Adana Kadın Platformu: "İktidarın bir süredir tartıştırdığı ve meclisten çıkarmaya çalıştığı hak ve özgürlüklerimize saldırılar içeren düzenlemeler şimdi de 11. Yargı Paketinin içerisine konuldu. Önerilen bazı düzenlemelerin kamu güvenliğini ve adaleti sağlamaya yönelik hiçbir faydası yokken, sadece toplumsal muhalefeti, bireysel hak ve özgürlükleri kısıtlama amacı taşıdığını açıkça görüyoruz."

Adana Kadın Platformu İnönü Parkında yaptıkları basın açıklamasında: "Türk Ceza Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikle hiçbir yurttaşın hukuk güvenliği olmayacak" dedi.

Platform adına basın açıklamasını Av. Sevil Aracı okudu.

Aracı: "Taslakta Türk Ceza Kanunu’nun 225. maddesinde düzenlenen “Hayasızca Hareketler” suçu için öngörülen “altı aydan bir yıla” kadar olan ceza aşırı biçimde “bir yıldan üç yıla” kadar artırılıyor. Ayrıca maddenin kapsamının “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı teşvik eden, öven veya özendiren kişiler” ile “aynı cinsiyetteki kişilerin nişan veya evlenme töreni yapmasını” kapsayacak şekilde genişletildiğini ve bir yıldan üç ve dört yıla kadar ağır cezalar getirildiğini görüyoruz" dedi.

Adana Kadın Platformu adına Sevil Aracı sözlerine şu şekilde devam etti:

Uzun yıllardır, “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramını yasaklı kavramlar arasına alan ve cinsiyetler arası eşitsizliği derinleştirici politikalar güden siyasal iktidar, bireyleri kalıp rol ve yargıların içine hapsederek özgürlüklerini ellerinden almayı yasal zemine oturtmak istiyor. Anayasa, imzalamış olduğumuz CEDAW Sözleşmesi ve içeriği halen yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi gereği, devletin, cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırma yükümlülüğü varken toplumsal cinsiyet kalıplarını dayatacak bir yasal düzenlemeyi yürürlüğe koyması bütün uluslararası taahhütlerin de ihlalidir. Tasarı yasalaştığı takdirde, bir erkeğin küpe takmasından bir kadının pantolon giymesine kadar akıllara gelebilecek en basit eylemler bile, “biyolojik cinsiyete aykırı davranış” olarak kabul edilip hapis cezası ile karşı karşıya kalınabilecektir.

Taslaktaki “aynı cinsiyetteki kişilerin nişan ve evlenme töreni yapması”nın dört yıla kadar hapis cezası ile yaptırım bulacağı ifadesi, özel ya da kamusal alanda gerçekleştirilen herhangi bir parti, kutlama ve benzeri eğlenceler bahane edilerek, bireylerin yıllarca cezaevinde tutulması riski taşıyor, insanların eğlence için bile bir araya gelmesi yasaklanmak isteniyor.

“Genel ahlak”, “özendirmek, övmek, teşvik etmek” gibi muğlak, subjektif kavramlar ise sadece LGBTİ+’ların varoluşuna yönelik ciddi bir tehdit oluşturmakla kalmıyor, toplumun her bir bireyinin hak ve özgürlüklerini ellerinden alma potansiyeli taşıyor. Taslak yasalaştığı takdirde, kılık, kıyafet, yaşam tarzı, akla gelebilecek her türlü özgürlüğümüzün “genel ahlaka aykırı” kabul edilerek hapis cezası ile karşılaşmayacağının garantisi olmayacak.

Subjektif kavramların ceza kanunu gibi bir kanunun içine yerleştirilmesi son derece tehlikelidir. Yalnızca kadınların ve LGBTİ+’ların değil, her bir yurttaşın hak ve özgürlükleri tehdit altındadır ve her bir yurttaşın bu taslağa geçit vermemek için mücadele etmesi gereklidir.

Türk Medeni Kanunu ve Ceza Kanunu’nda yapılması planlanan değişiklikle cinsiyet değiştirme süreci zorlaştırılarak imkânsız hale getirmenin yolu açılıyor

Taslakta cinsiyet değiştirme asgari yaşı 18’den 25’e yükseltiliyor. Reşit olma yaşının 18 olarak belirlendiği bir hukuk sisteminde, reşit bir bireyin kendi bedeni ile ilgili karar verme hakkı elinden alınmak isteniyor. Cinsiyet değişikliği için “üreme yeteneğinden sürekli olarak yoksun bulunma” ön şartı daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olmasına rağmen, yeniden yasalaştırılmaya çalışılıyor. Başvuru sahibinin cinsiyet değişikliğinin ruh sağlığı açısından zorunlu olduğunu belgelemek için Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenecek hastanelere mecbur bırakılması ise hükümet politikaları düşünüldüğünde maruz kalınacak baskı ve eziyetin şimdiden habercisidir diyebiliriz.

KESK’ten 11. Yargı Paketi Tepkisi, “Bu Reform Değil, Kadınlara ve LGBTİ+’lara Saldırıdır”
KESK’ten 11. Yargı Paketi Tepkisi, “Bu Reform Değil, Kadınlara ve LGBTİ+’lara Saldırıdır”
İçeriği Görüntüle

Ceza Kanunu’na getirilecek ek madde ile kanuna aykırı olarak kişinin cinsiyetini değiştirmeye yönelik herhangi bir tıbbi müdahalede bulunanlara “üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve bin günden on bin güne kadar adlî para cezası” verilmek isteniyor. Çocuk ise ceza yarı oranında artırılıyor. Tıbbi müdahale yaptıran kişiye de “bir yıldan üç yıla kadar” hapis cezası var. Cezaların bu kadar ağır tutulması, genellikle doğuştan gelen ve genetik, hormonal ya da fiziksel olarak kadın veya erkek şeklindeki iki cinsiyetli norma uymayan bireylere 25 yaşına kadar ve hatta sonrasında ağır bir işkence yaşatılması anlamına geliyor.

Taslakta, başta LGBTİ varoluşu suç haline getirmek, toplumu genel ahlak ve hayasızca hareketler cenderesine sıkıştırmak için getirilen düzenlemeler, yeni sosyal medya sansürlerini beraberinde getiriyor ve derneklerden siyasi partilere tüm örgütsel yapılara da ciddi tehditler oluşturuyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Türk Ceza Kanunu 223. maddesine “ulaşım araçlarının hareketinin engellenmesi” ibaresi eklenerek, yurttaşların Anayasal hakkı olan “toplantı ve gösteri yürüyüşü” hakkını ortadan kaldırmaya yönelik yeni bir suç icat edilmiş oluyor.

Whatsapp Image 2025 10 27 At 18.27.04 (1)

Suça sürüklenen çocuklar için tehlikeli düzenlemeler

Taslakta 15-18 yaş arasındaki çocukların ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezası gerektiren suçları işlemesi durumunda alacakları cezanın miktarı artırılıyor. Ceza indirimleri keyfi hale getiriliyor, ayrıca çocuklara uygulanan özel infaz biçimleri de kaldırılmak isteniyor.

Çocukluk zaten eğitimin süreleri ve içerikleri ile oynanarak, çocuklar Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) üzerinden emek rejiminde ucuz işgücü kaynağı yapılarak fiilen ortadan kaldırılmaya ve sınıfsal bir ayrıcalığa dönüştürülmeye çalışılmakta. Taslak yasalaştığı takdirde, mevzuatta “18 yaşından küçük herkes çocuktur” ifadesinin bulunmasının da bir anlamı kalmayacak. Tüm bunlar, sistemin kendi ürettiği suçun cezasının çocuklara çektirmek istediği anlamına geliyor.

Whatsapp Image 2025 10 27 At 18.27.04

Devlet ahlak bekçiliği değil görevlerini yapsın!

Yasa değişikliği teklif taslağı adı altında topluma dayatılmaya çalışılan bu subjektif, muğlak, keyfi, ayrımcı, her bir yurttaşın hak ve özgürlüklerini tehdit eden toplum mühendisliği belgesini kabul etmiyoruz. Özellikle kadınları, çocukları ve LGBTİ+ları hedef alan bu yasa taslağının geri çekilmesi için tüm yurttaşları mücadeleye çağırıyoruz.

Adana Kadın Platformu

Muhabir: Güven BOĞA