İklim değişikliği beslenmemizi etkiliyor — hem de aleyhimize

Bilim insanları bir dönem iklim değişikliğinin olası olumlu bir yan etkisi olabileceğini düşündü. Artan karbondioksit (CO₂) seviyeleri, yükselen denizlerden değişen sıcaklıklara kadar çeşitli olumsuzluklarla anılsa da, “Acaba bir yararı var mı?” sorusu da akıllara gelmişti. Bitkiler fotosentez için CO₂ ve güneş ışığını kullanır; dolayısıyla teorik olarak daha fazla CO₂, daha hızlı büyüyen bitkiler ve daha fazla besin anlamına gelebilirdi.

Bu kulağa umut verici gelse de, bilimsel veriler bunun yalnızca kısmen doğru olduğunu gösteriyor. CO₂ yükseldiğinde bitkilerin büyüme hızı gerçekten artıyor. Ancak bu durum daha fazla yiyeceğe, daha az açlığa veya tarımsal verimliliğe doğrudan dönüşmüyor. Aksine, araştırmalar ekim yapılabilecek alanların hem değiştiğini hem de daraldığını ortaya koyuyor.

Değişen hava rejimi, sıcak hava dalgaları, uzun süreli kuraklıklar ve ani aşırı yağışlar gibi uç hava olayları giderek sıklaşıyor. Bu koşullar küresel gıda üretimini ciddi biçimde sınırlandırabilir.

COP30’da Yerli Protestocular, “Toprak Hakkı, Yaşam Hakkıdır”
COP30’da Yerli Protestocular, “Toprak Hakkı, Yaşam Hakkıdır”
İçeriği Görüntüle

CO₂ artışı büyümeyi hızlandırıyor ama besin kalitesini düşürüyor

Beslenmemizin büyük bir kısmı doğrudan bitkilerden ya da bitkilerle beslenen hayvanlardan geliyor. Dolayısıyla CO₂’nin bitkiler üzerindeki etkisi yalnızca büyüme hızıyla sınırlı değil; besin değerini de değiştiriyor. İlk çalışmalar net sonuç vermese de, çok sayıda araştırmayı bir arada değerlendiren yeni analizler tabloyu daha görünür hâle getirdi.

Meslektaşlarımla birlikte yaptığım kapsamlı analizde, 109 araştırmadan elde edilen 59.048 ölçümü karşılaştırdık ve bitkilerin 350 ppm CO₂ seviyesinden 550 ppm seviyesine çıktığındaki davranışını inceledik. 43 üründe 32 besin maddesi analiz edildi. Sonuçlar çarpıcıydı: Bitkilerin karbon içeriği ve dolayısıyla karbonhidrat oranı artıyor, fakat protein, demir ve çinko gibi insan sağlığı için kritik besin maddeleri azalıyor.

Ortalama düşüş birkaç yüzde ile sınırlı görünse de, bazı bitkilerde kayıplar çok daha yüksek. Örneğin nohutta çinko seviyesinde %38’e varan azalma gözlendi. Üstelik yalnızca besin maddeleri değil, kurşun gibi toksik ağır metallerde de artış ihtimali dikkat çekti. Bu bulgular kesin kanıt sunmasa da, daha fazla araştırma gerekliliğini açık biçimde ortaya koyuyor.

Gelecekte ‘kalorisi yüksek ama besin değeri düşük gıdalar’la baş başa kalabiliriz

Bugün dengeli ve sağlıklı sayılan beslenme biçimleri, gelecekte aynı faydayı sağlamayabilir. Yeterli kalori alıyor olmamıza rağmen, ürünlerin değişen bileşimi nedeniyle beslenme yetersizliği artabilir. Daha kalorili fakat daha az besleyici gıdaların yaygınlaşması, aynı anda hem obezite riskini hem de gizli açlığı artırabilir.

Bitkilerdeki bileşim değişimi yalnızca beslenme düzenini değil, yemek pişirme süreçlerini bile etkileyebilir. Ekmeğin kabarması, makarnanın yapısı, hamurun tutarlılığı gibi mutfak dinamikleri, gıda kimyasının değişmesiyle transformasyona uğrayabilir.

Bu nedenle çeşitli beslenme alışkanlıkları edinmek ve tek tip gıdaya bağımlı kalmamak gelecekte daha kritik hale gelebilir.

İklim değişikliği geleceğin değil — bugünün gerçeği

İklim değişikliği hâlihazırda gıda fiyatlarını yükseltiyor ve bazı gıdalara erişimi zorlaştırıyor. Sadece geçtiğimiz yıl aşırı hava olaylarının ABD’li çiftçilere verdiği zarar 20,3 milyar doları buldu. Bugün atmosferdeki CO₂ seviyesi yaklaşık 426 ppm. Bu, çalışmanın incelediği 550 ppm seviyesine doğru hızla yaklaştığımız, yani öngörülen olumsuz etkilerin büyük bölümünün şimdiden devreye girdiği anlamına geliyor.

İklim değişikliği sofralarımıza kadar geldi ve beslenme düzenimizi sessizce dönüştürüyor. Geleceğin güvenli gıda sistemini korumak için bugün bilimi temel alan güçlü adımlar atmak zorundayız.

PhD researcher and lecturer, Industrial Ecology Department of the Institute of Environmental Sciences (CML), Leiden University

Muhabir: Süleyman Devrim Boğa