İsrail’in Gazze’deki insanlık dışı kuşatması bir soykırım eylemidir

İsrail’in işgal altındaki Gazze Şeridi’ne yardım ve ticari ürün girişi yasağını yeniden başlattığı 2 Mart’tan bu yana iki milyondan fazla sivil, açlık ve susuzluğa karşı hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bir tanık yaşadıklarını Uluslararası Af Örgütü’ne “Çocuğumun aç ölmesini istemiyorum” diye anlatırken, Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Direktörü Erika Guevara Rosas, “Başta müttefikleri olmak üzere devletler derhal harekete geçmeli ve İsrail’i kuşatmayı derhal kaldırmaya, insani yardımların Gazze’ye engelsiz girişine ve güvenli dağıtımına izin vermeye zorlamak için somut adımlar atmalı” dedi.

Uluslararası Af Örgütü’nün nisan boyunca topladığı tüyler ürpertici yeni tanıklıklar, İsrail’in iki aydır süren topyekûn kuşatmasının feci boyutlardaki insani bedelini ortaya koyuyor. İsrail, Gazze’deki kuşatmayla uluslararası hukuku açıkça ihlal ederken, açlığı ve hayat kurtarıcı temel ihtiyaçların girişini yasaklamayı savaş silahı olarak kullanıyor. Gazze’deki Filistinlilerin fiziksel varlığına son vermek için hesaplanmış yaşam koşullarını kasten oluşturma politikasının bir soykırım eylemi olduğunu vurgulayan Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Direktörü Erika Guevara Rosas, şunları kaydetti:

“İsrail son iki aydır, iki milyondan fazla sivili toplu halde cezalandırmak ve Gazze’yi yaşanmaz hale getirmek için açık ve hesaplı bir çabayla sivillerin hayatta kalabilmesi için zorunlu olan insani yardımların ve diğer maddelerin tedarikini tamamen kesti. Bu, bilfiil işlenen bir soykırımdır.

Üçüncü devletlerin, İsrail’in Gazze’deki soykırımını engellemek ve soykırıma son vermek konusundaki yasal yükümlülüklerini yerine getirmemeleri utanç verici. Bu devletlerin onlarca yıllık eylemsizliği, İsrail’in tekrarlayan ihlallerine yönelik yaygın cezasızlığın yerleşmesine zemin hazırladı; şimdi de Filistinliler arasında eşi benzeri görülmemiş bir can kaybına, yıkıma ve ızdıraba yol açıyor. Başta İsrail’in müttefikleri olmak üzere devletler derhal harekete geçmeli ve İsrail’i topyekûn kuşatmayı derhal kaldırmaya, insani yardımların Gazze’ye engelsiz girişine ve güvenli dağıtımına izin vermeye zorlamak için somut adımlar atmalı. Sürekli bir ateşkes, bunun olabilmesini sağlamak açısından elzem.”

Sümeyra Gelir’in Ölümünde İhmaller ve Hukuksuzluklar Zinciri Var – Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan Yanıt Bekliyorum Sümeyra Gelir’in Ölümünde İhmaller ve Hukuksuzluklar Zinciri Var – Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan Yanıt Bekliyorum

TANIKLAR ANLATIYOR: “Çocuğumun aç ölmesini istemiyorum”

Uluslararası Af Örgütü, Gazze’nin diğer bölgelerinde yerinden edilerek şehir merkezine sığınan 35 kişiyle ve Beyt Lahya’da yaşayan altı kişiyle görüştü. İsrail’in 18 Mart’ta saldırılarını yeniden başlatarak, 820’si çocuk en az 2 bin 325 kişiyi öldürmesi sonucunda ateşkesin çökmesi, Gazze’deki Filistinliler için son umut kırıntılarını da ortadan kaldırdı. Gazze’de yaşayan bir kişi Uluslararası Af Örgütü’ne, “Sonunda sessizce ölülerimizin yasını tutma, gömemediğimiz cenazeleri gömme ve hayata başlama şansımız olacağını sandık” diyor ve ekliyor: “Koşullar çok zordu ama en azından ölümden başka bir şeyi planlamaya başlayabilirdik.”

Şiddetli gıda kıtlığı, ürünleri istifleyerek veya yağmalayarak fahiş fiyata satan kişiler tarafından suistimal ediliyor. Ciddi bir nakit krizi devam ederken para çekme komisyonları yüzde 30’lara ulaşabiliyor. Gazze’deki Filistinlilerin çoğu mevcut durumda yalnızca toplum mutfaklarından yararlanabiliyor ve bu merkezlerde yerinden edilenler genellikle günde bir öğün yemek olmak üzere asgari gıda için saatlerce beklemek zorunda.

Yerinden edilen bir ebeveyn, “Yemek besleyici mi, taze mi diye sormuyoruz; bu lüks kaçıyor. Yalnızca çocuklarımızın karnını doyurmak istiyoruz. Çocuğumun aç ölmesini istemiyorum” diyerek yaşanılanları anlatırken, bir balıkçı ise, İsrail ordusunca vurulma riski nedeniyle denizdeyken ölümcül bir kumar oynamak zorunda kaldığını söylüyor: “Balığa çıktığımda, bir daha evime, aileme geri dönemeyebileceğimi, tehlikenin çok büyük olduğunu biliyorum. Ama başka seçeneğimiz yok. Ailemin hayatta kalması pazarda balık satarak kazandığımız paraya bağlı, bu da insanın hayatına mâl olabilir.

Bebekler ve gebeler beslenemiyor, deniz suyu içenler var

 

Kriz, bebeklerle emziren ve gebe anneleri özellikle yıkıcı bir biçimde etkiliyor. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin verilerine göre, 6-23 ay arası bebeklerle gebe ve emziren annelerin yüzde 92’si besin gereksinimlerini karşılayamıyor. İsrail’in 17 yıldır devam eden ablukası nedeniyle Gazze’de yaygın bir sorun olan su kıtlığı artık kritik seviyede, bazı kişiler deniz suyu içmeye yöneldi.

Susuzluktan uyandım, konuşamıyordum bile” diyen bir kişi, şöyle devam ediyor: “Sadece birkaç şişe içme suyu almak istesek, oğlumu saatlerce su kuyruğunda bekletmem gerekiyordu ve uzun mesafeler yürümek zorundaydı. Aralıksız bombardıman ve her yerde pusuda bekleyen tehlikeler yüzünden ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Çocuğunuzu su getirmesi için yollayabilirsiniz ama ceset torbasında geri gelebilir. Burada her gün böyle geçiyor.”

Tıbbi malzeme ve ekipman sıkıntısı yaşanıyor

 

Gazze’nin sağlık sistemi, İsrail ordusunun saldırıları altında ve insani yardım erişiminin engellenmesi nedeniyle büyük oranda çöktü. Ateşkes sırasında yeniden açılabilen tek hastane olan, Gazze şehir merkezindeki El Rantisi Pediatri Hastanesi’ndeki doktorlar, kritik düzeyde temel tıbbi malzeme ve ekipman sıkıntısı olduğunu bildirdi. Bir doktor, “Gazze’de çocuklara diyaliz tedavisi sağlayan tek hastaneyiz. Kuşatmadan sonra, doktorların hastaları diyalize hazırlamak için gereksinim duyduğu AV fistülleri de dahil ekipman sıkıntısı çekiyoruz” diyor ve ekliyor: “Açlığın buraya tedavi görmeye gelen çocuklar üzerindeki etkisini de fark ediyoruz. Gitgide soluyorlar. Ebeveyne, çocuğa özel dikkat göstermesini, özel gıda vermesini tavsiye ederken, bunun olanaksız olduğunu da biliyorsunuz.”

Başka bir doktor ise, mamadan yoksun bebekler de dahil ciddi şekilde yetersiz beslenen çocuk sayısının arttığına ve insülin gibi hayat kurtarıcı ilaçların kritik ölçüde yetersiz olduğuna dikkat çekiyor.

Editör: Haber Merkezi