KÖY ENSTİTÜLERİ 80 YIL ÖNCE KURULDU Köy Enstitülerinin kapatılması ülkemizdeki aydı...

KÖY ENSTİTÜLERİ 80 YIL ÖNCE KURULDU

Köy Enstitülerinin kapatılması ülkemizdeki aydınlanma sürecinin durdurulması ve demokratik işleyişin sekteye uğratılması anlamına gelmiş, genel anlamda da demokrasimizin derin bir yara alması sonucunu doğurmuştur.

Köy Enstitüleri, Anadolu’nun birer aydınlanma meşaleleri olarak 17 Nisan 1940’ta kuruldu. Köy Enstitüleri aydınlamanın taşıyıcısı olmuştur. Eğitimi yalnızca bilgi verme süreci olarak görmeyen Köy Enstitüsü hayatın tamamını kapsayan bir eğitim sürecini hayata geçirmiştir. Bugün dahi öğrencileri okutulmaktan kaçınılan dünya ve Türk edebiyatına ilişkin klasikler eğitimin temel kitapları olmuştur.

Köy Enstitüleri’nin kapatılması bu anlamda aydınlanma sürecinin durdurulması anlamına gelmiştir. Köy Enstitüleri, bugün hurafelerle doldurulmaya çalışılan gerici eğitim anlayışına karşı aydınlanmacı eğitimi, ticarileştirilen/halkla bağı kopartılan eğitim anlayışına karşı da toplumcu eğitim anlayışını işaret eder. 

Köy Enstitüleri yalnızca öğretmen yetiştiren kuruluşlar olmayıp, bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren ve çevrenin kalkınmasını da üstlenmiş kurumlar olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda yerine getirdiği işlevin önemi tartışılamaz. Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda ilgili gerekli elemanları yetiştirmek için kurulan yapılar olmuştur. Bu dönemde köy çocukları eğitildikten sonra köylerine tarımda, işte, sanatta, zanaatta ve sağlık alanlarında öğretmen olarak geri gönderilmişlerdir.

Çok değişik ve çarpıcı bir girişim olan Köy Enstitüleri hareketi belki de dünyaya örnek bir projedir. Ne yazık ki önemi halen yeterince anlaşılamamıştır. Köy Enstitülerinin başlıca amacı kırsal alanı kalkındırmak, köylüyü eğitmek ve eğitmenlerle köylüyü üretici duruma getirmekti.

Köy Enstitülerinde yaşam, dönemin öğretmen ve öğrencilerinin anlatımı ile tam “birliktelik, katılım, yetki” ve "sorumluluk" eksenlerine oturtulmuştur. Enstitülerde kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün katkı ve onayıyla alınmıştır.

Köy Enstitülerine eğitim anlamında yüklenen sorumluluk ağır ve anlamlıdır. Köy Enstitülerindeki anlayış o dönemde "Eğitim, Üretim içindedir" şiarıdır. Hep beraber ülkeyi kalkındırmak için üretmek ve hayata birlikte bakmaktır. 

O döneme ülkemizin karşı karşıya bulunduğu zorlu koşullar ve uluslararası dinamiklerin ülkemiz üzerinde kurdukları psikolojik etkinin sonucu köy enstitülerin soğuk savaşa kurban edilip kısa sürede kapatılarak tarihin raflarına kaldırılmıştır. Bunu takip eden süreçte ülkenin aydınlık geleceğinin eğitim projesi önce yatılı öğretmen okullarına, sonra yatılı okula, sonra da normal lise eğitimine zamana yayılarak bertaraf edilmiştir.

Bugün öğretmen yetiştirmeden başlayarak eğitim sisteminin yaşadığı pek çok sorunun kaynağında Köy Enstitülerinin kapatılması yatmaktadır. Köy Enstitülerinin kapatılması ülkemizdeki aydınlanma sürecinin durdurulması ve demokratik işleyişin sekteye uğratılması anlamına gelmiş, genel anlamda da demokrasimizin derin bir yara alması sonucunu doğurmuştur.

Köy Enstitüleri Türkiye'yi karanlıktan kurtaracak çok önemli bir projeydi. Siyasetin kurbanı oldu. Köy Enstitüleri ile demokrasi eğitimi verilmiş, köylüye kendi gücü fark ettirilmiştir. İşte bu anlayışın toplumda yaygınlaşacağı ve sosyoekonomik dönüşümü hızlandıracağı korkusudur aslında Köy Enstitüleri'ne saldırıların nedeni.

Köy Enstitüleri'nin gücü, "ulusal" oluşundan ve gerçeklerimizin zorlanmasından doğdu. Ulusal kültürün yaratılmasında, halkoyunları ve türkülerin ilk kez ve her gün okullara girmesinde, halk sanatının keşfedilmesinde Köy Enstitüleri öncü oldu. O yüzden Türkiye dışında-UNESCO çevrelerinde, dünya pedagoji literatüründe ve bugün aktif eğitime geçen üniversitelerimizde programı ve uygulayımı büyük hayranlık yaratıyor, yaratmaya devam ediyor. Birkaç yıl içinde 17.000'e yakın erkek öğretmen, kızların okutulduğu bu en zor evrede 1.500 kadar kadın öğretmen, 7.500 sağlık görevlisi, 8.756 eğitmenin yetişmesini kimse küçümseyemez. Köy Enstitüleri'ne ilk darbenin vurulduğu 1946 yılında, köylerimizde 13.635 okul, 25.626 eğitmen ve öğretmen, 1.395.034 öğrenci vardı? Bu süreç devam etseydi hâlâ okuma yazma sorunlarıyla uğraşmaz, eğitimde başarı sıralamalarında en alttaki ülkelerden biri olmazdık.