Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin (THTM) düzenlediği etkinlikte yazar Sema Soykan, Köy Enstitülerine odaklanan romanı “Keşke” üzerinden eğitim tarihine, öğretmen kimliğine ve “toplumsal keşkelerimize” ışık tuttu.

Whatsapp Image 2025 10 11 At 10.59.49

THTM'den anlamlı buluşma: “Keşke” ve Öğretmen Kimliği üzerine

Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM), yazar Sema Soykan’ı konuk ettiği bir söyleşiyle Köy Enstitülerini ve Türkiye’de öğretmen kimliğinin dönüşümünü tartıştı.
Adana’nın tarihsel dokusunu taşıyan Taşköprü Konukevi’nde gerçekleştirilen etkinlik, Eğitim-İş ve Eğit-Der yöneticilerinin katkılarıyla düzenlendi.

Etkinliğin açılışında THTM temsilcileri, meclisin kuruluş amaçlarını ve halkın söz hakkını güçlendirmeye yönelik hedeflerini anlattı. Ardından sahneye çıkan “Keşke” romanının yazarı Sema Soykan, katılımcılara samimi bir dille hitap etti.

Adana'da 10 Ekim Katliamı'nın 10. Yılında Net Mesaj, "Affetmiyoruz! Unutmadık, Unutturmayacağız!"
Adana'da 10 Ekim Katliamı'nın 10. Yılında Net Mesaj, "Affetmiyoruz! Unutmadık, Unutturmayacağız!"
İçeriği Görüntüle

“Roman, tarihsel bir tanıklık çağrısıdır”

Soykan konuşmasına yazarlığa uzanan yolculuğunu anlatarak başladı:

“Aslında yazmaya 13-14 yaşlarımda öykülerle, şiirlerle başladım. Sonra uzun bir ara verdim. Yaklaşık dokuz yıl önce, içimde birikenlerle yeniden kalemin başına oturdum. Keşke, 2021’in Mart ayında yayımlandı. Benim için yalnızca bir roman değil; tarihe ve insan ruhuna açılan bir pencere.”

Romanı yazma sürecinin uzun bir araştırma emeği gerektirdiğini vurgulayan Soykan, eserin tarihsel yönüne dikkat çekti:

“Köy Enstitülerinin kuruluşundan kapanışına, benzersiz eğitim modelinden 1940-1980 arasındaki siyasal dalgalanmalara kadar uzanan bir dönem romanı bu. Emperyalizmin eğitim üzerindeki etkilerini de irdeledim. Çünkü bu sadece bir eğitim hikayesi değil, aynı zamanda toplumsal bir yüzleşme.”

Whatsapp Image 2025 10 11 At 10.59.48

“‘Keşke’, bir özlem ve pişmanlık kelimesi…”

Romanının ismini anlatırken, salonda dikkatle dinleyen öğretmenlere dönen Soykan duygulu bir ses tonuyla konuştu:

“Geçmişi ve bugünü kuşatan ‘keşke’, hem özlemi hem pişmanlığı taşır. Sadece bireylerin değil, toplumların da keşkeleri vardır. Keşke sayısı arttıkça hatalar, mutsuzluklar ve yaralar da derinleşir. Ben de okurlarımı bu romanda bu keşkelerimizle yüzleştirmek istedim.”

Sözlerine devam eden Soykan, romanın amacını şöyle özetledi:

“Birlikte iç çekelim, birlikte düşünelim, sorgulayalım... Geçmişte yaşananları anlamadan bugünü kavrayamayız. O yüzden Keşke, geçmişin aynasında bugünü sorgulama davetidir.”


“Köy Enstitüleri, Türkiye’nin geleceğini aydınlatacak bir mirastır”

Soykan, Köy Enstitülerine duyduğu hayranlığı dile getirirken, günümüz eğitim sistemine de eleştiriler yöneltti:

“Köy Enstitüleri’nin sadece eğitim değil, üretim, dayanışma ve insanlaşma projesi olduğunu düşünüyorum. Bugün öğretmen kimliğinin yaşadığı saygınlık kaybı, aslında bu köklerden kopuşun bir sonucudur. Enstitüler kapatılmasaydı, belki de bugün bambaşka bir Türkiye konuşuyor olurduk.”

“Yazarlıkta özgür olmak için başka bir işim var”

Söyleşinin samimi atmosferinde dinleyicilerin merak ettiği bir soruya da içtenlikle yanıt verdi:

“Gelirimi sağladığım işim var, bu da beni yazarlıkta özgür kılıyor. Satış kaygısı gütmeden, inandığım konularda yazabiliyorum. Ama bu kolay değil. Her sabah beşte kalkıyorum, işten sonra yine bilgisayarın başına geçiyorum. Çok satan değil, derinlikli yazan bir yazar olmak istiyorum.”

Bir roman, bir dönem, bir çağrı

Soykan’ın sözleri, salondaki öğretmen ve eğitim emekçileri tarafından uzun süre alkışlandı.
Etkinlik, katılımcıların Köy Enstitüleri’nin günümüz eğitim politikalarıyla ilişkisine dair katkılarıyla devam etti.

Sema Soykan, söyleşiyi şu sözlerle noktaladı:

“Bu romanı yazarken aslında hepimizin içinde bir yerlerde saklı duran ‘keşkeleri’ yazdım. Çünkü geçmişe bakmadan, bugünü değiştirmek mümkün değil.”

Muhabir: Güven BOĞA