DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, barış ve demokratik toplum sürecinde kritik rol üstlenen komisyonun çalışmalarına toplumun tüm kesimlerinin deneyimlerinin yansıtılması gerektiğini vurguladı. Doğan, “Bir daha asla yaşanmasın diyebilmemiz için çatışmalardan etkilenen herkesin deneyimi bu sürece aktarılmalı” diyerek, kurum ve bireylere partileriyle iletişime geçme çağrısı yaptı. Güvenlikçi yaklaşımlara karşı yapıcı ve onarıcı bir dilin benimsenmesi gerektiğini söyledi.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde Türkiye ve dünya gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. CHP'li Beyoğlu Belediyesine yapılan operasyona ilişkin sözlerine başlayan Doğan, "Türkiye'de bir yandan barış demokrasi çözüm ihtimalinin tartışıldığı bu günlerde bir yandan da bu anti demokratik uygulamalara dair konuşmak durumunda kalmaktan hicap duyduğumuzu en başta ifade etmek isterim. Sadece hicap da duymuyoruz buna karşı mücadele ediyoruz ve bu türden operasyonların doğrudan seçmen iradesine müdahale olduğunu söylemekten artık dilimizde gerçekten tüy bitti. Yargı eliyle siyasete müdahale etmek ya da siyaseti yargı eliyle dizayn etmeye çalışmak bu ülkenin onlarca yıl kaybetmesine neden oldu. Bir an evvel bu hukuksuz uygulamalar son bulmalı" diye tepki gösterdi.

Kürt meselesi çözülmeden Türkiye'nin de demokratikleşemeyeceğini söyleyen Doğan, "Türkiye'deki demokratikleşme yönünde adımların hızlanması için Kürt meselesinde çözüm iradesinin kararlılıkla sürdürülmesi gerekiyor. Biz bu kararlılıkla şölenler, yürüyüşler, buluşmalar yapıyoruz ve bunları kesintisiz bir biçimde sürdürüyoruz. Cizre'de başlattığımız Barış ve Demokratik Toplum şölenleri özellikle gençlerin ve kadınlarınkatılımıyla ve tüm coşkusuyla devam ediyor. Dün akşam Diyarbakır'da ondan önceki gün Kızıltepe'deydik Kadın Meclisimiz Van, İzmir ve Mersin başta olmak üzere her yerde eylemdeydi" dedi.

Doğan'ın basın açıklamasında öne çıkan başlıklar şöyle:

"Bu sürecin tamamının toplumun farklı kesimlerinde kapsamasının ve toplumun farklı kesimlerinin önerilerinin beklentilerinin bir şekilde bu sürecin içine akması gerektiğini söylemiştik. Tabii ki burada komisyon yine çok kritik bir rol oynayacak. Bu konuda da üyeler arasında ve farklı siyasi partiler arasında bir mutabakatın sağlanmış olması kıymetli. Bizim de DEM Parti olarak komisyona sunduğumuz liste sizlerle de paylaşıldığı kamuoyu da yakından takip etti. Bu listede hukuk kurumlarından hak örgütlerine, kadın örgütlerinden meslek birliklerine, akademisyenlerden kanaat önderlerine kadar farklı alanlarda bugüne kadar deneyim biriktirmiş isimler yer alıyor. DEM Parti komisyon üyeleri hemen bu liste basında ve komisyonda paylaşıldıktan, Başkanlığa sunulduktan sonra bir yazılı açıklama yaptılar. Bu yazılı açıklamada da ifade edildiği gibi önümüzdeki hafta salı ve çarşamba günleri komisyon bu gündemle toplanarak dinlemelere ilişkin yöntemi ve takvim belirleyecek. Hatta büyük ihtimalle önümüzdeki hafta dinlemeler başlayacak. Kimler olacak, nasıl olacak bu hafta başında netleşecek. Ancak bu listeler basına yansıdıktan ve komisyonla paylaşıldıktan sonra partimize ulaşan adı ve kurumu listede olan veya olmayan takdir edersiniz ki bu listelerde yer alan tüm isimler, kurum ve kuruluşların dinlenmesini isteriz. Hatta daha geniş kapsamda bir dinleme bu deneyim aktarımının Komisyona ulaşması ve tutanaklarla kayda geçebilmesini arzu ederdik ancak komisyon hem süresi itibariyle hem bunu nasıl bir yöntemle yapacağını kendisi belirleyecek.

"Deneyimlerinizi paylaşmak için partimizle irtibata geçin"

Dolayısıyla şu anda size hani böyle net olarak dinlenecekler listesi ya da ismi paylaşma henüz mümkün değil. Fakat şunu ifade etmek isterim bize çok sayıda insan ulaştı, bize çok sayıda kurum ve kuruluşa ulaştı. Bundan önce de ulaşmıştı, 'olası bir deneyim aktarımında bizler de yer almak istiyoruz' diye. Bu da çok değerli bir çaba deneyimlerini aktaramayabilir ancak biz DEM Parti olarak şu çağrıyı yineleyelim en başından ifade ettiğimiz gibi biz toplumsallaşmayı en az şeffaflık kadar önemsiyoruz ve bunların birbirinden yine ayrılamaz parçaları olduğunu düşünüyoruz. O sebeple Türkiye'de çok sayıda insan çatışma çözümü çalışmak durumunda kaldı. Türkiye'de yaşanan bu onlarca yarısı süren çatışmalı dönem dolayısıyla ya da başka sebeplerle. Bundan doğrudan ve dolaylı olarak etkilenen insanlar var. Bir daha asla yaşanmasın diyebilmemiz ve bunun yol haritasını oluşturabilmemiz için bu deneyimler çok kıymetli. O yüzden Parti olarak çağrımızı yeniliyoruz lütfen partimizle bu konuda irtibata geçin. Yazılı olarak iletmek istediğiniz her şeyi bize iletebilirsiniz. Ayrıca biz şölen, halk toplantıları, buluşmalar, sivil toplum ve siyasi partilerle kurulan temasları bu amaçla kesintisiz bir biçimde sürdürüyoruz ve bunları sürdüreceğiz. Biliyoruz ki Komisyona davetli kişi kurum ve kuruluş listesinde yer alamayanların da bu çalışmaları kolaylaştırıcı bir etki sağlayacaktır.

"Hala felaket senaryoları yazmaya, güvenlikçi refleksleri canlandırmaya hevesli insanlar olduğunu da görüyoruz"

Eğer Barış ve Demokratik Toplum sürecine dair çalışmalar, temaslar, girişimler yeni bir tarihsel eşiği işaret ediyorsa ki -evet yeni bir tarihsel işin kalbini işaret ediyor- o halde bu konuda atılan her adım alınan her sözün tarihi bir öneme sahip olduğunu da bilmek durumundayız. Temas ettiğimiz insanların beklentilerini birkaç anahtar kelime ile anlatmamız gerekirse siyasi partilerden, kurum ve kuruluşlardan sürece dair sorumluluk alan ve karar verici pozisyonda olanlardan toplumun beklentisi tartışmasız bir biçimde ciddiyet kararlılık yapıcı tutum gerçekçi yaklaşım özveri ve sahici bir çaba. Şimdi buna karşı hala felaket senaryoları yazmaya, güvenlikçi refleksleri canlandırmaya hevesli insanlar olduğunu da görüyoruz. Kalabalık değiller bunu biliyoruz bunun mücadele deneyimizden biliyoruz ama önemli olan sayıları değil, önemli olan hala bunca acıya rağmen bu kadar diri ve bu kadar canlı tutulmak istenmesi. Asıl düşünmemiz gereken şey ve asıl karşısında mücadele etmemiz gereken şeylerden biri de işte bu bu zihniyeti değiştirmek ve dönüştürmek. Yazarından bakanına, televizyon yorumcusundan siyasetçisine, hala tahrikkâr halahala kışkırtıcı bir dil ve tutum tercih edilmek isteniyor. Elbette biz bu kışkırtıcılığa gelecek bir siyasal geleneği temsil etmiyoruz fakat uyaralım 'had bildiren bu dilden ve tutumdan lütfen vazgeçin.' Türkiye'nin yapıcı bir tutuma ihtiyacı var, Türkiye'nin yeni bir söyleme ihtiyacı var, yeni bir dile ihtiyacı var. Buna uygun bir yola ihtiyacı var. Sizi bu tarihsel zamanda sorumluluk almaya davet ediyoruz . Onarıcı bir sorumluluk almaya, yapıcı, insani, vicdani ve ahlaki bir sorumluluk almaya davet ediyoruz.

"Şırnak'ın Cizre ilçesinde 8 yıl önceki bir çatışmada hayatını kaybeden bir gencin defni engellendi"

Daha birkaç gün önce seçim bölgem Şırnak'ın Cizre ilçesinde 8 yıl önceki bir çatışmada hayatını kaybeden bir gencin defni, ondan önce yine başka gençler için kurulmak istenen taziyeler engellendi. Camiler kapatıldı, taziye evleri kapatıldı. Şimdi biz buradan soruyoruz gömülme hakkı yalnızca iç hukukta değil uluslararası hukukta da temel insan hakkı olarak kabul ediliyor. Bunu hatırlatmamıza gerek var mı? Böyle bir zamanda gömülme hakkından bahsediyoruz. Defin engelleniyor ya da engellenmeye çalışılıyor şu günlerde bununla ilgili bir diplomasi yürütmeye çalışıyoruz, kapı duvar. Bu neyin bürokrasisi, kimin bürokrasisi, kimin talimatıyla oluyor, nasıl dönemin ruhuna uygun olduğunu söyleyebiliriz? Eşitlikten bahsediyoruz, adaletten bahsediyoruz, özgürlükten bahsediyoruz ve böyle bir muamele ile insanları karşı karşıya bırakıyoruz. Sormaz mı bu insanlar sordular, nitekim bazı haber ajansları o gün orada bulunan haber ajanslarının kayıtlarında var. Mesela Mezopotamya Haber Ajansı oradaydı. Orada bekleyen anneler, 'Barış, barış diyorlar nerede barış' diye sorular. İnsanlara bu soruları sordurtmayın.

İçişleri Bakanı ve valilere seslenen Doğan: "Döneme uygun bir şekilde davranmak durumundayız"

Bir yandan komisyonlar kuruluyor diyalogdan söz ediliyor diye soruyor insanlar, bir yandan 'köklü bir paradigma değişikliği söz konusu o halde bu uygulamalar niye sokağa yansımıyor' diye soruyorlar. Bunlar önergelerle Meclis'in gündemine taşınıyor. Ama ben buradan İçişleri Bakanına, valilere seslenmek istiyorum. Döneme uygun bir şekilde davranmak durumundayız. Bu hepimizin ortak sorumluluğu bu yalnızcadan partinin sorumluluğu değil. Yalnızca DEM Parti'nin meselesi değil. Bu mesele Türkiye'nin meselesi. Nice Türk ve Kürt genci hayatından oldu. Kürt ya da Türk asker ya da PKK'li fark etmez. Acıya saygı duymak gerekir, ortak sorumluluk duymak gerekir. Bugün içinden geçtiğimiz dönem ve süreç bu acılar yaşanmasın diye önemli. O yüzden ciddiyet gerektiriyor o yüzden sahici bir çaba gerektiriyor, o yüzden bir kabul ve tanıma gerektiriyor. Bu nedenle yeni bir dileğe ihtiyaç var böyle çelişkiler sahici bir devlet politikasıyla örtüşmediği işaretleri içeriyor. Tüm bakanlıklar herkese eşit davranmak durumunda ayrım yapmadan, hukuk ve meşruiyet dışı uygulamalar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi sorunu yalnızca derinleştirir. Bu bağlamda ilgili tüm kurum ve kişileri hukuka uygun hareket etmeye çağırıyoruz."

"Erdoğan'ın sözlerini yeniden adaylık üzerinden değerlendirmiyoruz"

Doğan, daha sonra gazetecilerini sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün yaptığı konuşmadaki, "Son ana, son nefese kadar devam" sözlerinin ''yeniden adaylık olarak yorumlanmasına'' ilişkin Doğan, "Türkiye'nin gündeminde ne bir seçim var ne de bu seçim gündemiyle ilgili bir konu var. Dolayısıyla ortada böyle bir gündem yokken biz bunu adaylık üzerinden değerlendirmiyoruz" dedi.

"İhtiyacımız olan şey masadan çekilmek ya da komisyondan çekilmek değil, orayı güçlendirmek"

Doğan, "CHP'nin Komisyondan olası bir çekilme durumunda DEM Parti'nin tutumu ne olur?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Böyle bir olasılık söz konusu mu bilmiyoruz ancak gördüğümüz kadarıyla böyle bir olasılık söz konusu değil. Olmamasını isteriz tabii ki. Cumhuriyet Halk Partisi'nin Komisyonda bulunması ve çoğulculuk ilkesinin önemini defaatle anlattık. Biz zaten burada özellikle de Cumhuriyet Halk Partisi'nin neden bulunması gerektiğini de aylarca söyledik. Yalnızca bu çözüm arayışında değil, bundan önceki çözüm arayışlarında da ana muhalefet partisinin rolü bu tür süreçlerde oluşturabileceği olumlu etki, toplumsallaşmadaki katkılarını çok değerli buluyoruz. O yüzden böyle bir ihtimal üzerine bir değerlendirme yapmak yerine Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer siyasi partilerin Komisyon çalışmalarına daha etkin bir biçimde katılmaları ve bu çalışmaların yine öngörülen sürede bitmesi, hukuki düzenlemelerin yapılması Cumhuriyet Halk Partisi'ne dönük operasyonları da kayyum uygulamalarını da seçmen iradesine müdahale ihtimallerini de ortadan kaldırmak için zaten bu Komisyon kıymetli. İsmiyle müsemma olmalı bu Komisyon, toplumsal dayanışmayı arttırmalı, eşit kardeşliği sağlamalı ve elbette adaleti tesis etmeli. O yüzden ihtiyacımız olan şey masadan çekilmek ya da komisyondan çekilmek değil, orayı güçlendirmek. CHP'nin de böyle yaklaştığını düşünüyoruz, temennimiz de bu yönde."

''Çözüm ve sükunet arayan bir dile ihtiyacımız var''

Özgür Özel’den ‘İBB Borsası’ ve ‘yargı çetesi’ iddiaları: “9 değil, 99 dalga yapsanız da başaramayacaksınız”
Özgür Özel’den ‘İBB Borsası’ ve ‘yargı çetesi’ iddiaları: “9 değil, 99 dalga yapsanız da başaramayacaksınız”
İçeriği Görüntüle

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın SDG'ye ilişkin yaptığı açıklamalar sorulan Doğan, Fidan'ın sözlerini şöyle değerlendirdi:

"Eş Genel Başkanımız Tuncer Bakırhan'da 'Dışişleri Bakanı Fidan, bildiğim kadarıyla Suriye kabinesinde yer almıyor' dedi. Hakikaten zaman zaman 'Dışişleri Bakanı Hakan Fidan acaba Suriye kabinesinde mi?' diye bir soruyu sordurtmanıza neden olabilecek açıklamalar yapıyor. Zaman zaman demek de biraz fazla olabilir çünkü çok sıkça yapmaya başladı son zamanlarda. Sürece uygun bir dil kullanmıyor Dışişleri Bakanı. Sürecin başından bu yana lütfen Dışişleri Bakanının açıklamalarına bakınız; kullandığı dile, dil tercihine, sürekli tehditkar yaklaşımına özellikle Suriye meselesinde aldığı pozisyona koyduğu mesafeye, kimlerle nasıl bir yakınla kurduğuna ortak basın toplantısında kullandığı dile de dikkat çekerim. Hakan Fidan'ın demagoji yapmayı tercih ettiğini düşünüyoruz. Bu buyurgan ve kibirli dil, ancak süreç karşıtlarının elini güçlendirir. Bu dilden tabii ki vazgeçmeye çağırıyoruz.

Çözüm ve sükunet arayan bir dile ihtiyacımız var, gerginlik arttıran bir dile ihtiyacımız yok. Suriye'nin bütünlüğü de ayrıştırıcı bir dil ile sağlanamaz, böyle de korunamaz. İnsanlık tarihinde böyle de bir örnek yok. Üstelik Hakan Fidan bu konuyu çok da iyi bilen bir isim. Dolayısıyla böyle bir dili tercih ediyorsa ve bu dilin süreç karşıtlarının elini güçlendirebilme ihtimalini de bildiğini varsayıyoruz meseleye vakıf, bölgeye vakıf konuyu bilen birinin bu yaklaşımı herhangi bir yaklaşım olarak kabul edilemez. Sayın Fidan'a ben ayrıca şunu hatırlatmak isterim. DEM Parti olarak siyasi çizgisine daha iyi hizmet etmek için kendi tabiriyle kendisini 'update' etmesini öneriyoruz. Siyasi güncelleme seçeneğini açık tutarsa daha faydalı olur. O yüzden dilini ve kendisini 'update' etmeli Dışişleri Bakanı Hakan Fidan."

Muhabir: Güven BOĞA