı.
Güven Değil, Güvence Talebi
Sultan Özcan, 2013-2015 çözüm döneminin aksine, bu dönemde mecliste temsili bulunanlar arasında bir parti hariç %90'ın üzerinde bir konsensus, yani ortaklaşma bulunduğunu belirtti.
Özcan, sıkça sorulan "iktidara güveniyor musunuz, samimi buluyor musunuz?" sorusuna yanıt verdi. Bu soruların toplumsal muhalefet güçlerini izleyici pozisyonuna ittiğini belirterek, asıl amaçlarının güven veya samimiyet aramak olmadığını, "Biz güvence istiyoruz" dedi. Bu güvencenin hukuki hakların güvence altına alınması, demokratik geleceğin yolunun, zemininin, temelinin atılacağı güvence olması gerektiğini söyledi. Hukuki ve siyasal zeminin yasama organından sokağa kadar her alanda sahiplenilmesi, bir daha silaha tevessül etmeyecek yapıların çıkmaması için demokratik hakların mücadelesi gerektiğini belirtti.
Yeni Paradigma
Özcan, Sayın Abdullah Öcalan'ın sunduğu yeni dönem paradigmasını bir manifesto olarak nitelendirdi. Bu manifestonun, 40-50 yıllık çatışma ikliminden örgütünü alarak demokratik bir zemine çektiğini, özgürlükçü, demokratik, eşitlikçi, barışçıl bir yeni konsepti hem Türkiye hem de Ortadoğu için öngördüğünü ifade etti. Özcan, bu tarihi stratejik açılımın, Kürt siyasal özgürlük hareketini demokratik özgürlükçü sol bir zemine konumlandırdığını, aynı zamanda otoriter rejimlerin ve geçmiş reel sosyalizmin eleştirisi üzerine kurulu bir teklif sunduğunu belirtti. Bu dönüşüm, 21. yüzyılın özgürlükçü, demokratik, yeni ideolojik tahayyülüne yelken açmayı sağlayacak önemli bir değişimin başlangıcı ve anahtarıdır.





