İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi olarak, Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen “26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” vesilesiyle bir kez daha kamuoyunun dikkatini, Türkiye’deki sistematik işkence uygulamaları ve bu suçlara karşı süregelen cezasızlık pratiğine çekiyoruz.

Uluslararası Af Örgütü’nden Türkiye araştırması…
Uluslararası Af Örgütü’nden Türkiye araştırması…
İçeriği Görüntüle

1997 yılında BM Genel Kurulu’nun ilan ettiği bu anlamlı gün, tüm dünya kamuoyunu işkencenin önlenmesi ve işkence mağdurlarıyla dayanışma konusunda harekete geçmeye çağırmaktadır. Türkiye’nin de taraf olduğu BM İşkenceye Karşı Sözleşme, işkenceyi mutlak biçimde yasaklamış; hiçbir olağanüstü halin, savaş durumunun ya da güvenlik tehdidinin bu yasağı ortadan kaldıramayacağını açıkça belirtmiştir.

Ancak ülkemizde işkence, ne yazık ki istisnai değil, gündelik bir uygulama haline gelmiştir. Gözaltı merkezlerinde, sokak ortasında, cezaevlerinde ve toplumsal gösterilerde “orantısız güç” kullanımıyla ortaya çıkan işkence vakaları yaygınlaşmış; devletin bu vakaları önlemek yerine göz yumması, hatta örtbas etmesi, topluma verilen bir gözdağına dönüşmüştür.

📊 Veriler Korkutucu Boyutta

İHD Dokümantasyon Birimi’nin verileri, 2018 yılında sadece hapishanelerden gelen 1149 işkence ve kötü muamele başvurusu olduğunu göstermektedir. Aynı yıl 23 mahpus şüpheli şekilde hayatını kaybetmiş; 356 kişi gözaltında, 246 kişi gözaltı dışı yerlerde, 2598 kişi toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde işkence ve kötü muameleye uğramıştır. 28 kişi zorla kaçırılmış ya da kaçırılmaya teşebbüs edilmiştir.

İşkence görenler hakkında açılan karşı davalar, yıldırma politikalarının bir parçası olarak kullanılırken; Adalet Bakanlığı verilerine göre 2017’de işkence nedeniyle sadece 7 kişiye mahkûmiyet verilirken, görevi yaptırmamak için direnme suçundan 17.793 kişi cezalandırılmıştır. Bu istatistikler, cezasızlığın bir istisna değil, kural haline geldiğini gözler önüne sermektedir.

📌 Sadece Sayılar Değil, Somut Tanıklıklar da Var

  • Ayten Öztürk’ün altı ay boyunca resmi kayıtlara geçirilmeden, bilinmeyen bir yerde gördüğü işkence, işkencenin görünmeyen boyutlarını da ortaya koymuştur.

  • Adana Adliyesi önünde ters kelepçeyle saatlerce bekletilen gençler ve çocuklar, kamu görevlilerinin pervasız uygulamalarının en yakın örneklerindendir.

  • İmralı Cezaevi’ndeki tecrit uygulamaları ve buna karşı başlatılan süresiz açlık grevleri ise, işkencenin psikolojik boyutunu gözler önüne sermektedir.

  • Geri Gönderme Merkezleri, mültecilerin en savunmasız oldukları anda uğradıkları işkence ve kötü muamelenin en denetimsiz alanları haline gelmiştir.

🛑 İşkenceyi Meşrulaştıran Devlet Politikalarına Son Verilmelidir!

Siyasi iktidarın işkenceyi “terörle mücadele”, “kamu düzeni” ya da “milli güvenlik” söylemleriyle meşrulaştırmaya çalışması kabul edilemez. İşkencenin önlenememesinin temel nedeni, bu uygulamaların üstünün örtülmesi ve sorumluların yargı önüne çıkarılmamasıdır.

Devlet, işkenceyi önlemek ve işkence mağdurlarına adalet sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülükten kaçınmak, insan hakları sözleşmelerine açık bir aykırılıktır. Türkiye, cezasızlık kültürüne son vermeli, işkence iddialarına yönelik etkin, tarafsız ve bağımsız soruşturma süreçlerini derhal başlatmalıdır.

🔊 Sessiz Kalmayacağız!

Urfa’dan Ankara’ya, Adana’dan Türkiye’nin dört bir yanına yayılan işkence iddiaları karşısında susmayacağız, alışmayacağız! İşkencenin belgelenmesi, mağdurların tedavi ve hukuki süreçlerinde desteklenmesi, kamuoyunun bilgilendirilmesi için tüm imkânlarımızla çalışmaya devam edeceğiz.

Çünkü işkence, yalnızca mağdurun değil, tüm toplumun onurunu hedef alır.
İşkenceyi sonlandırmak, hepimizin ortak görevidir!

📅 26 Haziran 2025
İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi
🕊️ “İnsanın haklarıyla insan olduğu” inancımızla…

Muhabir: Güven BOĞA