Kuyu tipi hapishanelerdeki insanlık dışı ağır tecrit koşullarına karşı başlatılan süresiz açlık grevi eylemleri, 15 mahpusun bulunduğu eylemciler için ölüm sınırına dayandı. Bolu F Tipi Cezaevi'nde bulunan Serkan Onur Yılmaz 355, hatta bazı kaynaklara göre 352 gündür, Çorlu Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’ndeki Fikret Akar ise 214 gündür grevini sürdürüyor. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, mahpusların taleplerinin kabul edilebilir olduğunu vurgularken, sorumluluğun doğrudan Adalet Bakanlığı’nda olduğunu belirtti.

Serkan Onur Yılmaz Yürüyemiyor, Organları İflas Noktasında

Kuyu tiplerinden yakın zamanda tahliye olan Vedat Doğan, açlık grevinde olan mahpusların ulaştığı kritik aşamayı bianet’e aktardı ve özellikle Serkan Onur Yılmaz’ın bütün organlarının iflas etme noktasına geldiğini vurguladı.

ÇHD’nin 28 Ekim tarihinde yaptığı açıklamaya göre, mahpusların son sağlık durumları oldukça vahimdir:

  • Serkan Onur Yılmaz’ın Durumu:
    • Ellerde ve ayaklarda sinir hasarından kaynaklı uyuşmalar artmış durumdadır.
    • Ayak parmaklarını artık hissetmemektedir.
    • Nefes darlığı problemi her geçen gün artmaktadır.
    • Gelinen aşama itibarıyla Yılmaz yürüyememekte olup, avukat görüşlerine dahi tekerlekli sandalye ile çıkabilmektedir.
    • Sık sık kalbinde saplanmış bir bıçak gibi ağrı hissetmektedir.
    • El ve ayaklarında bulunan yaralar iyileşmemekte, artmakta ve uykusuzluğa neden olmaktadır.
  • Fikret Akar’ın Durumu:
    • Ellerde ve ayaklarda uyuşmalar başlamış ve her geçen gün artmaktadır.
    • Eyleminin özellikle 190. gününden sonra sıvı ve şeker tüketimi önemli miktarda düşmüştür.
    • Kulak çınlaması ve tıkanması sorunu yaşamaktadır.
    • Halsizlik, uyku bozukluğu ve ayaklarda kasılma gibi pek çok sağlık sorunu gözlemlenmiştir.
    • Akar’ın kanser hastalığı geçirmiş olması ve ilerleyen yaşı sebebiyle hücre yıkımının daha hızlı bir şekilde geliştiği belirtilmiştir.

Kırıkkale F Tipi Cezaevi’nde bulunan Ayberk Demirdöğen’in de 232 gündür açlık grevinde olduğu hatırlatılmıştır.

"İnsanı Yaşatmak Değil, İşkence": Zorla Müdahale İddiaları

Vedat Doğan, iktidarın açlık grevlerinin duyulmasını istemediğini belirterek, mahpuslara uygulanan zorla müdahale ve işkence iddialarını detaylandırdı. Doğan’a göre, uygulanan eziyetlerin amacı insanı yaşatmak değil, işkencedir.

Uygulanan işkence yöntemleri arasında şunlar bulunuyor:

  • Zorla Kan Tahlili ve Besleme: Serkan Onur Yılmaz’ın hastaneye kaçırılıp zorla kan tahlili yapıldığı ve zorla beslenmeye/tedavi edilmeye çalışıldığı aktarıldı.
  • Zorla Serum Takılması: Fikret Akar zorla hastaneye kaçırılmış, yatağa bağlanmış, kelepçelenmiş ve damarına zorla serum takılmıştır. Mahpus serumu çıkardığında bu eziyetin sürekli tekrarlandığı, damarları patlatılana kadar delik deşik edildiği ifade edilmiştir.
  • Hayati Vitaminin Eksik Verilmesi: Doğan, açlık grevinde hayati önem taşıyan B1 vitamininin bilerek eksik verildiğini, bunun mahpusları grevden vazgeçirmeye yönelik bilinçli bir uygulama olduğunu söyledi. Mahpuslar, bu ilacı eksik aldıkları için 130’lu günlere kadar hafıza sorunları yaşamışlardır.

Mahpuslar, açlık grevlerini, "çok basit karşılanabilir haklı talepleri için" ve birçok direniş yönteminin sonuç vermemesi üzerine başlattıklarını, bu durumun son çare olduğunu belirtmişlerdir.

Kuyu Tipi Hapishanelerin Distopik Tecrit Koşulları

Kuyu tipi hapishaneler, Vedat Doğan’ın anlatımıyla, insanın kendini "Sanki ayrı bir ülkede bir distopyanın içine düşmüş gibi" hissettiği yerlerdir. Bu yapılar 3 katlı olarak inşa edilen ağırlaştırılmış hapishanelerdir.

Bu cezaevlerinde uygulanan tecrit rejimi, mahpusları psikolojik olarak çökertmek ve delirtmek için ince ince çalışılmış bir sistemdir:

  • Süresiz Hücre Cezası: İnfaz kanununda hücre cezasının en fazla 20 gün uygulanabileceği belirtilmesine rağmen, kuyu tipi hapishanelerde sınırsız ve süresiz bir hücre cezası uygulanmaktadır.
  • Hava ve Güneş Tecridi: Hücreler, güneş ve havanın girmemesi için özel olarak tasarlanmıştır. Camlarda sadece kalem ucunun geçebileceği kadar boşluklar bulunan teller bulunmaktadır.
  • Gökyüzü Görüşü Yok: Mahpuslar hücrede gökyüzünü göremiyorlar ve günde sadece bir saatlik havalandırma sırasında dahi güneşi zor görüyorlar.
  • Kimliksizleştirme: Kuyu tiplerinde mahpuslara isimleriyle değil, "1, 2, 3…" gibi hücre numaralarıyla seslenilmektedir.
  • Gasp Edilen Haklar: Sohbet hakkı, kitap-yayın hakkı, mektup hakkı, iletişim hakkı, telefonla görüş hakkı ve aileyle görüş hakkı gasp edilmektedir. Bu hakları talep edenlerin ise "iyi hal durumu" bozulmakta ve ellerindeki kısıtlı haklar da alınmaktadır.

Doğan, tecritle baş edemeyen birçok insanın antidepresan kullandığını, hatta bazılarının camdan çığlık atıp "bizi öldürün" diye bağırdıklarına şahit olduğunu aktardı.

Ayrımcı Schengen vize sistemi, insan hakları savunucularını dışlıyor
Ayrımcı Schengen vize sistemi, insan hakları savunucularını dışlıyor
İçeriği Görüntüle

ÇHD’den Bakanlığa Acil Çağrı

ÇHD İstanbul Şubesi, yüksek güvenlikli cezaevlerinin kapatılması talebiyle bu açıklamayı gerçekleştirmiştir. Dernek, Serkan Onur Yılmaz ve Fikret Akar’ın sağlık durumunun kritik aşamaya geçtiğini belirterek, taleplerinin bir an evvel kabul edilmesi ve gerekli sevk işlemlerinin ivedilikle yapılması gerektiğini ifade etti. Adalet Bakanlığının bu durumdan haberdar olduğu ve sorumluluğu taşıdığı vurgulandı.

Ayşegül Başar / bianet

Muhabir: Güven BOĞA